"bir yorumda kendisini tanıyan biri "allah seni okutmak için beş çocukla istanbul'a gelen eski kaymakam babana, senden sonra hastaneye yatmalık delirecek kardeşin leyla'ya sabır versin" demiş."
yorumu yapan yaprak dökümü hikayesi ile trollemiş *
14.01.2006 günü ekşi sözlük'te başlık açıldı, uludağ sözlük'ün açılışına dair.
akın akın sözlüğe doluştuk. maksadımız sözlüğü provoke etmek, küçük düşürmek, hunharca emeğe saygısızlık etmek, ağır taşak geçmekti. ki ekşi sözlük'te uludağ sözlük başlığının ilk entrylerini okursanız dediğimi daha iyi anlayacaksınız.
fakat gel zaman git zaman; tiyneycır filmlerindeki eziklediği çocuk ile kanka olan eleman gibi burayı çok sevdim. gerçekten sevdim. bu sebepledir ki üyesi olduğum 10 yıl boyunca, -temassızlığım olması nedeni ile sürekli gidip gelsem de- bir türlü kopamadım buradan.
velhasılı neye niyet neye kısmet, buradayım işte.
sözlüğümüz soru başlığa cevap entry verecek kadar sığlaştırsa da bu süreçte beni, yine de seviyorum sfhjksfhjk.
bu vesile ile soru başlığın kurtarıcı tanımlarından birini şuraya bırakalım;
sözlüğe nasıl katıldığımızı öğrenmeye yönelik sorudur.
(tiksiniyorum şöyle ilkokul 1 seviyesinde tanım yapmaktan yemin ediyorum)
şuraya gelip de "hep destek tam destek" diyen arkadaşlar, uzun entry okuyup oylasalar zaten böyle bir sıkıntı hiç olmayacak. çünkü bakıyorum sayı olarak istatistikleri değiştirecek bir çoğunluk oluşmuş.
10 yıldır buradayım. sözlüğün ilk açıldığı zamanları biliyorum. o zamanlar karga, devedikeni, atan alır spor, asidi kaçmış kola, montaj elemanı, redwinemania, deep, cedric, kacak kelebek, karpuzkabugu daha nicki aklıma gelmeyen kimler kimler vardı hey gidi günler.
stevemcqueen, alimacgraw, vaudeville for vendetta gibi yazarların burada yazdıkları döneme şahit olmuşluğum var çok şükür. hatta ali ve vudvil moderatör seçilince ortalık ayağı kalkmıştı falan filan.
gelmek istediğim konu; ben eskiyim bana saygı duyun arkadaşlar!
değil tabii, gelmek istediğim konu o zamanlar bu ve daha nickini yazamadığım pek çok yazarla (kusuruma bakmasınlar) öyle geyikler yapardık ki, çaylak olmaktan yazmaya fırsat bulamazdık. asidi kaçmış kola'ya yüklemiştik tematik işini o bilgi entry'si giriyor biz dalgamızı geçiyorduk sfhjksfhjk. forum/chat tarzı entry sözlüğe biz getirdik belki de. fakat buna rağmen sanıyorum -sözlüğün yeni açılmış olmasının da etkisi ile- kalitesiz bir ortam yoktu. "geyiğin kalitesi olur mu? dediğinizi duyar gibiyim, oluyordu. ya da ben objektif olamıyorum bilemem.
şimdi yapılan geyiklere, forumlara bakıyorum içim acıyor. peki tamam sözlük kalitesiz, peki zaten yazılanlar çok kötü ama senin de içinde bir yerlerde bir kalitesizlik var ki sırıtmıyorsun, demek ki sen de kalitesizsin. çamurun içinde parlayan değerli taş muamalesi yapmıyor sana kimse. kalitesizliği bile kaliteli hale getiremiyorsun işte. en önemli sorun bu. yoksa troll olup da kalitenin kitabını yazan çok insan da gördü gözlerim.
eldeki malzeme bu iken, boşuna nitelikli entry girme isteme çabası da biraz garip geliyor açıkçası. bir diğer garip gelen de "bak bu kadar uzun ve nitelikli entry'ler girdim kimse beni oylamadı" diye kendini refere etmek. tamam yazdığın/paylaştığın şeylerin ilgi görmesi/beğenilmesi güzel bir şey de, her ortamda "bakın şöyle ürünlerim var, denemek istemez misiniz?" diye tezgah açmayı da içselleştiremiyorum kusura bakmasınlar.
ben kendi adıma yazacağımı yazarım ve beğenilmesini beklemem bile, çünkü kitle belli. o zaman hiç yazmamam lazım değil mi ama?
bu kadar uzun entry'i niye yazdım? sözlüğü denemek istedim, uzun entryler okunuyor mu görmek istedim, bir nev-i sosyal deney yaptım. (sfhjksfhjk ya bak hala yetkili biri ile sevgilisinin demeçlerinden arındıramadım beynimi)
yahu öncelikle bu nick altı tabirini sevmiyorum onu belirteyim, ne bu böyle peynir altı suyu gibi, koltuk altı gibi acayip yani. fakat neylersin başka bir tabir şansımız yok, idare edeceğiz artık.
peki nedir bu etki?
şimdi nick altı entry sayısı coşmuş yazarlarımıza bakıyoruz, yazılanlar genelde şu minvalde;
- troll bu ya!
- trolllük yapmaya çalışıyor, ses etmeyin!
- saçma bir troll daha.
- troll olmuşsun ama adam olamamışsın.
- yazılarına hayran olduğum insan, bence bu tip farklı renklere ihtiyacımız var. (böyle bir iki numune oluyor her troll başlığında.)
- dikkat çekmeye çalışan bir troll.
aha işte en önemlisi bu son entry: dikkat çekmeye çalışıyor! evet arkadaş dikkat çekmeye çalışıyor ve sen de mal bulmuş mağribi gibi adamın nick altına koştukça adam da amacına ulaşmış oluyor. nick altı entry sayısı eser miktarda olan troll arkadaşa daha denk gelmedim bunca yıllık sözlük hayatımda.
eh bu durumda ne oluyor peki? herkes troll oluyor. neden? nick altı entrysi çok, herkes tanıyor biliyor. ego okşanıyor, tatmin olma tavan yapıyor. hayır bir insan nick altı entry sayısı ile nasıl bir tatmin sağlar, bundan ne fayda elde eder bilmiyorum ama böyle bir realite var.
demek ki neymiş, ne kadar çok troll isen o kadar çok nick altı entry olurmuş.
gerçekten iyi yazan ve bu sebeple övgü dolu entrylere sahip olmuş insanlar yok mu, var tabii ama bir elin parmağını geçmez sanıyorum.
ben neden sözlüğün bana atadığı ve aslında beni takip etmek istemeyen, hatta belki benden tiksinecek insanlar tarafından cebren ve hile takip ediliyorum?
neden "al şu takipçiyi al al gençsinnn lazım olur" diyerek elime para tutuşturan aile büyüğü triplerinde sözlük?
kafamda deli sorular. bak şimdi bu entry'yi ekleyince yine bir-iki takipçi gönderecek zall bana.
koskoca adamlarsınız. paranız var, pulunuz var, mevkiniz var. yüzlerce kişi yazıyor sözlükte. yakışır mı size entry ile oynamak. yakışır mı bunca başlığı, entry'i sokağa atmak, silmek? ama nasıl yakışmaz. siz değil misiniz yazarlara acımayan, bir damlacık saaddeti çok gören.
anlamıyor musunuz beyim, bu yazarlar entry'lerini seviyor ama ben boşuna konuşuyorum. sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum. hıh. sen büyük patron, para babası, yetkiler sahibi moderasyon. siz mi büyüksünüz. hayır ben büyüğüm, ben! merdumgiriz usta. siz benim yanımda bir hiçsiniz, anlıyor musun, bir hiç. gözümde pul kadar bile değeriniz yok ama şunu iyi bilin, ne başlıklarıma ne de entry'lerime hiçbir şey yapamayacaksınız, mağlup edemeyeceksiniz beni.
çünkü biz yazarlar birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız. bizler birbirimizi seviyoruz. biz bir aileyiz. biz güzel bir aileyiz. bunu yıkmaya sizin gücünüz yeter mi sanıyorsunuz?
dokunma artık yazarlara, dokunma başlıklarıma, dokunma entryler'ime. eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemis olan ben, merdumgiriz usta, hiç düşünmeden siler entrylerimi, kaparım giderim hesabımı. anlıyor musun siler giderim ve dönüp arkama bakmam bile!!
yaşlıyım, hastayım. huysuz ihtiyarın tekiyim. huysuzum ama sabır eşiğim yüksektir, tahammül seviyem en üst seviyelerde gezinir. gençken sözlükte olanlara tahammül edemezdim mesela. kavga ederdim, ayarlaşırdım, sözlüğü bırakır bırakır gelirdim. şimdi öyle değil, her şeyi geçtim siyatiklerim var, romatizmam var, kireçlenmem var öyle zırt pırt gidip gelemiyorum artık sözlüğe. sözlükte olanları da pek umursamıyorum açıkçası.
lakin, buna rağmen, tüm yaşlılık hoşgörüme rağmen; o kadar değişik insan var ki şu sözlükte benim bile tahammül sınırımı zorluyor. insan ekrana bakıp, okuduğu şeyden tiksinir mi, midesi bulanır mı? oluyormuş.
bu kadar değişik insanı istesen biraraya getiremezsin gerçekten.
ya burada bir kitle oluşmuş, bildiğin habis bu kitle ama artık tedaviye cevap verecek durumda değil. metastaz yapmış tüm sözlüğe yayılmış.
ergen kitlesi bu. daha doğrusu ergen kafası kitlesi.
ergen olanı anlarım, daha akil baliğ gelişmemiş, kafa çalışmıyor. çünkü çalışması gereken kafanın içi hormonlar tarafından işgal edilmiş. yani bir şekilde mazur görülebilir yanı var, ki tahammül eşiğim çok düşük olsa da.
ama anam, babam yaşındaki adamların/kadınların ergen kafasında şu sözlükte olmasını kabullenemiyorum ben. sorsan "ehure mehure ama biz çok eğleniyoruz." biz de efkar yapmaya girmiyoruz arkadaş bu sözlüğe. biz de eğleniyoruz ama eğlenirken otobüste anıra anıra gülen ergenler gibi etrafı rahatsız etmekten imtina ediyoruz.
çok laf kalabalığı yaptım asıl diyeceğimi unuttum. heh, bu kitlenin şöyle akıl sınırlarını zorlayan bir yazım tarzı gelişmiş;
entry: bence de kadınların gitmemesi gereken bir mağazadır.
ardından gelen entry: anladık tamam amın var.
entry: x'i y yaparken z'ye değdirdiğimiz paralel eksenlerin logaritmik izdüşümleri.
ardından gelen entry: ne diyon lan sen değişik?
entry: bu örnekte hayvan gibi uzun yazılmış herhangi bir konu üzerinde 5 sayfalık bir yazı diyelim, öyle bir entry yazılmış olsun.
ardından gelen entry: durumumuz yoktu kardeş okuyamadık, özet geç lan piç!
ya gerçekten bu neyin kafası? bu neyin özgüveni? bu neyin gevşekliği? bu neyin yalaklığı?
bilmiyorum ya ben çok yaşlandım artık espri anlayışım "şişe desene şişe, git duvara işe" seviyesinde kaldı ya da yeni oluşmuş bu kitleye ait bu yazım diline henüz adapte olamadım.
bence en büyük rezalet yine 2 tane "anın görüntüsü" entry'sinin bu istatistik içinde yer almasıdır sfhjksfhjk. o kadar da protesto edildi.
şaka şaka, komiklik yaptım bir nev-i sosyal deney, tepkinizi ölçtüm. (sfhjksfhjk yetkilibiri ile sevdiceğinin aşkından alamıyorum kendimi)
neyse, naçizane fikrimi belirtmem gerekirse; bence dünün beğenilen entryleri istatistiği kaldırılmalı. çünkü kotarılamıyor, olmuyor zorlamanın alemi yok değil mi ama? dünün beğenilen anın görüntüleri diye başlığı değiştirilebilir ama bak o olur. yahu bir başlık silinince o başlık içinde listeye girmiş 13 entry ulaşılamaz olur mu? bu nasıl korkunç bir kodlamadır. bu nasıl korkunç bir algoritmadır. listede olan ama silinmiş bir entry varsa ondan sonraki en çok oya sahip entry otomatikman listeye girer normal işleyen bir sözlükte.
işin teknik basiretsizlikleri bir yana, bakınız sıkıntı şu aslında; bu listeyi oylayan da biziz, bundan şikayet eden de. kendimizi kandırmayalım.
senin kankan anın görüntüsü paylaşırsa bas şukuyu, başkası yapıp istatik yapınca tü kaka olmaz. kanka gücüyle birbirinizin gaydırıgubbah, bir işe yaramaz entrylerinizi beğenince iyi, başkası yapınca kötü?
hayır yani herkesin kalitesizliğinden şikayet edip, yine herkesin kalitesizliğin kitabını yazarcasına entryler yazmaya devam ettiği bu kısırdöngüyü de anlamış değilim.
"ben mi kurtaracağım sözlüğü, hem buraya eğlenmeye geliyoruz"
eğlenmeye geliyorsan kalitesizlikten şikayet etme hakkını nereden buluyorsun, yok eğer sözlüğün kalitesini arttırma derdindeysen alamadığın "pek güzel, pek ala" oyları seni neden mutsuz ediyor, çünkü zaten sözlüğün kalitesi o kaliteli entryleri oylamak için yeterli değil.
velhasıl, iğneyi önce kendisine batırsın herkes, lütfen.
off o ne sıkıcı bölümdü yahu, resmen bir ara içimiz geçti izlerken.
bu arada bir ropörtajda r.r. martin'e soruyorlar;
"targeryenler yanmaz, yapışmaz mıdır?" diye, o da diyor ki "öyle bir şey yok, öyle olsa dayneris'in abisinin beynine sıcak sıcak metali döktüklerinde ölmezdi, dayneris'in ejderhalarından doğduğu an mistik ve sihirli bir andı"
diyorlar ki "abi o zaman bir daha böyle bir an yaşanmayacak mı yani?"
adam da diyor ki; "yaşanmayacak"
eee bu ne o zaman? abla canı sıkıldıkça tekrar tekrar küllerinden yeniden mi doğacak yani? bir de çok komik bir katliamdı yahu. önceden benzin mi döküldü tapınağa da her yer birden o kadar kolay alev aldı?
Gerçek bir başkalaşım öyküsü kişinin burada geçirdiği zaman. Çekim alanına girdin mi bir kere tamam artık, dönüşü yok. Istediğin kadar idealist ol bir önemi yok, olmaz o iş artık geçmiş olsun.
Mesela ben ilber ortaylı gibi girdiğim sözlükten, ajdar anık gibi çıkıyorum.
bundan yıllar yıllar önce uludağ sözlük'ten ayrılmıştım. alamanya sözlüğe gidecek çalışıp entry'ler biriktirecektim. çok entry'im olacaktı, çok popüler olacaktım, herkes şuku yağmuruna tutacaktı.
elimde tahta sandığım, gözümde bir damla yaş ile ayrıldım buradan.
seneler sonra birkaç gün önce kafamda tüylü şapkam, elimde radyom ile kesin dönüş yaptım. artık çok zenginim. ebesinin örekesi kadar entry'im var.
bir zamanlar hor görülen fakir ama onurlu birinci nesil vardı hatırladınız mı?
her şeyi geçtim; o kafası kesik kurt maketi şu diziye yakıştı mı? en son bu kadar kötü bir şeyi yeşilçam'ımızın medar-ı iftiharı tarkan viking kanı filmindeki ahtapotta görmüştüm.
şu ağaç adamın tower of joy mevzuunda bran'i geri çağırmasına bran'den daha çok sinir oluyorum o çok net! her bölüm parça parça gösterecekler heyecanı kaçmasın diye tamam da, yeter ama bir anda verin kurtulun! alemlerin en efsane savaş üstadı arthur dayne'yi görmüş olmak iyiydi de, geç bulduk tiz yitirdik ne yazık ki.
jon snow sonunda çocuğu öldürdü ve adam oldu! olly'nin ölümü ile hem çocuğu öldürdü, hem de içindeki çocuğu öldürdü. metafordan metafora koştuk breh breh. yalnız adam olur olmaz "hadi ben kaçar beyler" diyip alıp başını gitmesi nedir? bir oturup soluklansaydın yiğenim.
şu dayneris ablamızda her yerde isminin önüne ünvanını da ekleyen doktor/avukat görgüsüzlüğü oluşmaya başladı yalnız. her girdiği ortamda "ben dayneris fırtınadadoğan, ejderhaların annesi, kal'ın dul karısı, meereen'in kraliçesi, ateşte yanmayan, suda erimeyen, gümüş saçlı, diri memeli..." diye saatlerce kendini saymasından gına geldi.
ayrıca; ne çektin be arya'm be. hiçkimse olacağım diye ağzın, burnun yer değiştirdi.
ve son olarak; hakkaten "you know nothing jon snow" ya, öldün geldin, ne gördün diyorlar; yine nothing, yine nothing.
badak'lıkta gelinen bu ibret verici nokta için sevgili arkadaşımız adına öncelikle bir dakika saygı duruşunda bulunmayı teklif ediyorum.(sessizlik)
teşekkürler.
bu dişi yakarış içinse söylenebilecek çok şey yok. işte gençlerimizin yürek parçalayan dramı.
(fonda yedi karanfil çalıyor)
bu gençlerimiz bunu ister miydi? kim ister ki abazalıkta çığır açsın, badaklıkta seviyeyi magmaya çeksin, insana "bu nasıl bir yokluk ya'rab" dedirtsin. istemezdi. bu gençlerimizi topluma kazandırabiliriz. eğer elimizi taşın altına koyarsak.
koyarsak deyince bir gülme geldi, daha fazla devam edemiycimm.
şimdi şöyle bir gerçek var; bu zamana kadar gelen bölümler kitaptan besleniyordu..doğal olarak kitabın yazılma süreci ve kitap yazıyor olmanın verdiği ihtimam ile mantık hatalarının daha az olması çok normaldi diye düşünüyorum..
ancak artık kitap bitti..senaryo olarak ne yazılacak ise o, dolayısı ile sezonun ilk bölümündeki mantık hataları daha kör göze parmak oldu sanıyorum..
sansa'yı takip eden tazıların bir anda yok olması..
khaleesi'yi tanımayan dothraki'ler..
dulların gittiği inziva yerinden bi haber olan khaleesi..
harran ovasına helikopter indirir gibi yüzüğü şak diye bulan mormont..
çakı ile ölebilen doran martell'in izbandut gibi badigardı..
bu arada melisandre bacımızın golluma dönüşmesi bence alevlerde gördüğü kehanetin gerçekleşmemesinden kaynaklı bir hayalkırıklığı..kadın bitti, tüm inandığı şeyler yalan oldu..o yıkılmasın da kim yıkılsın?
con sunov ölmüş ben ölmüşüm çok mu diyerek devirdi kıçı yattı garibim..
