çok keyifli olduğunu düşündüğüm uygulamadır. burada stalk olayında çok kazalar oluyor iki tıkta yürrek gidiveriyor karşıya. binde bir de olsa sizi merak edip profilinize girenleri kedi gibi boynundan yakalayıverirsiniz. haydi rast gele.
zamanında şahsıma ilgi duyan birinin babasının fotoğraflarını facebooktan gördüğümde farkına vardığım durumdur. aramızda bir ilişki olmamasının sebeplerinden biriydi belki de biliçaltımda.
1-yatağın ucunu azıcık açık gören babanın bu ev niye dağınık ulan eşşoleşşek diye iftar vakti bağırması.
2-dışarı yaz günü sebebiyle üste mont almadan çıkarken "hiç mi balkona çıkmıyorsun hava buz gibi lan" diye höykürmesi. "üstüne bir şey al" demenin kolaylığından bihaber.
mutlu olmasına neden olan şeydeki negatiflikleri göremiyordur ama görmesi yakındır bırakınız mutluluğun tadını çıkarsındır şimdilik totosunun üstüne çakılması uzak değildir.
gün geçmiyor ki yeni bir sevgili yapılmasın ve akabinde terketmesin geriye de ondan arta kalan unutulmayan sözleri kalmasın sayın okurlar. evet yine bir unutulmamak üzere söylenen sözlerle karşı karşıyayız.
"keyfin yerinde mi?", "yemek yeyince nasıl keyif oldum", "şuna bak ya nasıl keyif oldu"
evet keyfe takık biriydi ama mutlu olmayı sevmeyen biriymiş.
perşembe günü yaşayacağım olaydır. düşündükçe kudurtur kaskatı kesilmeme yol açar. bir borunun popo deliğinizden girecek olması düşüncesi bile yeterli işkence iken o günü tahayyül edemiyorum. ayrıca sözlükte bunca insanın bu başlığa yazmamış oluşu da makus kaderimin ne denli talihsiz olduğunu gözler önüne sermekte.
bu derdi anlatmak da yaşamak da çok zordur çevredekilere. neyin var soruları da ayrı bir ağız kabızlığına yol açar. trajikomedik bir tıbbi müdahaledir aynı zamanda.
bunaltı getiren olaydır. annemin çaresizliğini ve dönmek isterken istenmediğini düşünmesi ve üzülmesi etkiliyor sanırım beni. babamla konuşmak istemiyorum ne diyeyim. git karını dayımlardan al mı? bir de benim kefenlikler gitmiş hocu. ona da bi ayrı üzüldüm. vay arkadaş şu ankaraya bak ıpıl ıpıl ışıkları yanarken bir evde ışık sönüyor. bense karanlığın içinde bocalıyorum bir yerlere çarpmamak için.
öncelikle şu müzikle giriş yapmak istiyorum, bu oyunu izleyen herkes o anlarını tekrar yaşayacaktır. umut ve umutsuzluğun sırt sırta verdiği bir oyundu bu. ikinci kez gidip izlediğim ve bundan memnuniyet duymadığım bir oyundu.
Memnunluk hissetmeyişimin temel nedeni, ilk izlediğinizde sözcükler çok büyülü ve etkileyici geliyor. Oyunculara ve yeteneklerine hayran kalıyorsunuz. Sahneler, müzikler beklenmedik hareketler ruhunuzu ya da duygularınızı alaşağı edebiliyor. bu sefer yaşamadım onu ve bazı doğaçlamalar değişiklikler gözünüze çarptığında o özgün ilk günkü izlediğiniz tadı bulamıyorsunuz.
oyuncular harikaydı tabi ama ikinci hayal kırıklığımı da orda yaşadım.bazı insanlar sadece sahnede tanınmalı. gerçek kişilik beklentinin çok altında kalabiliyor. bu da oyuncuya karşı olan duygularınızı zedeliyor ve çöküntü yaratıyor.
Ve siz hep bazı şeyleri ödemek zorunda kalıyorsunuz. kurduğunuz hayallerin bedelini ödemek. ayrı kalışların, hataların, ihmalkarlığın, vefasızlığın, borçlu kalışın, yokluğun, mutluluğun. her şeyin bir bedeli var mıdır tartışılır.
bu kızın sesi çok güzel, dinle dinle bıkılmayanlardan ki ben o kadar şarkı söylerim ederim falan çok azdır etkili bulduğum ses sayısı. sefa topsakalı da andırmıyor değil ses olarak.
kızın yaptığı bi espriyi saatlerce yapmasın.
kız rahatsız olduğu bi olay anlatınca kızdan çok tepki vermesin. yapmacık duruyor.
düzgün koksun ağır parfüm sıkmasın yanından kaçası gelir kızın.
bıyığını ya da alt dudağın altında duran salkım saçak cücüğünü olur olmaz ağzına alma girişiminde bulunmasın özellikle yemek yerken.
kiarlık yaparken kıro kibarlığına kaymasın kus geliyor.
çok romantik olmasın. hassas olmasın kız gibi. biraz öküz olsun.
bir şey hazırlarken mal gibi bakmasın. o da bir şeyler yapsın.
kızın yaptığı yemeği çatalıyla bir o yana bir bu yana örselemesin löp löp erkek gibi yesin. tabağında bir şey bırakmasın.
deli gibi demet akalın dinliyorum çünkü giderli şarkılara ihtiyacım var. yılan ve gökhan özenle olan diyeti muhteşem olmuş. ama bu şarkıları gizli dinliyorum oda arkadaşım görmesin diye büyük çaba sarf ediyorum.
biraz önce başıma gelen olaydır. sözlüktaşlarım gayet iyi anlatmış durumu kaynar su hissini yaşadım kesinlikle ki ben ben ki tanımadığım birini, tanıyıp hoşlanıp yine de ekleme olayına girmemiş ağır bir ablayım. şimdi esmerlerden hoşlanan ben; sarı, renkli gözlü, üstelik soyadı küs olduğum kızla aynı soyadı olan (büyük ihtimal amca oğlu) bir insanı ne demeye eklemiş olabilirim. madem ekleyecektim keşke 1.80 byunda, kaslı, yakışıklı bir erkeği ekleseydim. kendimi kendime kızmalardan alamıyorum sözlük.
bir hacettepe tıp bir ankara hukukla kıyaslama yanlış olur lakin odtü genel itibarı bakımından ankaranın büyülü adasıdır (bkz: lost) adeta başka bir alemdir.
malzeme olmayagörsün evlerden ıraktır.
kız da aniden evlendi.
düğün evi değil cenaze evi gibiydi.
ne kart vardı ne başka bir şey.
fotoğraf çeken bile olmadı.
gece 11 de çağırmalarından belliydi.
abisi de gelmemiş.
hayata tutunmak, mutlu olmak için bir milyon neden var repliğinin yeni keşfetmiş gibi tekrarlayan dizi. ayrıca 70li yıllarda "kontakt kurmak" nasıl kullanılıyor olanilir meraklandırıyor.