ampleforth
447 (süper mario)
onuncu nesil yazar 7 takipçi 62.41 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    bodas de sangre

    1.
  1. kanlı düğün olarak çevrilen, 1981 yapımı, carlos saura'nın müzikal filmi. kanlı düğün oyununun flamenko uyarlaması da diyebiliriz film için.
    1 ...
  2. sokakta gitar çalmak

    1.
  3. gerçek bir sokak sanatçısıysa para pul için yapmaz bunu, sanatını insanlara sunmak istiyordur.

    bir zaman gelecek ve ben de bu şekilde çalacağıma ant içtim! ancak dayanamadım bugün çıktım gitar çalmaya.. arpej atamıyorum solo atamıyorum elim buz gibi. biraz çaldım, gitar kılıfının kapağını açık da bırakmadım, yani para istemiyordum. eğlenmek istiyordum sadece..

    arabalar geçiyordu önümüzden. bir teyze durdu dinledi bir iki dakika, yeşil yandı tam gidecekti camdan 25 kuruş fırlattı bana. ancak inanın aşağılanmadım. hatta gittim o yirmi beş kuruşu aldım cebime koydum, eve dönünce de üzerine not yazdım. teyzemden diye. ne olacak olsun be. gönlü bol idi onun. bir başka hanımefendi de iki tane muz verdi. ne güzel insandı o. o güzel gönlü ne kadar da harikuladeydi. geçtiğimiz yılda bir şarkı çalmış 2 lira 3 sent kazanmıştım. ibnenin biri hava olsun diye cebindeki bozukları dökmüştü, şıngırtadarak yapmasa bu işi ne ibne derdim, ne hava olsun diye.. yanındaki kıza göstere göstere attı bozukları, sonra bir baktım 3 sent. puşt herif ya, onu da bir ayrı severim. *

    neyse yaza suadiyeye yerleşeceğim, düş sokağı, murat yılmazyıldırım, ogün çalan birini görürseniz durun da bir dinleyin e mi.

    -muz kabul edilir-

    edit: yahu az önce bu başlıkta 9 entry vardı kayboldu! bilen biri varsa aydınlatsın lütfen beni. başlık açmayacaktım 7-8 entry vardı altına girmiştim, ben ekleyince onlar kayboldu?!

    edit2: adetim değildir forum usulü konuşmak ama değerli dostuma bir açıklama yapmak boynumun borcu. yıllardır evde, dost ortamında çalar dururum, yetmiyor bu. bunu ifade nasıl edebilirim bilmiyorum. başkaları da duysun istiyorum. eşlik etsin istiyorum, boktan bir hayal ama bir ağızdan söyleyelim istiyorum. bak rezil demişsin ancak hikayemin devamını izninle yazıyorum; bir çocuk durdu yanımda bir sigara yaktı eşlik etti, bir kadın geldi şunu çalar mısın dedi, sonra üçümüz öyle bir şey yaşadık ki.. hiç tanımıyordum ama birlikte bir şey yapmıştık, anlatamam değerli dostum. keyfi çok başka güven bana.

    ancak şunu da söylemeli, am-g-f-e ile çalan birinden bende rahatsız oluyorum. asıl rezil o.

    bir teyze vardı, caddebostanda görüyordum. saz çalıyordu, ama daha yeni almış belli. teyze üç yıl orada çaldı, sazı resmen sokakta öğrendi. ona çok kızmıştım. ancak dostlar 4-5 yıl olmuş, belirli bir tecrübe edinmişsin, çaldığın şarkılar çok da boş beleş değilse neden çıkmayasın?
    2 ...
  4. pitane sakini

    1.
  5. sözlüğe hoş gelmiştir, (#21933992) entrysi ile gece gece ya da sabah sabah güldürmüştür.

    diğer yazdıklarına, çizdiklerine bakıldığında da, okunası bir yazar olacağına inancım artmaktadir, gördüklerim bunlar.
    1 ...
  6. sicak kola

    1.
  7. astın üstü karşılaması ne tuhaftır ancak sevgili yazar, sözlüğe katıldığı tarihten beri pek bir şey yazıp, çizmemiş.

    yinede merhabalar demek istiyor ve başlığını açıyorum!

    ayrıca; (#21933968)
    1 ...
  8. kafeterya basıp öğrencilerin adreslerini öğrenmek

    1.
  9. gbt bakma bahanesiyle, kafeterya basan polislerin adres tespit etmesidir. işletmecilerin bile "böylesi ilk kez oluyor" demesi vaziyetin uygunsuzluğunu kanıtlar niteliktedir.
    neyse kim bunları yazdırıyor değil mi tayyip efendi? "birileri"dir kesin.

    http://www.dha.com.tr/pol...terya-baskini_550768.html
    1 ...
  10. herkes herkes için

    1.
  11. şahsi menfaatlar, gelip geçici uçucu sevdalar, asla doymak bilmeyen tatminler.. yalanla, oyunla, kötü hırsla -bilirsiniz ki dostlarım bir iyi, bir kötü hırs vardır- kinle, öfkeyle geçen bitmek bilmeyen savaşlar..
    tek bir soru, niçin?

    kendi kişisel refahı için, mutluluk getireceği sanılan, "ben" "benim" "bana ait" doyumu için.
    oysa insanlar artık uyanıyor, tarihten günümüze "ben" yerine "biz" zihniyeti, yavaş yavaş anlaşılıp, kavranıyor. doğayla uyum içinde, insanlıkla uyum içinde, medeniyete katmak.
    size/sana yapacağım iyiliği oysa kendime yaptığımı farketmek! hem birlikte güzel olduğumuzu, hem de birlik olduğumuzu kabul etmek.

    satırları okurken bırak şu safsataları diyebilirsiniz ama içten içe söylediklerimde hak sahibi olduğumu kabul edeceğinize şüphem yok.
    uzun zamandır uyuyoruz dostlarım, bize ait olan bir kültür, bir medeniyet yarattık. bunu hep beraber yaptık ancak ne olduysa birlik olduğumuzu beraber olduğumuzu unuttuk. bencil hayatlarımız için savaşımlarda bulunduk, peki ne oldu sonunda? mutlu mu olduk?

    artık insanlar uyanıyor, dünyanın merkezi olduğumuz düşüncesini bir kenara bırakmamız gereken zaman geldi. elele verip, güzel şarkılar söyleme düşünü paylaşanların sayısı artıyor.

    ve geç kalmadık yaşamlarımızda, endişe etmeye gerek yok! her insanoğlu hayatının bir evresinde evrenle mğthiş bir uyum, birlik içinde hissetmiştir, o ahenk dolu sesleri, o ritmi duymuş ve sevgiyi anımsamıştır. peki neden bu güzel "şiir"i bir ömür boyu yaşamak için nefes almayalım ki?! hangi aptalca, çocukça davranış birbirimize duyduğumuz öfkeye sebep oluyor ki?

    kötülük yapamdık diye iyi olabilir miyiz?
    yeryüzündeki en küçük hata, günah, yanlış.. tüm insalığın suçudur.
    aynı nedenlerden aynı sonuç doğabilir ama kişi getirdikleriyle bunu kırabilir.
    her insan özünde iyidir ve sadece sevgidir.
    yine de, insan olmak büyük bir gayret ve çaba istemez mi?
    sistem bozuksa yıkmalı, iyileştirmemeli, değiştirmemeli.
    insan, medeniyete bir şey katmak için yaşamalı.

    satırlarımı yazmayı fırsat bulduğum başlık için, teşekkürler mustafa kemal. 21. yüzyılın insanının yeni kavradığı bazı şeyleri 1930'lu yıllarda anlayıp, anlattığın için teşekkürler. şimdi 'new age' adı altında milyonlarca satan çoğu avrupadan çıkan eserlerin özünü o yıllarda yazdığın için teşekkürler.

    yüksek müsaadenizle, her satırını tüylerim diken diken olarak, büyük bir sevgiyle yazmaya başlıyorum.
    -dikkat, buradan sonrası mustafa kemal atatürk'ün medeni bilgiler kitabından alıntıdır. kesinlikle izinsiz paylaşılabilir ve dağıtılabilir. çünkü okuyacağınız satırlar mustafa kemal'in "biz" zihniyetini ortaya koyar, bu yüksek düşüncedeki bir kişinin de, düşüncelerini saklaması, esirgemesi düşünülemez, böyle bir durum hele o büyük insan için söz konusu olamaz.

    'insanlar birbirine bağlıdır. bağlılık (solidatire)

    ilim, cemiyetlerin büyüklüğünün sırrını, insanlara açmıştır; bu sır, insanların birbirine olan bağlarıdır. bütün insanlar, bir içtimai vücudun azalarıdır ve bu sebeple birbirine bağlıdır. Bu karşılıklı bağ, herkesi diğerinin mes'uliyetine de karıştırır. Bir de, insanlar, ölülerin harsi varisleri olduklarından aralarındaki bağlar, zamana ve mekana şamildir.

    bu bağlar, tabiidir, içtimaidir ve iktisadidir. tabii ve içtimai bağın bize öğrettiği şudur: bilhassa, iş bölümü ve harsi varislik yüzünden, herkes malik olduğu şeyin ve hatta kendi şahsi varlığının en büyük kısmını atalara ve bir zamanda yaşadığı insanlara borçludur.

    eğer böyle ise, yani, eğer her yerde, insanın insana karşı bir borcu varsa, bütün borölar gibi bunun da ödemesi lazımdır.

    bu borçlar, kimin tarafından ödenmelidir? insanlar arasındaki tabii ve içtimadi bağdan istifade ederek servet kazananlar tarafından! çünkü, eğer gelmiş geçmiş, ismi bilinmeyen binlerce, bağlı insanlar olmasaydı, zaten bu servet olmazdı.

    kime ödenmeli? tabii ve içtimai vağdan zarar görenlere! gerçi, bu alacaklıların şahsan bilinmelerine imkan yoktur; fakat bunların mümessilleri vardır; devlet veyahut birçok içtimai muavenet müesseseleri.

    nasıl ödenmeli? bir defa, devlete vergi, bilhassa artar vergi olarak ve sonra bağış olarak yardım müesseselerine kendiliğinden verilebilir.

    bu söylediklerimizden, insanların birbirine bağlı ve birbirinin yardımcısı oldukları halde mazinin ve halin nimetlerinden hepsinin aynı derecede istifade edememiş ve edememekte oldukları anlaşılıyor. bu müsavatsızlığı gidermek için bir kısım insalardan bir kısım insanlar için adeta tazminat isteniyor. bu farklı istifadenin, başlıca sebebi, şüphesizdir ki, insanların, muhtelif vasıflar ve kabiliyetler yüzünden birbirlerine benzememeleridir.

    bu noktada, şöyle bir nazariye söylenmektedir. tekamülün gayesi insanları birbirine benzetmektedir; dünya birliğe doğru yürümektedir; insanlar arasında sınıf, derece, ahlak, elbise, dil, ölçü farkı gittikçe azalmaktadır. tarih, yaşamak kavgasının, ırk, din, hars, terbiye, yabancılar arasında olduğunu gösterir. birliğe doğru yürüyüş, sulha doğru da yürüyüş demektir.

    bağlılık hakkında, bir fikir edinmeğe, en müsait olan düşünüş ve görüş bu son mütalea olabilir. fakat, birer fikir olarak aldığımız bağlılık nazariyeleri icaplarını, tatbikatta, içtimai teminler adı altında toplamak kabildir.

    bu içtimai teminlere devlet sosyalistliğine yaklaşarak varılabilir. bu yol, kanun yoludur. mesela;
    1- iş kurumu.
    2- şehirlerin ve atelyelerin sağlık koruması.
    3- sari hastalıklara karşı korunma.
    4- amelenin ihtiyarlığı ve kazalara karşı sigortası.
    5- hasta ve ihtiyar yoksullara mecburi yardım.
    6- çiftçi sandıkları
    7- yardım cemiyetleri kurulması,
    8- ucuz evler yapılması.
    9- mektep çocukları için mekteplerde kooperatifler.
    10- bütün bu gibi cemiyetlere devlet bütçesinden yardım.
    bu ve buna benzer hususları temin için kanunlar.

    bağlılığın saydığımız şekilde tatbikleri çoktur; fakat bu tatbikler fikri, her yerde teveccüh görmüş değildir; çok tenkitlere de uğramaktadır. bilhassa, bağlılık nazariyesinin tatbiklerini, ferdin mesuliyet duygusunu zayıflatan veyahut yok eden bir hareket görenler vardır. diyorlar ki, aczimizi, kusurumuzu, ayıplarımızı cemiyetin üstüne atmak ferdi mesuliyeti kaldırmaktır. halbuki, ahlak kanununun temeli ferdi mes'uliyettir.

    bu tenkitler, zorla ve hukuki bir şekilde içtimai borç fikrini bir yana bıraktırmağa kafi gelebilir. bağlılığın ahlaka esas teşkil edeceği de sağlam bir iddia olmayabilir. fakat, bağlılığın ameli olarak, şunları öğrettiği de görülmektedir:
    1- başkasına olan bir iyilik bize de iyiliktir; başkasına olan kötülük bize de kötülüktür. bu sebeple iyiliği sevmek ve kötülükten kaçınmak lazımdır.
    2- yaptığımız işler, etrafımızda sevinçler veya acılar halinde akisler uyandırır, bu hal bize vicdan vazifeleri duyurur.
    3- bağlılık, bizi başkaları için müsamahakar yapar. çünkü başkalarının kusurlarında bizim de istemeyerek ekseriya beraber suçlu olduğumuzu gösterir.

    hulasa, bağlılık, "herkes kendi için" yerine, "herkes, herkes için" düşüncesini koyar. bu düşünce içtimaidir, millidir, geniş ve yüksek manasiyle insanidir.'
    10 ...
  12. metrodaki asansöre binen genç insanlar

    1.
  13. asansörün üzerinde yaşlı, hamile veya engelli vatandaşlar içindir yazar ya da bu anlamlara gelen işaretler vardır. yine de bazı insanlar genç olmalarına rağmen kullanırlar. kendilerini çok zeki ve uyanık sandıklarını düşündüğüm bu insanların derhal görüldüğü yerde uyarılması şarttır! hatta duyarlı insanlardan ricam yüksek sesle uyarın ki, başkaları da görsün ve bu genç ve uyanık kesim de belki davranışı tarafından utanıp, bir daha tekrarlamasın.

    yahu kaç gündür metrodan iniyorum bakıyorum bostancı durağında 15 kişi inmişiz misal, 15'imiz de genç ve sağlıklıyız. 10'umuz yürüyen merdivenlerden çıkıyoruz, ben de epey hızlı yürürüm hatta kalabalıksa ortadan kendim çıkar giderim, bu kadar hızlı çıkmama rağmen çıkışa tam gelirken o 15 kişinin içinden birilerini görüyordum. yahu diyorum bu insanların hepsini ben geçmiştim nasıl olurda buraya benden önce gelebilirler? ışınlandılar mı? ve inanın ki hiç aklıma gelmiyor asansörü kullanacakları. daha çocuklar 17,18 yaşındalar. hiiç öyle bir ihtimal düşünmüyordum. sonra bir gün görme engelli bir arkadaşımla metroyu kullanacaktık, asansörün kapısı açıldı ve içinde 5-6 tane böyle genç çocuk vardı. eh tabi o gün dayanamadım artık!

    uyarılarıma, haklısın da asansör boştu diye cevap verdi biri. ne diyebilirsin ki, ailesi adına üzüldüm, çocuğun. bu terbiyeyi önce aile, sonra halk öğretmeliydi.

    edit: sözlük yazarlarından bu tarife uyanınız varsa, yapmayınız efendim. yapmayınız. o asansör sizin için değil!
    1 ...
  14. erkekler para kazanmak için yaratılmıştır

    1.
  15. schopenhauer'un aşka ve kadınlara dair adlı kitabında geçen, kadınların erkeklere bakış açısını anlatan cümle. daha doğrusu cümlenin tamamı;

    kadınlar içten içe, mümkünse kocalarının sağlığında, ama her halükarda ölümlerinden sonra, istedikleri gibi harcayıp rahatça yaşayabilmeleri için, erkeklerin para kazanmak için yaratıldıklarını düşünürler.

    ilginç, peki doğru mu?

    bir nebze.. hala bu zihniyette olan kadınlar var. yalnızca kadınlar değil, erkekler de var. peki çağımızda bu yargı ne denli geçerli olabilir ki? sonuçta adamcağız 19. yüzyıl için yazmış. artık böyle bir görüşün hakim olduğunu sanmıyor, böyle düşünenleri kınıyorum.

    erkeğin varoluş amacı bu kadar basit olamaz ve olmamalıdır. demiyorum ki erkek para kazanmasın, para hayatı idame ettirmek için kazanılmalıdır ancak bu göreve cinsiyet yüklemek gereksizdir. yahut şöyle ele alalım, kadının, kendi hayatını idame ettirebilmesi için erkeğin çalışması ve para getirmesini beklemek, acizce olur. hem kadın kendisine de hakaret etmiş olmaz mı? niçin kendisi kazanamasın? artık sadece fiziksel yetenek gerektiren işler yok sonuçta.
    3 ...
  16. © 2025 uludağ sözlük