sonra nedendir bilmem bir muhabbet aldı açıldı o da konuşuyoruz ordan burdan kitapları çok seviyormuş aslnda buraya mimarlık okumaya gelmiş ama almamışlar bir daha hazırlanıyomuş falan anlattı hepsini. sonra mesai bitti iş çıkışı baktım yine aynada kendine bakıyor sessiz sedasız bulaşmadım o gün öyle bitti.
ertesi gün yine geldi bu işe kafa önde çalışıyor bende gitsem mi gitmesem mi karar veremedim hem merak ediyorum hem korkuyorum. neyse mola verdik gittim bunun yanına oturuyor kenarda kumlarla oynuyor şekiller çiziyor tuhaf tuhaf hallo ich bin Ulrich falan dedim ses seda yok. bakmıyor bile. aradan on dakika geçti mola bitti bitecek kaldırdı kafayı hallo ich bin Adolf dedi bende ilk başta anlamadım tabi 10 dakika sonra gelince cevap
bende dedim artık eve döneyim bizimkilerde merak etmiştir döndüm eve ama aklımda bu kamil var nerden gelmiş adı ne falan korkmuyorda değilim sonuçta her akşam görüyorum aynada tuhaf tuhaf hareketler.
yine yürüyor bu hızlıdan ben yine takipteyim neyse bir yıkık dökük eve girdi dedim herhalde burası evi böyle kanalizasyon borularının aktığı yere çok yakın ev.
neyse ben bundan önce çıktım çıkmasını bekliyorum dediğim gibi bu çıktı başladı yürümeye kafa önde sessiz sedasız yürüyor. 10 dk yürüdü sonra bi kitapçıya girdi bende girmedim bu tanır beni diye yine kapıyı kesiyorum ne zaman çıkacak bekliyorum. bu yarım saat sonra çıktı elinde bir ton kitap ulan haftalığıyla kitap mı aldı naptı bu beyinsiz dedim
mesai bitti ben uzaktan erketeye yattım bunun çıkmasını bekliyorum üstünü değiştirmesi bir saat sürüyor herifin aynaya bakarak saçıyla falan oynuyordu hiç konuşmadan kendini izliyodu falan hafifte tırsıyorum bundan ulan şeytan mıdır nedir.
ben çalışıyorum ama gözüm onda ne kimseyle konuşuyor ne etrafına bakıyor sadece çalışıyor yaşıda benim kadar genç duruyor. ben bunu böyle iki gün gözetledim üçüncü gün takip etmeye karar verdim.
yine bir gün okuldan çıkmışım ameleliğe gidiyorum kafamda deli sorular ulan sınavlarda yaklaşıyo nasıl ders çalışacam ben okuyup adam olmak istiyorum falan diyorum kendi kendime neyse vardık işe yeni eleman gelmiş baya sessiz sakin tuhaf tip.
e biz büyüdük iyice babada artık yorulmuş yıllardır çalışmaktan hastalandı yataklara düştü evin en büyük erkeği benim iki kardeşime bakmam lazım e ne yapalım inşaatlarda çalışalım o zamanlar şehirleşme artmış her yere bina dikiyor bizimkiler.
sonra matematik denen illete bulaştık vay efendim çok lazımmış gelişmemiz için dünya değişiyormuş falan filan hocalar lolo yapıyolar bütün gün. okulda full matematik + tarih evde kitap okuyoruz falan kültürel olarak geliştik tabii kolay olmadı.
ilkokul yıllarımda arkadaşlarla sürekli tartışıyoruz malum dilimiz sert biraz arkadaştan özür diliyorum bana niye bağırıyorsun diyo. her cümlenin sonuna ünlem koyuyoruz baya agresif büyüdük yani.
her neyse bizimkiler full-time fabrikalarda geceli gündüzlü vardiyalar 12 şer saat çalışıyorlar. Ben pederi ne görüyorum ne görmüyorum sabah gidiyor gece geliyor. fabrikalara bakarak büyüdük evin çatısı falan akıyordu ama güzel günlerdi be.
yıl 1889 sanayi devrimi patlamış gitmiş herkes kaynak peşinde bizimkiler biraz geç giriyor mevzuya tabii ama Alman disipliniyle asılıyorlar yetişiyorlar diğerlerine. O zamanların Almanya imparatorluğu Bismarck reisin yolunda devam ediyorlar ben daha çocuğum bir zikten haberim yok.
Evet beyler doğru duydunuz ben 1889 doğumlu alman subayıyım sizlere yaşadığım dönemi hatırladığım kadarıyla anlatıcam maksat millet aydınlansın. Okuyan kendini belli etsin ki dağa taşa osurmuş olmayalım.
dostum bence " -zengin insanlar tamam bukadar mal bana yeter artık çalışmıyorum demezler. işlerine aileleri kadar özen gösterir, çalışmayı bırakmazlar. " kısmı doğru ama başlık yanlış. Yani başarısızlıklara rağmen pes etmemek hangi kelime ile ifade ediliyosa onu yazman lazım fakirliğin yerine.