Bölümündeki birçok akademisyenin, öğrencilerini postmodern propagandaya tutarak deneysel her türlü yöntem ile doğa bilimlerini kötülemeyi öğrettiği bölümdür. burada çıkan çatlak sesler törpülenmeye çalışılır. 'söylemde demokrasi vardır' diye diye, tek bir söylemde konuşmayı öğretmeye çalışırlar öğrencilere. Fakat her öğrenci de yemez bunu! bazı derslerde 'dil' konusundan başka hiçbir şey konuşulmaz. sonrasında ise dil ile bazı konuların varyasyonları oluşturulur: dil ve gelenek, dil ve kültür, dil ve türk dili, dil ve eleştiri, dil ve gadamer, dil ve habermas, dil ve dil... Bazı akademisyenleri ise konuları nasıl ezberlediğini tartar sınavlarda. hoca, kitaptan satır satır yazdırdığı bilgileri sınav kağıdına ne kadar harfi harfine yazdığına bakarak puanlar kağıdını. okumanın, bir dönem içinde bir dersten 15 kitap vererek gelişeceğine inanırlar. Yani oradaki akademisyenlerin çoğu okumanın bilinçli yollarla değil, zoraki yollarla ilerletilebileceğini düşünür. sadece aynı görüş ekseninde toplanan kitaplar öğrencilere dersten kalma tehditiyle okutulmaya çalışılır. eğer girmeyi düşünen varsa şiddetle tavsiye etmiyorum. evet, uludağ sosyolojiyi şiddetle tavsiye etmiyorum ve vurguluyorum: şiddetle...(yazdıklarım kendi görüşlerimdir, siz yine de başkasına da sorarak kararınızı verin)
uludağ üniversitesi sosyoloji bölümü çılgın profesörü hüsamettin arslan'ın sosyalleşmenin gücünü anlatmak için verdiği örneklerden biridir bu cümle. hala aklıma geldikçe gülerim.
yüzyıllardır süregelen, kader ve kişisel irade tartışmalarının ürünü olan bir durumdur. bazıları kişinin kendi kaderini kendilerinin hazırladığını düşünürken(varoluşçular gibi), bazıdarı da kişinin kaderinin tanrı tarafından ya da maddesel başka süreçler tarafından belirlendiğini düşünür( bazı din felsefesi anlayışları ve radikal materyalistler gibi).
sosyal fobisi neredeyse olmayan, insanlarla iletişimde iyi olan kişilerdir. alfred adler'in kişilik tiplerinden biri olan dışadönük kişilik tipinin oluşmasında, ebeveynlerin dışadönük olmasının büyük etkisi vardır denilebilir.
sözlükte yazarların aynı anda yaptığı şeyler bütünüdür.
şu an belki bir kişi sınavına çalışmaktan sıkılıp içini sözlüğe dökmeye çalışıyordur. bir diğeri de melankolisini yaşayarak göz yaşlarını klavyeye damlatıyodur kim bilir! bir başka yazar bir yandan sözlüğü takip ederken bir yandan zevkin doruklarına gelmiş bir biçimde porno videoları izliyordur. bir diğeri ağlıyorken onun diğerinin acısını anlaması ne mümkün! seks hormonlarını aktive eden kişinin aynı anda melankolik olanı anlaması mümkün değil tabi. tıpkı melankoliğin seksin zevkini anlayacak durumda olmaması gibi... yine aynı anda ve aynı zamanda bir ateist bir muhafazakarla entryler üzerinden tartışışıyordur belki. bir muhafazakar ise ateistin yorularını eksilemekle mi meşgul acaba? biri kahkahalarla gülüyor, başka biri birasını yudumlarken garip başlıklar giriyor, aynı saniyeler içinde aynı zamanda ve aynı yerde biri sevgilisine mi üzlüyordur? biri de bunları yazmaya çalışırken bir yandan 'imla hatası yapıyor muyum?' diye düşünüyor mudur?
büyük sömürü şirketlerinin markalarına gelen kötü etiketleri temizlemek için giriştikleri, iyi gibi görünen olaylarla kendi cerahatlerini örtmeye çalıştıkları pis oyunlardan biri.
çocuklukta yapılan, genellikle arkadaşlarla 'en uzun kim işeyecek?' diye bahse girilip yapılan iğrenç eylem. çocukluk travmalarından biri olarak bile sayılabilir.
çekilesi dırdırlardan değildir. önce teyze yanındaki bir orta yaş üstü kişiye döner:
-'ahhh ah bizim zamanımızda böyle miydi? büyüğe saygı vardı'.(bu arada hedefe birkaç oturan öğrenci kitlenmiştir.) 'şimdiki gençlik nerde? yok yok, saygı falan kalmamış!'
alkol kullanırken rahatlamanın verdiği etkiyle içine girilip de çıkılamayan muhabbetler arasındadır. girilip de çıkılamayan diğer konular ise siyaset, bilim, cinsellik ve eski sevgililerdir.
sağ taraftan gelen bilgilerin beynin ilk önce sol yarımküresine, sol taraftan gelen bilgilerin ise beynin ilk önce sağ yarımküresine aktarılması olayıdır. örneğin sağ eliniz ile bir şeye dokunduğunuzda bilgiler önce sol hemisfere(beyin yarımküresi) gider. iki hemisfer arasındaki iletişim ise corpus callosum adlı bir yapı tarafından sağlanır.
freud'a göre, 1.5-3 yaş arası anal dönemdeki çocukların dıçkılarını tutmaktan ve onları bakıcısına hediye olarak sunmaktan dolayı haz aldığı dönemdir. anal dönemin ilk safhasıdır. anal dönemin ikinci safhası ise anal sadizmdir.
serilir anılar karşına, bir bıçak gibidir her biri ;keser de dilim dilim, yavaş yavaş da için dağlanır ve elinden hiç bir şey gelmemesini sonuna kadar anlarsın... suçlu aramak istersin, kendini suşçlarsın... kendini suçladıktan sonra sarar bütün vicdan azapları; kalbin ağrır ve yaşamı sorgulamaya başlarsın. hiç bir söz gerektiği yerde değildir anlatmak istediğin cümlelerde ve düşünmektesindir her bir sürünmüşlüğü; fakat çare bulamamaktasındır. gebermektesindir yaşamın yavaş vavaş savrulan akışında hızlı bir şekilde...
uçuk çıkması, saç beyazlaması, fizyolojik temeli olmayan baş ve ense ağrıları, ani terleme ya da ani heyecanlarla titreme gibi durumlarla kendini gösterebilecek olan durum.
sözdense müziğe odaklanmayı tercih eden müzikseverlerin seçimidir. eski ile yeni müzik tınıları be türde birleşir ve yeni bir ahenk oluşurur. Türkiye mercan dede, can atilla gibi temsilcilerle biraz daha gün yüzüne çıkmıştır. loreena mckennitt bu tarzın kraliçesidir denilebilir. enya'yı da unutmamak gerekir tabi.
'ritm ve armoni algısı' yani 'müzik algısı' alanında dünyanın önde gelen bilişsel psikologlarındandır. obsesifliğe varan bir düzen merakı ve asosyalliğe varan bir iletişimsizği olmasına rağmen uludağ psikolojiyi resmen baştan aşağı yenileyerek başarılı bir bölüm yapma yolunda çok büyük adımlar katetmiş değerli bilim insanımızdır.
özellikle yurt dışında eğitim görmüş bazı ukala akademisyenlerin çok kullandığı ve nefret ettiğim cümlelerden biridir. bu tipler sadece ingilizce bilim yaparak bilim yaptıklarını zannederler ve bununla öğünürler(genellemek pahasına söylüyorum).
kurtuluş savaşını bir yunanın gözünden anlatan, arka kısmındaki şu paragrafı okuduktan sonra hiç düşünmeden satın aldığım kitaptır:
'Ve sen Kör Mehmet'in damadı! Hele sen! Niye öyle tiksinerek bakıyorsun yüzüme? Öldürdüm evet seni, ne olmuş! Ve işte ağlıyorum. Sen de öldürdün! Kardeşler, dostlar, hemşeriler! Koskoca bir kuşak, durup dururken katletti kendini! Anayurduma selâm söyle benden Kör Mehmet'in damadı! Benden Selâm Söyle Anadolu'ya! Toprağını kanla suladık diye bize garezlenmesin! Ve kardeşi kardeşe kırdıran cellâtların Allah bin belâsını versin!'
psikolojide kişiliği inceleyen bilim insanlarının kulladığı terimlerden biridir. içedönük kişi sosyal ortamlardansa yalnız kalmayı tercih eder. grup önünde konuşmaktan çekinir. büyük yazarların içedönük kişiliği olduğu konusunda yorumlar vardır.
uludağ üniversitesi psikoloji bölümünde yardımcı doçent olan gülay dirik, odtü psikoloji bölümünde lisans, odtü klinik psikoloji alanında yüksek lisans ve doktora yapmıştır. sınavlarda çoktan seçmeli sorulara koyduğu çeldiricilerle öğrenciyi sınav esnasında ağlatabilir. klinik psikoloji, psikopatoloji gibi dersler vermektedir.