bir moğol boyu.
çengiz han'ın (temuçin) anasının bağlı olduğu boydur ayrıca.
cengiz han'ın evlenme vakti geldiğinde (dokuz yaşında) babasıda onu eşini seçmesi için merkit boyuna götürmüştür.
seç, beğen, al...
bu nü çalışmayı elde soğuk bir içecekle tamamlamak bu atraksiyona artı katar.
evvela bütün camlar evde bir ceryan akımı oluşturacak şekilde açılır, tabi hain komşu gözlerini engelleyerek.
sonra da güzel bir müzik eşliğinde sallanan sandalyeye oturulur ve bu anın keyfi çıkartılmaya başlanır.
arada buzgibi içkinizi göğsünüze, götünüze ve özellikle de taşaklarınıza değdirerek hafif ürpertiler yaşamanız tavsiye edilir.
kendinize şükela şakalar yapmayıda unutmayın.
(bkz: buzlu badem)
üzerinde vurgu olan bir ünlüden sonra, ünsüzle başlayan bir hecenin gelişiyle zayıflayan vurgudur.
evinin,
kapılar,
odadakiler örneklerinde olduğu gibi.
birden bire kendini loş bir ortamda bulmanla başlar herşey;
bir yatak odasında idim...kırmızıların hakim olduğu bir yatak odası...yatağın her iki tarafında iki tane devasa boy aynası...
mayn god o da ne; üzerimde sadece slip bir iç çamaşırı var hemde swarovski taşlarla bezeli siyah deri bir slip dondu bu...ne yalan söyleyeyim yakışmıştıda.
birden odanın kapısı açıldı ve içeri dalyan gibi bir delikanlı girdi...
içimim titrediğini fark ettim birden...kalp atışlarım hızlanmıştı. o da benim gibi çıplaktı sadece boxer vardı üzerinde.
bana doğru ilerledikçe fark edebildim yüzünü, gayet yakışıklı karayağız bir delikanlıydı bu.
sonunda burdasın bebeğim diyordu bana sonunda...
o yaklaştıkça ben geri geri gidiyordum ve hızlandı adımları kavrayıverdi beni belimden, çekti ateş gibi yanan bedenimi kendi kaslı bedenine...
göz göze dudak dudağa idik...
bir hamlede yapıştı dudaklarıma...
işin tuhafı bu iğrençlik benimde hoşuma gitmeye başlamıştı. elleri benim vücudumda gezerken birden beni geniş ekiz yatağa atıverdi.
ateşli sevişmemiz yatakta devam ederken birden bire boxer ını çıkarıverdi...gözlerime inanamamıştım...
hayatımda böyle bir tokmak görmememiştim, benim gibi heteroseksüeli bile etkilemişti bu manzara...
ve benim swarovski taşlarla bezeli siyah deri slip donumu bir çırpıda çıkarıverdi...
yatakta dizlerimizin üzerinde birbirimize yaklaştık ve dudaklarımız birbirine değdiğinde alt tarafta zımba gibi olmuş ufaklıklarımızda!!! öpüşmeye başlamıştı bile çoktan. güvercin gibi titremeye başladım ve kendimi partnerimin kollarına bırakıverdim.
beklenen an gelmişti, haşmetlim haşmetim olacaktı .
hamlesini yaptı, beni dizlerimin üzerine domaltıp balık yağı ile en hassas yerimi yağlayıp kıvama getirdikten sonra bir sıcaklık hissettim, bir baktım ne göreyim; kor gibi yanan, el değmeyen erkekliği ile mabedimin kapısı öpüştü öpüşecekti ki tam bu sırada kan revan içersinde uyandım.
yahu ankaralı kadın dediğin, otur dedin mi oturacak, yat dedin mi yatacak, domal dedin mi domalacak.
hayır yani dünyanın en güzel hatunu da olsa, en güzel göğüslere dahi sahip olsa, ankaralı yani.
betonlarla dolu, grilerin kahkahalar attığı boktan bir şehir.
orada ne kadar karizmatik olabilirsin ki?
meclis binasının önünde starbucks'tan aldığı kahveyi yudumlasa ne? yudumlamasa ne?
ezan evrelseldir ve ögünlüğü korunmalıdır.
bugün avrupada, asyada, amerikada yani dünyanın her yerinde ırk, dil gözetmeksizin ezan özgün hali olan arapça ile okunur.
ülkemizdede vakti zamanında buna teşebbüs edilmişti.
sonları malumunuz.
vakti zamanında devlet bu ülkenin kurucu unsuru olan kürtlere insanca muamele etseydi, anayasal haklarını özgürce yaşama fırsatı verseydi bugün kardeş kanı dökülmezdi.
faşistleride anlıyorum; resmi ideolojiyle büyüdü hepsi.
anlatılan yalanlara inandı yada inanmak istedi.
empati empati diyoruz; boşuna değil.
türk kardeşlerimiz eğer bizim çektiğimiz insanlık dışı muameleleri abartılı buluyorsa bulgaristan'da ve yunanistan'da yaşayan türklere bir sorsunlar yaşadıklarını.
özelliklede bulgaristanda türklere uygulanan vahşeti.
işte o vahşet 12 eylül 1980 darbesinde doruğa ulaşarak uygulandı kürt kardeşlerine.
insanlar kimliklerini başka bir kimliğe hapsederek yaşamak istemiyorlarsa buna saygı duymak lazım,
kendi anadillerini çocuklarına öğretmek istiyorlarsa engel olmamak lazım.
siz türk değil rus'sunuz; yunansınız; kürt'sünüz mü demeli bizleri anlamanız için.
eğer bugün bazı haklar elde edilmişse bu devletin insan haklarına saygı guyduğu için tanıdığı haklar değildir.
bu haklar kürtler'in azimli mücadelesi sonucu elde ettikleri haklardır.
kimse kendini kandırmasın.
ne bizans tarihçilerinin nede cumhuriyet tarihçilerinin savıdır.
bizzat osmanlı devleti'nin ilk resmi tarihçisi 'naima' açık açık bunları söylemiştir.
örneğin: VI.murat oğlancıdır
II.osman(genç osman) o zamanın halifesi yeniçeriler tarafından tecavüz edilmiş ve öldürülmüştür.
tarihi kaynaklar sağlamdır.
unutulmamalıdır ki tarihe nesnel bir açıdan bakılmadığı takdirde bütün bunlar 'saçmalık' olarak nitelendirilebilir.
ülkemizde özellikle de 70'li yıllarda duvarlara, yollara her türlü siyasal içerikli sloganları yazmakla başlayan bu akım zaman içinde evrimleşerek günümüze kadar gelmiştir.
günümüzde ise kendini bilmez kişiler tarafından ota boka duvar yazısı yazılır oldu.
hele ki aşk ve sevgi gibi değerler ayaklar altında; seni seviyorum ayşaaa, dön bana nalan, vereceksin bana hamza...
daha uzar gider
üzülüyorum a.q. bir neslin özgürlük arayışı böyle bitirilmemeliydi.
hele de aşk gibi sevgi gibi değerler laçka oldu sayelerinde.
faşist olduğu için kınamıyorum onu.
ne yapsın fukara böyle yetişmiş.
seni olduğun gibi kabul ediyorum faşist kardeşim rahat ol!!! benden sana zarar gelmez çünkü ben hümanistim.
bir diğer adı lazistan özerk cumhuriyeti olan ve omanlı devleti'nin son zamanlarıda yaşamış bulunan özerk yönetim.
bugün küllerinden yeniden doğmaya çalışıyor.
peşin edit: tırstınız mı la faşist türk kardeşlerim.
bu ülkenin halklarına hakkını verirseniz bu ülke bölünmez.
vermedinizmi sıkıntı olur kardeşlerim.
Laz aydınları, asimilasyon politikaları sonucu yok olmakla yüz yüze kalan anadillerini gelecek kuşaklara aktarmak için kurdukları Enstitü(Lazuri Nenaşi Oçkinale).