Son girilen entryden neredeyse 1 sene sonra tekrar sozluge girip entry girince istemsizce agizdan cikan hayiflanma. Ulan en son 21 Nisan 2017 de girmişim. Sigara gibisin sözlük. Son sigaramsın bla bla bla... neyse sözlük tekrar merhaba!
Her başlıkta entrysi olsun diye dikkat çekmek için saçma salak her şeyi yazan birkaç donuzluk yazarın yaptığı hede hüde. Nasıl geri kafalı insanlar var ya...
yeter yahu dedirten hede. bir jenerasyonun tüm kızlarının ismi defne mi olur tamam kiralık aşk zımbırtısını izliyorsunuz anladık da o isimi koyunca çocuğa o kadına dönüşmüyor bilin istedim.
pazar günü dışındaki günlerde pazarın olması kadar saçma bir şey yok. pazarlar pazar günü kurulmalıdır. zaten pazar günü pazarlar kurulduğu için bu ismi almıştır. ve evet bunu tek başıma düşündüm.sjsjs
oturduğu yerden devleti eleştirmek, yasalara b*k atmak kolay tabi. ben de savunmuyorum ama arkadaşım sen düzeni değiştirmek için bir şey yaptın mı? en azından kendinden başla bir şeyler yapabilmek için. ama varsa yoksa üç kağıtçılık, fitne, fesata çalışırsan bir b*ka yaramaz düşüncelerin.
şarkı söyleyemezsem derdimi anlatamam, acımı dindiremem, mutluluğumu zirveye taşıyamam içimdeki acıyla kalakalırım. ne soğuk duvarlar gökkuşağına boyanır ne de serçelerin ilk sabah ötüşleri ruhumu dinlendirir. sesimi kaybedersem duvarları buzdan yaparım, serçelerin yuvalarını bozarım. yine de içimdeki acıyı atamam. bu da sonum demektir.
sesimi kaybettiğim vakit tamamen susmam gereken vakittir.
belki umurunuzda değil bu entry ama ben kendimi borçlu hissediyorum. ayrıca bir yerlere yazı yazıp içimi dökmek istiyordum. bir nebze rahatlamak için. dedem 4 gün önce vefat etti. bundan 3 hafta önce kadar bir sabah kalkıp 'beni bir yıkayın' dedi. babam evde olmadığı için sonra yıkanacağını söyledim. o da 'bugün ölücem ben, beni yıkayın' dedi. Alzheimer olduğu için konuşurken düşündüğünü sanmıyordum. 4 gün boyunca yemeden içmeden kesildi. annemin zoruyla bir lokma ya yiyordu ya yemiyordu. o gün yanında olmamı istedi. ben de taş kalpli bir insan olmak için çok uğraşmıştım bir dönem. ağlamamak için yatağımın kenarını yumruklardım ellerimi kanatana kadar yada ellerimi sıkardım tırnaklarım avuç içindeki etleri delene kadar. fakat o böyle bir istekte bulununca dayanamadım ona belli etmeden ağladım baş ucunda. bu böyle 1 hafta kadar devam etti. artık açlıktan ve yorgunluktan bitap düşünce babam ambulansı aramak zorunda kaldı. o zamana kadar gittiğimiz hastaneler hep geri göndermişti fakat bu sefer kalbinde bir kan pıhtısının olduğu ve kopması durumunda beyine giderse felç - o sırada pek de bir farkı yoktu ya felçten- akciğere giderse kurtulamayacağı söylendi. sağlıklı görmek isteyen akrabalarına bir an önce haber verilmemiz istendi. biz de öyle yaptık. 1 hafta boyunca hastanede kaldı. bu süre zarfında akrabalarımız gidip geldi. dedem benim dışımda kimseyi tanımıyordu öz çocuklarını bile. bu beni daha çok üzüyordu çünkü elimden gelse zamanında bir kaşık suda boğardım onu. ne zaman gelse evimizde huzursuzluk çıkardı. ortalığı karıştırıdı. babamın türlü davranışlarına katlanmak zorunda kalırdım, kalırdık. ama o anda hepsini unutup sırf ölmesin diye tanrıya yalvarıyordum. dedem hastaneden çıkmıştı. iyileştiğinden vs. değil son zamanlarını hastanede geçirmemesi için. 1 hafta sonra yani bundan 5 gün önce felan okuldan eve döndüğümde annem dedemi yıkamış odasını tertemiz yapmıştı 15-20 dk sonra dedemin nefessiz kaldığını yüzünün aldığı o korkunç ifadeyi beynime kazıyarak anneme ambulansı araması gerektiğini bağıra çağıra söyleme çalıştım. kendimden geçmiştim. ne yapmam gerektiğini ve ne söylediğimi bilmiyordum. ambulans geldi ve tuhaf sesli aletlerle dedemi alıp götürdüler. babam işteydi alelacele işte çıkıp hastaneye gitmiş. 1 saat sonra annem ve babam birlikte eve geldiler. 'ne oldu yalnız mı bıraktınız dedemi orada' dedim. 'yoğun bakımda, yapacak bir şey yok' dediler. fakat ardı arkası kesilmeyen telefonlar ve sürekli odama gönderilmem bilmek istemediğim gerçeği balyozla kafama kafama sokmuştu. dedem ölmüştü. o nefret ettiğim insan beni ağlata ağlata gitmişti. ilk defa birinin gidişini görmüştüm. bencil düşüncelerimin ve saçma davranışlarımın soğukluğunda kalakalmıştım. 4 gün oldu öleli ve şimdi herkes normal yaşamına devam ederken ki 4 gün değil cenaze kaldırıldıktan 2 saat sonra amerikadaki oğullarından yeni doğan torunlarından bahsetmeye başlamıştı insanlar ben yapamıyorum bunu. özür dilerim.
sevgilisi olmamasına rağmen halasından parfüm, annesinden çanta, kankasından camel sigara hediyesi alan yazar beyanıdır. tuhaftır, günü güzel geçirtir. ama bir yandan da yalnızlığa tüy dikmiştir.
sabah, bugünün sevgililer gününden 1 önceki lanet cumartesi olduğunu unutup dışarı çıktım. gezerken balonlar, kalabalık ve %85 yiyişen kitle sayesinde dank etti. sonra bir mağazaya girdim ve millet sevgili tshirtüdür efendime söyleyeyim fantezik boxerdır vs alırlarken ben halama hediye kendime de regl donu aldıp eve döndüm. işte bu yüzden romantizmam azdı.
transeksüel bireylerin gerek insanların iş vermemelerinden gerek ailelerinin onlara sırt çevirmelerinden bunun yanında gündüz saatlerinde her insan gibi dışarı çıktıklarında polisler tarafından zorbalığa uğradıkları ve para cezasına mağruz kaldıkları için yapmak zorunda bırakıldıkları durumdur.
her başlıkta aç olduklarını ve yemek yediklerini yazan yazarlardan sonra açmaya karar verdiğim başlıktır. ben de ekmek arası bir şeyler hazırlayıp yemeye karar verdim.