geçen yıl bu zamanlar "sozluk yazarlarının sac stilleri" baslıgı tutuluyordu, bu sene "sozluk yazarlarının ruh halleri" revacta.
bi' sene daha ara verecegim, seneye boyle baslıklar görmek istemiyorum ama.
harikuladenin fevkinde bir sarki. hayir hayir, sarki degil; bu, bu bambaska bir sey. o nasil oluyor demeyin, az bile bu tanim. basimi dondurdu su an; ne dedigimi bilebilemiyorum o sebepten.
filmi seyrederken, ablamla birlikte koptugumuz sahne idi, hic unutmam. bi' tanesi resmen amigoculuk yapiyor, el cirpmalar filan. komikti yani. zaten takva islami bir filmden cok -adi geregi-, komedi filmine benziyor, bana gore oyleydi en azindan. fakat dinle uzaktan yakindan ilgisi olmayan bir arkadasim, etkilendigini soylemisti bana. ne yonde etkilendi orasini bilemiyorum tabii. sormadim degil, sordum lakin cevap alamadim.
oyleydi, boyleydi de; su anlami cikarmak guzel ama, "rusvet yemeye basladigin an, tum ahlaksizliklar da zincirleme giriyor hayatina." evet.
sogugu sevmemis, sevememis canlinin istegidir; ki bu canlilar eskimolara hayret eder ve dunyaya bir eskimo olarak gelmedigi icin sayisiz kere sukrederler.
- askim sinemaya gidelim mi?
+ olur tabii. hangi filme?
- "ask geliyorum demez ama gidiyorum der" bu var simdilerde. gidelim n'olur..
+ ne der, ne der?
- gidiyorum der.
+ hadi oradan! bi' bok diyemez. askin gozu kor oldugu gibi, dili de laldir necla..
- ehe, uhu, oho. yani? gidiyor muyuz?
+ yok yavrum yok. filmin isminde meymenet yok bir kere.
- uhuh! peki.
--spoiler--
bi' kere senaryo;
jamal'in salt bir imzali foto icin bok cukuruna atlamasindan tutun da, hapishane surecinde gelen sorulara verdigi karizmatik cevaplardan (her verdigi cevapta tek kasimi anlamli anlamli kaldiriyordum ben, baskasini bilemem tabii) (yarismadaki cevaplarindan bahsetmiyorum bile) o kor arkadasinin, parayi koklayarak; jamal'i, dokunarak tanimasindan, sevdiceginden her seye ragmen vacgecmemesinden (analar ne sevdicekler doguruyor), en onemlisi hayattan vazgecmemesinden (misal ben olsam, latika'nin tren istasyonuna geldigi anda salim'in arabaya koyup toz olmasindan sonra, oraya diz coker, yikilip kalirdim, biterdim, bitirirdim), o serefsiz sunucuya pabuc birakmamasina (aynadaki "b" $ikki) kadar, muthis... muthis kelimesi demek istediklerimi tam anlamiyla karsiliyor mu bilmiyorum ama, hakikaten harika. bak, bu da karsilamiyordur muhtemelen.
--spoiler--
oscar alacak kadar iyi bir film olmadigini dusunenlerin, bazi bolumlerinde baska dunyalara yelken acip, filmin vermek istedigi mesajdan (anlamdan, butunlukten) uzaklastigini dusunmekteyim.
velhasili, tavsiye edilir elbet... (hala izlemeyen varsa tabii.)
haa! salim'in; cep telefonunu, kacarken latika'ya vermesi, jamal'in abisininkinden baska hicbir numara bilmemesinden mutevellit, telefon hakkini abisini arayarak degerlendirmek istemesi ve o esnada sevdicek'iyle konusmasi...
o degil de; sanki yaniti biliyormus gibi topuklari gote vurarak latika'nin arabada unuttugu telefona kosmasi... buralardan da tutun, rica ediyorum.
ne sebepten oturu orada bulundugu bilinemeyen bir yildiz iken, az biraz kucuk capta bir arastirma yapinca varlik sebebi ogrenilen, ancak dogrulugu hususunda pek de emin olunabilinemeyen bir yildiz imis.
ramazani, kapalı olmasının müsebbibi olarak gösterdiği için muhtemelen çarpılacak satıcının tabelasıdır. hüsnü ta'lil sanatı vardır bilmem ne kadarımız bilir; vesilesiyle yahut dolayısıyla kelimelerini kullansa çarpılmaktan yırtabilirmiş bak.
yeniyetmelerin agzindan olay aynen soyle aktarilir:
"ayh ne kadar sacma bi' sey, ya kitap okursun ya muzik dinlersin; o ne oyle canim. ikisinin birarada oldugu nerede gorulmus alla'sen? hadi tv seyrederken ders calismak olsa neyse."