gülmek için sayfasına baktığım yazar, gerçekten anlamıyorum ne içiyonda yazıyon bunları kız? bana da ver de iki eğlenelim, böyle ciddi ciddi yazmış bi de, çok yalnız la, yazık.
şunu biri övsünde kendini övmeyi bıraksın, komik duruma düşüyo ya ahahhahah.
olm gerçekten ciddimisiniz diyerek okudum şu yazılanları, bu sözlükte gerçekten sevişmiş tek allahın kulu yok galiba, üzülüyorum, biçareyim. bari hakkında konuşmayın, ya da nasıl bir hırsız arsız tipi varsa sizde, resmen 7 24 abaza, böyle anca orospu siken, kızların asla yüzüne bakmadığı insanların toplaştığı bir platform bu. senin seks diye bahsettiğin şey penisin vajinaya girmesinden çok daha fazla bir şey. yani o kadarla bitmiyor olay. o değil olay yani. tatmin olma değil. boşalmakta değil, kendi kendine boşalabiliyorsun zaten. karşındaki de insan, delik değil yani o, delik ve bi takım etten oluşan bir canlı da değil, çok hücreli, duyguları olan, düşünebilen, konuşabilen bi tür. bildiğin insan, senin gibi. ama artık nasıl bir tipseniz, insandan anladığınız bu. konuştuğunuz spesifik konu ise saçmalamanın ötesinde artık, ya da herkes taşşak geçiyor, bura öyle bi platform yani. siz zaten böyle saçmalarsanız burayı insanlar okumaz doğal olarak, 2-3 ergenin takıldığı sözlük diye lafı geçer uludağ sözlüğün, hiç bir zaman ekşi olamaz yani. çünkü ekşi yazarları yazdığı sözlüğü önemsiyor, ona göre yazıyor, saygı duyuyor, burda ki gibi sikini eline alan yazar olunamıyor. bu yazı da silinicek, aman çokta umrumda.
toplamda 86 tane arkadaşımın olduğu, bekleyen 300 küsür arkadaşlık isteğine de aynı zamanda sahip olduğum zibido, 4 kere check in yaptım, millet sıçtığı tuvaleti dahi bildiriyor. önüne gelen de birbirini ekliyor anladığım kadarıyla, sadece 6 tane çevik kuvvet polisi ekledi, üniformalı fotoğraflarıyla, tırsıyorum amk. bence hiç eğlenceli değil, sırf application olsun gözüm doysun diye indirmiştim, ama stalker ruhlu biriyseniz mükemmel tabi.
hayatımda bu kadar uyumlu bir nick- karakter uyumu görmedim. yemin ediyorum hiç bir yazısını okumadan eksiliyorum, başlıkları o kadar tatlı ki, eksile beni diye çığlık atıyor, duyuyorum. valla okudun da ne oldu yani? ne kadar eksilesem de bir sempati de var çünkü yazık o kadar yazmış, yazmış yani 4 paragraf ama her seferinde sayfayı aşağı indirip eksiye basiyorum, geçiyorum. ne bileyim yazik. djsakldsakfa. canım ya.
biraz önce " bakın, vücudumuzda koenzimler var" diyerek ekrana tükürmeme, sonrasında da eeenzimler diyerek çok fonksiyonlu plazmama deri yastığı fırlatmama sebep olmuş çirkin saçlı yaratık. allahim neden yarattın bunu, hadi yarattın diyelim neden gözüme gözüme sokuyosun gece gece. neden böyle yaptın, beni neden üzdün ki şimdi.
sözlük bana karı bul lan allahsız! çok sıkılıyorum evde! güzel yemek yapsın, evi temizlesin, tarağımı kullanmasın, şehriye çorbasını çok sevsin, yeşil çaya bayılsın, benden güzel olmasın, güzel müzik dinlesin, bide ses kayıt işlerinden anlasın. içsel olarak çok yardımcı olmak isteyeceğini fakat yardımcı olamayacağını biliyorum, çünkü gerçek değilsin ki sen. ben var ettiğim sürece varsın sözlük. bunun farkına var. ben istemediğim sürece sen benim hayatımda yoksun, kendini meretten sayma yani. sus kevaşe.
önceden edt: birazdan çaylak olucam, sözlüğe hakaret ettiğimden dolayı kesin, cinsiyeti bile yok halbuki dsakldömasnjdkasl
artık moderasyon beni neden çaylak yapacağını şaşırdı, çok seviyorum onları. laf soktum.
ertesi gün uyanamayacağını bilmek. bunu benimsemek, çünkü uyuya kalmak bir süreden sonra hayat tarzı oluyor, çok net yani. artık şaşırmıyorsun, aaa yine uyanamamışım, yine o çalar saat 5 kere çalmış, ben o kadar kış uykusundaymışım, hmm o zaman yatayım da saat 1 olsun, bir günüm daha heba olsun kafalarına çok alışıktır o bünye çünkü. çünkü uyumak o kadar bebiş bir şeydir ki sırf o yüzden uyuyamazsınız. işte hayat.
grafikleri mükemmel, seçilen şarkılar da çok başarılı. film zaten çok başarılı, hani 10 saat olsa izlerdik, o kadar iyiydi. hiç sıkmadı, sürekliliği çok güzel ayarlamışlar, aslında biraz ne olacağını bilsen de merak ediyorsun. devam filmlerini heyecanla beklemekteyim.
abi inanamıyorum, bu kadar kötü sesleri oraya çıkarttıklarına inanamıyorum. önümüzdeki yıl katılıp burda kendi hakkımda yazılan övgü dolu sözleri okuyacağım, vay mna beyonce şarkısını mahfetti kız allah belanı versin senin bak alkışlıyolar bide. senin titreyen ses tellerini sikeyim.
türkiyede garsonların çoğu erkek, aşçıların çoğu erkek, belediye görevlilerinin çoğu erkek, kantincilerin çoğu erkek, afedersiniz ama kadınların yapması gereken işlerin hepsine erkekler el koymuşken, temizlikçi olmanın dışında kadınların hepsi okuyup bir yerlere geliyor, 35 yaşında garson bir kadına rastlamak çok zor değil mi? ama 40 yaşında garsonluk yapan adamla dolu bu memleket. vajina değil de, eğitimden dolayı o daha kolay iş bulma kısmı. erkeklerdeki bu " nerde beleş oraya yerleş " zihniyeti yüzünden her taraf taşşak kokuyor yeterince, zaten kadınların yüzde ellisi okuyor desek ki bu çok yüksek bir oran, yüzde 10 uda basit işlerde çalışıyor desek, gerisi de sizin götünüzü temizliyor işte. hala vajina da vajina, başınıza taş düşsün diyeceğim ama, mutluluktan kendinizi sikersiniz, o ayrı.
şuan buraya daha önce nasıl herhangi bir şey yazmadım, bunun şokuna girdim 1 dakika boyunca ekrana bakakaldım. çünkü imkansız yani, çünkü bu şarkı benim için ekmek kadar, su kadar, nefes almak kadar büyük bir ihtiyaç, o kadar gerekli, her playlist oluşturduğumda o listeye giren tek şarkıdır. thom yorke bir kere, bir kere piyano, ben yani. dünyanın en acayip şarkısı olabilir, ya da ben mi deliyim, bilemiyorum. değişik hissettiriyor, yani nasıl desem, bir anda çok sakin, ama sonra çok öfkeli, dengesizliğin notalarla anlatılmış hali, bir şarkı ne kadar mükemmel olabilir, bir grup ne kadar muhteşem olabilir, lan gözlerim doluyor. kafayı yedim bak yine.
"...
Benim bildiğim, nesnelerin insana dokunmaması gerekir. Çünkü canlı değillerdir. Aralarında yaşar, onları kullanır, sonra yerlerine koyarız. Onlar sadece yararlıdırlar.
Oysa bana dokunuyorlar.
Çekilmez bir durum bu. Onlarla bağlantı kurmak ürkütüyor beni. Sanki hepsi birer canlı hayvan.
Şimdi anlıyorum. Geçen gün deniz kıyısında, çakıl taşını elime aldığım zaman ne duyduğumu şimdi daha iyi hatırlıyorum. içim bayılır gibi olmuştu. Ne tatsız şeydi bu. Bu duygunun çakıl taşından geldiğinden, ellerime ondan geçtiğinden kuşkum yok.
Evet, evet ta kendisi, ellerde duyulan bir çeşit bulantı bu."
