Sürekli sinema mı tiyatro mu ayrımına girilir bahsi açılınca.
tiyatro seyircisi çok az, tiyatroya değer verilmiyor gibi sözcükler duyuluyor.
hatta tiyatroya giden insanlara farklı gözle bakarlar, elit lan bu filan diye.
yahu bir bilet almakiçin 1 ay önceden sırada bekliyoruz, hatta yer kalmıyor gelecek ay programını bekliyoruz.
şimdi devlet tiyatrosu beleş gibi birşey hacı, 3-5 liraya bilet veriyorlar. tamam bilet fiyatı ucuz olunca halkımız rağbet gösterir elbet, öğrenci insanız, 25 liraya diğer biletleri alak kötü koyuyor.
koskoca istanbulda 6-7 salon var devlet tiyatrosunun sergilendiği, yer mi kalıyor ki millet gitsin tiyatroya.
fırsat verdiniz de gitmedik mi?
sonra sinema daha çok tercih ediliyor, köşe başına salon açarlarsa tabii ki tercih edilir.
burada suç bizim kültürsüz kültür bakanlığında, gerekli destekleri vermiyorlar. bir tiyatro sahnesi açmak hiç de kolay birşey değildir.
kimi erkekler vardır, çok yakışıklıdır, bunun vermiş olduğu getiri, bol kızdır, beyin kapasitesi sınırlı kızların rağbet ettiği tiplerdir.
bazılar tipsizdir, bu tipsiz olanların içinde piç diye tabir ettiğimiz şeytan tüyüne sahip olanlar vardır, bunlarda nasıl olduğunu çözemediğimiz bir şekilde kızları yine götürürler.
bazılar da vardır, ne yakışıklı ne tipsiz, bunların kullanabileceğibi yakışıklılık yoktur, şeytan tüyüne de sahip değillerdir, tipsiz piçlere küfür ederler. belki çok duygusallığa,melankoliye kapıldıkları için yalnızda kalailirler, kızlar konusunda başarısız olurlar. çok parası da yoksa kullanabilecekleri tek şey kalıyor.
akılını, zekasını kullanmak. özellikle 80 dönemi sonrası bom boş bir gençlik yetişmekte ve üretmek ve düşünmekten yoksun gençler türemiştir. aradan çıkan okumuş, bilinçli, entellektüel birikime sahip, sanatsal, kültürel, siyaseten konularda bilgi sahibi, her konuda konuşacak birileri çıktığında, karşısında ki insanlar konuşmalarıyla ezilir.
hatta felsefe yapınca gevşeyip veren kız tipide buradan çıkmıştır. kız anladğından değil, anlamadığı için veriyor zaten.
çoğu kişide göremediği farklılığı bu kişide yakalıyor, bu kişi konuşunca kız eziliyor, bulunduğu gruptaki bütün herkes ezilir hatta.
sadece kız kaldırmak için okumaya çalışan tipler ayrıbir erkek tipidir. şimdi söyleyeceğim erkek tipinden bir nebze dingillik payı almışlardır.
eveeet...
bir başka erkek tipi daha vardır, bunların siksen kız arkadaşı olmaz, toplumun dingilleridir, ayrıntı verip kendimi yormak istemiyorum bunlar için.
bunları niye mi anlattım,
eğer bir kız çok güzelse ve bunun için ilgi gösteriliyorsa, zaten çok sağlıklı bir ilişki beklenmemelidir, ama illa ki ısrar ediliyorsa, zıt kutuplar birbirini çeker derler.
sen salaksan, akıllı bir kıza yazman bunermeyi destekler mi pek bilemiyorum. * zira akıllı kızın senin gibi aptalı kabul etmesi için çooooook yakışıklı olman lazım, aklı başında bir kızda sadece yakışıklılığa prim vermeyebilir. ( -ebilir ekini koymamın nedeni, kızlar garip yaratıklardır, hiç belli olmaz.)
bugün ilk defa, hayvanların kesiliken verdiği mücadele, içe oturulacak cinstendi, kesilmesin tavırlarında değil sadece o an yaşanan üzüntü, bir canlının boğazının kesilip dersinin üzülmesi koydu.
bundan dolayı, kurban kesmek istemeyen, karşı olan birisine karşı kötü düşünceler besleyenlere, kurban yerine çükünü kesip versin bluevelve.
insanları yönetmek ve kandırmak için ortaya sürülmüş, çağımızın en büyük paradigmalarından biridir.
türkiyede dini kullanarak, insanların aptalca inanmalarını sağlayarak, ülkeyi bu şeriat sistemine doğru sürüklemişlerdir.
dini yasaklayıp, camileri, sinegogları, kiliseleri de kapatarak insanların kabustan uyanmaları sağlanmalıdır.
gizlice ibadet edenlerde darağacında sallandırılmalıdır.
yeni gençliğe hitabesini okurken ilk olarak, safça yaklaştım.
insanlıktan, dürüstlükten ve dayanışmadan bahsediyor,
insanların pisliğinin su yüzünde dolaştığı, sokaklarda insanlığın kalmadığı zamanlarda ilk paragrafları kulağa hoş gelir gibiydi.
okumaya devam ettikçe şu bölüm içime oturdu.
"...Düşman bütün tersanelerine girmişse, vazifeye atılmadan önce düşüneceksin. Önce, düşman mı diye soracaksın. (Çünkü bugün düşman olan yarın dost olabilir.) Sonra onu kendine düşman etmek için ne hata yaptığını düşüneceksin. (Çünkü düşmanlık, herkes için ağır bir yüktür.) Gönlünü kazanmayı deneyeceksin. Tersaneyi beraber işletmeyi teklif edeceksin. (Öylesi her ikiniz için daha kazançlı olabilir.) Sonuç alamasan, bir tersane uğruna düşman olmaya değer mi diye bir kere daha kendine soracaksın..."
Yani, our boys, takkeciler, dinciler bütün kaleleri ele geçirdi, sen sesini çıkarma, çok istiyorsan bunlara katıl, kahramanlık yapma, bu vatanı kurtarmak sana mı düştü diyor utanmadan. bizim vatanımızı, topraklarımızı, elimizden hümanizmle almaya çalışıyorlar. tersane uğruna düşman olmaya değer mi, biz butersaneyi milli piyangodan kazandık zaten. *
sonra bunların insanlık anlayışından, demokrasi anlayışından nefret ettim, bir an dahi olsa bunlara mı inandım diye kendime kızdım.
sadece iyi bir şeyler düşündüğünü umduğum için sevinç yaratır gibi oluyor fakat, hiç birşey, hiç bir düşünce mustafa kemal atatürkün düşünceleriyle değiştirilmez.
bu atatürkü, beton kemal yapmaz, ancak görüyoruz ki, onun üstüne daha doğru birşey başaranı, başarmayı da geçin, güzel bir dünya için tohum ekmeyi düşüneni ve düşündüreni görmediğimiz için bu ve bunlar gibi aydın geçinen insanların samimiyetine güven duyulmuyor.
büyük ihtimal hürriyet gazetesine gider gibi bir ihtimal var.
vatan gazetesinden ayrılmış diğer yazarlar gibi olmaması, kalemini korumasını temenni ettiğim yazar.
ergenekon ne ulan derler adama.
akp nin, ülkeyi çetecilerden kurtardık görüntüsü oluşturmak amacıyla yaptıkları bir oluşum.
ayrıca din düşmanlığı değil, şeriat düşmanlığı yapılıyor. şeriatçı sümüklüler başımıza din hocası kesildi.
sen cumhuriyete, yargıya, atatürke hakaret edersen, dini siyasallaştırırsan, ülkeyi bölmek istersen artistlik yapamazsın öyle. yürü koçum.
Not: Haziran 2008 yılında yazılmış, silinmiş ve düzeltilmiş eski entry dir.
bir tarafta terör propagandası yaptığından dolayı 1,5 sene ceza alan milletvekili! (bkz: aysel tuğluk)
öbür tarafta sırf istediler diye pişmanlığı kabul etmeyen, pişmanlık yasasından affedilen eli kanlı teröristler.
en sonda da daha suçu belirlenmemiş, hüküm giymemiş ama hapise tıkılmış akademisyenler, yazarlar, siyasetçiler, profösörler ve teröristlerle yıllarca savaşmış tsk askeri.
gerizekalılık oranı çok yüksek boyutlardadır.
sabancı, koçta okuyan bile daha mütevazi, aklı başında olan sayısı daha fazladır. istanbul aydında okuyan öğrencinin, zengin çocuğu olduğu yalandır. orta halli öğrenciler vardır genellikle. özel üniversitede okuyorum, zekiyim, güzelim havalarında bulunurlar fakat, -aşağılamak amacıyla değil- olduklarından farklı gözükme çabası varoşluklarını, salaklıklarını ve kaşarlıklarını çok göz önüne seriyor.. kompleks ve eziklik duygusunu etini veya aldığı marka giysiyle gösteren boş genç kızlardır.
--spoiler--
meliha annenin cebinden çıkan yüzük, ömere kendisinin verdiği yüzüktür.
ya ezelin cebinden almştır, ki o kadar şaşırınca bu tezim çürüyor, daha fazla üzülmesin diye ezel tarafından meliha annenin cebine koyulmuştur.
--spoiler--
bu zamandan sonra -ki ne olursa olsun kimseyi ilgilendirmeyecek ve sorgulamaya haddi olmayacak bir konu- ateistolsa bile, ona olan sevgi, saygı, lider görmek veya artık ne olarak görülüyorsa bunları yokedecek bir konu değildir.
mustafa kemal atatürk, türkiyede, dini baz alarak öne çıkmış biri değildir, bir ulusu bataklıktan çekip çıkartmış, yokolmaktan kurtarmıştır, eğer bu ülkede inancını ibadetini rahatlıkla, baskı altında olmadan yapabiliyorsan, inancı ne olursaolsun, mustafa kealatatürk sayesindedir.
bu sebepten ötürü, inandığı din, tuttuğu takım vs. kimseyi ilgilendirmez.
televidyona verdiği röportajda, sürekli zall diye karşımıza geçip durup durup birden gülüşüyle bizleri şaşırtan, size şaka yaptık zall bu değil diyerek başkasının gelmesini beklediğimiz ama yinede iyi çocuk diyebileceğimiz kişidir. "biraz ciddi mi olsaydı?" derken "buna da şükür" diyeceğimiz 10 senelik öğrenci.
yok demekle yok olmadığı gibi var demekle de varolmaz.
herkesin tanrısı kendisinin içindedir. bazılarında vardır, bazılarında yoktur. ne kadar kanıtlamaya çalışılırsa da varlığı, yokluğu kanıtlanamaz, sadece kişi kendi içinde yaşar.
zaten normal durumda da birşey denmemesi gereken sevgilidir, çok fazla üstüne titremeyeceksin, fazla malafata takmayacaksın, umursamayacaksın, yoksa çocukça triplere giriyorlar, geleceği varsa da gelmiyorlar.
benim işime yarar bu kız tipleri, yatağa kolay atarım düşüncesini es geçtikten sonra şöyle anlatılır bu durum,
kuku bekçiliği yapmadan, cinsel duygularını bastırmadan, erkekler gibi açıkça cinsel hayatını yaşaması gerektiğini savunur, savunmayanlar geri kafalı değildir elbet, ama kezban kızlar gibi içi yanıp tutuşan ama elden bişey gelmez düşüncesiyle sinip kalmak, "namusu bir zar parçasıyla sınırlandırmak yanlıştır" düşüncsini anlamış kızdır, artık kadındır, önüne gelenle yatan değil tabii, sevdiği insanla herşeyini paylaştığı gibi öpüşüp koklaşmasını gerektiğini bilen sevilesi kızdır, bize de nasip olur inşallah. *