tam anlamıyla bu sıfata uygun devlet dairesinde çalışan tanıdığım bir uzman var. dediğine göre "5000 tl de maaşı varmış; onun yalancısıyım" lakin gerçekten beyni yok. ve evet açık açık o işe alınış öyküsünü de anlattı bizlere. kpss'den ve kpds'den aldığını belirttiği makul -vasat arası değişen puanlarla başvurur işe veeee sözlü-yazılı sınavlarda ne hikmetse herkesi sollar paşamız. aaa babacığının iktidar yandaşı, yanlısı ne kadar tanıdığı varsa devreye sokulmuş işe cukkk diye alınmış. bir de utanmadan ballandıra ballandıra anlattı bunları bize. "ee napıyorsun peki işte yoruluyor musun?" diye sordum "yaa günde iki ya da üç imza oluyor onun dışında masa tenisi oynuyoruz. bana bir masa tenisi raketi baksak ya" dedi. aradan bir kaç hafta geçti baktım "cinsel performansımı düşürecek boyutta bir stres altındayım" diye arkadaşlarına yakınırken yakaladık . "hayırdır nolmuş ya neden bu kadar huysuz?" bizim vatandaş dedik.iş yerinde " 'al şu dosyaları incele' diye iki dosya vermişler ona gerilmiş" dediler. "allahım sana geliyorum ya rabbim" dedim. şu sergilenen tavırlar, şu haketmediği yere çöreklenme, üstüne çöreklenip pişkin pişkin işi makaraya sarma, iki kalem iş geldiğinde bunalıma girme; tüm bunlar, beyinsizlik mi açgözlülük ve kurnazlık mı orası da ayrı tabii ama tahmin edersiniz ki o vakitten sonra bu tipin aldığı o 5.000 tl nasıl gücüme gitti arkadaş yaaa. offf off.
"Ev Seksisi" ve "Mustafa Kemal Olgun" benim için vine fenomenleri arasında apayrı bi yerdeler. Ankaralı olmalarından mı ne bi başka seviyorum bu haytaları. "Mustafa kıza bak!" adlı çalışmaları da bana kalırsa "kült vine"lar arasındadır.
ilgili vine bkz: https://vine.co/v/MBOnaBV2Ulx
izlediğim bir gerilim filmini olduğu gibi baştan sona rüya diye gördüm. kurban bendim. off allahım sabah olmak bilmedi. salak gibi filmin sonu gelmedi diye düşünüp rüyayı dibine kadar görmeye çalışıp uyanmadım. hayır yani rüyayı görüyorken rüya gördüğümün de bilincindeyim; bu rüyanın o filme benzediğinin de ama inatla filmin sonunu yaşamam/görmem gerek deyip uyanmayan da benim.
üniversite yıllarında çok sevdiğim ve iyi anlaştığımızı düşündüğüm bi sınıf arkadaşım da bir terazi erkeğiydi. önlem almada bu burcun erkeğinden daha başarılısını görmedim. bi gün durduk yere bana saçmasapan ana avrat küfredip, kendi kendine bana küsüp hayatımdan çıkıp gitti. ne olduğunu bi türlü anlayamamıştım. yıllar yıllar sonra bir başka arkadaşım dedi ki; sana aşık olmaya başladığını anladı; ondan sana öyle g.t gibi davranıyordu dedi. bu kızdan yol yakınken kurtulmam lazım demiş. akıllı oluyorlar vesselam, ileri görüşlülüğünü de takdir ettim.
bu aralar güzide öğrencileriyle arazi gezisinde olup dağ, tepe, bayır gez babam gez modundadır. doktor özledim seni yaa. ulus cebeci çankaya sensizken çekilmiyor angara. gel de nur cemalini görek.
seksi, yakışıklı ve yetenekli bir oyuncu olduğu kadar da muzip, şakacı bir genç. "şeytan tüyü" var bu adamda demicem. zira kendisi "şeytan tüyü"nün ta kendisi bence. muzip yönünü kanıtlayan şirin de bir videosu var efenim.
öpme kısmına eyvallah da yatakta kahvaltıya prensip olarak karşı olduğum için; kadın ya da erkek fark etmez kim yapıp getirse "saçmalama, doğru düzgün masada oturur yeriz. önce bir elimizi, yüzümü yıkayalım" derim. sabah uyandığında zaten hemen kahvaltıya dalacak bünye de bir garip, zira önce bir ayılıp kendine gelmek lazım.
"hâlâ donuşuk", "sürekli donuşuk", "donuşmuş kalmış" gibi farklı terimlerin de "permafrost" terimine karşılık olarak kullanılabileceğini düşünüyorum. olabilir bence yani...
An itibariyle bahcesinde oturdugum Ege Kayacan servisiyle tavuklu wrapimi yedigim ve de akabinde demi guzel cayimi yudumladigim tammm da bu esnada yanibasimdan genco erkal'in geciverdigi ve benim kendisine sehla sehla bakislarimi goren Oktay Bey'in "evet evet bu, o" dedigi pazar gunumu nesvelendiren guzel mekan.
radyo odtü'nün müstesna kişilikleri; modern sabahların "tatlı neşveleri" ege, fahir ve oktay üçlüsünün, 18 mayıs 2012 tarihi itibariyle "have u ever gaga" mottosuyla tunus caddesinde açmış oldukları mekanın ismi olup; efenim gidilip görülesi, oturulup "ekşili latte"si içilesi, "ımıl ımıl" bir yerdir. ankaralılara hayırlı uğurlu olsun.
dün itibariyle doktor olmuştur. kendisine sormak istediğim şeyler var; misal "doktor bu ne?". saygı duyulası yüce insan, hocaların hocası olacak. zira kendisi coğrafyanın efendisi, buzulların üvey babasıdır.
eda ufaktan ufaktan harun'a yazarken; harun'da neler neler yazdı öyle... saniyesinde hem de. larissa'yı uzaktan "sarışın akraba"sı mı yapmadı. harun sen nasıl bir tipsin yaa. öldürdün beni. ankaragücü kötü haa. gelmiş geçmiş türk dizilerindeki en şapşik karakter. hastasıyım o ayrı.
04 Şubat 2012 cumartesi günü Ankara-Kızılay'da Kurgu Kültür Merkezi'nde okurlarıyla buluşmuştur. "Başka Harflerle Türkçe Metinler" başlığıyla çok güzel bir sunum yapıp, insanları bilmedikleri tarihleriyle yüzleştirmiş; "Karamanlıca" ile buluşturmuştur. Alçakgönüllülüğü, içtenliği ve heyecanıyla kendine hayran bırakmıştır. "Zaman Yeli", "Güvercine Ağıt" ve "Kalenderiye" romanlarıyla Kapadokya'yı taçlandırmış bir yazardır. Kıymeti bilinesidir.
"beyfendiciğim" sözü de bu gruba girebilir bence. yanlış numara çevirdiğinin ayırdına varamayan ve inatla aramaya devam eden yaşlı bir amcaya, arkadaşımın şaşılası bir sabırla "beyfendiciğim, beyfendiciğim yanlış arıyorsunuz" diye seslenişiyle, gerçi nasıl bir samimiyet kurduğunu anlayamamıştık.
ktü fatih eğitim fakültesinden fazlı hocadır. tahtaya bir dünya çizer ve her seferinde "ha bu dünya var ya bu dünya işte, hah batsın bu dünya!"; ya da dağları anlatırken, çiziktirir birkaç sıradağ başlar yine "ha bu dağlar var ya bu dağlar zalımm bu dağlar!", velhasıl hocamın her coğrafi şekle, kavrama ilişkin bir seslenme biçimi olup çoğu ya bir türküden ya da bir arabesk-pop şarkısından alıntı olup; dersi evlere şenlik hale getirir. arada bir de o irice cüssesiyle pat, küt diye kürsüden hoplar, zıplar; uçan tekmeler falan atardı boşluğa. eski milli boksör mü güreşçi mi neymiş. özetle; gayet eğlenceli bol geyikli dersleri olurdu.
5-7 ekim tarihlerinde ankara üniversitesi'nce gerçekleştirilen 3. ulusal çocuk ve gençlik edebiyatı sempozymuna katılmıştır.gözlemlediğim kadarıyla,çocuklar tarafından çok sevilmekte. hatta kimi yetişkinlerce de çok sevilmekte. yaşıtlarına fark atan bir çekiciliğinin olduğu bir kez daha gözlenmiştir.
bade denen ebleğimsi burnuna estetik yaptırmış sanırsam. ama hala olmamış be güzelim. bu seferde ağız kapanmıyor. devamlılıkta son nokta yani bu da. sezon biterken kemerli, yeni sezonda patates bir burun. güzelim olmuyor. napsan zaten olmuyor da. bir de yanmışsın marsık gibi.
ayrıca kendi annen hasta, o olayda kim bilir nasıl tırsmış. sen tutmuş o yılan hamiyet'e salya sümük "anne, anneciğim" diye sarılıyorsun.ne çabuk kanın kaynadı bu kadına. pek inandırıcı değil bu haller. o üzerindeki gelinlik de evlerden ırak tövbe yarabbim. senaristleri tebrik ediyorum, son sürat uğraşsalar bu kadar itici bir karakter yaratamazlardı. yani bu iticilik, bade'yi oynayan kızdan mı, yoksa kızın oynadığı bade karakterinden mi kaynaklanıyor orasını görücez. sanırım bu badem hatun bu sezon hep buralarda olacak. neyse... havva'nın, manzarası için nevşehir'in, cevval teyzenin ve arada bir görünse de toprak'ın hatrına izlenir.