Ülkemizde yıllardır devam eden, resmen gelenek halini almıştır katletmek aydınlarımızı.
Katletmekten kasıt sadece öldürmek değildir. Hayatlarını mahvetmek, onlarca yıl sürebilen mahkumluklar, işlerinden ailelerinden ayırmak, hedef gösterip sadece aydını değil ailesini de tehlikeye atmak, düşüncelerini söylerse başına bir iş gelir mi paranoyasına sokmakta girer.
Yakın zamanda okuduğum güzel bir yazıdan şöyle bir alıntı yapmak isterim
"Türkiye'de katledilen aydınların ''meçhul'' faillerini on yıllar öncesinden ilan eden bu hikâyeyi iyi okumalıyız. Zira bu ülkede planlanan ve karartılan cinayetlerin hepsinde Sabahattin Ali'nin katillerinin parmak izi bulunuyor!"
Çünkü sabahattin aliden başlayan ve katili ödüllendiren bu sistem hala devam etmekte. işte size yıllardır süren katledilişlerin bir listesi. ( çok çok kısaltılmış bir liste)
Doğan Öz (savcı) Abdi ipekçi (Gazeteci) Cevat Yurdakul (emniyet müdürü), Cavit Orhan Tütengil (öğretim üyesi), ilhan Erdost (yayımcı), Sevinç Özgüner (diş hekimi), Kemal Türkler (sendikacı), Ümit Kaftancıoğlu (yazar), Çetin Emeç (gazeteci), Nesimi Çimen (ozan), Turan Dursun (yazar), Musa Anter (yazar), Uğur Mumcu (gazeteci), Metin Altıok (şair, yazar) Behçet Aysan (hekim), Hasret Gültekin (ozan), Onat Kutlar (yazar), Yasemin Cebenoyan (arkeolog), Metin Göktepe (gazeteci), Hrant Dink (gazeteci) diye sıralanan “utanç kronolojisi”nin başında Filiz Ali'nin babası Sabahattin Ali bulunuyor.
Üzücü bir tablodur. Buraya bilinçli yazarlar, katledilen bir aydın ve onunla ilgili ufak hikayeler bırakırsa, en azından isimleri bir nebze daha çok yerde anılır.
Yeğenimi o gün yine seviyorum. Aynanın karşısındaymışım. Bir an gözüm takıldı. Ulan dedim dışarıdan biri görse felç geçirdiğimi düşünür. Çığlık portresinde ki eleman gibi olmuşum. Birde bunun ses tonu kısmı var. 25 yaşında adamım sesim tavuk ciyaklamasına dönüyor sanırsam. Her seferinde de aynısı oluyor. Bebekleri aynı duyguyla, sadece suratlarında tebessümle seven ağır abilerimiz ablalarımıza hayranım.
Can Dündar ve Erdem Gül davasında Erdoğan'a atıf: Aaaaaeeeeöööggghhh
Can Dündar ve Erdem Gül bugün MiT tırları haberi nedeniyle hakim karşısına çıkarken duruşma arasında Erdoğan'ın korumalarının ABD'de çıkardığı seslere atıf yapıldı.
Erdoğan'ın korumalarının ABD'de protestoları susturmak için çıkardığı tuhaf sesler Can Dündar ve Erdem Gül'ün davasında da gündem oldu.
Rahmetli dedemin "milyarlarda kazansan yazacaksın, not edeceksin ve işine herkesten önce gidip en son çıkacaksın. " demesidir. Başarı aslında bu kadar basitmiş iş dünyasında.
Şu sözlükte o kadar troll varken hatta troll olmayı bile beceremeyen mal varken, en uzun entryisi 2 cümleden oluşan ve hiçbir bilgi içermeyen yazarlar varken, tecavüzü, kadına şiddeti, ırkçılığı savunan ve faşistlik yapıp bunu dayandırabileceği hiçbir bilgisi olmayan yazarlar dururken, bu yazarlar önüne gelene şahsi olarak etmese de dolaylı yoldan ana avrat küfür ederken gidip bu iki mürekkep yalamış yazarın çaylak olması tamamiyle bu sözlüğün bize "kardeş bizimle bilgi paylaşma, trollük yap, küfür et. Biz bunu seviyoruz. " demesidir. 5 6 tane beyin hücreleri çift basamaklı sayılara ulaşamamış yazarların şikayet etmesi üzerine çaylak yapılan bu iki yazar, sözlüğün moderatörlerinin değişmesinin vaktinin geldiğinin kanıtıdır.
Bankalara toplam 380 milyarı geçmiş borç var.
2.000.000 küsür kişi icra sırasında.
3 kişiden 1 nin borcu var.
Yani türkye nin 1/3 ü borçlu. Bu da 25.000.000 kişiye tekabül ediyor.
Ve borcunu ödemek isteyen kişiler genelde bir buçuk kadar faiz vererek ödemek zorunda kalıyor.
istikrar güzeldir.
etrafımıza şöyle bir göz attığımızda, sokaktaki insanla konuştuğumuzda, gazete yazılarına ve TV kanallarındaki programlara baktığımızda çok vahim bir manzarayla karşılaştığımız kesin. ESA kuyrukluyıldıza uzay aracı indirirken, cübbeli bir takım adamlar çıkıp “manyak manyak işler bunlar” diyebiliyor ve işin kötüsü insanlar da bunlara inanıyor. Toplumun her kesiminde çok yanlış bir bilim algısı olduğu kesin. Ayrıca kesin olan bir şey daha var: teknoloji üretimi yapamıyoruz. Diğer bir deyişle, zaten çok küçük olan bilimsel üretimimiz teknolojiye dönüşmüyor. -alıntı
TÜBiTAK’ın proje destekleme kriterlerine baktığımızda şu sözleri görüyoruz:
“(TÜBiTAK) Proje önerisinin, ülkemizin ihtiyaçları doğrultusunda, teknolojik dışa bağımlılığımızı azaltacak ve/veya rekabet gücünü artıracak ulusal/uluslararası yeni bir ürün/süreç/yöntem/model geliştirme niteliği ne düzeydedir?” Yani diyor ki ülkenin ihtiyacı yoksa bilim yapma canım kardeşim.
Bu paylaştığım uzun bir makalenin en çok hoşuma giden kısımları. Uzun halini paylaşırdım ama bu halini bile çok az kişinin okuyacağına eminim. Ve başında hayvanat bahçesi müdür olan tubitakla ilgili paylaştığım 2 fotoğrafta traji komiktir.
Diyelim ki 48 saatten fazla uyumamışsınız, işiniz gücünüz yok, uyumak için bir zorunluluğunuzda yok. Ama deli gibi uykunuz var.uyumamanız gerek. Ne yapardınız?
Not1: 25 yıldır soğuk duş alan biriyim.
Not2: Kahve uykunuzu kaçırmıyor.
Not3: sabahın 7 sinde konuşacak eski iş ortaklarınız dışında kimse yok.
Not4: diğer notlara göre akıl almalıyım.
Arkadaşın övmesi üzerine 15 yıldır kullandığım operatör olan turkcelden vodafone a geçtim. Bir sürü kampanyası var, interneti hemen hemen turkcell kadar iyi dedi. Kandık bizde geçti. Yıllardır turkcell kullanıcısı olan arkadaşlara söylüyorum. Aklınızda kampanyalarından, fiyat farkından dolayı vodafone'a geçmek isteyen varsa bence düşünmeyin. Ne adam gibi çekiyor, ne kampanyalarını adam gibi kullanabiliyorsunuz ne de kat ve kat daha iyi kampanyaları var. ikisinde de platin paketi kullandım. Turkcell fiyat olarak 20 30 lira daha fazla ama içiniz rahat. Müşteri temsilcisinden, çekim gücüne, internetine kadar turkcell vodafone u ona katlar. Aynı zamanda turkcellde internet paketiniz bittikten sonra vodafone'a göre çok daha avantajlı şekilde yeni paket alabiliyorsunuz. Kim ne derse desin turkcell dışındaki operatörler turkcell seviyesine ulaşmak için kırk fırın ekmek daha yemelidir.
Girilen entryleri, açılan başlıkları takip ediyorum sürekli hdpye oy verenler mutlu mu? Selahattin terörist gibi saçma saçma şeyler okuyorum. bu ülkede bir şeylerin değişmesini istiyorsan öncelikle takım tutar gibi parti tutmayacaksın. ikincisi basma kalıp sözlerle her yerden damlamayacaksın. Ve son olarak ölen her can için üzülmesini öğreneceksin. Batıda ölenlere üzül ama doğuda ölenler varken maç ile ilgili binlerce entry giriyorsan, doğuda ölenlerin olduğu gün "survivor" ise tüm konuşman, batıda ölenler için "Yastayız." Derken doğuda ölen hamile kadınların arkasında " türk askeri was here" yazan askerlerinle gurur duyup o kadın için üzülmüyorsan sen zaten insanlığından da ders almamışsın. Objektif bakmayı öğreneceksin kardeşim. Her olaya aynı at gözlükleriyle bakmayacaksın. Teröristleri eleştirdiğimiz gibi bu vatanın anasını sikenleri de eleştirmesini bileceksin.
Bakıyorum da ya kürtler üzerine ya aleviler üzerine ya ateistler üzerine ya da kızlar üzerine başlık açılıyor. Kimse demiyor " bilgi verelim" diye ya da kimse böyle nükteli bir başlık açıp eğlendirmiyor. Bu bence yazarların kabulüyle alakalı. Önüne geleni yazar yapıyorlar. Üzücü bir durum.
3 hırsız villaları soyarken köpek çıkmış karşılarına onu da çalmışlar. Adam gitmiş onu moldovalı sevgilisine hediye etmiş. Sevgilisi de köpeği memleketine götürmüş. Yakalanmışlar ama olan köpeğe olmuş.
25 yaşındayım. 15 yıldır aynı kişiyle arkadaşım ve son 15 yıldır bir kere bile bir yere zamanında gelmedi amk. Hep bir bahanesi var. " beş dakika beklettik oğlum. Asansör geç geldi amk. Pandaların nesli tükeniyor. " gibi. Birde üste çıkar at yarağı. Böyle arkadaşlar herkesin mi var bir bana mı denk geliyor merak etmiyor değilim.
Lise mezunu bu adama ne danışabilirsin? Halktan biri desen, milyonlarca euroyla olamaz, doğuda ki olaylarla ilgili danışacam desen ulan adamın doğuya gittiği şüpheli(geçmiş bilgilerinde göremedim), ne soracaksın bu arkadaşa? Acaba tayyip" hep bana uzun adam diyorlar yeter biraz da siyasette benden uzun adam olsun mu?"dedi.
"Aman ne başlık düşüneceğim, yazayım kürt türk alevi sunni zaten tutar. Diğerlerine mi benziyor? Siktir et"
Burada açılan tüm bu türk ırkla, mezheple, dinle, dinsizlikle açılan başlıklar hemen hemen aynı. Moderatörlerin acil el atması lazım. Sıktı artık.
Bir kez daha bu ülkede iğrenç olaylar birbirini izledi. Önce ensardaki tecavüzler, sonra cumhur mu yarrak mı neyin başıysa sahte diploması ve belki de en acısı ankara'da ki patlama gerçekleşti. Ve nasıl reyhanlı, soma bir önce ki ankara patlaması unutulduysa bu da unutulacak. Ne yazık ki... Ve daha acısı unutturmamak için elimizden bir şeyin gelmemesi. Yine survivor konuşulacak, yine derbi konuşulacak, rte çıkıp ortaya bir cümle atacak o tartışılacak ve unutulacak. Kimse yarına " ulan neden kimse istifa etmedi?" Demeyecek. Kimse " daha ne kadar sikecekler ses çıkartmak için?" Diye sorgulamayacak. Acı ama gerçek. Büyük çoğunluğu gerizekalı bir toplum ve kalan azınlık o gerizekalılar yüzünden acı çekmeye mahkum oluyor.
Yalova’nın Çınarcık ilçesinde Çınarcık Meslek Yüksek Okulu’nda okuyan 6 kız öğrencinin 2 kız öğrencinin evini basarak darp ettikleri ve psikolojik işkence yapıldıkları belirtildi. 20 yaşındaki Diyarbakırlı R.E, “Geçirdiğim travmadan dolayı 10 günden buyana okula gidemiyorum. Bizleri sürekli tehdit ediyorlar” dedi. R.E’nin ev arkadaşı B.O de “Rojda Diyarbakırlı olabilir. Ben de istanbulluyum. Ve ailemde milliyetçi bir yapıya sahiptir. Evimizde sakladığımız bayrakla bizlere işkence yapılması bizleri son derece üzdü. Olayı kasıtlı olarak etnik bir tartışmaya götürmek istediler” dedi.
Bu iğrenç olayı yapan her kızı alıp götlerine ay yıldız sokacaksın. Nasıl memleket ipini koparan bir diğerine işkence yapabiliyor.
20 yıllık çok sevdiğim komşumuzun büyük oğlu ne zaman gelse avazı çıktığı kadar bağırarak şarkı söyler. Ve sesinin güzel olduğunu düşünür. Son yarım saattir slow türk popu dinliyorum. Gidip vurasım geliyor.
Stanford hapishane deneyi, mahkûm veya gardiyan olmanın psikolojik etkileriyle ilgili bir incelemeydi. Deney Stanford Üniversitesi'nde psikolog olan Philip Zimbardo liderliğindeki bir grup araştırmacı tarafından 1971'de yapıldı. Yetmiş kişi arasından yirmi dört lisans öğrencisi gardiyan ya da mahkûm rollerini oynamak üzere seçildiler. Seçilen öğrenciler Stanford psikoloji binasının bodrum katındaki sahte hapishaneye yerleştirildiler.
Mahkûmlar ve gardiyanlar çok çabuk bir şekilde rollerine adapte oldular. Deney öngörülen sınırların dışına çıkıp tehlikeli ve psikolojik olarak hasar veren bir duruma geldi. Birçok mahkûm duygusal olarak travma geçirirken gardiyanların üçte biri "gerçek" sadistik eğilim sergilemekten yargılandı. Mahkûmların ikisi daha deneyin başında çıkarılmak zorunda kalındı. Kendisi dahil herkesin rolüne iyice kaptırdığından emin olduktan sonra Zimbardo altıncı günün sonunda deneyi bitirdi.
Ünlü deneyi çevreleyen etik meseleler sıklıkla Zimbardo'nun önceki fakulte arkadaşı Stanley Milgram'ın 1961'de Yale Üniversitesi'nde gerçekleştirdiği Milgram deneyi ile mukayese edilir.
Bu olay filmlere de konu olmuştur.ilk olarak 2001 Almanya yapımı Deney filmine daha sonra ise 2010 yapımı The experiment filmine konu olmuştur.