reading, listening, gramer iyi ok. A kurundan mezun oldum ama gel gelelim speaking e gelince,
yok phrasal verb kullanıcam, dur bi şuna past perfect tense ekliyim,
ay bu da çok mu basit oldu? aksan mı var bende ne? iskoç gibi mi konuşuyorum ne o?
nerde o british aksanın yumuşaklığı ahhh ahhh deyü konuşurken,
kendimi bir fatih terim, bir serdar ortaç zanettiğimden mütevellit,
yanımdakilere sürekli bir sözlük, bir çevirmen durumunda kaldığım,
uyuz olduğum ve ecnebi sevdicek yapıp, konuşmak zorunda kalmadığım sürece kıvıramayacağımı bildiğim durum.
edit büdüdüdüt: sevdicek demişken bir karl urban olsa fena olmazdı mesela. *
gündüzleri adeta bir melek, makul, sakin, sabırlı, akıllı, münis, tam bir düzen kuzusuyum... ama geceleri olmuyo mu o geceleri? bir asabi, bir umursamaz, bir cesaret abidesi... içimden bir canavar çıkıyor adeta... bastırılmış, kaçık tarafım mı ortaya çıkıyo nedir? allahım! sonum beyza'nın kadınlarına benzemesin de... geçici bir durum olarak kalır umarım. yoksa bu kafayla ortalığı fena karıştırıp, kendi başımı ağırtıcam diye korkuyorum.
tekrarını arada internette izlediğim, varoş kuaförlerin soytarıdan hallice giyinip, saçları budayıp sonra başımıza stylist kesilen programdır. ucundan azıcık alıcam diye kısacık kesilen saça çok güzel kaynak yapıyoruz diyen zihniyetten hala gram öteye gidilmemiştir.
Sabahın 9'unda sokağa çıkıp taso oynayıp, öğlen anne ekmek arası yap diye götünü yırtan çocuklardınız.
mahalle maçlarından sonra terinizle yapış yapış omuz omuza kaldırımda, kola cips yiyen çocuklardınız.
kavga olduğunda topluca gidip, çocukları talan edip, güle oynaya mahalleye dönen çocuklardınız.
akşam babanız işten dönünce, sokakta kap kara elinizle boynuna atlayıp, dondurma parası için zırlayan çocuklardınız.
mahalle duvarlarını çatapatla kirleten çocuklardınız.
kızların bi köşede sek sek oynadığı, erkeklerin mahalle maçında birleştiği çocuklardınız.
bisiklet sürerken yarısında tekerin arasına şişe yerleştirip, mahalledeki yaşlıların kafasını şişiren çocuklardınız.
ne ara bu günleri unutup, yalana sığınan, iki yüzlü, burnu dik, güya havalı cool çocuklar oldunuz?
ne ara yediğiniz o 50 kuruşluk dondurmaları sattınız? ne ara öğrendiniz kavgadan kaçmayı?
ne ara kızlara cinsellikle yanaşan çocuklar oldunuz?
ne ara babanıza sarılmayı, annenizi öpmeyi unutup, rest çeken insanlar oldunuz ?
okul zamanlarında, doğru düzgün konuşmadığım, sırf tanıdığım için, utanma belası eklediğim, sözde kendi halinde, efendi tipte adamlar; işe güce başlayınca, niyeyse triplere girilip, ehe mehe modlarında, gevşek gevşek muhabbet etmeye çalışınca, ağızlarına kürekle vurasım geliyor. kardeşim n oluyo? cebin üç kuruş görünce, yayların falan mı gevşiyor? millet üzerine mi atlayacak sanıyorsun? evlenenler kervanına katılmayınca ya da sevgiliden ayrılınca, direkt yazılacaklar listesine mi giriliyor nedir? az biraz insan olun bi destur, eni konu gırtlaklıyacam bu pıtırcıklardan birini, o olacak.
kopacak bir aşkı hiçbir köprü bağlayamaz,
sonsuzluğa kadar yürünecek bir aşk da hiçbir duvar engel olamaz.
ya adam gibi kal benimle, ya adam gibi git benden.
ulaşılmaz değilim, ama basit biri de olmadım hiçbir zaman.
bu yüzden değerimi bilmeyeceksen bana hiç ulaşma.
seni başkaları yakmış, islerini bana bulaştırma.
bazı hemcinslerim, ki sözlükte bu numunelerden pek olduğunu sanmıyorum ama sözüm yapanlara;
tornistan burnuyla,
büzük dudağıyla,
bir karış boyuyla,
ayna karşısında elinde i phone nuyla,..
sexy - cool falan değil, görgüsüz ve ezik görünüyosunuz.
yapmayın... etmeyin... lütfen kimsenin s.kkodan gazına gelmeyin!
yazdığı tüm yazılar da dahil, tümü silinmiş; silik olan yazardır. neden sözlükten yazılarını da silerek gittiği bilinmemektedir. samimi, eğlenceli, sevdiğim yazarlardan biriydi, gidişiyle üzmüştür.
90 çocuklarının hepsinin illaki bi şekilde edinmiş olduğu makastır. o makasla en çok ayşegül ve akrabaları diye gazete eki olan karton bebekler kesirdi. yine kağıttan elbiseleri keser, üzelerine takılırdı * ayşegül baloda, ayşegül tatilde... ufacık şeylerle mutlu olduğumuz, naif çocukluk yıllarını akla getiren, minik detaylardan biridir.
* narsistim, hatta biraz mazoşistlikte var. kendime acımayı, acı cektirmeyi huy edindim son zamanlarda, yaşadığım bazı şeylerden dolayı...
* çok akıllı geçinir, iş kendime gelince, dünyanın en saf salağı olurum.
* hayatta yapmam diye büyük konuştuğum ne varsa, başıma geldi. ağzımı açıcak halim yok artık.
* güven problemim var artık, kimseye güvenemiyorum.
* kendi mesleğim olmasa dedektiflik işinde oldukça başarılı olabilirdim, izin kokusunu alırım o kadar yani...
* annemin beni evde doğurduğunu ve ebemle uzun yıllar aynı muhitte oturmuş olduğumuzu bilmesem, hastanede karışmışım diyecem, o kadar benzemiyorum ailemdekilere.
açık tenli kadınların saçlarını ısrarla kızıl tonlarına boyayıp, esmer olanlarınsa saçını civciv sarısına boyamakta inat eden program.
bilenler bilir, kuaförlerin uzun saçı budamak gibi bi sevdaları vardır hep. saçı kırpıp oraya koyu verirler ,
burda da durum aynı malesef. hatta birinde, kadın saçlarım uzun olsun die ısrar etti de kaynak yaptılar saçına, sonra geri yine omuz hizasında budadılar saçı. emel acar o bölüm küplere binmişti doğal olarak.
ordaki kuaför amcaya sesleniyorm; güneş gözlüğünü yidiğim! kısa saç için çok düzgün yüz, çıkık elmacık kemikleri, güzel gözler lazım sen neyin kafasını yaşıyosun amcam ya?
makyözün zaten kendine hayrı yok. o ne berbat makyajdır? milleti de sedefli fara buluyosun kör olmayasıca.
güzellik uzmanının neredeyse estetiksiz yeri yok.. takma saçına - kirpiğine, kaplama dişine, yapma burnuna, dolgu yanağına - dudağına bakmaktan programı izleyemiyorum desem yeridir. sonra da üfürükten maskeler yapmıyo mu güya güzelleştirici, kırışıklık giderici diye... afedersin g.tümle gülsem mi gülmesem mi bilmiyorum.
psikologla dişçiye laf yok. heralde en doğru müdaheleyi onlar yapıyodur.
su şişesiyle, sebze kasasıyla fasulyeden egzersiz yaptırmaya çalışan protein fazlası, six packli koçumuza hiç değinmiyorum zaten.
emel acar'ın hazırladığı tasarım kıyafetler de olmasa çekilmeyecek olan programdır.
yanlış tercihler,
yanlış sebepler...
doğru zamanda hep yanlış kişiyi seçmek gibi koca bi özrü var.
kaçtıkça gelip bulan, hayal kırıklığı insanlar...
kör de oldu olmadı; dilsiz sağır da oldu, olmadı.
ruhu feryat figan söver gibi uyarır:
- yine yanlış yoldasın! yol bitmiş, sen hala yürümek için çırpınıyorsun ama nafile araftasın...
önce özenle zirveye taşıdılar,
sonra uçurumdan habersizce bıraktılar.
yalan söylediler,
arkamdan iş çevirdiler,
güya dengesizdiler...
adamlığın hesabını yaptılar,
adam olamayınca da kudurdular.
sonra da beni paranoyaklıkla suçladılar...
artık telefon beklemiyorum,
artık telefon etmiyorum.
çünkü biz artık olduk. tabakta kaldık, günah olduk, yazık olduk,
biz senle, biz senle iki ayrı olduk...
ben seni susacak kadar,
ben sana susayacak kadar
ben seni, beni susturacak kadar sevdim.
öyle büyük ceza ki bu, ikimize iyiliğimiz için kestiğim...
artık afrikadakiler yaşar, biz ölürüz.
sosyal medya olmasaydı, bu insanlar nerede saçmalardı merak ediyorum. adam bilmem kaç yaşında, evli, düzgün bi işi, eğitimi vs var; facebook, twitter da ünlü kadınlara ona buna dadanıp g.tü başı dağıtır... başka biri takipçi yapacam diye gereksiz gereksiz kasar; yok bilmem ne diye bişey var, sözlerle anlatılmayan... öbürü başka ayara koşar; susmak en büyük cevaptır falan fistan... malmısın malakmısın, madem kelimeyle anlatılmıyo ya da susunca cevabın kralı oluyo, daha neye ötüyosun o zaman? sussana kardeşim. eşi dostuyla kavga eder; konuşup sorununu çözmekten aciz, ordan sallar da sallar... çok dertse, karşına al doğru düzgün konuş. neyin umumi giydirmesini yapıyosun? bunları yapan kaç yaşında, işinde gücünde insanlar... ya bunlar böyle yapıyosa, diğerleri napsın? artık temcit pilavı gibi klasikleşmiş, fotoğraf - beğeni - takipçi manyaklığına değinmiyorum bile. diyeceksin sen niye dolanıyosun o zaman? yok kapattım hepsini , hesap mesap kalmadı. milletin her türlü açlığını, en ilkel yoldan tatmin etme şaklabanlığını görmekten balansım bozuldu. merak ediyorum acaba daha ne kadar ileri gidilir? sanal alemde eşini ,sevgilisini aldatmayan kaç insan kalır? beynine temiz oksijen giden kaç kişi var etrafımda? sahi ben hangi ara dolmuşum bu kadar? ilerde evlenirsem, eşim olacak insanın da böyle saçmalıklarıyla mı uğraşıcam? diye ciddi ciddi düşünür oldum artık.
dış görünüş ve ilişki konularında kadınlardan tavsiye almamaya çalışın,
alacaksanız da bu kişi annenizden başkası olmasın.
alışverişe yalnız çıkın, böylece yakışmadı diye arkadaşınızın size aldırmadığı elbiseyi ertesi günü onun üzerinde görmezsiniz.
erkekler olsun, kadınlar olsun hepimiz kıskanç yaratılmışız. bazıları ay içim çok temiz deseler bile emin olun onların bile kendine itiraf edemedikleri hasetlikleri mutlaka vardır.
kendiniz için yaşayın, gerisi zaten teferruat canlar...
yanlış önermedir ya da bakımlısına ben denk geliyorum. el - ayak tırnağını bile kendi kesmeyip; benden çok kuaförde manikür pedikür yaptıran. kırk çeşit nemlendiricisi, göz kremi, toniği , after shave i bulunan. parfüm takıntılı * çorabından gömleğine kadar her şeyini bir gün öncesinden karar verenini tanıyorum.
bi şeyleri değiştirmem gerekiyo sözlük, toparlanıp, kedime gelmem lazım. çevremdekiler naptıysa şimdiye kadar yardımı olmadı. görmek istemediğimden değil ama bi faydası olmadı. yapmak istemediğim şeyleri yaptım. niye yaptım? inan şuan düşünüyorum ama nedenim yok. belki de artık bi nedenim kalmadığındandır. hayatımı mahvetmeden önce bi şeyleri değiştirmeliyim. insan bilipte neden yapamaz? niye kendisiyle bu kadar ters düşer? önceden makul, mantıklı, iradeli biriydim ama son 1 yılda ben ben olmaktan uzağım. bi yolu olmalı elbet, benim gibi sonradan aklını başına devşirip, hayatına çeki düzen vermeyi başarabilmiş... sahi vardır değil mi öyle birileri?
yalan makinası bile benden daha iyi yalanın kokusunu alamaz heralde. 6. his denen bi şey var, insanlarda olmayıp hayvanlarda olan. ben de ki ne o zaman? anasını satim müneccim olsam yeridir.
önce çocukluk ,
sonra ergenlik dönemi,
ergenlik dönemi kafasının bazen gereğinden fazla uzun sürmesi,
aklın başa gelme evresi,
orta yaş bunalımı, hafiften bi stres durumları...
antropoz dönemi, bazılarında azgın teke sendromlarının görülmesi,
yaşlılık dönemi ve hala iç geçirme, özenme halleri ölene kadar gider...
bi erkeğin kişiliğinde varsa adam olmak, daha gençken belli eder kendisini. hiç bir sebep, koşul gerekçe değildir. yok eğer içinde yoksa; o bahane olur, bu bahane olur.. 7 sinde neyse 70 inde de o olur. erkekler gayet açık olarak kendi kişiliğinin sinyalini verir aslında. kadın bunu değiştirme umuduyla devam eder ve n olursa olsun sonuç aynıdır. bu gün küçücük bir çocuğu dahi ikna edemiyorken . bunca zaman, kendi doğrularıyla hayatını oturtmuş bir adamı değiştirebilmek neredeyse imkansızdır.
sen gittin, senden sonra gelen sosyalist rejimciler gitti, duvarları falan yıktılar.. yahudiler süper güç oldu senin yüzünden, cayır cayır yanıyosundur da şimdi ama yaptığın mallığı görmek istemez miydin? şahsen görmeni isterdim.