sevgiliye satranç oynamayı öğretirken, onun çaylaklığını fırsat bilerek,
" vay be daha 3. hamlede şah mat yaptım. ben bu oyunun kralıyım. heheheheh... "
diyerek, kendini göklere çıkarma eylemidir.
tamamen dijital olarak çekilen, filmin amerikan yapımı olmasından dolayı çokça amerikan esprisi barındıran, bazı sahneleriyle yüzüklerin efendisi ni çağırıştıran, bazı sahneleriyle ise iranlılar a fazlaca yüklenen, insanı gaza getiren, spartalılar ın savaş tekniklerine hayran bırakan, bir çizgi roman uyarlamasına göre tarih hakkında çaktırmadan bilgi veren, savaş filmlerinden hoşlananların kesinlikle izlemesi gereken film.
sanırım bu baloya katılmak için vücuda oturan bir (bkz: allianoi) maketi yaptırmam gerekecek. ufak bir ayrıntı daha var. sürekli üzerimden buharların çıkmasını sağlayacak bir mekanizmaya ihtiyacım olacak. *
türkiye de 16 mart ta gösterime giren holywood yapımı film, iran ın büyük tepkisini çekti. gerekçe ise filmde iranlıların vahşi, cahil ve medeniyetten uzak, yunanlıların ise cesur ve asil gösterilmesiydi. iranlılar, abd ni tarihi saptırmakla suçladı.
klasikleşmiş geyiklerden biri olan, "oğlum 100 ytl versem şu boklu dereye atlar mısın?" ın çok çok daha gelişmiş versiyonu olan yarışmadır. insanların 50.000 ytl için ne pislikleri göze alabileceklerini kanıtlar.
hırsın insana neler yaptırabileceğini tüm çarpıcılığıyla gözler önüne seren film. içerdiği mesajlarla bir kez daha düşünmenize sebep oluyor. son yıllarda çekilen en iyi ve en kafa karıştırıcı filmlerden.
hain bir saldırı sonucu öldürülmesiyle akıllarda,
"demokrasiyle yönetilen bir devlet olan türkiye de daha kaç kişi düşüncelerinden dolayı tehditlere maruz kalacak, birilerinin! canı yanmasın diye daha kaç kişi susturulacak, serseri mayın gibi ortada dolaşan kaç gencin daha beyni yıkanacak ve birer ölüm makinası haline getirilecek?"
sorularının yeniden hatırlanmasını, acı bir şekilde sağlayan ermeni asıllı türk yazar.
ruhun gemisi yle uludağ üniversitesi şenliği vasıtasıyla tanıştım ve çok sevdim. hele hele şarkılarını çok beğendim. dolayısıyla da tadından yenmeyecek zirvedir. sonunda ben de bir zirveye katılacağım. *
sırrı süreyya önder'in senaryosunu yazdığı, yönettiği ve oynadığı film. fragmanı izleyenler ya da izleyecekler için; kahtalı mıçı'nın rol aldığı sahnede özgü namal'a,
-verem mi oldun talihsiz kızım?
diyen kişi sırrı süreyya önder'dir. ayrıca senaryoyu yazan önder, 80'leri bizzat yaşamış, o dönemlerde 12 yıl hapis yatmıştır.
insan vücudundaki her iz bir anıyı hatılatır. saymaya başlarsak hele:
- şu sol dizimdeki yarık, ilkokulda yakalamaç oynarken düştüğümde olmuştu.
- sağ dizimdeki ise bisiklete binerken kumda kayıp düştüğümde oldu.
- kaşımdaki iz, 5 yaşındayken düşüp şekerliği kırdığımda oldu.
diye uzar gider. *
yaşlandığı için sirkten bir hayvanat bahçesine verilen bu aslanın, "allah" demeye mecali bile yoktur. hayvancağız yaşlılıktan kesik kesik kükreyebilmekte, aklı selim vatandaşlar da bunu saptırmaktadır. olay bundan ibarettir.
yazlık bir yörede, akşam saati içki krizi tutan bir arkadaş grubu kredi kartı geçen bir bakkal aramaktadır. girdikleri bakkala pos makinası var mı diye sorarlar. * bakkal amca önce anlamsız bir şekilde bakar ve
- abla valla son bir tane kalmıştı demin sattım.
içilen şey içkiyse, hele hele biraysa şişeden içmenin tadı bir başka olur. şişeden içilen sıvı eğer rakıysa, bu fiili gerçekleştiren kişi alnından öpülmelidir. *
saati sol kola takmak demek, saatin kayışını sağ elle bağlamak demektir. solak insanların sağ ellerini iyi kullanma yetenekleri olmadığından dolayı saatlerini sağ kollarına takarlar. şaşılacak bir durum değildir. normaldir.