alpermatik
340 (çok gezmiş çok okumuş)
on ikinci nesil silik 73 takipçi 371.23 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    boho

    1.
  1. son zamanlarda literatürümüze giren bir sözcük. bohem sözcüğünden kaynaklı olan, kişinin içine işleyen doğal, estetik bir ruha sahip mekan veya stil.
    0 ...
  2. desiferol

    1.
  3. yuvarlak, beyaz renkli, ortası çentikli, vitamin hapı. d3 vitamin eksikliğini gidermek amaçlı kullanılan bu ilacın kullanma talimatında, d3 vitamininin koyun yününden sağlandığına dair ilginç bilgi yer almaktadır.
    0 ...
  4. tiroit kanseri

    1.
  5. dehşet, ölüm, korku kavramını hayata geçiren kanser sözcüğünün, bu kavramları fazlaca barındırmadığı kanser türü. bu hastalık genel olarak "kanserin iyisi, iyileşebilen kanser, kanserin gribi veya nezlesi, keşke her kanser bunun gibi olsa" şeklinde ifade edilerek bir anlamda yüreğe su serpiliyor.
    2 ...
  6. biyolojik takvim

    1.
  7. normal takvim hangi zamanı gösterirse göstersin esas önemlisi bizim de kişisel bir takvimimiz var. doğumumuzla başlayıp ecelimizle sona erecek bir takvimdir bu. bu takvimin döngüsü ne güneştir ne de ay. insanı merkez alan ve ölçü birimi nefes olan bir takvim.
    0 ...
  8. kilitsiz kapı

    1.
  9. eskiden insan ilişkilerinin güven verici ve samimi yaşandığı köy ve mahalle yaşantısından bizlere aktarıldığına göre evlerin kapıları ancak hayvanların içeri girmemesi için kapatılır, kapıya kilit vurulmaz. kilidi olmayan kapı, ayrıca komşunun girip ev sahibinin bulunmadığı zamanlarda gereksinimini karşılayabilmesi içindi. eğer ki evin sahibi veya da aile uzun bir müddet evden uzakta veya yola çıktığı zaman kapıya kilit vurulur. o günden bugüne bakarsak mahalle kültürünün bittiği apartman, site, rezidans gibi şehirleşme hayatının arttığı yerlerde bütün kapılar kilitli ve de şifreli. binaların önleri kale duvarı gibi sıkı güvenlikli. açık ve gizli kameralar da günbegün kayıt yapıyor. yine de buna karşın hırsızlık vakalarının önüne geçilemiyor.
    1 ...
  10. piyaniste ateş etmeyin

    1.
  11. vahşi batı filmlerinde içkilerin içildiği, kapısında saloon yazan bar olur. çift kapılıdır, itilerek girilir. tabi, bu ortamda beş dakika sonra tahmin edildiği üzere kavga başlar. önce yumruklar, sonra sandalyeler, sonra da tabancalar konuşmaya başlar. bütün bu mermi yağmuru altında kalan ve köşebaşında piyanosunu icra etmekle görevli gariban piyanist vardır. üzerinde bulunan levhada da " don't shoot the pianist " yani türkçe karşılığı ile " piyaniste ateş etmeyin " yazar.
    4 ...
  12. hastalık konuşmak

    1.
  13. insanın kimyasını bozan bir durum. moral adına hiç bir şey kalmıyor. doktorun koyduğu teşhis, verdiği ilaçlar, hastanede yatma süresi, birden fazla geçirilen ameliyatlar, hastanın önce düzelip tekrar kötüleşmesi gibi konuşa konuşa fenalık getirecek, sinir yıpratıcı bir hava.
    3 ...
  14. yılanların çiftleşmesi

    1.
  15. eğer ki bir arazide birbirine sarılmış halde iki yılan görürseniz zarar vermeye çalışmayın. çünkü insanlar gibi onlar da hayatlarının en özel anlarını yaşıyorlar. üstelik bunu, insanoğlu gibi her canı isteyince değil, yılda bir kez yapıyorlar. ayrıca bu yılanlar fare avlıyor, tarla zararlılarını yiyor, ekmeklerinin peşine düşmüşler, toprağı havalandırıyorlar. üzerlerine basmaya çalışmıyor ve tehdit etmiyorsak zarar vermezler. birbiriyle sarmaş dolaş olan yılanların dans misali görüntüsü doğanın ayrı bir estetiğidir, sevilmeseler bile yine de estetiktir. asanın üzerine dolanmış iki yılan, tıp ve eczacılığın sembolü olmuştur.
    1 ...
  16. kum köpekbalığı

    1.
  17. sivri başlı ve hantal gövdesiyle hareket eden bu türün boyu 3,5 metreye, ağırlıkları da 150 kiloya ulaşabiliyor. gece avcısı olup küçük balık ve mürekkep balıkları ile besleniyor. ülkemizde bu balıkların üreme alanı gökova körfezi. deniz ekosisteminin vazgeçilmez bir parçası olan bu balıkların insanlara yönelik tespit edilmiş bir saldırısına rastlanılmamış.
    0 ...
  18. pembe panter sendromu

    1.
  19. mağazalarda müşteriye adeta yapışan, arkasında dolanan, müşteriyi gerginliklere sürükleyen tezgahtarların sebep olduğu ve ismini satış eğitmenlerinin koyduğu bir sendrom çeşidi.
    1 ...
  20. yasçı

    1.
  21. kimi ülke ve toplumlarda cenazeyi izlemek ve ölüye ağıt yakmak için parayla tutulan kişi. bu yasçıları gösteren kabartma ve heykeller, ortaçağ batı sanatında da sıklıkla kullanılmıştır.
    0 ...
  22. sandık kaptırma

    1.
  23. osmanlı zamanında semt tulumbacılarının uzak bölgelerden gelen başka bir tulumbacı ekibinin gerisinde kalarak yangın yerine daha geç intikal etmesine verilen isim.
    0 ...
  24. hayvan zekası

    1.
  25. insan zekası dışında hayvan zekası denilince akla gelenler köpekler, papağanlar, kargalar, şempanzeler ve yunuslar oluyor. beyin ve sinir sistemine sahip omurgalı canlıların belli bir seviyede zekaya sahip oldukları bir gerçek. bunun dışında arılar, karıncalar, ahtapotlar gibi omurgasız hayvanlarda da belli seviyede bir zekadan söz edilebilir.
    0 ...
  26. çayı süt ile içmek

    1.
  27. almanya'da yapılmış bir araştırma, çayın damarları genişleterek dolaşıma faydalı olduğunu ortaya koydu. ancak çaya ingiliz usulü süt konulduğunda bu etkinin tamamen bloke olduğu belirlendi.
    2 ...
  28. koç katımı

    1.
  29. koyunlarda kuzulama dönemini düzenlemek amacıyla koçların, kızgınlığı gelen dişilerle çiftleştirilmek üzere aynı ortamda tutulmasıdır.
    2 ...
  30. nereden teyzen oluyorum ben senin

    1.
  31. gerçek hayatta pek rastlanmaz ama dizi ve filmlerin vazgeçilmez repliğidir. bazı senaryolarda da söylenmeden önce önüne "aaa! üstüme iyilik sağlık" tümcesi yerleştirilir.
    1 ...
  32. marko apostolidis

    1.
  33. " derdini marko paşa'ya anlat" sözüne konu olan, hastalarının dertlerini uzun süre dinleyen bir Osmanlı hekimi.
    0 ...
  34. timsah derisi

    1.
  35. filipinli bir iş adamı, 1980'li yıllarda hafta sonu meşgalesi amaçlı bir tavuk çiftliği kurar, daha sonra tavuk sayısı artınca yumurtadan kesilen tavuklar için bir çare aramaya başlar. en sonunda bu tavukları yedirmek için devlete ait timsah çiftliğinden 1200 kadar timsah temin ederek timsah çiftliği kurar ve timsahları beslemeye başlar. daha sonra da timsah sayısı artmaya başlayınca bu sefer de timsahları öldürerek Louis vitton gibi dünya devi markalara ayakkabı, çanta, kemer yapma maksadıyla derisini, etlerini de Macar salamı yapmak için gıda şirketlerine satar.
    önce hayat veren sonra hayat sonlandıran adam, resmen timsah imparatorluğu kurarak paraya para dememiş. ticari amaçlı timsah çiftlikleri sadece bu değil. afrika'da Nil timsahı, avustralya'da da tuzlu su timsahı çiftliklerindeki timsah sayısı, yabandakilerden fazla. para içinde yüzen sosyetik kadınların rağbet ettiği çantalar için de pahalı bir hammadde kaynağı oluşturuyorlar.
    1 ...
  36. bodrum evleri

    1.
  37. dış cephesi beyaz, pencere ve kapıları maviye boyalı, duvarları begonvilli, şirin görünümlü evlerdir. kapı ve pencerelerin maviye boyanmasının sebebiyse, akrep, yılan, hamamböceği, çıyan gibi haşerelerin mavi rengi ateş gibi algılayıp korkması ve uzaklaşmalarından dolayı bir yöre inanışına dayanıyor. evler ya tek katlı ya da iki katlı, ama dış cephe mutlaka beyaz renk olmalıdır. bu beyaz evler, bodrum denildiği zaman akla ilk gelen güzel sembollerdendir. evlerin damlarından aşağı doğru uzanan sarmaşık ve begonviller ile evlerin çevresini süsleyen zakkum ve nar ağaçları da bu güzel tabloyu tamamlayan başka bir estetik unsurlar olmuştur. küp şekeri andıran bu evler, bodrum kentinin öncelikli kuralı olmuştur. pencereler 80'e 120 santim, kapılar da 80'e 190 santim olan 54 metrekare, çatısı olmayacak düz tavanlı evlerdir. bu kural bodrum mimarisi için altın orandır. epey eski olan bodrum evlerinin pencerelerinin küçük olmalarının sebebi iyi anlaşılıyor, çünkü estetik görünebilmeleri için bunlar gerekli.
    rum inşaat ustalarından türkler'e geçmiş geleneksel bir mimari yapı örneği olmuştur. zaten komşu yunan adalarında da aynı tip mimarideki evlere de rastlanır. bodrum evleri sakız, sundurma ve kule tipi evler olarak da üç kısma ayrılıyor. fazla yüksek inşa edilmediklerinden de birbirlerinin havasına, güneşine, manzarasına engel olmayan doğaya saygılı yapılardır.
    0 ...
  38. tihar festivali

    1.
  39. nepal'de kötülüğe karşı iyiliğin kutsandığı ve günler süren bir festival. bu bayramın ikinci günü, ölülerin tanrısı yarma'nın kutsal elçileri kabul edilen köpeklere değer veriliyor. o gün ülkedeki bütün ev ve sokak köpekleri yıkanıyor, köpeklere ikramlar sunuluyor ve boyunlarına çiçeklerden kolye takılıyor.
    0 ...
  40. hıristiyan mezarlığı

    1.
  41. müslüman mezarlığından farklı bir atmosfere sahiptir. düzenli ve şatafatlıdır. içi heykellerle dolu olur. bazılarının üzerinde de minyatür şatolar bulunur.
    batı'da 18 yy'ın sonuna kadar mezarlıklar kentin orta yerinde, kilise bahçesinde olurmuş. 19. yüzyılda da kent dışına nakledildiler. kent içinde mezarlık olması, hastalık bulaşma korkusuna neden olunca, mezarlıklar kurarak ölüler ile aralarına mesafe koydular.
    0 ...
  42. et pişirmek

    1.
  43. güvenliği keşfeden atalarımız, konforu da keşfeder.hayvanları öldürüp yerler . meyve yerler ama hayvan eti yemeden de kendilerini enerjik ve zinde hissetmezler. avcılık ve toplayıcılık, o yüzden gerekli. bir gün hasbelkader, et ateş üzerinde kalıyor. onların döneminde "ocakta yemek unuttum" endişesi diye bir şey de yok. bir anda çiğnemek zorunda kaldıkları eti saniyeler içinde parçalayıp yutmalarını sağlıyor bu yöntem. ondan sonra da yemeklerin pişirildiği yüzbinlerce yıllık süreç de başlamış olur. bilim bu konuda diyor ki, bu sayede çenemiz küçüldü ( eski insan kafataslarında çene büyük ve önde). bunun dışında da sindirimin kolaylaşması için bağırsaklarımız da uzadı.
    0 ...
  44. çerkes bayrağı

    1.
  45. bugün birleşmiş milletler binası önünde dalgalanan 180 bağımsız ülkenin bayrakları arasında bulunmasa da, farklı ülkelere dağılmış çerkes kökenli insanların elinde dalgalanan yeşil renkli bayrak.
    0 ...
  46. kan tankı

    1.
  47. kesimhanelerde kesilen hayvanların kanlarının depolandığı tank. burada depolanan tank, organik gübre yapımında kullanılıyor.
    0 ...
  48. mühendis tırtıl

    1.
  49. geometridae (yer ölçen böcek) familyasına ait olan, sürünerek ve kıvrılarak giderek değil de, ön ayaklarıyla yere tutunup gövdeyi kambur hale getirerek ön ve arka ayakları birleştirdikten sonra ön kısmı fırlatarak yürüyen bir tırtıldır. ismini, yürüdüğü yolu ölçüyormuş gibi hareketleri tekrarladığı için almıştır.
    2 ...
  50. şehir elektriği

    1.
  51. bilgisayar, televizyon, fırın, bulaşık makinesi, ütü gibi elektrikli araçların kaynağıdır. üretildiği yerlere de güç santralleri denir.
    1 ...
  52. dili tutamamak

    1.
  53. dil, suç işlemeye eğilimli ve uygundur. yani, eğer dil kontrol altında tutulmazsa, potansiyel bir sanıktır. kutsal kitaplar ve bilge insanlar hep "susan kurtulmuştur" yönünde bir uyarıda bulunmaktadır.
    3 ...
  54. kocakarı ilmi

    1.
  55. kadim olmasından dolayı büyüsü vardır. binlerce sene süregelen, doğal olanın alçakgönüllü bir şekilde uygulanmasıdır. kişinin işini kolay bir şekilde görebilmesi ve gönül ferahlığı ile de uygulanabilmesi. etkisi bugün veya yarın hissedilmez, ama şifası senelerce görülür. adı üzerinde kocakarı ilacı belki de isminden düşündüğümüz gibi, yaşlı kadınların yaptığı bir çeşit iksir.
    0 ...
  56. ekin kargası

    1.
  57. özellikle buğday başaklarının olgunlaşmaya ve kızarmaya başladığı, mısır koçanlarının taneye durduğu zamanlarda tarlalara kümeler halinde dadanan bir kargadır.
    tarlaların ortalarına ve köşelerine ceket giydirilmiş, başına şapka takılmış korkulukların da işe yaramadığı, belli süre sonra kargaları korkutmadığı anlaşılmıştır.
    bu kımıldamadan duran korkuluklar, belli süre sonra akıllı olan bu kuşların dikkatini çeker, üç ya da beş gün yaklaşamasalar da, tepesine kondukları korkulukların hareketsiz olduklarını anlar ve karınlarını doyurup ziyafet çekmeye devam ederler.
    0 ...
  58. yaşlı vs ihtiyar

    1.
  59. anadolu'da çocuk sahibi olanlara adam ya da kadın , torun sahibi olanlara ihtiyar , elden ayaktan düşenlere de yaşlı deniyordu.
    şimdi bu sınıflandırma yok, belli bir sabitlemeyle 60 yaşını geçen herkese yaşlı deniyor. halbuki ihtiyar ve yaşlı, farklı kavramlardır.
    0 ...
  60. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük