öncelikle şu müzikle giriş yapmak istiyorum, bu oyunu izleyen herkes o anlarını tekrar yaşayacaktır. umut ve umutsuzluğun sırt sırta verdiği bir oyundu bu. ikinci kez gidip izlediğim ve bundan memnuniyet duymadığım bir oyundu.
Memnunluk hissetmeyişimin temel nedeni, ilk izlediğinizde sözcükler çok büyülü ve etkileyici geliyor. Oyunculara ve yeteneklerine hayran kalıyorsunuz. Sahneler, müzikler beklenmedik hareketler ruhunuzu ya da duygularınızı alaşağı edebiliyor. bu sefer yaşamadım onu ve bazı doğaçlamalar değişiklikler gözünüze çarptığında o özgün ilk günkü izlediğiniz tadı bulamıyorsunuz.
oyuncular harikaydı tabi ama ikinci hayal kırıklığımı da orda yaşadım.bazı insanlar sadece sahnede tanınmalı. gerçek kişilik beklentinin çok altında kalabiliyor. bu da oyuncuya karşı olan duygularınızı zedeliyor ve çöküntü yaratıyor.
Ve siz hep bazı şeyleri ödemek zorunda kalıyorsunuz. kurduğunuz hayallerin bedelini ödemek. ayrı kalışların, hataların, ihmalkarlığın, vefasızlığın, borçlu kalışın, yokluğun, mutluluğun. her şeyin bir bedeli var mıdır tartışılır.
mesaj hakkının bittiği söylendiğinde, facebook aracılığyla mesaj atmaya devam eden, maaşı şusu busu olduğu halde arama zahmetinde bulunmayan ve mesajlarında da sen müsait olduğunda mesaj at ben ararım artisliği yapan erkektir.
tam anlamıyla sıçık bir durumdur. birbirlerine trip atıp dururlar suratlar bilmem kaçar karış. göz göze gelmekten itinayla kaçınılır böyle durumlarda. velhasılında iftar ve sahurların da birlikte yapılması lazımlığından, bu gerginlik daha sık yaşanılır. şirret ve illet bir halet-i ruhiye bırakmaktadır.
not: ebeveynler haddinizi bilin adam gibi davranın.
dikkat: bu entry bayağı bir uzundur. uyarayım dedim.
bugün bu sıfata bir kez daha layık olduğuma tanık oldum sözlük. sıralamak gerekirse bir şenlik var idi gittim oraya eskiden oda arkadaşımla giderdik böle şeylere şimdi onunla küsüm. o arkamda hazırlanırken ben gitmeyecekmişim gibi sınavıma çalıştım. artis artis parfüm falan sıktı makyaj yaptı. her hareketinden gıcık kapar mı bi insan yaa. üf evlat olsa sevilmez. töbe töbe. neyse işte. dedim ki ben de ulan yalnız giderim. koymuşum şenliğine dedim nasıl olsa orda bi arkadaşla karşılaşırım. o da olmadı arkadaş olurum yeni birileriyle dedim. dedim dedim ne oldu biliyo musun. bizim bölümdekiler teker teker terkediyorlardı mekanı imzayı atan çıkmış tabi bu şenlik ya bursiyerlere dondurma yemek falan vermişler. hatta bir arkadaş biz de 2 tane fazla dondurma fişi var arkadaşlarına verirsin istersen dedi. anam dedim ne var ki belki vermem ben yerim hepsini dedim. koştum şenlik yerine neşe içinde arkadaşlar şen şen dondurmalarıyla çıkıyorlardı olay mahallinden. bi de kapıda kavga ettiğim bi kızla karşılaştım aslında çok gıcık bi kızdır onun bile arkadaşı vardı yanında kendime lanet ettim. bir baktım. hani şu teletabilerin bi tepesi var ya onun gibi yeşillik bi yer yapmışlar sergiler, yemekler orkestra falan derken. dedim lan bi akadaş olsaydı hacı şurda bi ağacın altında oturup pop musiki dinleseyik. siktir et imzamı atar çıkarım lan dedim. ama önce imza toplayan kadını bulmalıydım çktım baktım tepelere kadın yok. sordum oracıktıaki fakir öğrencilere. şu ağacın altında dediler. eyvallah hacılar beleş beleş götürün bakalım dedim sıvıştım yanlarından sonra bi çekiliş yapıyolardı boncukların içinden ben de çekicem dedim. tam elimi uzatırken 2 buçuk lira vermen lazım dediler hadi ya tamam filan derken sıvıştım ordan hemencecik. halbuki beleş hediyelerin içinde kim bilir neler vardı. siktir et hediyesini dedim. neyse buldum imza toplayan kadını hadi halat çekme oyunu oyna dedi bana gider gitmez. bismillah sübhaneke noluyoz yarebbi dedim. çocuk tuttu halatı ben şaşkın gözlerle bakarken hemen kapıverdim imza kağıdını. adımı buldum çarçabuk çaktım imzayı kadın cırlak sesiyle.
- verin şu imza kağıdını artık imzalamak yook dedi. iyi ki attım lan dedim şanslı zannediyordum kendimi.
benden öncekilere de yemek meşrubat ve dondurma fişi veriliyordu. çocuk başka bir şeyle ilgilendiği için bekledim diktim gözlerimi lan gavat bana vermeyecen mi diye. sen fiş almıştın dimi dedi bana. yoo dostum yooo dedim. al o zaman dedi tamam dedim. sonra maksat muhabbet gelişsin diye. nerden alıcaz bunları yaa gibi bi soru yönelttim. kadın dedi ki dumanı tütüyo bak orda dedi teşekkür ettim nazikçe. biz bilmiyoz sanki seni bulana kadar kaç kere turladım ben oraları haberin var mı senin be karı. neyse sakin dedim. yola koyuldum. tam o sırada oda arkadaşımı gördüm o da bi arkadaş bulmuş dondurmayı löpletiyordu göz göze geldik. geçtim sıvıştım yanından. yalnızım ya yalnız diye düşünerekten devam ettim yoluma. tok olduğumu ama beleş beleştir siktir et gibi laflar geçiriyordum ki içimden o da ne.
o tam karşımda duruyordu. günlerdir telefon beklediğim. yaşça büyük birine aşık olan benim gözlerimi telefonda bırakan o herif karşımda. sanırım orda stand açmışlardı yazın zengin bebeleri kursa gelsin diye. yol üstündeydi, ilerledim, telefonuçaldı o kafasını yukarı kaldırarak yaptığı konuşmayı yapıyordu gözlük vardı gözünde simsiyah gözlükleri. anlayamıyordum beni görüp görmediğini o gözlüklerin içine iki saniye boyunca durmaksızn baktım anlamsız bi şekilde. telefonda konuşurken selam verdi bana ben de kafamı salladım elegan bi tarzda. lanet olsun tam arkamda konuşurken ben nasıl ezik ezik bedava yemek yiyecektim. neyse ki yemek alırken imza masasındaki çocuk geldi bi tanesinin gideri vardı. laf ettım duymadı. sarstım bi daha sordum. ya dedim ben de arkadaşlarıma rastlarım diye geldim yok kimse dedim. e ara gelsinler demesin mi öküz boy. gel bizimle ye demedi. çirkin sanki sana kaldım ben. hem arkadaşın daha yakışıklı falan demedim tabi. neyse belki gelirler dedim. aldım yemekleri koşar adım kaçtım ordan. artık beni fakir biri olarak görüyordu kesin aşık olduğum yaşça büyük karizmatik adam. çok bozuldum, içerledim yalnızlığıma. bi arkadaşın sevgilisi yanına oturabileceğimi söyledi ben aranırken. peki dedim oturdum. gözden kaçırmıştım onu. bi meslaktaşı var bunun bana da tip tip bakar ne zaman görse sanki karısına hallenmişim gibi. töbe töbe. neyse onu takip ettim. onun yanına gitti. bir de ne göreyim. kalabalıkta fark edememiştim. yanında esmer orta halli gideri olan bi kız tamam benden daha fit olabilir. yan yanalar ve yiyorlar ekmeklerini ısıra ısıra. tüm öfkemle izledim onu. siyah gözlüklerini bana doğrulttu bi ara . ama gördü mü bilemiyorum tabi. hınçla bayat ekmeğin içindeki köfteleri ve domatesi yedim. yağ oldu ellerim aldırmadım ayranı açtım yarısını da döktüm. arkadaşımın sevgilisine rezil oldum. sakar mısın sen dedi ha evet dedim. çocuk bişeyler konuşuyordu sürekli. benim gözüm yaşça büyük aşık olduğum karizmatik adamdaydı. hiçbir şeye konsantre olamadığım için sapır saçma davranmıştım oturamamıştım bile. kalktım hemen kalkarken ayağımı burktum düşecek gibi oldum. çocuk güldü muhtemelen arkamdan aldırmadım. koyarım gülüşüne dedim. gittim bedava dondurma almak için. vanilyalı istedim. dosyamın arasına koydum dondurmayı aşık olduğum yaşça büyük karizmatik adam görmesin diye. kafamı gömdüm omuzlarımın arasına. ordaki iki kıza verdim diğer bedava dondurma fişlerini de. fakirler sevinsin dedim. aşağı ininca baktımyukarı yaşça büyük karizmatik adam aşağı doğru sanki beni arar gibi bakıyordu. konuşma fırsatımız olsaydı konuşur muydu acaba o kız rağmen diye geçti aklımdan. yoksa ben mi yaratmalıydım o fırsatı acaba dedim. olmuşunan eşşeğe çare yok dedim. ulan şuraya da bi iki buçuk lira vereyim de şansımı deneyim deidm. aşkta gülmedi yüzüm kumarda gülsün diye bi kırmızı boncuk çektim. yanımdaki ufak bebe yine kazandım diye çığlıklar atıyordu önümdeki büük paketlerden bana ne çıkacaktı acaba diye düşünürken. "tekrar deneyin" yazsını görmemle yıkıldım. yurdun yolunu tuttum dondurma yicem diye azıcık sevinç kırıntımla. dondurmayı ısırdığımda aldığım tat tam bir şeker katılmış buz idi dişerimi sızlattı sanki kalbimin sızısı yetmiyormuş gibi.söverek savurdum onu da. ne aşk ne şans ne para ne dondurma bombok bir gün oldu bu da böylece.
insanı fıtık eden tiptir, normal şartlarda bri kız görürsün hoşlanırsın, numarasını istersin, sonra ararsın. arar. artistlik mi yapıyor ağırdan mı alıyor yoksa numaraları koleksiyon mu yapıyor olduğu çözülemeyen insan tipidir.
son ses metin şentürkün son albümünü açıp, kafayı çekip, odtü demiraylar yurt sakinlerine dinleten isyankar aşıklara teşekkürler. yeni bir albüm tanıtımı yapıyorlar zira.
ben ise "kahretsin aklımdasın ve sen bunun farkındasın" şarkı sözünü tekrarlamaktayım.
evet efendim özellikle çapkın erkeklerin bu dürtüsünü bastırmak ve kendilerine bile ifade edemediklerinden dolayı varolan eşcinsellik dürtüsünü bastırmaya çalışma olayıdır. ne kadar çok kızla birlikte olursa o kadar erkek olduğunu kanıtlamaya çalışan bir (bkz: homofobik) olabiliyorlar.
ayrıca aşırı kıskançlığın da bunun bir belirtisi olduğu söyleniyor.
çorumlu kimya öğretmeni ki benim de lise de hocam oldular kendileri Erol Tonganın geliştirdiği atık yağ toplama makinası kurtaracak. ayrıntısı buradadır.
depresyondayken bazı insanlar üzüntü ve kederinden yemek yemez iken, diğer kısım ise serotonin hormonunun salgılanmasından dolayı (mesela çikolata ve türevlerini yiyerek) kısa süreliğine mutlu oluyormuş ve de depresyondaki şahıs bunu mütemadiyen mutluluk verdiği için yaparmış tabi bu da fazla kiloları beraberinde getirirken depresyon da artarak çoğalıyor.
erkek cinsi bir kız tarafından reddedildiğinde söyler bunu ya da ayrılmak istediğinde "sen zaten bana iki numara büyüktün" der. iyi bir anlamı mı vardır kötü mü çözemediğim söz öbeğidir.
aslında bir çiftin birbirini sevmemesine rağmen yürümesi deniliyor. sırf birbirlerinin hayatlarını alt üst etmemek için azıcık dahi üzmememek için miş mış muş.