anadoluda yaşayan bir yurttaş olarak başımdan geçen bu talihsiz olayı bu başlık altında sizlerle paylaşmayı doğru buldum.
hümanist kardeşlerim, bunu söylerken içim acıyor; ama vicdanen rahatlamam lazım.
dün akşam diyarbekirin nezih semti diclekentteki bekar evimde kös kös otururken zil sesi ile irkildim.
gelen üst kat komşum jale ablanın küçük kızı aynurdu du.
eşi asker olmasına rağmen çok iyi anlaşırım jale ablayla.
aynurada küçük dediğime bakmayın 15 yaşında çok hoş bir kız, allah sahibine bağışlasın.
sağolsun bir tabak mumbar dolması getirmiş, içeri buyur ettim.
aynur çok sıcak kanlı bir kızdır. oturduk başladık sohpete.
sohpet o kadar koyu ve ateşliydi ki memleketi bile kurtardık, canım ya kafası herşeye basıyo maşallah.
uzatmayayım bu birden fırladı ayağa; geç kaldım babam çoktan gelmiştir gidiyorum diye.
bırakırmıyım... kaç zamandır düz duvara tırmanıyorum zaten...
tuttum kolundan çektim kanepeye.
ilk önce direndi tabi; ama onunda gönlü var kaç zamandır hissediyordum.
bi çırpıda indiriverdim swarovski taşlarla bezeli siyah deri slip donunu ve bütün ağırlığımla yığıldım üzerine.
bir ara öyle kafam döndü ki kız olduğunu bile unutuverdim yüklendikçe yüklendim.
çığlık çığlığa bağırdı; ama durmak yok yola devam...git gel git gel derken aynurun da gözleri kayıverdi.
ancak boşalınca kendime geldim ve o zaman anladım yaptığım hayvanlığı...
keskin çizgilerle ayrılması zor gibi görünen iki realite.
hümanist kardeşlerim, şu gerçeği biliniz ki kürd halkının büyük çoğunluğu pkk ye sempati duyar.
80 öncesi ve sonrası insan olana yakışmayan zulümlere maruz kalanlar,
devletin yürüttüğü akıl almaz inkar politikaları ile bir halkı sindirmeye çalışması,
ve var olan sosyo-ekonomik gerilik kürd halkını bir tercih yapmaya zorlamıştır ve malesef eline silah almak zorunda kalmıştır.
son zamanlarda yaşanan üzücü olayların sebebi (ilkokulda havai fişekle eylem yapılması, başbakanın konvoyuna eylem yapılması) örgüt içindeki çok başlılık ve dikkat çekme çabalarıdır.
bu olayların sebebi örgüt içersindeki lider eksikliğindendir ve bdp bunun için abdullah öcalana özgürlük istemektedir.
çünkü böylesine kök salmış bir gücü abdullah öcalan dan başkasının dizginleyemeyeceğini bilmektedir.
pkk li gençlerin okul bahçesindeki yavrulara zarar vermeyeceğini tüm aklıselim yurttaşlar farkındadır.
onların amacı seslerini daha etkin bir şekilde duyurmaktır.
başbakanın konvoyuna yapılan ise tam bir talihsizlik ve lider yoksunluğudur.
hayatını kaybeden polise allah rahmet eylesin ailesine sabır versin.
her iki taraftan giden canlar hepimizin.
bir daha yaşanmaması eminim ki tüm yurttaşların dileğidir.
t.c ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes türktür ve dili türkçedir---t.c. anayasası.
karınca ezmez hümanist kardeşlerim böyle bir saçmalık dünyanın neresinde var allah aşkına.
devletin resmi dili olur; ama bireyin olmaz.
devletin görevi bütün insanlarının kültürünü, kimliğini anayasa ile garanti altına almaktır.
ben kürdüm, dilimde kürdce ve bu dili doya doya bütün hücrelerimde hissederek konuşmak yaşamak istiyorum.
bunu bir çerkes yada bir eskimo da diyebilir, insan sonuçta zapdedilemez, esir alınamaz.
hümanist kardeşlerim merhaba.
artık bir aile olduğumuza göre yavaş yavaş birbirimizi tanımanın zamanı geldide geçiyor bile; her ne kadar bana üvey evlat muamelesi yapsanızda.
5 yaşındaydım daha.
sevimli ve tatlı bir çocuktum.
ailemin ilgi odağı ilk göz ağrısı idim.
yıl 1988 yer diyarbekir'in ergani ilçesi.
harman zamanı.
anamla babam ben onlara ayak bağı olmayayım diye beni babamın büyük dayısının evine bıraktı.
evde şemsi dayının ikinci hanımı arife yenge ile kızı berfin vardı.
mıncıklaya mıncıklaya aldılar beni anamın kucağından kendi kollarına.
beni oyalama ve eylendirme görevi evin en küçük kızı berfine düşmüştü.
arife yenge hayvanları otlatmaya götüreceği için evde berfin abla ile benden başka kimse yoktu.
beni aldığı gibi üst kattaki konuk odasına götürdü.
şemsi dayı aynı zamanda muhtar olduğu için evin en derli toplu ve gösterişli odası konuk odası idi ve bir çocuk olarak beni hep cezbetmiştir.
berfin ablayla odada oynamaya başladık; evde oyuncak olmadığı için odada bulunan eşyalarla idare ediyorduk.
birden bana; atçılık oynayalım mı dedi...
kaçırırmıyım eğlenceyi; tabi dedim neşeyle...
sedirin üstüne sırt üstü yattı berfin abla, benide bir çırpıda üzerine oturttu ata biner gibi.
beni zıplata zıplata, arada da at sesi çıkartarak eğlendirmeyi başarmıştı; ama berfin ablada bir tuhaflık sezmişdim o yaşıma rağmen.
bana, çok terledim dur şu şalvarımı çıkartayım dedi ve bembeyaz dantelli bir don ile kalı verdi karşımda.
tekrardan uzandı sırtüstü ve bana; senle çok güzel bir oyun oynayacağız ama kimseye sölemiyeceksin tamamı abam dedi.
tamama diyebildim korkarak ve birazda mahçupça.
o dantelli beyaz donunu da çıkardı benimde pantolonumu indiriverdi bir çırpıda.
o kadar kılı hiç bir arada görmemiştim, çok tuhafıma gitti.
dolaptan çıkardığı pudrayı o kıl yumağının üzerine boca etti ve bembeyaz yaptı geri kalanıda benim kıçıma başıma boca etti.
aynı pozisyonda; sırt üstü yatar vaziyette beni tekrar üstüne bindirdi ve zıplatmaya başladı at sesleri eşliğinde.
bende gaza gelmiş bir vaziyette kırbaç niyetine elime aldığım terlikle berfin ablamın kaba etine vurup duruyordum.
derken berfin ablamın gözleri bir hoş oldu, göz kapakları kapanıyordu ki arife yengenin sesi kulaklarımızda çınladı.
berfin abla beni kucağından fırlattığı gibi çarçabuk giyiniverdi üstünü benide toparlayıp aşağı kata indik el ele.
arife yange ne yaptığımızı sorduğunda, çok eğlendiğimi ve atçılık oynadığımızı söyleyiverdim.
berfin abla şimdi evli ve 3 çocuk anası.
bayramlarda seyranlarda görüşürüz ara ara.
tabi o beni hiçbir şeyi hatırlamadığımı sanıyor.
varsın öyle bilsin.
bana daha 5 yaşımda böyle bir tecrübeyi tattırdığı için ona minnettarım.
edit: yaşanmış bir olaydır.
hiçbir çocuğun yaşamaması dileği ile.
edit: bunları yazarken o dehşet anlarını bir kez daha yaşadığım için yazım hataları yapmış olabilirim hümanist kardeşlerim.
uyaranlara minnettarım.
türkiye çerkeslerinin gerçekleştirmiş olduğu mitingde öne çıkan söylemlerden biridir.
"türkiye cumhuriyeti'nin kuruluşundan bugüne geçen 87 yıllık sürede yaşanan inkarlar, sürgünler, ihanetler, aşağılamalar, dışlamalar ve asimilasyon adeta sistemin bir günah galerisi gibi... bütün farklı unsurlar 'türklük' potasında eritilip yeni bir ulus çıkartılmak istenmiştir" diyen çerkesler, ellerinde çerkesya bayrakları, çerkesce "yaşasın dilimiz, yaşasın kültürümüz, yaşasın çerkes kalma mücadelemiz" sloganlarıyla haydarpaşa'dan kadıköy'e yürüdü. 2 bini aşkın çerkes'in bir araya geldiği mitingde, türkiye devletine "asimilasyoncu politikalara son ver" çağrısı yapıldı.
kaynak: http://www.çerkes.net
evet hümanist kardeşlerim bu ülke hepimizin diyorsak herkesin eşit şartlar altında yaşayacağı tam demokratik bir cumhuriyet için tüm halkların savaşımı şart.
eğer ki o kürd dağdan inmeyi göze alabiliyorsa, ovadaki türkü, çerkesi, lazı, ermenisi, rumu, türkmeni, azerisi ve diğer türkiye halkıda onun göstermiş olduğu cesareti göstermelidir.
onun dağa çıkması hatadır yada değildir tartışılır; ama dağdan inerek ülke barışına katkı sağlamak isteyen bir yurttaşıda kimse gözardı etmemeli , samimiyetle ve sevgiyle kucaklamalıdır.
edit: unutmayın bu ülke hepimizin ve faşizan görüşleri bir tarafa bırakarak düşünmeye çalışın ki bu anlamsız savaş sona ersin.
kardeş kavgasının olmadığı özgür, eşit bir türkiye için.
çünkü; abdullah öcalan siz kabul etsenizde etmesenizde kürd milletinin önderidir.
türkiye cumhuriyetinde yaşayan 30 milyon kürd bir insanı önder olarak kabul ediyorsa saygı duymak gerekir bu demokrasinin gereğidir.
şimdi türkler ve kendini türk sanan insanlarda atatürk'e küfür edildiğinde rahatsız olmuyor mu?
oluyor elbet.
şu bilinmelidir ki küfür edilen lider değil onun temsil ettiği halktır.
bu ülkede abdullah öcalan bir realitedir, kabul etsekte etmesekte.
bu yüzden kürde hakaret etmek kimseye bir fayda getirmez.
edit: herkese duyurulur; terörist değilim.
bu ülkede herkesin kimliğini eşit yaşamasını isteyen hümanist bir yurttaşım.
ilk aşama olarak kürdler arasındaki dini birlikteliği sağlamak için kuzey ırak kürdistan özerk bölgesinde dünyadaki bütün kürdlerin dini sorunlarının giderilmesi ve bir çatı altında toplanacağı açıklanmıştır.
ikinci aşama olarakta dünyadaki 60 milyon kürdü milli değerler etrafında toparlamaktır.
oyuncakları boş kovan ve kırılmış joplardan oluşan,
saklambaç oynarken bastığı yerde mayın var mı yok mu diye dikkat etmek zorunda olan
batıdaki cocuklar gibi ninilerle büyüyemeyen,
yüreği küçük amaçları büyük olan çocuklardır.
carlos marigella' nın kaleme aldığı, ''brezilya' yı pençesinden inleten askeri diktanın ordusu ve polisi (d.o.p.s.) tarafından katledilen edson luis souto,
marco antonio bars de carvalho, nelson jose de almeida ("escoteiro) gibi sayısız savaşçıya ve şehir gerillalarına ve diktanın zindanlarında çürüyen ve nazi' lerin zulmüne rahmet okutacak şekilde işkencelere uğratılan yiğit kadın ve erkek yoldaşlarımız'' diyerek ithafta bulunduğu, gerilla olmanın ne demek olduğunu ve nasıl olunacağını en ince ayrıntısına kadar anlatan (bomba yapımı v.b.) kitabı.
insanları, halkları, milletleri bulundukları coğrafya şekillendirir; tıpkı kürdleri şekillendirdiği gibi.
kürdlerde ortadoğuda binlerce yıldır süren çetin hayat mücadelesinin sonucunda evrimleşip mücaleleci, tuttuğunu koparan azimli bir millet haline gelmiştir.
yüzyıllardır vatanı hep işgal altında olduğundan özgürlüğüne, diline ve kimliğine hep gem vurulmuştur ve bu nedenledir ki hep bir mücadele içinde olmştur.
bu uğurda canını malını yeri gelmiş insanlığını kaybetmiştir ama hepsi şerefi içindir.
bu gün sokaklarda genci, yaşlısı- kadını, erkeği elinde taş sopa devletin güçlerine karşı kendini savunuyorsa bu kürdlerdeki onur ve mücadeleci ruhun sebebidir.
bunun altında başka şeyler aramak; ancak cahillerin işi olabilir.
devlet kendi yurttaşına istediklerini vermez ise o yurttaşta alır eline silahını kendi hakkını söke söke alır.
işte demokrasi bunun içindir herkes için.
en temel hakkını almak için savaşım veren bu kadim halk elbet demokrasinin nimetlerinden yararlanacaktır.
boyunduruk altında tutulan, ulusal kurumlaşmaktan, dil, kültür, toplumsal ve tarihsel değerlerini araştırıp geliştirme olanaklarından yoksun bırakılan bir ulusun dili olduğundan, kürd dili yeterince araştırılıp zenginlikleri ortaya çıkarılamamış , onu geliştirecek bilimsel kurum ve kuruluşlar, özellikle ülkede yaratılamamış, araştırma alanında yeterli yetkin kürd dilbilimcileri yetişemezken kendi olanak ve çabalarıyla ortaya çıkan tek tük aydınlar da her zaman boyundurukçu devletin tehdidi altında bulunmuşlardır.
sözkonusu nedenlerle, kürd dili üzerindeki araştırmalar, kürdler bakımından ırak kürdistanı´ndaki istisna durumu saymazsak, bu tek tük aydınların daha çok da yurt dışında yaratmaya çalıştıkları sınırlı olanaklarla yetinmek zorunda kalmıştır. ırak kürdistanı´ndaki kesintisiz ulusal mücadelenin yarattığı kültürel görece serbestlik ve ardından 1960´lardan sonra gelen sınırlı otonomi olanakları, kürd dili üzerinde çalışan aydın sayısının ve araştırma kurumunun bir dereceye kadar daha fazla olmasını beraberinde getirmiştir.
bunun dışında, kürd dili üzerine yazılanlar, yabancı kimi doğubilimci, dilbilimci, gezgin ve misyonerlerin eserleridir.
bir düşünün dünyadaki her milletin bir devleti varda neden kürdlerin de olmasın?
ne eksiği var yunandan, türkten, ermeniden, fıransızdan...?
bir halk eğer isterse başaramayacağı yoktur örnek kurtuluş savaşı; gerçi burda kürdlerin payı büyüktür ama neyse...
özgür yaşamak her milletin hakkıdır, kürdlerinde hakkıdır.
bazı aklıevveller çıkıp hakaret düzeyine varan; yok 5000 yıllık tarihlerinde bir devlet bile kuramamışlarmış diyor.
be hey şaşkın o zaman urartuları, sümerleri, medleri, kim kurdu ? selahattin eyyubi kimdi ? açta bir oku.
yıllar yılı vatanları işgal edilmiş sömürülmüş bir milletin haklı haykırışıdır kürdistan.
edit: madem kardeş kardeş yaşayacaktınızda neden yunanistana karşı bağımsızlık savaşı verdiniz.
ülkesinde bağımsız yaşamayı isteyenlere yarım akıllı demek faşistlikten başka bir şey değilidir.
en başta diyarbekir dir.
merkez konumundadır.
doğu ve günydoğu bölgelerindeki şehirlerin tamamı kürd şehridir ve bunda herkes hemfikirdir.
tartışmak bile yersiz.
ikna olmayanlar son seçim sonuçlarına bakabilir.
diğer bölgelerde ise mersin gelir ilk sırada; diyarbekir kadar önemli bir kürd şehridir.
diyarbekir kardar eski bir yerleşimdir.
hatay, adana,antep, maraş, antalya, istanbul'un büyük bir kısmı, ankaranın merkezi ve bazı kesimleri;haymana...
edit: dünyada 60 milyon kürd vardır.
bu sayının 30 milyonu türkiye de yaşamaktadır.
30 milyon kürdün yaşadığı bir ülkede bu kadar kürd şehri olması normaldir.
hazmedemeyenlere.
faşist yönetim tarafından kapatılmazsa bdp yada kürdlerin hakkını savunan başka bir partinin iktidarıdır.
bilinçli kürd milleti genç kuşakları sayesinde ileride iktidarı ele geçirerek şimdiye kadar alamadıkları haklarına kavuşacak ve ülke şimdiye kadar görmediği bir refah içersine girecektir.
her yurttaşın eşit şekilde yaşadığı bir uygar bir ülke olacaktır.
kamuoyuna fentullah gülen hoca efendi olarak sunulan şahsın kimi bünyelerde tezahür eden ismi şahaneleri.
t.c. de yaşayan herkesin kendileri gibi düşünmesini ve yaşamasını isteyen bu şahıs ve yancıları devletin bütün imkanlarından yararlanarak (imamı-polisi-valisi-kaymakamı-öğretmeni-askeri v.b.) bütün türkiyelilerin a......q....maktadır.
günümüz türkiyesinde sık sık gerçekleşen saçma hede.
mezopotamya topraklarıyla varolmuş tarih kadar eski bir uygarlık olan kürdler, kimlikleri ve onurları için ne zaman bir mücadeleye girişseler karşılaştıkları tepki: ya sev ya terk et oluyor.
yahu kimin yurdundan kimi kovuyorsunuz?
siz kimsiniz ki kendinizde bu hakkı görüyorsunuz?
biz işgalci değiliz ki gidelim, bu toprakların sahibi bizi zaten.
12 Eylül darbesi öncesi ve sonrasında Mardin'in Nusaybin ilçesi'nde yaşananları konu alan Shiar Abdi'nin yönettiği ve Selamo, Abdullah Ado'nun oynadığı Meş filminin galası Batman'da Yılmaz Güney Sineması'nda yapıldı. Darbenin ayak seslerinin hissedildiği bir ortamda, Nusaybinli çocuklar ve hayatın kıyısına itilenlerin hikayelerine dikkatlerin çekildiği film, darbeyle birlikte insanların hayatını kökünden değiştiren çıplak vahşeti yalın bir dille anlatıyor. Film, ağır baskı ortamında rutin bir uygulamaya dönüşen işkence, gözaltı, tutuklama, dozajı giderek artan şiddet, sokak infazları ve nihayetinde başlayan göçler ile bir dönemin acı olaylarına fener tutma iddiasında. Kimsesiz delilerin bile ölümden kaçamadığı ve konusunu gerçek bir hikayeden alan film, Nar Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
Seçimler yaklaştıkça seçimlere katılacak siyasi partilerin aday profilleri de yavaş yavaş şekillenmeye başladı.
iktidarda ki Adalet ve Kalkınma Partisi beklenildiği gibi; en fazla tercih edilen Parti konumunda.
Eh haliyle mebusluğu garantilemek isteyen gözüaçıklar ve ihalelerden muzaffer ayrılmak isteyen köylü kurnazları; cumhuriyet tarihinin iki partili serüveninde en fazla teveccüh edilen partilerden birisi olan Ak Partiyi; ceplerini şişirmek ve namlarını yükseltmek için en büyük fırsat kapısı olarak görüyorlar.
iş ve hizmetten çok bir an evvel köşeyi dönüp, vekalet makamını ferdi mülkü arttırmak için vesile bilen siyasetçi sayısı fazla olan bölgemizde; herdaim olduğu gibi yine iktidarda ki yapılanmaya göz kırpanlar bihayli çok anlayacağınız.
diyarbekir' in her yerinde dikili olan atatürk heykelleri adeta açık hedeftir.
en son örneği de, dağkapı meydanında ki atatürk ün küçük çocukları okşadığı heykelin yakılmasıdır.
gerçi bu eylemin diyarbekir halkına karşı yapılmış bir provokasyon olduğu açıktır.
bu provokasyonla türkiye kamuoyu tahrik edilerek kürt halkı sindirilmeye çalışılmıştır.
hiç kimse neden atatürk heykellerinin hedef alındığını derinlemesine irdelemez; çünkü işlerine gelmez, terör deyip çıkıverirler işin içinden.
eğer araştırsalar gerçekler bir tokat gibi çarbacaktır yüzlerine.
Belki birilerine garip gelecek ama Kürt meselesinde nasıl bir zihniyetle karşı karşıya olduğumuzu anlamak için bu soruyu sormak gerekiyor: Siz Türkiye'de herhangi bir caddenin, okulun, meydanın veya herhangi başka bir yerin adında hiç "Kürt" kelimesinin geçtiğini gördünüz mü?
Bu soruya hiç kimse "evet" diyemez.
Bırakın Kürt kelimesini, yakın zamana kadar bu ülkede Kürtleri çağrıştıracak herhangi bir işaret bile bulamazdınız. Kürtlerin büyükleri, yazarları, alimleri ve başkaca değerleri yakın döneme kadar pek de bilinmedi; şimdi de layıkıyla bilinmez.
Bu ilgisizliğin en büyük sebebi Türkiye'deki hakim zihniyetin ve çeşitli çevrelerin Kürtlere karşı olan tahammülsüzlüğüdür...
Kürtlerin bu ülkede yaşadığı onca vahşet, katliam ve sürgün onların insanî taleplerine karşı olan tahammülsüzlükten kaynaklanıyor. Başka bir deyişle, birilerinin Kürt olduğunu bilmesi kendi kimliklerini korumak ve geliştirmek istemesi bu birilerine hep ağır bedellerle ödetilmiştir.
Real Madrid'in Kürt asıllı futbolcusu Mesut Özil, bundan böyle Realin on numaralı forması ile top koşturacak olmasıdır.
Alman Milli takımı orta saha oyuncusu Mesut Özil, şimdiye kadar ünlü ispanyol takımında 23 numaralı forma ile oynuyordu. Malier Mahamadou Diarra'nın Fransa'ya transfer olmasının ardından 6 numaralı forma boşaldı ve 6 numaralı forma da şimdiye kadar on numaralı formayı taşıyan Lassana Diarra'ya verildi. Mesut Özil'e de boşalan on numaralı forma laik görüldü.