bundan 3 sene önceydi. üniversite son sınıftaydım ve yarı zamanlı bir işte çalışıyordum.
bir gün öğle molası henüz bitmişken aynı bölümü okuduğumuz ev arkadaşım aradı. "abi" dedi. "emin ahmet vefat etmiş. ben de hastanedeyim şu anda. haberin olsun."
insan algılayamıyor önce. yaşıtının, sapasağlam birinin aniden ölüme geçiş yapabileceğini kavrayamıyor.
"oğlum ne diyorsun sen" dedim. "emin misin? yani söylediğin şey çok ciddi. kaza filan olmuştur yaralanmıştır en fazla?"
dediği doğruymuş ev arkadaşımın. morgta teşhis etmişler.
sonrasında hastaneye gidiş, ailesinin durumu, cenazesi derken rahmetliyi toprağa teslim ettik. ne de çabuk geçmiş 3 sene. tabi bizler kendi derdimize düştük. acaba ailesine de çabuk mu geçti bu 3 yıl? abisi, ablası ve bir kardeşi vardı. bir de onlardan dinlemeli.
ahmet çok iyi bir insandı. hani kör ölür badem gözlü olur misali değil. gerçekten iyi bir insandı öncelikle. çalışkandı. muhtemelen mezun olsa idi şu anda çok saygın bir firmada mesleğini icra ediyor olacaktı.
ama kaderin önüne geçilmiyor. insan plan yaparmış, kader gülermiş. biz yarına çıkacağımız garantiymiş gibi çalışıyoruz. arada bir geriye çekilip durup düşünmek lazım ama zor işte. toplumsal hayat ezip geçiyor insanı.
bu vesileyle şu mübarek mirac gecesinde rahmetli kardeşimi yâd etmek istedim. ruhu şâd, mekanı cennet olsun.
bundan 10 sene onceydi. lise ikinci siniftaydim. cok degerli edebiyat hocamiz turgut nas donem odevi olarak iki tane cengiz aytmatov kitabini okumamizi istemisti. bunun uzerine sehrin disinda bulunan yatili okulumdan bursalilarin bildigi sonmez carsisina yollandim.
kitapcilari geziyordum ancak cok param yoktu. yanlis hatirlamiyorsam bkm kitapcisinin bir alt katinda bulunan bir dukkana daldim. (aslinda kitabevinin adini hatirliyorum da reklam olmasin diye yazmiyorum*) cengiz aytmatov kitaplarini incelemek istedigimi soyledim. mevcut kitaplar arasindan, daha ince olmalari nedeniyle elvede gulsari ve beyaz gemi (bundan pek emin degilim) kitaplarini gozume kestirmistim ancak yine de param bu iki kitabi almaya yetmiyordu.
artik dayanamadim, tezgahtarlari sallamayip dukkan sahibi oldugunu dusundugum amcaya yaklastim. cebimdeki tum parayi cikardim. ki cogunlugu bozuk paraydi.
'ben' dedim. 'bu iki kitabi almak istiyorum. bunlar bizim odevimiz. toplam param bu kadar. hatta icinden yurda donmem icin gereken dolmus parasini da almam lazim. geriye su kadar param kaliyor. olur mu olmaz mi?'
kalan para o zamanin parasiyla 5 kusur ytl gibi bir seydi ki kitaplarin herbirisinin fiyati daha fazlaydi diye hatirliyorum.
adam bir bana bakti, bir de kitaplara. 'tamam' dedi. 'guzel oku kitaplari. ozetini alma arkadaslarindan.*'
yurda dondum. ilk olarak elveda gulsari kitabini okudugumu hatirliyorum. dedigim gibi diger kitabi tam olarak hatirlayamiyorum zaten.
bu kitap aklimda kalmis iste. okurken buyulenmistim.
benim gibi 15 yasinda bir cocuk icin sovyetler birliginin icine girmek, kirgiz kulturunu tanimak, tanabayin idealistligi, karisi ve daha niceleri. her bir detay ufkumu aciyordu, okumaya doyamiyordum.
tabi kitabi alirkenki kriterim olan ucuz dolayisiyla ince olmasi nedeniyle doyamadan bitti kitap. tekrar tekrar okudum.
iste o gun rahmetli cengiz aytmatov ustad ile manen tanistigim gundu. lise boyunca her firsatta gidip diger kitaplarini da almaya calistim elimden geldigince.
bu vesile ile, hem edebiyat hocama hem de o guzel kitapci amcama tesekkurlerimi ve sevgilerimi iletmek isterim buradan. sizler gibi guzel insanlarla donuyor dunya.
çiftlik ve bestekar şubelerini sürekli deneyen biri olarak dört dörtlük bulduğum mekan.
benimi için tek hoşuma gitmeyen yanı sınırsız içeceklerde fuse tea makinesinin olmaması. hâliyle 250 ml fuse tea yetmiyor. buna da bir el atarlarsa mükemmel olur.
ürün gamını da genişletiyorlar. közlenmiş patlıcan içeren bir menü de eklenmiş. ben beğendim.
her ne kadar eğitimi zor ve kaliteli olsa da hocaların öğrenciye destek olmaktan çok köstek olması sebebiyle uzak durulması gereken bölüm.
bu bölüme giren öğreciler muhtemelen savunma sanayiine yönelir. aselsan, havelsan, roketsan, tai, tübitak gibi yerlerde çalışırlar. bu durum bir açıdan bakıldığında iyi gibidir. fakat bunun temel sebebi hocaların öğrencileri girişkenlik konusunda cesaretlendirmemesi, üstüne üstlük hevesli olanların hevesini kırmalarıdır.
bunun sonucunda bu bölümdeki öğrencilerin büyük çoğunluğu 4 sene boyunca ne bir makale yazmakla uğraşır, ne uluslararası robotik yarışmalarına atılır, ne de başka bir alanda mükemmelliği yakalamayı hedefler.
4 sene boyunca kütüphanede geceli gündüzlü çalışıp mezun olmaya bakar. maalesef ben de kısmen bu gruptaydım. tam kurtaramadım kendimi.
öğrenciler staj için bile yukarıda saydığım firmalar haricinde başka firmalara başvurmazlar. çünkü akıllarına bile gelmez.
mesela özellikle not ortalaması yüksek olan öğrenciler çılgın gibi telekomcu olmak isterken, 3. sınıf stajında hiç birisi uluslararası devasa telekom firmaları olan alcatel-lucent, huawei, ericsson gibi firmalarda yapmaz.
dediğim gibi bakış açıları daralır da daralır. büyük çoğunluğu yurt içinde kalır. eğer yurt dışına açılma planlarınız varsa kesinlikle tavsiye etmem. onun dışında ankara'da savunma sanayii sektöründe çalışayım, başlangıç maaşım 4-5 bin lira olsun diyorsanız tam size göre bir bölüm.
biomems (biomedical micro electro mechanical systems) uygulamalarında ilaç iletimi (drug delivery) için kullanılan mikro/nano litre hacmindeki sıvıların kimyasal ve mekanik parçalardan oluşmuş yapısıyla pompalanmasını sağlayan alet. (device)
banka adresi:garanti bankası ordu şubesi - süleyman felek cad. no:81 altınordu/ordu
swift kodu: tgbatris (kodu buyuk harfle gönderdiler... i harfi noktasız)
baba fırat gürsoy iletişim no: 0505 502 10 73 (yalnız o kadar çok arayan olmuş ki, baba fırat bey şunu söyledi. gün içinde berra'yla ilgilenmek durumunda kaldığım için akşam da 8'e kadar onunla ilgilendiğim için mümkünse 20'den sonra ararlarsa daha iyi olur dedi)
--- spoiler ---
havale ya da eft yaparken açıklama kısmına "ekşi sözlük'ten sevgilerle" gibi bir ibare de eklesek bence çok güzel olur.
edit 1: saat 09.05 sularında baba fırat gürsoy'la görüştüm arkadaşlar. sabah kalkıp hesapları kontrol ettiğinde ne kadar para biriktiğini görünce gözlerine inanamadığını söyledi. hepinize ayrı ayrı teşekkür ettiğini belirtti.
hesapta sözlüğün dışında daha önce 51 bin lira birikmiş. dünden beri sözlükçülerin gönderdiği para da bu 51 bin liranın dışında 18 bin lira civarındaymış. yani toplamda 69 bin lira kadar para birikmiş. euro kurunu 2,80 alırsak 155 bin civarında bir açık varmış şimdilik. ( garanti bankasında çalışan yazar varsa teyidini yapar.)
yurt dışından para yatırmak isteyenler için iban no'larının olduğu kısma edit olarak ekliyorum gereken bilgileri.
edit2 : baba, hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyor. çok duygulandığını söyledi. hele soyadı bende saklı aslan adındaki bir arkadaşımız para gönderirken açıklama olarak "sen yürümeden ben koşmayacağım" yazmış. ona çok çok duygulandığını belirtti. teşekkürlerini tekrar tekrar iletti. şu anda 155 bin lira açık var. umarım bir an önce toplanır.
edit3: sözlükten 43 bin lira civarında para toplanmış. daha önce de biriken 51 bin lira varmış. toplamda 94 bin lira civarında para birikmiş. 130 bin lira kadar açık var şimdilik...
baba'yla whatsap'tan görüştüm. herkese katkılarından ötürü çok çok teşekkür ediyor.
edit4:hesapta toplanan toplam para 97 bin küsür lira olmuş.. 127 bin lira kadar bir açık kalmış.
edit5:hesapta şimdiye kadar toplanan para 103 bin lira olmuş. 121 bin civarı bir açık kalmış. bu hızla gidersek umarım kısa sürede halledeceğiz.
edit6: sözlükten çaylak yazar olan bir arkadaş ulaştı şimdi. twitter'da bir etiket oluşturulsa çok iyi olur dedi. bilemiyorum benim aklıma şöyle bir etiket geldi. #eksisozlukberrayiyurutuyor twitter'da çok takipçisi olan arkadaşlar bunu tt haline gtirebilir umarım.
edit 7: bazı arkadaşlar haber verdiler. bu kampanya konuşulurken şu kampanyaya da duyarsız kalmamak lazım:
(bkz: sıla için el ele)
edit 8: eski ve bugün toplananlar dahil hesapta toplam 115 bin lira toplanmış. 109 bin lira eksik kalmış..
edit 9: saat 15.00 itibarıyla hesapta toplam 123 bin lira birikmiş. 101 bin lira kadar bir eksik kalmış. güzel gidiyoruz.
edit 10: saat 15.40 itibarıyla hesapta toplam 126.500 lira birikmiş. 97.500 kaldı. bu hızla gayet güzel ilerliyoruz.
----alıntı-----
biz de ulu sözlükten sevgilerimiz yollayalım arkadaşlar. bu hayırlı iş için karınca kararınca, elinden geldiği kadar destek veren ve vermeye çalışan herkesten allah razı olsun.
hepimizin whatsapp sohbet listesinde olan bir grup. inkar etmenin lüzumu yok şimdi.
işin acı yanı, bizim bu gruba sonradan evli kuzenleri ve zaten evli olan dayımı da almış olmamız. olay da burada kopuyor zaten.
bu alım gerçekleşmeden önceki grubumuzu tanıyalım: lise öğrencisi, üniversitesi öğrencisi ve genç çalışanlardan oluşan, yaş ortalaması 21-22 civarında, tahammül edilebilir bir grup. (tamam arada liseslilerin birbirlerine atarlanması oluyordu, grubu sessize alıyorduk*).
amaa, ne zaman ki evli kuzenler ve dayım geldi, işin rengi o zaman değişti.
şimdi bunlar evli. 12. defa söylediğim gibi evliler ve küçük çocukları var. ne güzel değil mi? çocuklar da aslında bizim kuzenlerimiz sayılır. hatta dayımın çocukları zaten kuzenimiz, eyvallah.
ama abicim, o 1-2 yaşındaki çocukların her halini fotoğraflayıp gruba atmak, sonra da yorum beklemek nedir ya? zaten hepsinin 1-3 yaş aralığında birden fazla çocukları var. çocukların hepsi birbirine benziyor bence. bir de bizim sülale birbirlerine yakın şehirlerde oturdukları için sürekli hafta sonları birbirlerine filan gidiyorlar. ve her ziyaret esnasında mutlaka ama mutlaka bebek-çocuk fotoğrafları atılıyor.
şimdi şöyle bir ortam düşünün: bir kaç aile toplanmış. ortada 4-6 tane "bebe" var angaralı deyişiyle. ve sürekli fotoğraflar yağıyor. abi ben daha hangi çocuğun kimin çocuğu olduğunu anlayamıyorum ki? isimlerini filan sorsan zaten bilemeyeceğim. çünkü hepsinin en az iki ismi var. sanırım moda bu. türkiye refaha erdi ya, isimler de artık bol konulur oldu aq*. biz doğduğumuzda yokmuş böyle şeyler. herkese tek isim. hadi ismi geçtim, ben daha bebeklerin cinsiyetini bile ayıramıyorum. hepsinin yüzü bebek yüzü. erkeksi olanı anlayamıyorum. saçlar desen, yeni modayla birlikte oğlan bebelerinin saçları da uzatılıyor, araya kaynıyor iyice.
hal böyle olunca, diğer kuzenler (özellikle kız kuzenler tüm bebekleri tanıyorlar), "ay zeynep ne kadar tatlı olmuş", "mert de dünya yakışıklısı" minvalinde kalpli emojilerle mesajlar atarken ben anca "maşallah ne kadar büyümüş :)" ya da "allah bağışlasın ^_^" tarzında mesajlar yazıyorum. "enişteye selam :)" yazıcam onu bile yapamıyorum. belki de çocuk dayımın ve yengeye selam gönderilmesi gerekiyor. kim bilebilir?
hülasa, çok yoruldum arkadaşlar, çok. grubu 8 saatliğine sessize almaktan da gına geldi. iş yerinde performansım düştü. masterdan atılmak üzereyim. n'olur yardım edin.
edit: yorgunluktan ve çaresizlikten entry'yi bitirmeden yanlışlıkla yolladım. düşünün hâlimi.
ya internetten satış yapmayı beceremeyen bir firma ya da art niyetli bir firma. iki ucu pis değnek.
ünlü bir forum sitesinde gördüğüm kampanya haberi sonrasında 11 haziran\'da bu firmanın internet sitesinden 2 tişört ve 1 forma siparişi verdim. sitesinde \"siparişiniz kaydedildi\" aşamasında görünüyordu talebim.
her neyse, bir kaç gün kontrol ettim. baktım bir gelişme yok. hâlâ aynı aşamada. arayıp neden siparişimin kargolanmadığını sordum. \"yoğunluktan dolayı geç kalındı. siparişleri sırayla yolluyoruz.\" dediler. hadi neyse dedim. (ki böyle bir durumda müşteriyi bilgilendirmeleri gerekirdi.)--- ofsayt 1
aradan bir kaç gün daha geçti. ben sabırla beklemeye çalışırken müşteri hizmetleri beni aradı. aldığım tişörtlerden birisi ellerinde olmadığı için (defolu mu dedi ne, klasik firma yalanları benim gözümde) siparişimi iptal edeceklerini söyledi. istersem aynı tutarda başka bir sipariş verebilirmişim. istersem de yalispor.com hesabıma puan olarak yükleyeceklermiş. ---- iptalden dolayı ofsayt 2.
ben de istemiyorum sizin puanınızı, paramın hesabıma iade edilmesini istiyorum dedim. karşımdaki kız tamam dedi. ben de işlemin hemen yapılmasını istiyorum, yarın paranın hesabımda olmasını istiyorum dedim. kız buna da tamam dedi. (günü kapatmadan paramın yatmayacağının bilincindeyim.)
her ne ise bu konuşmalar olduğunda 18 hazirandı. 2 gün sonra hesabıma baktım, para yatmamış. daha sonra iş yoğunluğundan dolayı 24 haziranda hesabımı kontrol ettim. para yine yatmamış. ---ofsayt 3
arayıp fırça çekmeden önce bankayı aradım. bu tip bir havale işlemi olup olmadığını sordum. adınıza bu şekilde bir ödeme yok dediler. (acaba banka kendisi mi bekletiyor dedim).
daha sonra uzun uğraşlar sonucu müşteri hizmetlerinde canlı birisine ulaştım. çemkirmeye başladım. karşımdaki kız havale işleminin o gün verildiğini, paranın 3 gün içinde yatacağını söyledi. ki bence külliyen yalan. 18 hazirandan beri bekleyip neden ben arayınca havale emri verildi? 18 hazirandaki görüşmemizde aynı gün iade edileceği söylenmişti. ---ofsayt 4
neyse çok şükür 25 haziranda param hesabıma yattı. bu berbat firmadan kurtulmuş oldum.
daha sonra internetten araştırdım. bir sürü kişi benim gibi mağdur olmuş. iade işlemlerini geciktirmişler. klasik şark kurnazlığı: olmayan ürünleri ucuz fiyattan satışa koy, milletin nakit parasını al, 2-3 hafta kullan. daha sonra iade et. bu tip davranan firmalardan nefret ediyorum.
bundan sonra kesinlikle bu firmadan alışveriş yapmayacağım. siz değerli sözlük yazarlarına da tavsiye etmiyorum. buradan 5-10 lira ucuz alana kadar güvenilir sitelerden alışveriş yapmak en akıllıcası.
yok hani internetten ilk alışverişim olsa bir şey demeyeceğim de defalarca alışveriş yaptım. en dandik siteler bile ürünü ertesi gün kargoya verdi. sonuç olarak firmaya puanım: 0/10.
resistif ekrana sahip oldugu icin alinmamasi gereken tablet. Kapasitif olsaydi bu fiyata balli lokma tatlisi olurdu. Maalesef resistif ekranlar dokunmatikten ziyade basmatik mantigi ile calismaktadir.
babanın kendi eline boca ettiği limon kolonyasını kendisi işe giderken yalnız kahvaltı etmeyeyim diye masumca uyuyan alp er tunga nın burnuna yapıştırıp ortamda yoğun kolonya kokusuna neden olması.
az önce kardeşime anadolu lisesini kazandığı için hediye olarak ikinci el bi' telefon aldım 90 liraya.
çocuk mutluluktan uçuyor lan. gelirken tramvayın önüne atladı. gözü hiç bi şeyi görmüyordu. zor tuttum keratayı.
çocuk sevindirmek güzel hakikaten. hele bir de o çocuk kardeşinse...
inşaallah liseyi kazasız belasız bitirir aslanım.
bu arada sözlüğe girişte şifreyi yanlış girince doğrulamak için bazı harfler çıkıyor ya. sözlüğümüzde onların saçma sapan harfler değil de anlamlı kelimeler olmasını çok seviyorum. diğer siteler gibi değil. canım sözlüğüm benim.
çok basamaklı sayıların (4-7 arası) kareköklerini kafadan alabiliyorum. hatta virgülden sonra 3 basamağa kadar tutturduğum görülmüştür. hiç olmadı sayının virgülden önceki kısmını tutturuyorum.
eğer güzel, alımlı vs. vs biriyseniz:
yanınızdaki kanka ya da arkadaş modundaki erkeklerin bir süre sonra size arkadaşlıktan öte bir duygu beslemesi normaldir. biz erkeklerde olur böyle şeyler. engelleyemiyoruz, yapımızda var n'apalım?
yani uyarayım dedim. ondan sonra "burhan inanmıyoruuaam. ben seni arkadaş olarak görüyorduuaam. pis terbiyesiz." gibi sözler sarfetmeyin canımız sıkılıyor.
öptüm.
hoş bulmuş yazardır. kendisine hoş geldini esirgemeyen tüm yazar dostlarına teşekkür edip selam eder.
bu aralar biraz duygusala bağlamıştır kendileri. sadece o kadar.