nihao'dan öteye gitmek istediğim dildir. istanbul üniversitesi'nde ek ders olarak öğrencilere sunulandır, sunulmasa da olurdu denilendir. öğretmeyi bilen biri olduğu sürece sanırım daha kolay olur bu dil lâkin sistemsiz bir şekilde başlanırsa dile, zaten harf neyin içermeyen resim çizer gibi sesleri yazdığınız şekiller, semboller daha da karmaşıklaşır. sınavını düşünmek istemediğimdir.
This is more than I wanted
Take me out of the dark, I roam there
Cold and black, you are out of touch, yeah
Lightly falling through a whisper, you're scared
It's the weight of the world, I know
As I'm struggling to be, oh
It's the weight of the world, I know
As you were mine
And we will find
This is stranger than love for us
Turning backwards to face the dawning
No excuse for a wasted life
Lightly falling through a whisper of sky
It's the weight of the world, I know
As I'm struggling to be, oh
It's the weight of the world, I know
As you were mine
And we will find
Time will change
Still the world remains the same
Time will change
Still the world remains the same
It's the weight of the world, I know
As I'm struggling to be, oh
It's the weight of the world, I know
As you were mine
And we will find
kimsede usturuplu bir zaman belleyip çıkmayı beceremeyen diştir kendisi. yanlış zaman yolcusudur adeta. bir kişide adam akıllı bi zaman diliminde çık a dişcağız. ağrısından durulmayandır. lanet edilendir ve nicesi... sınav dönemini mi bekledin?? sorusunu sorarım kendisine burdan.
çıkışının üstünden çokça zaman geçmiş olsa da*... god is an astronaut'un yeni albüm habercisidir kendisi. güzel parçadır. 2010'un sonları gibi-imiş albüm. beklemedeyiz artık.
geç olacak yarın. yarın geç olacak. geç ola-
cak yarın. yarın geç olacak. geç olacak yarın. yarın geç olacak'
yüreğimde yanardağ kabloları ve ekşi karton dudak
garibaldi bir nehir akıyor öte kulemin yanından
yıkanıyor yeni küçük haz, elinde oyuncak sonbahar
bir lise var paramparça yüzümde
bütün öğrencileri tarihten ikmale kalmış
gidiyorum ben
bugüne kadar yaşanılanlardan ne artmışsa
alarak sessizce içime
aramayın, ve istemeyin beni
hiç öpmeyin artık ışığa pusu kurmuş alnımdan
bir kadın okşuyor saçlarımı tertemiz
terli kaşlarımda dolaştırıyor uzun parmaklarını
bir adam öksürüyor arkaodamda
bir karanlık bir başka karanlığa hırlıyor
radyoda dinleyici istekleri'nde biliyorum,
sevmediğim şarkılar çalacaklar
ve ben şehir dışında bir deniz kenarında yürüyor
olacağım
çocukluğumun her aşamasıyla karşılaşacağım orada
'kocaman olmuşsunuz'
hepsine sarılacağım teker teker
'bıyıkların çıkıyor'
ve ben şehir dışında bir deniz kenarında yürüyor
olacağım
bir kulis değildi benim yüreğim
her gece ayrı bir oyun için makyaj yapılan
kostüm değiştirilen, aynalar, aynalar ve sahne!
tiradın en etkileyici anında elektrikler mi kesilir
tek bir seyirci alkışlar ya kimi
en kuvvetli, en hüzünlü, en ürkütücü
olan o şak şak! göremeyeceğiniz bir köşede açan
sahte çiçek! saçlarım bir daha asla okşanmayacak!
ve yarın kentin yerinde senin yellerin esecek
yelelerine tutunacağım
dörtnala geçeceğiz mazgal bulvarlardan
kırmızı gözlü çocuklar
sevinçle ıslıklayacaklar, yaşlanacak yağmur usul usul,
eski bir dostu yolda görerek dokunmaktır ona
sürekli bir taraflarınızdan çıkartılan kömür,
ve yarın kentin yerinde senin yellerin esecek
bir başka replikle sona erer aşkın mum dolapları
çekmeceler meleği'ne danıştığınız isim
karmakarışık bir bilmecenin en keskin yanıtısın sen
bir şaire edilebilecek en çarpıcı hakarettir sesin
huyunda bir tür veda bukleleri
aralık ayında caz, adamı kanser eder
nesnenin taklidisin sen: ölçülü, soylu ve gizemli
hırçın sedef kenar süsleri var
suna ağzının karalamasında
bir ceylan düşer oraya
dönüşüp bir papağana süzülür sonra
bir gölgeyle sevişen puhunun pasparlak tüyleri
salınır yanaklarının serin ergenliğinde, kimsenin
bilemediği bir ağıt gibisin, kâğıt gibisin incecik
üstüne en güzel aşk şiirlerinin yazılacağı
yazılacağı yerde söylenen bir sırsın sen
asırlardan bana, benden sınırsızlığa,
biz seninle ağaçlara salıncak kurmak için yaratıldık
biz seninle acıdan elektroliz edilmiş iki saf elementiz
piyano başında geçerek kendilerinden atışması gibi
iki kör piyanistin, rutin ve titiz,
deniz feneri'nde oturup barfly'ı konuşmuştuk
birdy'yi hatırlıyor musun, ya da angel heart'ı
la luna'dan sözederken burnun kanamıştı senin
burnundan akan kan kardelen kokuyordu
burnundan akan kan kardelen kokuyordu
- sokak kedileri çiftliği kurmalıyız biz seninle
- birlikte gerilim romanları planlamalıyız
- cinayet taslakları (ama çizerek ama susarak)
- özgün törenlerle anmalıyız darağaçlarında
kuruyanları, sokaklarda vurulanları ve dağlarda
kahpece avlanılanları
çok uzak artık
çok uzak
çok uzak artık
çok uzak
- seninle beraber kurtaracağız rapunzel'i
- ilk kez uyandıracağız uyuyan güzel'i ilk biz
- kırmızı başlıklı kız için o kurtla dövüşeceğiz
- pamuk prenses'in cam tabutu başında en çok ağlayan
(bugün ağlama!)
iki cüceden biri sensin biri ben
- sabahlara kadar kızma birader de oynayacağız
- sen gitar çalacaksın ben söyleyeceğim sen çalacaksın
farklı bir düello bu
birbirinde birbirinde yaşatmak üzerine kurulu
farklı bir düello bu
birbirini birbirinde öldürmek kadar ulu
- çekmece meleği adımı yalan der
- çekmece meleği adımı yalan der
burnundan akan kan kardelen biçiminde kurumuştu
- çekmece meleği adımı yalan der
- çekmece meleği adımı yalan der
- izin verme o kırkıncı kapıyı açmalarına (kim)
buraya gelmelerine, bizi seyretmelerine (getto)
bu bir oyun değil, bu bir oyun değil
seyirci istemiyoruz
ziyaretçi kabul edilmez (tüy tutku)
ziyaretçi kabul edilmez (tığ tutku)
- çekmece meleği adımı yalan der (his akrebi)
ve ben şehir dışında deniz kenarında yürüyor
olacağım
esir kampında 2. dünya savaşı'nda yakılan (pembe üçgen)
eşcinsel yeğenimi düşüneceğim uzun uzun (tül)
git ve sonsuz ilenmelere örtül ey erkek ömrüm
bir kalıtım kırlangıcı uçuyor teneke göğümde
koyduğum yerde bulamıyorum elimi
gözlerimden biri sırtıma geçmiş öteki, kabamda
köprücük kemiğimden fırlıyor bacaklarımdan biri
şekil değiştirerek uyum sağlayabiliyorum sana ve
senin korkunç hızına ancak
tek bir seyirci alkışlar ya kimi
en kuvvetli, en hüzünlü, en ürkütücü
olan o şak şak!
- çekmece meleği! çekmece meleği! neredesin?
utanç içinde gizlendiğim evde bir başıma öleceğim
açık kalmış çıplak ampul aydınlatmayacak ölümümü
polis örterken gözkapaklarımı (tül)
- annesine haber vermeyin, diyecek nedensiz
neden siz
üç beş görevli gizlice gömecek beni gece yarısı
çeyrek güzyıllık bir rum mezarlığına
etimi kemirmeye başlayan böcekler
senin o hakaretli sesinle konuşup gülüşecekler
beni aralarında
beni aralarında bir ekmek gibi bölüşecekler
topraktan çıkmak, çıkmak, çıkmak.. mümkün olmayacak
en kuvvetli, en hüzünlü, en ürkütücü
olan o şak şak!
yüreğimdeki şeytan tırnağını kopartan bir
trajedi bu!
ayrılırken, biliyorum, kan içinde kalacağız
her yanımız kesik kesik kesik ve parçalanmış
ve bir lise, yüzümde,
bütün öğrencileri tarihten ikmal sınavında
sorgusuz sualsiz senin tarafından tutuklanmış..çok geç
olacak yarın.yarın çok geç olacak. çok geç olacak yarın
tatil kelimesine kanalize olan bünyemin bir an için " anaski istanbul'da da tatil olsun nolurdu!" dediğim, ardından " ne diyorsun gerzekalı mısın salgından kapatılıyor okul yat kalk okulunu öp kokla da istanbulda iyi ki okul tatil olmuyor de " diye kendime kızdığım, duygu karmaşasından duygu karmaşasına koştuğum durumdur. hem üniversiteleri etkilememiş bu tatil. tamam kıskanmadım seni ankara o vakit.
edit:imlâ vs.
loopa alınıp bir daha ordan çıkartılmayacak olandır. anakin ve padme aşkıdır. boyun bükük gözler dolu dolu dinlenendir. john williams'ın önünde saygıyla eğilten eserlerden sadece biri ve kalplerin en karizmatik köşesinde olandır. star wars sevmeyenlere " hele bir gel dinle şu şarkıyı " denilmesi gerekendir. önce müziklerden girmek gerekirse star wars'a the imperial march'dan sonra dinletilmesi gerekendir, kanaatimce.
kalabalık ve bağlı ailesi olan kızdır. bitmek bilmez tükenmek bilmez kuzen güruhuna sahiptir. yaşanmışlık vardır. nasıl bitsindir onca yaşanmışlığı olan kuzen.
sonunda ne mırıldandığını anlayamadığım dredg şarkısıdır. tadından yenmeyen cinsten.
edit: "tadından yenmeyen" i kötü sanan zihniyete de selam ederim.* birşeyi sevmemek anlamına gelmez o hani belirteyim de içimde yer etmesin.
endless ailesinin güzide üyesi, despair'in ikizidir. dev bir heykelin göğüs kafesinde olan sarayında yaşamaktadır. çift gölgesi vardır. çift cinsiyetlidir, kadınsı bir görünüme sahiptir. karakteristik objesi kalptir.
hem umutlanır insan bu şarkıyla, güneş doğmasa? diye düşünüp imkansızı ister ikarus için, hem de hüzünlenir ikarus için. emptanin ağırlıyla yükselir ikarusla birlikte gökyüzüne. bir fena oluyorum sözlükçüm. sakin'in güzellemelerinin güzeli.
you don't know how you're coming across
you don't know what you're coming across
you don't know who you're coming across
you don't know how you're coming across
so you come undone
you don't know how you're coming across
acting like you don't give a toss
waking around like you're on some kind of cross
and its a shame on you the irony's lost
when you come undone
you come undone
you know, you come undone
you know, you know, you know
you don't know how you're coming across
you don't know how you're coming across
and i don't think that you're aware of the cost
so you come undone
you come
you come undone
you know, you know, you know
yazı bile gözünüz görmez elliott smith dinlerken, yazın verdiği enerji geçmez vücudunuza, sadece kafanız önde elliott smith dinlersiniz. the white lady loves you more diyip buruk bi tebessüm yollarsınız elliott smith'e,beetween the bars dinleyip koşmak istersiniz sevdiceğin yanına, bütün karmaşaları gidermek istersiniz, keşke hayattayken dinlemiş olsaydım, keşke canlı canlı dinleyebilseydim, o bir yerlerde onu sevenleri duyup mutlu olsa keşke dersiniz. ve bir çok şey diyerek, düşünerek elliott smith'i odanızın bir köşesine kurdurtursunuz, ve elliott smith o naifliğiyle kurulduğu; masa ışıklı, mumlu, loş odadan hiçbir zaman kalkmaz. şarkılar döner, zaman geçer ama elliott smith'in şarkılarına olan aşk geçmez. sözlüklere,forumlara, bloglara bakarsınız hiçbir yerde mi kötü bişi yazılmaz bir adam hakkında? gittikten sonra mutlu edebilcek bişidir belkide bu eğer devam eden bişiler varsa ilerde. mutlu uyusun, en azından gittikten sonra mutlu olsun denilebilcek insandır. özlenendir evet...
" evlenmeden olmaz hamdi " diyip bakire takılan ama kutsal bekaretine zeval gelmeden her naneyi yiyen kızdan daha " ahlak " lıdır kanımca. ahlak nedir ki azizim? kime göre ahlaksız hı??
bebeykene erkek kardeşlere " üşümesin bebişimiz " diye giydirilen taytları hatırlatmıştır bu tayt. he bir de paçaları kıvrılmış pontul ise daha da rezil durumdur. vah behlül bu hallara düşecek adam mıydın be yiğido ?
layne staleysiz yeni albümünü dinlemeye elimin varmadığı gruptur. bir şarkı dinledim. kötü mü? hayır elbette değil ama, layne staley olmadan olmuyor işte canlar.
insani boyutlardan zerre kıvamına gelen kızdır. bu ne özgüvensizliktir, bu ne manyakça bağlılıktır ?! kezban mısın balım?? karşısındaki adama " bak havaya ego uçuyor " dedirtir.