Kendisi vücudun şifresi adlı bir zayıflama kitabının yazarı olup, aynı zamanda yaptığı ilginç kilo alma-verme denemeleri münasebetiyle guinesse aday olmuştur.
internet sitesi üzerinden online kilo bekçiliği adını verdikleri bir sistemle insanlara 7/24 hizmet veriyorlarmış.Alacağı sonucun bir garantisi olmadan önce parayı* yatırabilecek kadar zengin olanlar ya da, deli cesaretine sahip olanlar başvuruyor gibi geldi bana.
8 yaşındaki bir çocuğun paris hilton'u telaffuz ediş şekli. aslında gayet de akıllıca bir yatırım olabilir paris'in aklına gelirse, ya da okursa bunu* ticari atılımlarının sonuncusu olarak liptonla anlaşıp kendi adıyla piyasaya süreceği, aromalı soğuk çay olsa, reklamında da içenle sevişse falan. e tabi sonrasında da tüketici tarafından şikayet edilse..
osmanlı zamanında afyon kulanımının yaygın olması ve insanların ramazan ayında oruç tutmaları nedeniyle gün içerisinde afyon tüketemedikleri için, kağıdın parçalanıp afyonun etkisini göstermesi bir kaç saati bulması nedeniyle insanların ertesi günün ihtiyacını karşılamak için afyonu küçük kağıtlara sarıp sahurda yutmalar adetinden çıkmış bir deyimdir. büyük bir yaratıcılığın ürünüdür.
cebi dolu, kalbi boş, gözü para hırsı bürülü ev sahiplerinden birine denk geldiyseniz üstüne de öğrenciyseniz yandınız. hele de kiralayacağınızın karşısında ev sahibinin akrabası oturuyorsa vay halinize...
kira günlerinin haftasonuna denk geleceği zamanlarda, araya bayram gireceğinde kirayı önceden hazırlayıp teslim eder de hiçbir zaman " ne acelesi vardı evladım, kaçmıyorsunuz ya" gibi bir cümle işitemezsiniz. ancak aksine ola ki kirayı bir gün geciktirirseniz telefonunuzda ev sahibinin numarasını görmek beklendik ve kaçınılmazdır.
evin bir sorunu olduğunda duyacağınız cümle de bellidir: "daha önceki kiracılarımla böyle bir şey olmuyordu hiç sorun sizden kaynaklanıyor", "onu da ben mi yapacağım" **
bir diğer kötü tarafı da evinize girip çıkanları gözetleyen karşı komşunuzdur. yanınızda arkadaşlarınızla eve girmek üzereyken yakalanırsanız tezeği avuçla yersiniz, iki saat sanki sadece tesadüfmüş ayağına sorguya çekilirsiniz, kendi evinize hırsız gibi girersiniz, lambaları yakmadan, parmak ucuna basa basa...
işte tüm bu sebepler üstüne de istanbul un pahalılığı sebebiyle başınızı sokacağınız bir eve sahip olmak isterken fark etmeden götünüze sokacağınız bir kazığa sahip olursunuz.
birincisi: bencil olan, sahte sevgilidir ki bu sigarayı beleşe getirmek ya da yalnız içmemek içn sevgilisini teşvik eder.
ikincisi: yaptığının farkında olmayan sevgilidir. çektiren sevgilidir. aşığı üzer*, dertden derde salar. aşık da boş kalan dudaklarına teselliyi sigarada bulur.
oi va voi'nin kemancısı ingiliz bir ablamızdır kendisi. taştır, cilvelidir, hiperaktiftir. konserde seyirciyle pek bir iletişim halindedir, göz kırpar, dil atar... severiz kendisini.
bunun iki sebebi vardır.
*birincisi; zoom olan kişinin bilinçsizce davranacağı için oyun geçersiz sayılması, yanlış oy verebilme ve etki altında kalabilme ihtimalidir.
yabancı r b ve hiphop kliplerinde sürüyle bulunan, ağırlığını bayan dansçıların oluşturduğu, dansı ağırlıklı olarak cinsel bir iletişim aracı olarak gören, gösteren dansçıların kullanımı ve popüler kültür dolayısıyla televizyonda bundan başka bir şey göremeyen,
avrupa dan/amerika dan kültür ithalatı yapmayı kendine misyon edinen zihniyetin bir parçasıdır bu furya.
ilk temsilcisi; yanlış hatırlamıyorsam bundan bir kaç sene önce çekmiş olduğu bir kliple izel di. bu klipte dans gerçekten dans amaçlıydı yani buram buram cinsellik kokmuyordu.
daha sonra
lara adlı şarkıcı kendi klibinde dans etti. nez geldi bir ara. şişeleri poposuyla devire devire klipler çekti. işte türk müzik piyasasında dönüm noktası da bununla oldu.
popo, popolar, daha çok popo... klipte ne kadar çok kız ne kadar çok popo varsa o kadar iyi demekti bu.
gülben ergen ise bu konuda çok şanslıydı. kocası mustafa erdoğan sayesinde dansçıların en kalitelilerini temin etmişti klibinde. gerçi bu sadece bir klibe özgüydü, artık kocası onu erkek dansçılardan mı kıskandı nedir bilinmez ama bir daha dansçılarını gülbene vermedi.
`
benimle dans eder misin,dans eder misin`, dansa davet gibi güzel yarışmalardan çıkan kaliteli dansçıların var olduğunun bilinmesi de bu furyayı tetiklemiştir.bu dansçılar da akademik bir şeyler ya da daha kaliteli projelerde yer almak yerine madii nedenlerden dolayı bu kliplerde oynayıp, kendilerine yazık etmişlerdir. bu dansçıları kullanan bir isim de serdar ortaç tır.
serdar ortaç kliplerinde daha çok dirty dance vari bir hava bulunuyor ya da o havayı bile ithal etmiş diyelim. çünkü serdar ortaç ın sor adlı şarkısının klibiyle christina aguilera nın can t hold us down şarkısının klibiyle arasında yedi fark bile bulamazsınız.
ikisinde de belli grupların dans kapışması bir nevi ozan atışması vardır. dansçıları iyidir güzeldir de özellikle siyahi dansçı bulundurma zorunluluğu hissetmesi abestir. türkiye de siyahi insanlara ancak istiklal caddesinde rastlarsınız**. eskiden yine güzel ülkemizde bulunan, şarkılara zenci birinin söylediği minik bir rap kısmı katma furyasında yaptıkları gibi, istiklalde gördükleri her siyahiye gel sen benim klibimde oyna deme ihtimalleri yüksektir. sanki her zenci rap yapabilir, güzel dans edebilirmiş gibi.
kliplerde dans etme ya da dansçı bulundurmaya hiçbir sözüm yok. hatta ne güzel işte fidayda, horon, halay gibi geleneksel danslarımızın yanında modern dansa da bizi teşvik ettikleri için mutluyum ancak bu sadece dansı görsel bir şölen, bir ritm ekürisi olarak gören ve uygulayanlar için geçerli, dans ediyoruz diye ayaküstü sevişenlere değil..
sayacak o kadar çok isim sövecek o kadar çok klip var ki.. bu şarkıcılara bize ait olmayan, bizimle uzaktan yakından bir bağlantısı olmayan bu furyayı getirdikleri için...
bu yolculukları aslında bir şehirden bir diğerine değil de aslında beyninizden ruhunuza yaparsınız tek başınıza olduğunuzda.
özellikle yolu görebilmek ve başınızı yaslayabileceğiniz bir yer olması için 2 ya da 4 numaralı koltukları tercih edersiniz ve biletinizi gece vaktine alırsınız ki tüm sesler dinsin ve iç sesinizi duyabilin**. ilk bir iki saat boyunca amacınız bu değilmiş gibi davranırsınız, yandaki, arkadaki konuşmalara kulak kabartır, hostu inceler, çay ya da kahveyle kekinizi alırsınız. sonra ışıklar kapanır ve şehirlerarası yolculuk yapanlarla yolunuz ayrılır. onlar birer birer uykuya, tatlı rüyalara dalarlar, siz de yavaş yavaş kendi yolunuza gidersiniz. yıldızlarla aydınlanan gecede, uzunları yakmış aydınlığa bir parça katkı sağlarken siz, yol kenarındaki elektrik direklerine takılır gözünüz. süzersiniz, hepsinin yanı hizada olup olmadığını, hangisinin ampulünün patlak olduğunu, kaç direk geçtiğinizi saymaya çalışırsınız girizgah olarak. sonra sessizliği yaran bir ses çınlar kulaklarınızda. işte beklediğiniz an gelmiştir, açmak istediğiniz kapının anahtarı elinizdedir artık ve başlarsınız anahtarı çevirmeye.. aslında kim olduğunuzu, en aciz tarafınızı, güçlü görünmek için yaptıklarınız ve maskelerinizin çokluğunu, sizin için dostunuzun gerçekten mi dost, sevgilinizin gerçekten mi sevgi-li olduğunu, haksız olduğunuzu bilmenize rağmen annenize çıkışıp onu yok yere üzüşünüzü düşünürsünüz ve daha nicelerini.. gün ağarır bebekler ağlamaya, çocuklar "çişim geldi"lere başlarlar. işte o zaman vakit dolar, kapı dönüş yoluna ya da tek başınıza bir şişe şarabı içip düşüncelere dalana kadar kapanır.. ve gözler de öyle..
otobüsten indiğinizde yine aynı sizsinizdir dışarıdan bakıldığında ancak içinize bakmaya cesaret edebilecekler farkedebilir sizdeki değişimi ki o da sizden başkası değildir.
karşılıklı olarak başlayıp ilerleyen zamanlarda çocuğun sızmasıyla birlikte karşılıksız kalacak eylemdir. baba büyük olasılıkla "hay seninle içen akla s.çayım" diyerekten uzunca bir müddet için karşılıksız olarak * bunu devam ettirecektir.
çoğu zaman bir araç olarak kullanılan sevgilidir. er ya da dişi* sigarayı bırakmaya meyillenir ama bir türlü bırakamaz. sonra özellikle sigara içmeyen bir sevgili edinir, sevgilinin yanında sigara içip dumanını yüzüne üfler*, onunla öpüşmeden önce kasıtlı olarak bir paket sigara içer, sevdicek de bundan haliyle rahatsız olur, sonra sevgili dayanamayıp;
- aşkımm ya çok sigara içiyosun, sağlığına yazık, senin için çok üzülüyorum** bik bik bik
gibisinden şeyler söyler. er kişi de zeki ya, bir taşla iki kuş vuracak; hem sigarayı bırakacak hem de "bak aşkım seni ne kadar çok seviyorum görüyorsun di mi, senin için sigarayı bile bıraktım" diyerek hanesine 10 + birden yazdıracaktır
er kişi: tamam aşkım, madem sen istiyorsun, bırakıyorum.. ama dudak tiryakisi de oldum ben*...
bana destek olursun di mi aşkım..
kız kişi: yeter ki sen bırak aşkım..
er kişi:**
sonuç:
yiyişken bir çift ve sigarasız bir dünya.
(bkz: mutlu son)