insanların bu mısır şurubu deposunu bir sağlık ürünü olarak tüketmesini anlayamıyorum arkadaş. okuma yazmanız da mı yok, bak arkasında yazıyo. ecnebi memlekettekiler daha berbat. sanki bana maklube ya da hünkar beğendi pişiriyor anasını satiim, bu kadar basit bir şeyi hazırlamakta ne varsa. al armudu küçük küçük doğra, sonra da yoğurtla karıştır. işte sana meyveli yoğurt. millet burda sütaş'ın danone'nin kavgasını veriyo ya, hayret bi olay.
bir takım şeyleri yanlış yapan cinstir. şimdi hayvanlar alemini yıllardan beridir takip eden biriyim. gerek belgeseller, gerek kitaplar yoluyla birçok hayvan hakkında iyi kötü bilgi sahibiyim. bakıyorum bütün hayvanların bu dünyada bir amacı, gayesi var. hepsi dünya için bir şeyler yapıyor, var olmalarının bir amacı var. boş beleş yaşayan belki bir koala var bir de tembel hayvan, bi dereceye kadar devekuşu da gereksiz gibi duruyor ama ya ben bilmiyorum ya da henüz keşfedilemedi bu hayvanların dünyaya olan katkıları.
ağaçkakan mesela, sinekkuşu, solucan, penguen, fok, inek, aslan, vb. aklınıza hangi hayvanı getirirseniz getirin, sırtlanına akbabasına varana kadar hepsinin doğal yaşam içinde bir yeri bir faydası var. ama insana bakıyorum sanki yeryüzüne dünyanın amına koyması için gönderilmiş gibi bir hali var. dünyaya zerre faydası olmadığı gibi zarar vermekten de geri durmuyor.
biyolojik etkilerini geçtim; insan ilişkilerini mahveden cihaz. ifade iletilmeyişi sebebiyle, yanlış anlaşılan bir cümleyi açıklamak adına bin cümle daha kurdurur insana. güzeller güzeli başlayan bir konuşmayı bile mahvedebilir. tehlikelidir yani. uzak durunuz.
ne güzel bir türkçe kelimedir. gök'ün bir yüzü olması onun gözlerinin de olduğu anlamına gelir. gözleri varsa, belki biri bizi gözetliyordur. belki bu yüzdendir sürekli izleniyor olduğumuz hissi...
giyilecek takım elbiseye karar verdiren parça.
sabah uyanp ayıldıktan sonra önce gömlek sonra ona uygun takım seçilir, laci ya da siyaha özel bir durum yoksa.
ayrıca bir gömleği yıkanıp ütülenmeden iki defa giyen pistir, bizden değildir...
otursam ben orada, uzatsam ayaklarımı, yaslansam cama, izlesem dışarıyı. eski kilis evlerinin pencereleri gibi. kenarı geniş, alçak. beş taş bile oynardık biz babaannemin evinin pencere kenarında. param olsun böyle bir ev yaptıracağım kendime. hiç bilmiyorsunuz daracık yapıyorsunuz şu pencere kenarlarını!
lale mevsimi. gül fidelerinin toprakla izdivacı. intihar ve tecavüzlerin tahakkuku. sindirella ve orkidenin solması. çatlakların iyileşmesi. güneşin yıldızları mağlup edişi. ve rüya. ve yorgunluk. en nihayet sükut.
