anlık verilen kararlar sonucu evden kaçan şahsın anında odasının bir köşesinden çıkarıp ışık hızıyla doldurmaya başladığı bavullardır. ne bileyim lan insan daha gerçekçi olsun diye uğraşır biraz da olsa... benim bildiğim bavullar kuytu yerlerden çıkar, öyle hop dedin mi adamın eline gelmez yani.
nasıl bir anne babaya sahip oldukları merak edilen bebeklerdir. yazık günah değil midir o küçücük yavrucaklara! ne idiği belirsiz kişilerce kucaklanıp mıncıklanarak rahatsız edilmesi bebeklere yapılan bir saygısızlık değil midir diye sormazlar mı adama. ufacık çocuğun sırtından para kazanmak gibi bir vicdansızlığa ne demeli? hayır sen sözde ebeveyn; o dizide rol alan adamların nasıl ortamlarda bulunduğunu, nerede yatıp kaltığını biliyor musun da hastalıkları tanımayan küçücük bebeğini onların kucaklarına verebiliyorsun. nereden bilebilirsin o temiz görünümlü bakımlı kadının aslında ne kadar pislik taşıdığını ya da o adamın barlardan çıkmama nedeninin... neyse lan daha da bir şey demiyorum. adam olun lan.
yönetmenliğini yucel cakmakli'nin yaptığı 1974 yapımı bir yeşilçam fimidir. ancak başrol oyuncu olarak ediz hun ve necla nazır'ı söylersek tufan tümer isimli velete haksızlık etmiş oluruz ki film boyunca ordan oraya koşturan bu velet olmuştur. bu velet şu anda kimdir, neyin nesidir mechul olmakla birlikte yaşayıp yaşamadığı hakkında da, filmin yapımcıları, derin düşüncelere dalmama vesile olmuşlardır.
annenin sabrının zorlanmasına vesile olacak eylemdir.
-(anne altın gününden gelir)
+ nerede kaldın hiç gelmeseydin bari
- aa kızı...
+ bak melis'in annesine hiç geç kalıyor mu
- &%/? * aaa bacak kadar çocuk sana mı sorucam, onu bunu bırakta sen dün neden eve geç geldin?
+ babam duymasın sakın
- evet duymasın, ee sınavın vardı kaç aldın?
+ allah ne verdiyse
- fesupanallah söylesene bakiyim kaç aldın? düşük aldın değil mi?
+ benim gücüm buna yetiyor, sen oku daha yükseğini al napıyım
- aaa zaten sinirliyim babanla tartıştık
+ o senin büyüğün idare et
- alıcam şimdi seni de ayağımın altına
+ ama ben senin küçüğü...
- tövbe tövbe nasıl bi evlat oldun çıktın sen...
+ her şey olacağına varır üzülme sen, hem senin karnında 9 ay durdum bunları haketmiyoru... şrakkk (terlik fırlatma efekti) *
köpek kişinin ya basketboldur, futboldur, herhangi bir insan oyunu oynadığı ya da zekasıyla kötü adamları deşifre edip muhteşem köpek, harika köpek, hede köpek vb. isimlerle anıldığı nefret edilesi filmlerdir.
not: bir benzeri için veletli filmler vardır ki bu veletler de ya bir buluş bulurlar ya da dünyayı kurtarırlar. daha kötüsü ise, veletli film ile köpekli filmin birleşmesinden doğan kabus ötesi filmlerdir.
yabancı filmlerin türk tv kanallarında türk filmlerine göre daha geç yayınladığı gerekçesiyle * sinemada izlemeye zaman ayırma için sınırlı film seçeneği olan kimselerce tercih edilen yoldur ki kişi doğru düzgün tv izlememesinden mütevellit hiç türk filmi izlemediğinin farkına her an varabilir.
bunun dışında diğer gerekçeler ise:
türk filmlerinin:
- sadece düşünceye ve kurguya dayalı filmler olduğu için teknolojik özelliğine sahip olmaması (sinemada izlemeye değmez anlayışı)
- günümüzde izlemeye değer olmadığının düşünülmesi (sanki türk milletini yansıtırmış edasıyla bizim kültürümüzle yakından uzaktan ilgisi olmayan yapımlar vardır, ama konu öyle bir işlenmiştir ki bir an sizde inanırsınız "türkiye böyle miydi lan" demeden edemezsiniz ne yazık ki)
- buram buram avrupa ve amerika özentisi olması (özellikle türk korku filmlerinde görülen hadisedir. sanki yabancı filmlerden fırlamış oyuncuları vardır, hatta filme düblaj yapılmış gibidir, normal hayatta kullanmadığımız kelimeleri duyabilirsiniz)
- komedi filmlerinin çoğunun belden aşağı espriler içermesi (aslında filmin tamamı bunun üzerine kurulmuştur. talepten midir, nedendir? bilinmez o ayrı konudur)
- felsefe yapıcam derken olayı b.ka çevirmesi (genellikle fransız filmlerinde görülen farklılığı türk sinemasına taşımaya çalışan kimselerin çalışmalarında görülür, fransızlar ilginç adamlardır belli ki bu kültürlerinde de vardır o yüzden garipsemiyorlardır, türk insanına göre bir filmin havada kalması olayı onlarda yoktur, belli bir sonuç ya da belli bir konu olsun istemezler diye düşünürsek bizimkiler de bunu uyarlamaya çalışınca ekrana uzunca bir bakılır hatta kişi eski türk filmlerindeki son yazısını bekler hale gelir, kültürümüz budur bu ne la demeden edemeyiz ne yapalım)
- bu böylee uzar gider işte... **
genelde hapishane kaçkını türünden fotoğraflar olup, en güzel kızın bile çirkin çıktığının görülmüşlüğü vardır. buna karşın ancnss'nin arkadaş ortamında sırf matraklık olsun diye iğrenç bir sırıtma ifadesine bürünmüşlüğü de yok değildir hani. oysa ki fotoğraf öss ile bitmiyor üniversite yıllarında da takibe devam ediyormuş, kim bile bilirdi ki bunu... işte bu yüzden üniversite kimliğinizde koca bir kafa görmek istemiyorsanız siz siz olun sayın liseli yazarlar gidin önce bir aynanın karşısına düzeltin üstünüzü başınızı doğru düzgün çıkın, hatta beğenmesseniz bir daha çektirin.
özellikle yaşıtların veya yaşına yakın kardeşlerin çok olduğu kalabalık bir ailede büyümüş şahsın zamanında sözcük hazinesinin en üst kısımlarında yer alırken şimdi ise üstüne büyümenin verdiği tecrübeler ve gerçek sorunlar eklendiğinden ücra köşelerde kaldığı farkedilerek su yüzüne çıkarılan kaşıktır. bu kaşık yeri gelir çatal, yeri gelir tabak ve de yeri gelir çokça kullanılan bir eşya oluverir. tek özelliği farklı ve tek olmasıdır. annenizin çeyizinden kalan çatal- bıçak takımı pikniklere gide gele akrabalarınkiyle karışmış ya da evin veletlerinin camdan en uzağa kaşık atma gibi aktivitelerinde yer ala ala soyu tükenme tehlikesiyle karşılaşmış ve yerine yenileri alınmıştır. ancak yine de onlar da tek tük halde diğer kaşıklarla beraber sofralarda yerlerini korumuşlar ve kullanılmaya devam edilmişlerdir. papatyalı kaşık, baklavalı kaşık ve gözlü kaşık (kurban bayramında gizli veletlerce dananın gözünün didiklendiği kaşık)... işte bu kaşıklar öyle değerlidir ki uğruna ne dövüşler yapılır, ne mücadeler verilir ve ne çimdikler atılır kardeş kişiye. bu kaşığı diğerlerinden önce kapabilmek için oyunun en heyecanlı yerinde kalkmalar ve sofrada yer almalar mı dersin ya da durumu çakan diğer kardeşlerden önce kaşığı elde etmek için mutfağa koşup gözlerinin içine baka baka bol tükürükle kaşığı yalamalar mı dersin ne dersin bilmem ki... adeta, sahip olunca kazanılmış bir galibiyetin temsilcisi olan bu kaşık velet kişinin rüyalarını süsler. öyle böyle değil son derecede önemlidir. hatta çocuk psikolojisi kitaplarında yer almaları bile gerekir. gel gelelim kimi zaman kaşık mücadelesi adına ateşli kavgaların da olduğu görülebilir. bu durumda ise evin babası olaya ve kaşığa anında el koyarak bir nevi taraflar arası beraberliği sağlanmış olur ve yemeğe yeni kaşıklarla ve sinirden kızarmış tombiş suratlı veletlerle kaldığı yerden devam edilir. *
şayet yazarın nicki öğrenci numarasıysa sorun yaratmayacak olan, özellikle final dönemi sonrasında, internetten notlarını görüntülemekten canı çıkmış, eli otomatiğe bağlanan kişi eylemidir. kimi zaman tc kimlik numarasının da devreye girdiği görülür.
genellikle sözlük trollerince açılacak türden olan ya da herhangi bir açıklayıcı tanım yapılmazsa eksi alması muhakkak olan başlıklarda, sanki başına başlık kalan adam ezilmişçesine ya da duygularıyla oynanmışçasına, okuyucu kişinin şukela vermesine sebebiyet olacak kadar kişiyi derinden etkileyen sempati duygusudur. *
kişinin kendi isminin bir başkasına da ait olması durumuna katlanamaması durumudur. eğer ki bir de soy isim de aynı ise durum daha da vahim olabilir. ayrıyetten hem erkek hem kız için kullanılan isimler de vardır ki karşı cinste kendi isminizi duymak pek bir hoş olmayacaktır. bu tür sorunu olan kimselerin facebookta isimlerini * araması önerilmez. sorundan kurtulmak için ismi merve veya burak olan kişilerden terapik yardım alınabilir.
ilginç bir hocadır. ancak daha bir ilginç olan ise sınav sonucunun yerlerde olmasıdır. soru sorulmuştur sorulmasına da cevaplar yine yanlış olmuştur. hatta arkadaş ortamında "çok zor sormuşum bee" muhabbeti de geçmiştir. *
tamam biz de severiz, spor güzeldir birçok gazetede manşettir, ancak sol framede şu maçlarla ilgili muhabbetlerin yapılması bazen insanı bayılma durumuna da getirmiyor değil hani. hatta sadece spor sayfasını okumak için para verip gazete alcağınıza sol frameyi okuyun yeterli diyebilecek duruma geldik. yok galatasaraylı duruşu asildir fenerbahçeli eziktir *. yani bunların dozu kaçtı mı da insan bir titreyip kendine gelmek istiyor yani. ben bu yazıyı galatasaraylılara yazdım diyenler mi dersin fener maçlarının 3 film birdene dönmesi mi dersin ne dersin bilmem ki... hadi bunları geç fenerbahçe nin üçer gol yeme takıntısı gerçekten de bir gerçek olsa bile sözlüğe bunu yansıtıp fenerbahçeli arkadaşlarımızı üzmek bir yazara yakışır mı soruyorum size... * ayrıyetten fenerin yediği üçüncü golun ofsayt olması her ne kadar tabuyu yıkmak adına hakemin taraf tuttuğunun bir göstergesi de olsa insan bir of diyor yani sözlük. * her neyse... *yeteneksizsiniz fenerbahçe şeklinde başlıkların bir daha sol frameye gelmemesi umuduyla yazımı burda üç nokta ile bitirmek istiyorum yazar arkadaşlarım. kalın sağlıcakla...
edit: yetenek ve sizsiniz arasındaki fazladan boşluk kaldırıldı.
akşam akşam güldürmüş, facebooktaki bir reklamda geçen söz. hadi iksir osmanlı'nın olsun da amerika'dan ithal demeyeydiniz bari. *
--spoiler--
amerika'dan ithal kilo aldırıcı artık türkiye'de. zayıflıktan şikayetiniz mi var? problem etmeyin osmanlı ikrisi ile kilo alabilirsiniz.
--spoiler--
dengesizliktir. an itibari ile bir yazarın yarılmasına neden olan durumdur. neden mi? emoluk sınırlarını aşmış ergen bir akrabamın facebook'ta üye olduğu bir grup tamamen bununla ilgili ve "türkçemizi turkcheleştirmeyelim" şeklinde bir ada sahip. benim zeki akraba buna üye olmuş ve üstüne de linkine yorum yapmış "ewet yha chok dohru"...
nedendir bilinmez, bu değişmez bir gerçektir. kimse kullandığı şampuanın markasının duru veya hacı şakir olduğunu söylemez. yine dove bir nebze rağbet görmüştür ama yine de diğer şampuan markalarıyla yarışamamaktadır.