sabaha karşı uyku tutmayıp uyduda yüz kusur kanal gezdikten sonra bulduğum kanaldır. siyah-beyaz Türk filmi sevenler için 4:30 dan sonra türkan şoray'lı, sadri alışık'lı, fatma girik'li, öztürk serengil'li pek hoş filmler yayınlamaktadır.
tabakta kaç tane pirinç tanesi bırakırsan o kadar çocuğun olur derlerdi.hep 1 tane bırakırdım. daha beteri çocuğum engelli olmasın diye kırılmış pirinç tanelerini tabakta bırakmazdım, dakikalarca çatalın ucuyla o taneyi alıp yemek için sinir harbi yaşardım.
bırak yeni yıl temizliğini, bahar temizliğine bile üşenmesi ve sevgili yazarlarını yazarlıktan soğutacak başlık/entry sahiplerini bünyesinde bulundurması. tamam özgür platformdur hoştur güzeldir ama cinsellik&küfür dolu başlıklar görmekten midemiz bulandı. inci ile aramızda ince bir fark kaldı.
+ ben mi seni doğurdum, sen mi beni doğurdun?!
- tamam annecim anlaşamıyoruz biz seninle.sakinleşince konuşuruz.
+ şuna bak şimdi de anlayışsız oldum!
- ya tamam bak geriliyorum
+ heh! heh bi de döv beni de tam olsun!
tefal in yapışmayan tava reklamıdır mesela. hani hanım abla et pişirir ancak et tavaya yapışmıştır da eşi o eti çıkaracağım diye ablamızı sandalye tepesine çıkartır. kadın spatulanın üzerine zıplar et tavadan ayrılı cama yapışır filan.buraya kadar tamam, tamam da fizik kurallarına göre o etin sağa doğru değil sola doğru fırlaması gerekmez miydi? diye sormayız bir türlü.
'söz kampüsten içeri' programında konuk olarak gördüğümüz zat-ı muhterem henüz reklam arası verilmemişken 'of ben sıkıldım bahçeye çıkıyorum' deyip salondan çıkıp yayının içine sıçmış, erkek öğrencilerin sorularını yanıtlarken gayet alaycı kadınlarınkini ise ağzı açık dinlemiş, 1001 türlü kapris ve gereksiz tavırlarla yayın ekibine, sunucuya ve hatta öğrencilere öyle bir nefret ve gerilim yüklemiştir ki program sonunda istisnasız herkes sülalesine dokundurmalarda bulunmuştur. kafalardaki tüm o karizma ve insancıl izlenimleri yerle bir etmiştir.
arabada arkadaşınla kahkahalar atarken, ışıklarda duran yandaki arabanın arka koltuğunda, başını sola çevirmiş sessizce ağlayan bir çocukla göz göze gelmek. tabi ne tat kaldı ne tuz...
sezen aksu' nun Adı bende saklı albümü yeni çıkmış büyük bir heyecan hevesle albüm dinlenir. derken kuzen gelir;
+ hayrola ne dinliyorsun?
- sezen aksu' nu yeni albümü, dinleyecek misin? (walkman uzatılır)
+ hımmm güzelmiş, adı ne albümün?
- adı bende saklı abi.
+ ayıp ediyosun ama, akraba değil miyiz kızım biz? neden saklıyorsun albüm ismini?
- ?????????
markette kasa sırası beklerken, roman 2 teyzemiz 'öyle bir geçer zaman ki' dizisinden bahsederler. belli ki sinirler gergin...
+izledin mi dün cemileyi, ali sattı gacının yüzüğünü, gitti metresine yidirdi?
-izlemem mi be izledim tabi.
-ah caroliiiinn! tez günde geberesin, canın çıksın carolin! bayramı göremeyesin! kurbana çıkamayasın inşallahh!
-- system error ---
sanat önce sanatçının kendisi içindir. sanatçı zanaati konusunda kendini tatmin etmeden toplum veya sanata etki edemez. daha açıklayıcı olmak için ihtiyaçlar hiyerarşisinden yola çıkarsak en üst kademede kişinin kendini aşma (kendini gerçekleştirme) ihtiyacını görüyoruz. bu gereksinimini karşılamadan bahsi geçen topluma veya sanata katkıda bulunması beklenemez.