hakan savaş hocamızın felsefi eleştiri ve sanat dersinin ikinci vizesi için okumamızı ve elden geldiğince eleştirmemizi istediği, saat 02.13 itibariyle dehlizde giden adamın dehlizlerinde daha daha boğulduğumuz güzel masal. neden 6.saatin masalı'dır? neden adamın saati sürekli 12'dir? gerçek ışık nedir? nerden gelir?... gibi sorular sürer gider...
daha önce eskişehir'e hiç gitmeyen birine bile televizyonda gördüğü bu şehri sihirli gibi algılamasına, üniversite tercihinin anadolu üniversitesi olmasına en büyük katkıyı yapan insan. eskişehir'de yaşadığınız sürece keyifli bir fanustaymışsınız gibi hissediyor, bisiklet kullanırken ve yayayken şehir sizinmiş gibi görüyor, her hafta konserlere, gösterilere çok cüzi ücretler karşılığında gidiyorsanız tüm bunlarda ve dahasında onun izi olduğu içindir.
finalleri biten üniversite öğrencisinin, sevgilisinden yeni ayrılan gençlerin, birkaç kişiyle sohbet edip anlatılanlardan bihaber olduğunu anlayan kişinin bir anda silkelenmesi ve 2-3 dakika düşünmesi sonucu oluşan durum.
Sabah sabah görünce karşı konamaz gülümsemeyi yaşatan logo. aynı zamanda"vay be, 40 yıldır mı varmış susam sokağı?" diye şaşırtan logodur. birden çocukluğa dönülür ve o güzel günler akla gelir."demek bunlar bana 4,5 yaşında okumayı öğretti. okula başladığımda matematiği söküyorsam bu kuklalar sayesindeydi." diye sevindiren,hüzünlendiren başarılı çalışma * keşke şimdi de gösterilse, yine izlerdim. hep izlerdim...
Anadolu Üniversitesi iletişim Bilimleri Fakültesi'nde STV bölümünde hocadır. Girdiği dersler, dolu dolu geçen saatler sonunda hep erken bitmiş hissi uyandırır. Sınıftan çıkmak istemezsiniz, ayaklarınız geri geri gider. bir de Felsefi Eleştiri ve Sanat dersi vardır ki tadından yenmez. Bir ders boyunca hiç bilmediğiniz filozofları öğrenebilir, farklı şairlerin şiir denizlerine dalabilir, doğru bildiğiniz şeylerin yanlışlığını tatlılıkla kabullenebilirsiniz. Ders kaçırmadığınız dönem sonlarındaki notlara göz atınca, birbirinden farklı 10-15 kitaptan oluşan okunacaklar listesi oluşturmanız da öğrendiklerinizin tuzu biberi olur. Ayrıca Sinema ve Varolusculuk adlı bir kitabı da vardır. Sevilir * Kısacası iyi insan, iyi hoca, iyi aydındır. Sanatı dilinden dinleme fırsatı olanların öğrencilik bitmeden bu şanstan istifade etmeleri gerektiğini öğrencileri dilden dile yayar işte *
tam olarak ben oluyorum. ayrıca kendisi, "benim hakkımda sözlüğe birşey yazılmış mıdır?" sorusunu ancak şu an sorabilmiş altıncı nesil. ne dendiyse doğrudur *
şimdi mtv ödül törenine katılmak üzere berlin'de olan ve gitmeden önceki görüşümde sözlükte kafa tatili'ne tıklayan yazar. birileri fotoğrafımı çekerken gülmekten bi karış ağızla ve kısık gözlerle poz vermemi sağlayan, ummadığımda sevindiren, dert dinleyen, derdini dinleten, ne diyecekse çekinmeden söyleyen, mert kişi. güzeldir yanında olmak.
yemek ayırma lüksünün gerçekten lüks olduğunu anlamayı, olgunlaşmayı, insanlardaki arkadan vurma duygusunun nerelere varabileceğini, aile kıymeti bilmeyi, kendine dönüp bazen karşıdan bazen uzaktan bakabilmeyi, önyargılardan uzaklaşmayı, gerçek arkadaş kavramını taşıyanların 3'ten fazla olmayacağını, sorumluluk almanın ne olduğunu, dolu dolu umudu, aynı zamanda yoğun olumsuzluğu barındıran birçok duyguyu kattı şimdiye kadar.
facebook'tan ilgili bir mesaj gelince "allah allah neymiş ki bu continental kahvaltı" diye netten aramaya başladığım kavram. aydınlandım çok şükür. 17 ekim 09 cumartesi günü eskişehir varuna cafe'de indirimli sunulacakmış bu kahvaltı.
kontörü yoksa bile bunun bir ödemeli araması vs vardır. hadi o da olmazsa aynı mesajı ard arda 10-15 defa göndermek de farklı bir yöntemdir. ama birkaç dakika arayla 2 mesaj yollayıp bu işi çözmek, sorumluluğu üstünden atmaktan başka işe yaramaz. görev sahibi mesajları yollayıp ya uykusuna ya meşguliyetlerine döner. uyanamayan sevgili ise öğle saatlerinde kızınca anlamsız bir tepkiyle karşılaşır. kalkamadığı için suçlu olur elbette.
malum yasağın ardından artık kış akşamları cafelerde vs. olamayacak keyifli kombinasyon. ayrıca jim jarmush'un mutlaka izlenmesi gereken filmidir (bkz: coffee and cigarettes)
türkiye'deki kampüs kavramının sınırlarını zorlayan kocaman,yemyeşil bir yunusemre kampüsü'ne sahip olan üniversite. zira orada günde 1 liraya güzel öğle yemekleri yiyebilir, sinemasında her hafta bir film izleyebilir, ayda yaklaşık 10 sergi ve seminere gidebilir, tiyatro oyunları ve konserler izleyebilir, alışveriş yapabilir, cafelerde vakit geçirebilir, cüzi miktarlarla spor salonundan ya da havuzdan yararlanabilirsiniz. bunaltmaz, öğrenciye okul gibi gelmez. Hocaları da anlayışlıdır,*~ kantinde sohbet edersiniz, birlikte içmeye gidersiniz, rahatça tartışabilirsiniz. okulum diye söylemiyorum, orda olduğunuz için pişmanlık duymanız çok zordur.
muhtemelen otobüs yolculuğunda denk gelir.
(iyice bir süzdükten sonra)
-Okuyor musun sen?
-Evet
-Ne okuyorsun?
-Anadolu Üniversitesi Halkla ilişkiler ve Reklamcılık
(küçümser bir ifade takınılır)
-Açıköğretim mi?
-Hayır
-2 yıllık mı?
-Hayır
-Öğretmenlik olmadı mı?
Böyle uzar gider... krizlere, iş bulamazsınlara, bu ülkede tutunmak zorlara gider sohbet
1976 doğumlu sunucu Anadolu Üniversitesi Sinema-Tv bölümü mezunudur. Pek güzel, pek şeker görünür. gözleri ışıl ışıldır. Kültür-sanat programları için ekrana en çok yakışan hatun kişi olduğunu düşünüyorum. Şu an trt 2'de Göz Önünde adlı programla karşımıza çıkıyor fakat kendisini Boğaziçinden adlı programda izlerken herşey çok daha güzeldi:) o programın bir anda (ne olduğunu anlamadan) tuluhan tekelioğlu'na verilmesiyle artık ait olduğu yerden uzaklaştığını sanıyorum. elfin yüksektepe bengisu sunmadan boğaziçinden'in de bir tadı kalmadığını anlamış olduk. kısa süre içinde daha kapsamlı programlarla yüzünü görsek keşke.
giden sevgili ardından söylenecek en iyi şarkıdır. ama söyleyene iyi gelmez tabi çünkü bir teselli şarkısıdır ve teselli vermekten çok pişmanlıklara yandırır.
küçüklüğümde babamın, bere diye öğrendiğim şeyi kastederek "kukuletanı tak, kukuletanı çıkar, kukuletanı unutma" şeklindeki söylemleriyle aklımda kalmış telaffuzu komik kelime.
böyle bir kişi ancak öğrenciyse ve markette her gördüğünü canı çekip bir an kendini kaybettiyse eziktir. kasanın önünde, cüzdanının hafifliği aklına gelince kendini tekrar bulur. kalan son üç parça kasadan geçerken birkaç malzemeyi kısık bir sesle iade etmek ister. marketten çıktığı an ise ezikliği anında biter elbette *
yakışıklı erkeklerin bunun fazlasıyla farkında olup hep "ben yakışıklıyım be" tavrını takındıklarını anladığı andır. normal hayatlarında birkaç yakışıklı erkek arkadaşları olması, onlara sevgili olarak bu türü seçmeyeceklerini sık sık hatırlatır zaten.
kopya çekmeye hiç yanaşmadıysa öğrencilik zamanlarını eksik yaşamış kişidir. hayatının tümünde de kuralcıdır, ani fikirler insanı değildir, sıkıcıdır, iyi espri de yapamaz zannımca.*
sabah bakkala giderken, 29 yıl önce bugün hiçkimse bakkala gidebilme lüksünü yaşayamadı düşüncesini aklıma getiren gün. böyle bir ülkede bugün doğanlar için ileride pek birşey ifade edemeyecek gün. Felaketleri, hüsranları, kayıpları şaşırtıcı bir doğallıkla sineye çeken bir millet olduğumuzu utançla hatırlatan gün.
insan başına dert almaya bu kadar hevesli olur mu? dedirten kızdır. sevgili bulmak istediğini bazen kendine bile itiraf edemez. Çok süslenir, ruh hali karışıktır. Siz de çevrede böyle biri varsa, ister istemez sevgilisi olmayan erkek arkadaşlarınızı bir daha süzersiniz, yakışırlar mı? diye düşünürsünüz.