tatlı çocuk seni.
zeki çocuk.
küçükkende annenin sakladığı çikolataları araklar mıydın acaba?
yazarlık hayatın daha yeniymiş az önce onu öğrendim. henüz 2009 model. bu taptazecik ve dimağın elbette aklına 40 tilki gelecek. elbette "araklamacı gazetecilik" yapacak. neticede ülkemizde basının da ne durumda olduğu ortada. insan ne gördüyse onu.. değil mi?
sevgili esuma.
bu entry'yi yazmak için "uludağ'da hesabı olan bir arkadaş" bulmanın ne denli zor olduğunu belirtmek isterim. burada yazar olmak öyle kolay olmamalı. copy-paste 'lerin arkasına sığınarak yazarlık yapılabiliyorsa internette bununla ilgili çok güzel botlar var. bot derken ugg olanlardan bahsetmiyorum. sakın yanlış anlama beni. bir çırpıda bütün bir siteyi kopyalayabilen otomatik botlardan söz ediyorum.
cicişim esuma.
seni henüz kız mısın, erkek misin, genç misin, yaşlı mısın, siyah mısın, beyaz mısın.. tam olarak dahi tanımadığım halde seninle ilgili öğrendiğim ilk ve en kalıcı şey "başka bir sitede gördüğü ve kaynağından çok emin olmadığı bir şeyi orijinalmiş gibi sözlüğe aktaran biri" gerçeğidir. zaten nick altında da görüyorum ki bu ilk vukuatın değilmiş. sözlük içinden herkes konuşmuş da bir düzelme olmamış. belki sözlük dışından pokelersem bir işe yarar düşüncesindeyim. saygıdeğer uludağ sözlük yönetiminden de bu bağlamda özür dilerim.
google amca çoğu kez saklanan gerçekleri gözler önüne serer. serdi de. sağolsun lafmacun.org 'daki bir kaç arkadaşım uyardı. ben de gözlerimle gördüm. benim bir yanlış anlaşılma olmasın diye, kopyacılık sayılmasın diye ek$i'ye bile yazmadığım evrim geçiren canlıların diyaloglari adlı başlığı sen tanımıyla birlikte (hobaa !?!) alıp buraya yapıştırmayı uygun görmüşsün. beyim sen uygun gördüysen biz kullarına laf söylemek düşmez tabi. ama lütfen böyle şeylerden şiddetle kaçın. türkçe çok garip bir dil. lütfen ile başlayan emir cümleleri yazabiliyorsun.
sana tavsiye edebileceğim çok güzel forumlar var. "bir üsttekinin nickinin ilk harfiyle başlayan şehir isimleri yazmaca" falan oynarsınız. yılbaşı da yaklaşıyor, aman da aman.. hadi bakalım.
desmond brother ile geçmişe döndüğümüz zamanlarda görmüşüzdür o fotoğrafın nasıl çekildiğini, yıllar sonra des hep ona bakar ve özler. sanırım olayın en net tanımı budur. tabi izleyenler için sadece.*
tur konusunda kesin bir şey söyleyip götüme girmesini istemediğim için daha geleceğe yönelik bir tahminde bulunayım. fenerbahçe olur da turu geçerse muhtemelen porto-schalke maçının galibiyle karşılaşacaktır.
yau gerçi aynı dertten muzdarib olanlar az değil sanırım ama benim de söyleyeceklerim var. ne sikime yarıyor bu şey bilmiyorum ama elbet bir mantığı vardır. şimdi bir gece vakti 43 falandı bu arkadaş, gayet kendi halinde. ertesi sabah bir girdim -1 olmuş. sonra gece oldu, bu sefer 44 oldu. ertesi sabah yine -1'dir. bir sonraki gün hırs yaptım, nedir bu diyerekten. çıkmadan önce 43tü ve son aldığım oylara dikkatlice baktım, ertesi sabah girdim ve -1'di yine ve son aldığım oylar aynı şekildeydi. ya peşimde 3-5 tane manyak var, çok düzenli eksiliyorlar ya da bu sistem kafayı yemiş.
sanırım şöyle ortaya çıktı bu olay, maçtan sonra edu geldi volkan'a "çıkışta sıkıştıralım" dedi. ardından kezman "sen dalarsan, ben de dalarım" dedi. yoksa neye destek oluyorsunuz amk ya, kırmızı kart gördü, oynamayacak işte, bu kadar basit.
uyandığımda içimde bir sıkıntı vardı, her tarafı sarmış olan. yorgana pek aşina değildim, zaten uyandığım yer salondu, evde pek yatmayı tercih etmediğim bir yer. elimi yataktan aşağı atarak kumandayı aradım. hep buraya koyardım onu ama yoktu. kafamı kaldırdım, televizyonun üzerindeydi, kalktım aldım. yatağa döndüğümde soğumuştu. açtım televizyonu, bire bastım, show tv çıktı. nasıl yani, trt olmalıydı burada, hem de trt 1. ilerledim iki de atv'ye rastladım, tanrım olamazdı böyle bir şey. hemen yediye bastım ve kanal 1 çıktı karşıma. bu insanlar ne yapmaya çalışıyordu. burası kanal 7'nin yeriydi, nasıl olur da törelere karşı çıkarlardı. kalktım çaresiz, masaya yöneldim. patates kızartması vardı ama hiç patates kızartması gibi değildi, açtım, yedim. o an anladım ki insan yengenin evinde kendi evindeymiş gibi hissedemiyordu. giyinip hemen kaçtım.
yau bu kadar mı gereksiz bir eylem olur.* beraber zaman geçiriyorsun, gülüp, eğleniyorsun, sürekli aklında ama yetmiyor illa gidip teklif edeceksin. artık nasıl bir eylemse bu, oluşumu konusunda bilgi verilmez pek, sadece olay sonrası hatun kişi yolda görülünce, arkadaş omuzla dürtülür ve "şu kıza teklif etmiştim, kabul etmedi orospu" diyerek dile getirilir. e zaten böyle bir yapıya sahipse arkadaş, Allah'tan da kabul etmemiştir o teklif ettiği şey her neyse. diğer yandan arkadaşları da daha dikkatli seçmek lazım tabi, şimdi örnek verdiğim için sanki arkadaşım varmış gibi böyle göründü. var ama söylemem.
neyi, niye, nasıl tartıştığı belli olmayan bir program. hemen izlemeye maruz kaldığım 27 şubat 2008 bölümünü irdeleyelim.
ortada bir anne var, evet halkı en hassas yerinden yakalıyoruz. oğlu var, tamam hangimizin yok ki. oğlanın bir de nişanlısı varmış, sonra bir rus için ayrılmış bundan, oğlan şimdi de rus ile nişanlıymış. olayımız gayet basit, ayrılmışlar, elemam rusu kapmış, anne de kabul etmiyor. oğlan en son "çok da sikimde" tavrıyla bir sürü açıklama yapıyor. olaya eski nişanlı damlıyor. bir jüri üyesinin sorusuna "dönerse, kabul ederim" diye yanıt veriyor. sonra asuman hanım "ya onların hayatı, kızım sen de uğraşma falan filan" diye nasihat veriyor.
senaryo olarak tam türk ailesini vuracak bir yapı gerçekten, öncelikle yapımcıları kutlamak istiyorum. jürinin ve telefonla katılanların canhıraş söylemlerini duyunca ise bir an inanasım bile geliyor hani. ama sonra düşünüyorum da bu adam kim, banane kimi tokmakladığından, dert mi bana anasının kabul etmemesi, yoksa asıl olay bu da biz mi başka şeylerle ilgileniyoruz. oyunculukların çok düşük olduğunu da söylemem gerekiyor kesinlikle. jüri dışında herkes rol yaptığı çok belli ediyor. bir de rus diye çıkarttıkları hatun düpedüz türk be kardeşim, göz var, nizam var. bari laleli'den çevirseydiniz bir hatun da, benzeseydi biraz rus'a. daha da düşününce niye izliyorum lan ben bunu düşüncesi sarıyor dört bir yanımı. "e çok eğlenceli". hakikaten de öyle. vazgeçtim ya, çok merak ettim hakkaten kimi tokmakladığını, yarın da izleyeyim bari.
itirazim var adlı şeyde yaran, yardıran isim. jüri adıyla koymuşlar, hakikaten görevini iyi yapıyor.
- şimdi efendim, türk erkeklere rusları seçiyor...
+ niye seçiyorlar peki?
- durun açıklayayım. rus kadınları yatakta eüeüee yatak oyunlarında binbir türlü çılgınlıklar yaptıkları içindir ki türk kadınları örflerimize uymadığı için yapmaz ama onlar yapınca tercih ediliyorlar tabi.*
paralı yayın yapılan zamanlarda isteksizce de olsa yapılan eylem. misal lig maçı oynanıyor, e her ailenin durumu müsait değil lig tv almaya, aile kendi halinde dizi izliyor. bir anda 1-0 sonucu geçiyor aşağıdan. anam, gol. dizi devam ediyor tabi her şeyden habersiz. tak 1-1. acaba nasıl attı, kesin hakem hatasıdır ya. arada saate bakarak, dakika anlaşılmaya çalışılınır. akabinde gelen 1-2 (gol hede, dakika 88 penaltı) ibaresi hemen kafaları kurcalar. "ulan yoksa haksız penaltı mıydı? ya zaten hakemler hep böyle". maç sonucu gelince görülür ki ne diziden bir bok anlaşılmıştır, ne de maçtan.
edit: dayanamadım yazıcam, yavrum fener 8 kişi bile mücadele, gelsinler alınlarından öpücem. nolucak canım türkiye kupası'nı da alamasınlar, ah pompişlerim benim. her mağlup olunan maçtan sonra skordan çok diğer olaylara dikkat çekme çabası nedir böyle. aslında daha güzel unutturma yöntemlerimiz var, 100 kişiye sorduk ve şu cevapları aldık;
- hakem yaktı bizi *
- volkan gitsin
- federasyon istifa
- kupaya paf takımla çıkalım
- aziz yıldırım istifa etsin *
rahatlıkla söyleyebilirim ki kullanılması gerekli olan butondur, sanırım çoğu insan da bunu söyler. ancak insanımız sağolsun bir şeyi nasıl bok edeceğini iyi bilir, hemen saldırır yazara. "vay faşist, vay komünist, vay amuğa godumun" en bilinen saldırı nidalarındandır.
şimdi efenim bu botonu kullanmazsanız, potansiyel seovi olursunuz, kullanırsanız aktif. o açıdan kullanın. önemli taraftan bakarsak da yazar kişi hata yapar, bu işin doğasında vardır ve bunu asla kabul etmez, bu da onun doğasındadır. hata olduğunu göstermek için bu buton kullanılmalıdır.* çünkü bunun dışı durumlarda, diyelim arkadaş bir partiyi destekliyor, eksi oy vererek neyi kurtarıyorsun, neyi kanıtlıyorsun? böyle durumlarda insan gibi entry girilerek olay açıklanabilir ancak hata durumlarda oy kullanılmalıdır.
bir de çok basit ve basit olduğu oranda karıştırılan konu var. oy yazara değil entry ye verilir. karma da yazarın girdiği entrylerin aldığı oylar neticesinde belirlenir. ama yok, öyle olmuyor ki, girdiğiniz bir görüş entrysi sebebiyle, tüm entryleriniz eksileniyor. e ben de derim o zaman, ne sikime konuyor bu oylama işi, neye yarıyor biri açıklasın. tamam ezikler tatmin oluyor ama başka nedir olayı?
maç sonucu pek bilinemez ancak rahatlıkla söylenebilir ki fenerbahçe bu maçı alırsa, sevilla maçında da eline alır. ancak burada elenirse, bu hırsla sevilla'yı dağıtabilir. evet böylesine de saçma bir şey ama tarih böyle diyor.
edit: 3 eksi geldi, o halde üst diyorum, iddiacılar kuponlarına yazabilir rahatlıkla.
daha önce sahip olduğu bir bug sebebiyle bir periyottan fazla oynayamıyordum, bir şekilde düzelttik sorunu ve gönül rahatlığı ile inceledim arkadaşımızı ve karar verdim serinin en dandik oyunu. şimdi bir oyunda grafikleri kötü yaparsın, kabul, oynanabilirliği zaten 2 senedir sikiyordun, hadi ona da kabul ama en temel şeyleri bari yanlış yapma. fiba şampiyonasını koyarak, akıllarısıra avrupa'ya oynamışlar ama fiba kurallarından haberleri yok sanırım. üçlüğe bakıyoruz, nba uzaklığında. boyalı alan nba standartında, ölçmedim ama potalar da muhtemelen nba standartı. hatta ayarlamazsanız süre bile 12 dakika. yau ea sportsçu kardeşlerim, madem böyle bir avrupa'ya açılma olayına girdiniz, çok mu zor fiba kurallarına göre saha yapmak. hadi geçtim bütün bunları, sonuçta o oyunun adı nba live, açtım dynasty olayını, aha güzelmiş derken 15-20 maç geçiyor. dur bir bakayım diyorum istatistiklere ve şoklar başlıyor. maç başına 48 sayı atan james lider, arkasında 3-5 adam geliyor ve 40 sayıyla a. lamond. a. lamond? bu kim lan? bakıyorum ki fotoğrafı bile olmayan utah jazz oyuncusu, point guard oynuyor, 83 overall var, oha. deron williams'ı bile yedek bırakmış. daha ilk yıl, hani çaylak gelme ihtimali falan da yok, e lige bakıyorum gerçek olanına, böyle bir adam da yok, resmen adam sıçmışlar. geçiyorum ribaund krallığına, k. garnett 7,7 ribaund. sayıda coşkunluk varken, burada bir sönüklük var, ilginç. asiste bakıyorum ve lider pau gasol 7,5 asist. yau allasen, gasol hayatında 7 asist yapmış mı acaba diye düşünürken liste devam ediyor, dwight howard, tim duncan, kevin garnet... tek bir guard yok ortada. artık siktiri çekme zamanı gelmiştir diyerek kapatıyorum oyunu ve tekrar seslenmek istiyorum buradan ea'ya, kardeşim bari şu temel şeyleri adam gibi yapın da istatistiklere adam gibi bakalım bari.