şatoda gezinen hayaletler, yerin altında gizli tüneller, devasa bir kılıç ve miğfer eşliğinde şövalyelerle birlikte kısa bir gotik macera yaşamanızı sağlayan kitap. avangart dediğimiz cinsten.
gereksiz yere kasmaktır aslında. zaten saha 10 metre. sen italyan, alman derdindesin. adam orta sahadan abandı mı, orada baresi bile olsa, maldini bile uçsa yüzde yetmiş kaleye girer o top. en güzeli taktiği filan boşverip gol bölgelerinde gezinmektir. para veriyorsun oğlum oraya, niye başında capello dikiliyor gibi oyanayacaksın.
bir türlü kabul etmek istemediğimiz gerçek. oysa fıkralarına bakarsak, illuminati ile ilişkisini hemen görebiliriz. mesela bir fıkrasında kazan doğurmaktadır. burada kazan aracılığıyla cadılık kültüne ve doğurganlık mitine atıf vardır. bir de kendisi dünyanın merkezi burasıdır, der. ne demek merkez? illuminati merkezi olmasın bu. bir başka işaret eşeğe ters binmesidir. bilindiği üzere eşeğe ters binmek kadim bir aydınlanma ritüelidir. bu gerçekler ışığında çocuklarımıza nasrettin hoca vasıtasıyla illuminati propangadası mı yapılmaktadır? sorarım sizlere? *
barış müstecaplıoğlu'nun perg efsaneleri serisinde "canavar" olarak tanıdığımız karakter. yakışıklı bir şövalyeyken geçirdiği dönüşüm onu canavar yapmıştır.
gülşah elikbank'ın fantastik türdeki romanı. günebakan üçlemesi'nin ilk kitabı olma özelliğini taşır. gerçeklik ve hayal arasındaki gelgitleri ve aşkı tema edinen roman, yazarın akıcı üslubu sebebiyle de epey eğlenceli bir okuma vaat eder.
filmlerden bildiğimiz kötü vezir tiplemesinin suratını taşıyan ve padişahı içten içe çökertmek için elinden geleni ardına koymayan vezir türüdür. birisi bunu rezil edecekken yanlışlıkla vezir etmiş olabilir. imparatorluk için kesin bir tehdittir. imha edilmesi zaruri olup yeniçerilerden uzak tutulmalı brütüs ile yan yana getirilmemelidir.
sadrazam olmak gibi planları olup bakunin adlı akıl hocasını da devlet kadrosuna almak için türlü oyunlar oynar. küpeli, uzun saçlı katipler bunun döneminde türemiş olup bu şahıs aynı zamanda amansız bir çaşıttır.
beğenmediğin her şeyi büyük sansür makamlarına şikayet etmek, kendi düşüncesini tek doğru olarak kabul ettirme çabasına girmektir. ülkemizde örneğine çok rahat rastlanabilir. örneğin her dönem hakkında rtük'e şikayet yağdırılan bir dizi olur. ama kimse çıkıp rtük benim izlediğim dizileri hangi kritelere göre yasaklıyor diye merak bile etmez. sonra da özgürlük, demokrasi. zaten avrupa ülkelerine de bu kavramlar gökten düştüydü.
iyinin ve kötünün gözümüzle algılanışıdır. şimdi face off filminin o sahnesini hatırlayın. bir tarafta iyi, diğer tarafta kötü. ortada bir ayna. aynada kendi suretini gördüğü halde aynı zamanda düşmanını gören iki adam. şöyle diyebilir miyiz? sistem zararlıları öldürürken zararlılarla aynı sureti takınıyor ve hatta aynı mantaliteyi üzerine asıyorsa; hangisi iyi? hangisi kötü?
kurtuluşa erecek ruhların önceden seçilmiş olduğuna inanan bir hıristiyanlık kolu. stendhal'in kırmızı ve siyah adlı romanında bir jansenist karakter vardır ve sürekli cizvitlerle filan bir çekişme içindedir.