yalnızların hastalığıdır, kimseye bağlanmak istemeyenlerin... en özgür ilişkilerin adamıdır narsistler...
ola ki kendilerinden vazgeçip birine bağlanırlar; işte o zaman kendileriyle küserler, tek bir kişinin övgü sözcükleri yetmez, egolarını tatmin etmeye, herkesin kendisini övmesini isterler. diğer insanlar yetmeyince bu mastürbasyona, işe kendileri el atarlar.
belki de sadece yalnızlıktan bunu yaparlar, birilerine sarmak yerine kendilerine dolanırlar.
yüzlerce kare fotoğraflarını çekerler, boy aynasını da karşılarına alarak, türlü saç şekilleri, türlü makyajlar yaparak... sonra fotoğraflara bakıp, bir bir inceler; bu olmamış, bu çirkin çıkmış * , bu olmamış, hah işte bu çok güzel, aa ne güzel de bakmışım... diyerekten.
kendilerinden başkalarına zararı yoktur bu insanların, kendilerine verdikleri en büyük zararsa; hayatları boyunca ulaşamayacakları bir tatmin duygusunun peşinde harap olmalarıdır.
altmış dokuz beyitten oluşur. şiirde varlıktan yorulmuş bir insanın yokluk özlemi, yokluğu var olan maddi şeylere teşbihte bulunarak anlatılmaktadır ancak neredeyse her beyitten sonra bir rücu vardır.
yer izmir kız lisesi
öğrencilerinden biri hocasını gizlice sevmektedir.
kız da öyle utangaç, öyle naiftir ki... kız uzunca zaman içinde tutar gizli sevdasını, mezuniyet günü gelir çatar. kızımızın içinde binbir sevinç, binbir heyecan o gün. ayakları adeta uçarcasına ilerliyor, balo salonunun yolunda. içeri girip gizli aşkını görmesiyle kanatlarını daha bir hızlı çarpıyor ona kavuşmak için. hocasının yanına gidip ellerini tutuyor, elbisem nasıl diye sorabiliyor ancak.o ana kadar görmemeye çalıştığı bu küçükı daha fazla grmemezlikten gelemiyor ve elleri öğrencisinin ellerinde; masal gibisiniz diyor.
kız utanıp başını önüne eğebiliyor ancak..
ve daha sonra hoca, yani fuat edip baksı bunu bir şiirle ölümsüzleştiriyor.
aldığım duyumlara göre; şarkının hikayesi şuan senaryolaştırılmaktaymış ve onaylanırsa trt de yakında izleyeceğimiz bir dizi olarak karşımıza çıkacakmış.
kurların açılması için minimum 2 ay beklemeniz gerekir ki 6 ay bekleyen de var. her şeyi gecikmelidir, eksiktir. ses çıkarmazsanız,adam yerine bile koyulmazsanız. herkese farklı fiyat verirler, kur fiyatı 850 ytlye kayıt olan da vardır 350 ytl ye de. insanın öğrenme şevkini öldürürler vesselam.
tadı, kokusu bir yana en büyük nimeti içilir içilmez bağırsakları çalıştırıp sizi tuvalete yollamasıdır. tembel bağırsaklara, bağırsaklılara dermandır. activia'ydı yovita'ydı yalan yani djarum balck'in yanında.
Kendisi vücudun şifresi adlı bir zayıflama kitabının yazarı olup, aynı zamanda yaptığı ilginç kilo alma-verme denemeleri münasebetiyle guinesse aday olmuştur.
internet sitesi üzerinden online kilo bekçiliği adını verdikleri bir sistemle insanlara 7/24 hizmet veriyorlarmış.Alacağı sonucun bir garantisi olmadan önce parayı* yatırabilecek kadar zengin olanlar ya da, deli cesaretine sahip olanlar başvuruyor gibi geldi bana.
1 ay kadar öncesinde eve hırsız girmesi akabinde çağırılan polisin şahsıma yaptığı eylemdir. bilinmeyen bir numaradan gelen ödemeli aramayı kabul ettiğimizde durum anlaşılmıştır, arayan polis abimizdir. meğer evi bulamamış da cama çıkmamızı istiyormuş kendileri. düşününce gayet de mantıklı bir harekettir. kişisel telefonundaki o güzide kontörleri kim iş için harcamak ister ki..
kaseti sonunda çıktı herhalde ki şuan nr1 de klibi dönüyor tabi single da olabilir. gerçi bayaa zaman geçti, unutuldu yüzü, bi yerden çıkarıcam ama nerden modunda izledim klibi. sarkısının adı da temenni. güzel şarkı valla, aslında normal bi şarkı ama barışın yorumuyla güzel geldi bana.
hatırlayamayanlar için küçük ama etkili bir hatırlatma: hani yarışmacılara yöneltilen romantik misin, sevgiline yaptığın en romantik şey neydi sorusuna, duşta kulağına ona yazdığım şarkıyı söylemiştim diye bir cevap vermişti de olay olmuştu.
hala hatırlamayanlar için son hatırlatma: sessiz gemi'yi söylüyodu hani. bi de bu gece son'u.
ben elimden geleni yaptım hala hatırlamayanlar artık kasmasınlar bunlarla da hatırlamadılarsa.
sadıktır,yok yere kıskançlık krizlerine sebep olmaz. sizi tüm tehlikelerden korur. platonik derdi yoktur, severseniz karşılık verir. tercih edilesidir.
8 yaşındaki bir çocuğun paris hilton'u telaffuz ediş şekli. aslında gayet de akıllıca bir yatırım olabilir paris'in aklına gelirse, ya da okursa bunu* ticari atılımlarının sonuncusu olarak liptonla anlaşıp kendi adıyla piyasaya süreceği, aromalı soğuk çay olsa, reklamında da içenle sevişse falan. e tabi sonrasında da tüketici tarafından şikayet edilse..
girilen her entry için bonus.
anlaşmalı başlıklarda (anketlerde),
doldurulan uktelerde ekstra bonus.
ayrıca birikmiş bonuslarla başlık parselleme hakkı.
tüm bu avantajlar sadece uludağ sözluk premium üyelerine özel..
yüz metreden serdar ortaç şarkısı olduğu anlaşılan korkma kalbim parçasına çektiği klibinde serdar'la düet yapmış, açılmış, saçılmış, yeşil elmalarla dolu yatağa yeşil bikinisiyle uzanmış, kliplerde soyunan şarkıcılar camiasına selam etmiştir.
tam gözümüzdeki bayağı popçu imajından sıyrılmış, kendini yeniliklere açmış, geliştirmiş, türkiye'de dans müziği yapma çabasıyla -bence gayet başarılıydı da- bir ilke imza atmıştı ki az önce kanal d ekranlarında sabahların sultanı, seda sayan'a konuk olduğunu görmemle bende büyük bir hayal kırıklığı yaşatmıştır. alt yazı olarak da hande yener'in babası ve üvey annesiyle neden görüşmek istemediğini sadece bu yayında seda sayan'a anlatacağını geçtiklerinde bi kere daha anladım ki eşeğe altın semer vursan eşek yine eşek. öyle yabancı yönetmenlerle, avrupai kliplerle olmuyormuş. dışardan bakıldığında tanınamaycak bir değişiklik geçirmiş olmasına rağmen içerden bakıldığında yine o sıradan türk popçu. sabah programlarında kendini gösterip, özel hayatıyla sansasyon yaratma, gündemde kalma çabalarıyla petek dinçöz'lerden, hakkı bulut'lardan bir farkı kalmamıştır. ee be hande eskiden yapsaydın diyecek söz olmazdı ama şimdi farklı olmaya, fark yaratmaya çalışırken neden bu basitlik.
osmanlı zamanında afyon kulanımının yaygın olması ve insanların ramazan ayında oruç tutmaları nedeniyle gün içerisinde afyon tüketemedikleri için, kağıdın parçalanıp afyonun etkisini göstermesi bir kaç saati bulması nedeniyle insanların ertesi günün ihtiyacını karşılamak için afyonu küçük kağıtlara sarıp sahurda yutmalar adetinden çıkmış bir deyimdir. büyük bir yaratıcılığın ürünüdür.
guinness rekorlar kitabı'na yapılmış en aptalca dalgınlık bölümüne birinci sıradan girmek için yapılması gerekenler:
mekan: ev- mutfak
eylem için gerekli kişi sayısı: 1
adım 1: ocaktan yeni aldığınız tavayı elinizdeki nihale yerine elinize koyarsınız.
adım 2: yanan elinizi zaman kaybetmeden soğuk suya tutarsınız, ki kar etmediğini anladığınızda üçüncü adıma geçersiniz.
adım 3: elinize buz koymak için, içi her zaman ıceberg gibi olan, nuh nebi'nin yadigarı buzdolabınızın buzluğunu açarsınız.
adım 4: yılardır saygısızlık etmiş olmamak için kimsenin rahatsız etmediği buzluğun sınav öncesi kendisine iş çıkarmak için kırkiki takla atan ev arkadaşı tarafından temizlenmiş olduğunu görür, yıkılırsınız.
adım 5: karsız buzluğun içindeki nesnelere el bastırırsınız.
adım 6: oradaki buzlar eridiğinde; -ki bu pek de uzun sürmüyor- elinizi buzluğa koyarsınız.
adım 7: serinleyen elinizi çekmeyi dener ancak başaramazsınız.(bu bölümde inatlaşmak istenebilinir ancak bu pek tavsiye edilmez.)
adım 8: eliniz bu sefer de buzdan dolayı yanar. o anda aklınıza elinizin olduğu yere sıcak su dökmek gelir. üç adım ötenizdeki masanın üzerinde duran suyu alıp elinize döktüğünüz sahne gözlerinizin önünde beliriverir.ama unuttuğunuz şey; street fighter'da dhalsimya da space jam'de michael jordan olmadığınız, kolunuzun öyle lastik gibi uzamadığıdır. yine de dener, içinizdeki kahramanın uyanmasını dilersiniz. suya yetişemediğinizi farkettiğinizde ne kadar çok çizgifilm izlediğinizi anlar, kendinizi; kendini pokemon ya da örümcek adam sanıp aşağı atan çocuklara benzetir, halinize üzülürsünüz.- aslında halinize değil, süper güçlere sahip olamadığınıza üzülürsünüz ama çaktırmazsınız.- (an be an elinizin acısı artar.)
adım 9: buzdolabının içindeki soğuk suyu tek elinizle, bir saniye içinde, kapar, kapağını açar ve elinize boca edersiniz. işte o anda boşa üzüldüğünüzü anlarsınız. belki kolunuz uzamamıştır ama superman'de clark kent'in hızına sahip olmuşsunuzdur. eliniz bir nebze kımıldar ama acıya daha fazla dayanamayıp, derinizin bir parçasını orada bırakmayı da göze alıp, çekmiş bulunursunuz.
adım 10: üçyüz metre ötedeki eczaneye on adımda varır, alaylara mağruz kalır, ilaçlarınızı alır, guinnes'in yolunu tutarsınız.
olaydan çıkarılacak ders: ev seçerken evin eczaneye yakın olmasına dikkat edilmeli ya da yüz metreyi on saniyenin altında koşma denemelerine başlanmalıdır.