lise sıralarında ders çalışma arası verip gözlerini sohbet eden arkadaşlarına diken çalışkan öğrencinin duyduğu vergi muhabbeti ileride iş hayatına atıldığında yine işinden başını kaldırıp ta boş boş vakit eğleyen iş arkadaşlarının yaptığı vergi muhabbetinden farksızdır. insan aynı insandır.
Fizik bölümü öğrencilerine 2. sınıfta modern fizik dersinde gösterilen konudur. ilerleyen sınıflarda çok daha derin konulara girildiğinden bir fizikçi için hava atılacak yanı yoktur.
kız evde cam silerken telefondan walkman dinliyordur o esnada müzik arama ile kesilir. gelen gizli numaradır, kız açmaz. birkaç gün sonra bir konuşma sırasında gerçek öğrenilir.
(er kişi : ben geçen x yerden geçerken karşıdan sana çok benzeyen bir kız telefonla konuşa konuşa geçiyordu haa onu sen sandım.
dişi kişi : sonra da gizliden arayıp kontrol mü ettin ?
er kişi : ... :S .. ).
tıpkı annesi yahut babası gibi eş arayan evlatlar genelde ailede bakılıp büyütülmüş ama okşanmamış, güzel bir laf edilmemiş, öpülmemiş çocuklardır. eşi ile yaşayacağı cinsel yaklaşımları çocukluğundaki o sevgi eksikliği yerine koyarlar.
gönül ister ki kadın ve erkeğin ilk birlikte olduğu kişiler kendileri olsun ve bir ömür sürüp gitsin. ama her insan farklı bir karakter ve doğru insan kimdir, ben neyim, ne istiyorum, kimle anlaşabilirim, ailem nedir sorularına kişinin doğru cevabı bulabilmesi için birkaç kalp kırıklığı yaşaması gerekir. kadınların bekaret anısını ne kadın unutur ne de erkeğin ilk ilişkisini erkek unutur. önemli olan birlikte olduğu kadına-erkeğe gerçekten sahip çıkıp kabullenebilmek, saygı duyabilmektir. ne evlilikler yapılır, toplumda kadın bakire erkek bakirdir ama arada muhabbet olmaz, birbirlerine uymazlar, aileler uymuştur olur denmiştir bitmiştir. erkek boşalır kadın ilişkinin sabahında gecenin sonralarında çamaşırına gelen sıvıyı "bende akıntı oluyor" şeklinde algılar, hiçbir zaman boşalmanın gerçekten kendini kadın hissetmenin ne olduğunu anlayamaz. ama namusludur. başka bayanları çekiştirme hakkı vardır, edebi ile evlenmiştir. hiçbir bayan bir erkekle dalga geçmek için birlikte olmaz, her görüştüğü erkekte yuva kurma düşüncesi ile yaklaşır. ama o çok nadir bir şanstır ki ilk erkeği onunla evlenmek istesin. sonra da bu erkekler bakire kız istesin.
3 taksit ard arda ödenmedi ise taksitlendirme faizlerinin silinip doğrudan kişiye tüm borcu tek seferde ödemesi haline gelmiş borca muaccel denir. kişi bunu ödeyemezse aynı yazı icra dairesine gönderilir.
kaç para maaş aldığını soruyorsa, gerçekten saf ve tertemizdir. annesinin telkini ile sorması gerektiğini öğrenmiş ama nasıl soracağını bilememiştir. doğrudan sormuştur. oysa bir de uyanıklar vardır yellozun yel değmemişleri, onlar maaşı sormaz. bazı denemeler yaparlar bunu alabilirse maaşı şu bunu alabilirse maaşı bu şeklinde. kafede hesap ödenirken de mağrur bir şekilde kırmızı ruj sürülmüş dudaklar sessizce bükülür ve erkek bu kızı masun zanneder ama asıl kazığı yer.
bir yerde ücret karşılığı bir iş tanımlanmışsa, o işin o maaşı hak edecek bir ceremesi vardır. halkımızda ortak tutum kamu görevlisinin yattığı düşüncesidir. kaç kişi bilir ki kamu görevlisi günde elinden kaç tane evrak geçirir. o evrakları zımbalamak, delmek, fotokopi çekmek, dosyalamak vs gibi işlemlerde her gün zaten 3 saati ayakta ve amele gibi koşuşturarak geçer. her gün terden sırılsıklam olmuş gömleğini değiştirmek zorunda kalır. aynı zamanda o her evrağın resmi sorumluluğu ve yazdığı şeyi gerçekliğiyle hazırlamaya çalışırken her gün bir üniv öğrencisinin tez çalışması gibi kafa yoran işler çıkarır, ama buna alışmıştır. kamu görevlisi her gün işyerinde 3 kez deftere imza atar, yerinden 1 saat ayrılsa bir üst amirinden yazılı imza alması gerekir. adam akıllı çalışmama kısmına gelince. her kamu kurumuna gelen vatandaş ın büyük çoğunluğunda "banane nasıl olsa bütün gün boş oturmuyorlar mı, istediğim saatte giderim" mantığı vardır. farzı misal, bir keresinde vergi dairesine gittiğimde 4 vezne olmasına rağmen ilgili yerde sadece 1 vezneye memur konulmuş diğerleri boşta duruyordu. adamcağız kuyrukta bekleyen bir sürü insanın parasını alırken açık çıkmaması için elinden gelen özveriyi sergilerken, bir vatandaş "neden vezne 16'da kapanıyor, devlet memurunun mesaisi 17'de bitmiyor mu? zaten de bir iş yapmıyorsunuz" gibilerinden çıkışmıştı. oysa ki o veznedar kasayı kapattıktan sonra tüm gün yaptığı işlemlerin dökümünü alıcak, ki bunu sistemin vermesi en az yarım saattir, sistem donmamışsa, sonra kasadaki tüm parayı sayacak, eğer dökümle kasadaki para tutuyorsa çıkabilir, ya tutmuyorsa, o zaman açık olan tutar için kendisine bir tutanak tutulur ve maaşından kesinti uygulanır. ne devlet ne özel sektördeki işveren kimse kimseye otursun diye bir kuruş vermez. kamu çalışanlarını tembel gören kişiler de elbet düzenli gelirim olsun diye kamuya girmeye çabalar. velev ki puanı tutturup atanırsa, iş yoğunluğunu gördükten sonra, şu kurum daha iyi bu kurum daha iyi diye sayıklar durur. ve hayat geçer.
böyle sanki insan olmanın tüm ceremelerini çekerken acıdan hüzünden kuruyup içine atmış, görmüş geçirmiş gibi bir şahsiyet hayali kurdum. gölgede kurumuş kayısı gibi belki de aslından daha vitaminli ve faydalıdır. dizi-filmler de vardır böyle tipler. sessiz, zayıf, filmin silik tipi modunda herkese hayat dersi veren cinsten, çok azımızın olabildiği kişi.
zaten ona "artık sevmeyeceğim" dedirten de sevme duygusunun neticesinin onda ağzına yabayla vurulmuş hissi bırakmasındandır. acılar geçer. ve insan yeniden yeşerir.
aslında olunması en zor insandır. hırs kurbanı olmamış, çizgisini bozmamış, ayağını yorganına göre uzatıp, emeğinin karşılığına şükreden nadir insan türü.