sözlüklerde fazlaca bulunan, sadece konuşmak eylemini gerçekleştirip eylem kısmında hiçbir müspet şey yapmayan insan tipidir, modelidir bilmem neyidir.
uykusuz'un engin ardıç'a verdiği ayar gibi bir şey vardı geçenlerde. vermiş veriştirmiş v.ö engin ardıç'a. neremle güleceğime şaşırdıktan sonra nerenle hüzünleneceğime de şaşırdım. o kadar mal etti, dumur etti, şoke falan oldum. liberallerin olmadığı bir dünyada karikatüristlerin aç kalacağı hissiyatıyla beraber tabi.
baya bir şey demiş. lise son sınıftaki öğrencinin karşı kolejde okuyan öğrenciden sırf zengin olduğu için nefret etmesi gibi paralel duygularla yazmış. ki ayar veriyorum dediği adamın yarısı kadar bir kültüre, entelektüelliğe bile sahip değil. uykusuz'un en kötü kalemi olması da dahil buna zaten şu anda tv ile öksürük soslu stand up'ı ile mevcudiyetini sürdürme çabasında.
demiş ki; ''sola laf etmek, akıla, bilime laf etmektir. onu karşısına almaktır''. evet demiş bunu. bir baktım, bir düşündüm, marksizim dışında solcuların icat ettiği bir şey yok. o da icattan sayılırsa. al ben de yaptım o zaman bir icat. alone with everybodyizm... oldu mu olmaz tabi..
ampul, telefon, otomobil, buharla çalışan makineler,bilgisayar, televizyon, internet vesaire vesaire... bunları bulanların hiçbiri solcu değildi vesselam. hepsi insanlığa hizmet etmişlerdi, üstelik tek başlarına üstelik siyasi bir sostan yoksun, siyasi bir amaç, kuzuları etrafında toplama gibi düşünceleri olmadan.
bilim ve akıl her hafta aynı şeyleri söyleyip, aynı şeyleri çizmekse ne mutlu bu ülkenin gençlerine o zaman. hepsi banyoda bir bilim adamı oluveriyordur...
tff başkanı mahmut özgenir'in avrupa bizi temsil eden tek takımın maçını neden izlemiyorsunuz şeklinde sorulan bir soruya verdiği etik dışı, oturduğu koltuğun ne manaya geldiğini bilmeyen, objektiflikten uzak hezeyan dolu yanıtıdır.
daha da fazla yoruma hacet yok, sözlük formatı dahilinde ancak bu kadar olabiliyor.
hükümetin getirdiği kürt açılımlarından hemen sonra olması nedeniyle toktamış ateş gibi birinin kurucuları arasında yer aldığı bir üniversitenin samimiyetsizlikten rant oluşturma çabasına verilen genel ad.
hükümet trt 6'yı kurdu, neden? yerel seçimler falan ab tandanslı üstelik. hişş çaktırma. hükümet kürt sorununa el atacam dedi, ne yaptı? rte hemen diyarbakır'a gitti ve gerginlik yaratıp nemalanmaya çalıştı, neden peki? yerel seçimler falan var ya yoksa kimin umrunda sorun falan. ipimle kuşağım hesabı..
gelelim bu bilgi'nin ettiği saçmalığa. seçmeli ders olarak verilecekmiş. karşılaştırılmalı edebiyat ve ulus. arası ilişkiler öğrencilerine.
yahu milletin ne işine yarasın kürtçe. türkiye dışında çıktığın zaman ırak hariç nerde konuşuluyor allasen. napsın elin oğlu kürtçeyi öğrenipte.
kürt zaten biliyor. bilmeyen kürt de ailesinden öğreniyor. türkün, çerkes'in ya da laz'ın ne işine yarar kürtçe. niye öğrensin?
yaklaşık 20.000 tl ücreti var bu okulun. yurt falan da eklenince üstüne. bu parayı bir insan sana kürtçe öğrenmek için veriyorsa vay haline derim o zaman onun.
velhasıl, bu dersi alacak olanlar da yine kürt öğrenciler olacaktır. ki talep de çok azmış zaten. nedeni;
yahu bende çerkesim, lisans zamanlarında bizim okulda açılsaydı çerkesce almazdım efendim yine de. sebebi hiçbir yararı olmamasıdır çünkü. ne yapayım yani. iyi güzel atalarımızın dili ama ne işime yarar ki? onun yerine çince bile öğrenmeyi tercih ederim iktisatçı olarak, şu zamanlarda ülkeye gelmeyen çin malı kalmadı ve diğer ülkelere ne kadar işime yarardı ihracaat sektörüne el atmaya kalksam değil mi?
ama iş böyle değil işte. sırf kürtleri okula çekmek, hükümetin çıkardığı açılımdan da cesaret alarak. bunu bir rant kapısı olarak görmek, ama bu elde patlayacak eninde sonunda son öngörüm de budur.
devrim devrim diye nicesine sarılan, nicesine destek verip bu yolda harap bitap düşen komünistin velev ki devrimi gerçekleştirdikten sonraki halet-i ruhiyesidir.
varsayasarsak; -ki varsayımı bile heyecan yarattı sende kabul et-
devrim olmuş ülkeye komünizm rejimi gelmiştir.
artık miting yapılamayacaktır. polise taş atılamayacak, polisten biber gazı yenmeyecektir.
bu neden dolayıdır ki artık topluca dolaşmanın, evlerde pankart hazırlamanın bir anlamı kalmayacaktır.
yine bu nedenledir ki evlerde devrim türküleri söylenmeyecek, ağıtlar yakılamayacaktır. ajitasyon yapılacak bir şey de kalmamıştır.
bir süre sonra ortalama bir komünistin canı çok sıkılacaktır hayattan.
sözlüklerde yazar olunmayacak, internet devletin eline geçecek ve sıraya girip kayıt yaptırılarak bağlanma işlemi yapılacaktır.
ilk 7 günkü coşku, kutlamalar 8.ci günden itibaren yerini yeni bir sistem için ayaklanmaya bırakacak, komünistler bu sefer de başka bir şey için savaşmaya! başlayacaklardır.
ellerinden evlerinin, arabalarının, arsalarının, paralarının alınmasına hiddetlenen komünistler devlet kurumlarını basarak sahibi oldukları şeyi tekrar isteyeceklerdir.
ve sonunda anlayacaklardır ki uğruna savaştıkları şeyin ne bir sistem ne de ülke çıkarı olduğunu. sadece ve sadece her şeyin kendilerindeki eylem, hareket güdülerinden kaynaklandığını... eylem' duygusuna olan aşkı.. yani ben'i, toplum'u değil...
yaklaşık 6000 küsür ukte mevcut imiş sözlükte, ukte doldurmak için girmemle dumur oldum bir anda. kimsenin ukte doldurduğu yok ama mütemediyen ukte veriliyor. nasıl bir iş bu anlamadım ben.
moderasyon süper bir şey yaptı evveliyatında ve ukte exploler diye bir uygulama koydu. lakin bunun yan etkileri de hemen oluşmaya başlamış kanaatimce.
en son verilen ukte bilmem kaç ay önce ve hala duruyor orda. sebebi ise ukte explorer'dan kaynaklanmakta. zira herkes istediği harfe ve yazara hemen ulaştığından hiç doldurulmuyor eski ukteler. öylece kalıyor melun melun.
bunu halletmenin bence şöyle bir yolu olabilir. belli bir müddet konulsun uktelere, müddet bitince de kendini imha etsin ukte. ve yazarlar da verdikleri saçmasapan ukteleri silsinler ya da gözden geçirsinler.
bir amacı kalmıyor zira ukte vermenin. kimse de doldurmuyor. en iyisi buna bir çözüm bulmak kanımca.
bir kanka durumu mevcut herkesin arasında. ve hepsinin birbirinde msn adresleri var. buraya kadar normal diyeceksiniz, evet normal. bende de var bazı yazarların msn adresi hatta. lakin asla bunu başka emeller için kullanmadım ben yok lan diyen varsa buyurabilir. o amaçlara gelince, işte boktan olan durum o zaten..
biri çaylak oldu diyelim. hemen msn'de bu durum görüşülüyor sanki lozan barış anlaşmasına gider gibi, stratejiler belirleniyor, yazar ağlayıp sızlıyor ve onun kankaları asıl pespayeliği yapan kişiler hemen o yazarın altına başlıyorlar türlü entrylere, ağıtlara..
kahrolsun moderasyon deniyor. bu adam çok sağlam yazar be deniyor, methiyeler, hezeyanlar hepsi o nick altında toplanıyor. hemen sürü halinde toplaşıyorlar o nick altına. sanki çok önemli bir şeymiş gibi.
her şey msn de dönüyor burda. ama her şey. o ona kendini yazdırtıyor sonra o bi gün benim de başıma bu olay gelir diye hemen o eylemi gerçekleştiriyor falan filan. kepazelik....
sonra da sol frame'e taşıdığı konuyla doğruluktan, dürüstlükten, yazarlıktan, bunun etiğinden bahsediyor zat-ı muhterem!
sol frame, gerçek, samimi düşüncelerin vuk'u bulduğu en son yer aslında. burdaki yazarlık da msn yazarlığı zaten.
o ona şu başlığı aç arkandayız diyor, o açıyor, sonra diğeri de ona şunu yap diyor..kepazelik...
her şey ciddiye alınıyor sonra. hiçbir şey spontane gelişmiyor.
birtakım insanların ki bunların geneli kaybedenler sınıfını teşkil ederler, durmadan yaptıkları eylemler bütününün küçük bir parçası. evet.
genellikle bir şeye karşı olan bu grup, genellikle karşı olmak için karşı olan bu grup bu varsayımı ağzına balçık etmiş durumda. ikide bir ikide bir ikide bir... mütemadiyen... ezber olmak kaydıyla..
olabilir efendim. soyabilirler, hiç gocunmadım. alınmadım. terlemedim. dolayısıyla, onları savunmak gibi bir niyetim de yok. savunma durumunda olsaydım eğer zaten onlar değil karşı taraf bu eylemi gerçekleştirmiş olurdu değil mi? umarım anladın bu tümceyi..
neyse.
peki sen naptın? başa gelebilmek için naptın ülkede sözümona herhangi bir sol parti yahut komünist olanı.. naptın bir söyle..
halktan nasıl oy almaya çalıştın bugüne kadar.. kendi yağımızla kavrulacaz, biz bize yeteriz, imf'yi
bafileyeyim, sanayiyi de, amerika'yı da, ab'yi de dedin. ve durdun. dedin durdun dedin durdun...
naptın? pespaye kılıklara girerek mitingler yaptın? mao dedin, che dedin, deniz dedin anlayacağın bu ülkeyle alakası olmayan ne kadar alafranga şey varsa söyledin. ulan ne anlasın bu kurtuluş savaşından çıkmış ezilen hlak che'den, marx'dan.. ne anlasın. napsın onları. büblo mu yapsın..
halk zaten kurtuluş savaşı yorgunluğunu 50 yıl üzerinden atamamış, sen tuttun bi de fakir fukara edebiyatı yaptın. hiç para konuşmadın, ekonomi demedin, ezilmiş halklarııııımmm diyerek milleti iyice soğuttun hayattan üstelik...
ne bir özgün, çağa uygun ekonomik program söyleminde bulundun, ne tabanı kucakladın, ne tavanı, ona burjuva dedin buna burjuva dedin sene 2009 şimdi de kenar mahallelerden geçmez oldun. çankaya'da ve etiler'e, nişantaş'ına gömüldün kaldın..
moderniz dedin bu halka, biz ilericiyiz, siz irticacısınız. halkçı geçinip halkı böyle soğuttun. sonra kömürle oy veriyor bu şerefsizlik dedin...
evet, mitingle, döviz hazırlamayla karın doysaydı belki olabilirdi dediğin..
zaten tüm siyasi sistemin içini boşaltığın onur, gurur, adalet edebiyatına bağlı...
evet böyle...
ancak bağırırsın işte şimdi.. ülkeyi soyuyorlaaaaaarr diye...
sen tüm hissi şeyleri soydun, sömürdün atatürk edebiyatıyla her şeyi yıllarca millet napsın şimdi....
maalesef gerçekleşen bir eylemdir. dinciler bu kadar saçmalamıyordu en azından. iyiydi o dönemler lakin öyle komünistler gelmiş ki altıncı nesil ile beraber.. aman aman..
fahişeliği kapitalizme bağlayan mı dersin, nazım hikmet dünyaca tanınıyor diyen mi dersin.. neler ki neler...
eskiden belli bir uslupla ve bilgiyle polemiğe girilebilen komünistler vardı.
onlar da liberal oldu zaten 2009 itibariyle, şimdi işin yoksa bunların da liberal olması için 2010'u bekle...
oldukça endişe verici bir ne yazık ki dramıdır, senelerdir bir oyun gibi sahnenelen.. günümüzde, türlü aksaklıkları, açmazları, ne doğulu ne batılı dolayısıyla arada derede, zaman zaman isyankar zaman zaman da elinden oyuncağı alınmış bir çocuk misali olmamızı tümüyle açıklar bu dram.
olayı en başından ele almak gerekirse;
mustafa kemal atatürk, milli mücadele döneminden zaferle çıkıldıktan sonra malumunuz türlü ıslahatlara, inkılaplara yönelmiş ve devletçi bir politika gütmüş ve türkiye cumhuriyeti'nin temellerini atmıştır. o günlerde gerek tbmm'de yaptığı konuşmalar gerek ise nutuk'da dile getirdiği şeylerin bir bölümü devletin ekonomi politikasına yönelikti. bu da devletin siyasi üslubunu, ideolojisini malumiyetle ifade etmekte. yani, kendi siyasi çıkarlarımız için asla bir devlete saldırmayacağız, topraklarına göz dikmeyeceğiz. ancak dışardan bize bir saldırı olursa kendimizi savunmak için kan dökeceğiz. ve kendi yağımızda kavrulacağız mütemadiyen.
gazi'nin o yıllardaki açıklamaları, düşünceleri kesinlikle mantık silsilesinde. devletin o zaman ki halini düşünürsek gayet rasyonel bir davranış. ve ülkenin her bir yanı devlet sermayesiyle oluşturulmaya başlanmış. ve bilindiği üzre devletçilik de atatürk inkilapları arasında yerini almıştır. ve hala da o özelliğini korumaktadır, yerinde yeller esse de, bu da bizim ne kadar şematik bir millet olduğumu göstermekte kanaatimce.
fakat çok partili siyasi hayata geçmemizden sonra halk ciddi anlamda- menderes iktidarı sırasında- zenginlenmiş, sosyal sınıflar oluşmaya başlamıştır. demokrat partinin baskıcı ve liberalizmle müthiş bir şekilde tezat oluşturan özgürlük anlayışıyla türk halkı yine kendi yağında kavrulmayı seçmiş menderes'in idamıyla da yine bir fırsat kaçmıştır. halk yine ezilen, devlet için olma psikolojisi güden, kendi gücünden bi haber nemenem bir şey konumundadır. zira birey diye bir şeyden habersizdir ve kitleler halinde acı çekme mutlu olma paydası altında toplanmıştır.
günümüze kadar ise demokrasinin hiçbir şekilde ülkeye sirayet etmemesinden dolayı- darbeler, muhtıralar- ülke insanı kısır bir sağ- sol çekişmesi içinde kalmış, ülkenin umudu olan gençler anti amerikancılık gibi komik bir hülya içinde yaşamış, toplum için varız psikolojisi yine güdülmüş, kendi başlarına yine kendileri için bir şey ifade etmemişlerdir.
bu nedenlerden ötürüdür ki biz hiçbir zaman kapitalizmi anlayamamışızdır. onu hep sömüren, filmlerin kötü karakterlisi sanmışızdır. zira bunun temel sebebi onu anlamak yerine anlayamadığın bir şeyi- amerika ve ingiltere- habire protesto etmek ve dışlamaktır. en başından beri kendi yağımızda olalım gibi ezik, aşağılık, mağlup duygularla hayatımızı idame ettirmemizden ki her zaman ezik adam tripleri atmışızdır.
temel sorunumuz ise yine bu bağlamda duygusallıktır. günlük hayatımızda nasıl bir komşumuza davranıyorsak, nasıl her zaman nerde o eski ramazanlar, eski mahalleler diyorsak işte devletlerle olan münasebetimiz de bu kadar duygusal ve hiç pragmatist değil. herkesi kendimiz gibi sanıp herkesin iyi insanlar iyi devlet olduğunu düşünüyoruz biz. bir kere olayı iyi kötü kavramları içerisinde değerlendiriyoruz ki tüm bu münasebetler iyinin ve kötünün ötesinde, üstünde şeylerdir aslında.
toparlayacak olursak; aslında bunun temeli mustafa kemal'den öteye dayanıyor. yani kurtuluş savaşı öncesine. bu sorun aslında osmanlı devleti'nin kötü bir mirasıdır bize. bir milliyetçilik akımını - 1789 fransız ihtilali- aklı başında politikalar uygulayarak atlatsaydı şu an belki de dünyaya amerika, ingiltere ve türkiye üçlüsü hükmediyor olurdu. lakin bu işler bize ezbere anlatıldığı gibi tamamen hoşgörüyle - osmanlının hoşgörüsü- olacak şeyler değil vesselam. hoşgörü ekonomik bir politika değil zira.
yalçın küçük'ün ifadesiyle belirtirsek tam olacak. bir diktatörya burası. evet burdan darbe yapılacağına inanan, kendine afrikalı ülkelere eziyet eden afrikalı diktatörleri örnek alan kişilerin mevcut olduğu bir yer.
yazarlarla dalga geçmeler, hakaret dolu başlık yönlendirmeleri, şansınızı zorlamayın türünde komik ve tehditkar moderasyon mesajları falan filan...
milleti de saran bir kokuşmuş sağcı solcu kavgası, laik şeriatçı kavgası. verilmiş işte böyle oyuncaklar. kim kime dum duma...
sonra da ekşi'den sonra biziz falan...
beyhudelik sarmış her bir tarafımızı. ekşiyi geçsen nolur geçmesen bu saatten sonra.
seni besleyen, beleş sermayenle dalga geçip onu köle gibi gördükten sonra.. yemişim günlük başlık ve entry sayısını...
bir çok yazar türünden olduğu gibi bu yazar türünden de epeyce var. sayıları 10 luk sisteme göre sözlüğün yarısına tekebül etmekte sanırım.
şimdi kimseyi işaret parmağımla göstermek istemiyorum lakin boku çıktı bazı meselelerin.
örneğin;
pahalı bir marka hakkında yaptığınız bariz yorum sonucunda ya da;
otomobil, seks vs gibi şeylerle ilgili girilen entry sonucunda ziyadesiyle özel mesajlar yoluyla yahut eksi butonu kullanılmak suretiyle ne kadar kendini aşağılık hisseden yazar müspettesi olduğu gün be gün ortaya çıkmakta.
biraz sert oldu evet.
mesela;
uzun bacaklı kadınlar başlığında girdiğim bi entry sonucunda, ne görgüsüzlüğüm ne de aymazlığım kaldı.
entry ise;
'' sevişilmesi en zevkli yaratıklardır '' idi.
yani ne diyeyim ki bilemiyorum.
yeter ki şu sevişmek kelimesini ağzımıza alalım kıyamet kopuyor.
yahu zevkli ben napim. olanı söylüyorum. inandırıcı gelir gelmez o sana kalmış. ama bunun görgüsüzlükle, hava atmakla ne alakası var.
seks bir hava atma aracı mıdır?
bilemiyorum.
üstelik bu seks denilen şeyi de neptündekiler yapmıyor. halihazırda bizler icra ediyoruz. edemezsek hayal ediyoruz.
şimdi her boku anlatıyoruz ama iş sekse gelince, o kadar da mastürbasyon yaptığımız, ergenlikte sinemaya sevgilimizi sırf öpmek, elini tutmak, sonunda da yatakta bir şeyler yapmak istediğimiz gerçeğini pek bir unutuyooruz doğrusu.
neyse freudculuk oynamaya hiç gerek yok şimdi yahu.
son zamanlarda herkese itibar dağıtmasından ötürü ertuğrul günay'ın kartvizitinde yazan yeni mesleği.
nazım hikmet'e verdi itibar. ahmet kaya'ya da düşünüyormuş, eşinden gelen sese kulak verdi sanırım, proje aşamasındaymış ve en son olarak da yılmaz güney'e karar vermiş. eskici gibi işte toplayıp toplayıp yeniden değer biçiyor . remake yapıyor güya.
lakin bir kültür bakanının böyle abudik gubidik şeylerle uğraşmasını pek yadırgadım ben. bu bir sol cenah için açılmış olan yerel seçim öncesi açılım olabilir. baykal açılımına karşı.
bilemiyorum her şey olabilir.
ama emin olduğum böyle bit pazarından eşya toplar gibi itibar yapılamayacağı.
19 mayıs 2008 de çıkarılan kapalı yerlerde sigara içme yasağının daha da kapsamlı bir hal alacağı tarih. bu tarihten sonra sokak ve özel mülkiyet alanı dışında hiçbir yerde sigara içilemeyecek.
an itibariyle başlayan, trt 1'in yayınladığı ispanya kral kupası maçıdır. diego armanda maradona'da veliahtı messi'yi izlemek için tribündeki yerini almıştır.