güzel bir haberim var: izlediğimiz bölüm, sezon finali değilmiş. asıl sezon finali, şifreli bir biçimde internette duruyor. şifreyi de reddit'te çoktan çözmüşler.
spoiler
elliot'ın, tyrell'in arabasında bulduğu usb bellekli gözlüğü hatırlarsınız. elliot internet kafeye gidip belleği taktığında, bir vimeo videosunun linkiyle karşılaşıyor. açtığında, aşağıdaki videoyu izliyor:
reddit'te bir adam, vimeo'daki kullanıcıya e-posta göndermek istemiş, sk8r904@gmail.com adresini denemiş. (siz de deneyin!) yanıt olarak şifreli bir metin almış:
(bu arada bu yanıtı ilgili eposta adresine yazan herkes alabiliyor. "deneyin" derken şaka yapmıyorum yani.)
bu şifreyi çözebilmek için tek ipucu, gelen e-postanın başlığı: "fitter, happier re: {sizin yazdığınız e-posta başlığı}" bu başlığın "fitter, happier" kısmı radiohead'in bir parçası. parçanın bulunduğu albüm olan "ok computer" da ("ok" ve "c" büyük) yukarıdaki metnin şifresi.
metni gpg ile çözdüğümüz vakit, bu mesaj ortaya çıkıyor. metnin içinde yer alan adres 1. sezonun 11. bölümünün torrent dosyasının adresi. tyrell'in çıktığı yerin acayipliği bir yana, tyrell'in karısının ne kadar manyak olduğunu bir kez daha görebiliyoruz.
sk8r904@gmail.com* adresinden cevap olarak gelen iki mesaj var şimdilik. bu email adresinden benden hemen önce bir üst entry'de bahsedilmiş, nereden geldiği ise finalde gördüğümüz vimeo videosunu yükleyen kişinin kullanıcı adının bu olmasından kaynaklı.
alttakiler şifrelerin çözülmüş halleri.
--------------------------------------------
yossarian was cold, too, and shivering uncontrollably. he felt goose pimples clacking all over him as he gazed down despondently at the grim secret snowden had spilled all over the messy floor. it was easy to read the message in his entrails. man was matter, that was snowden's secret. drop him out a window and he'll fall. set fire to him and he'll burn. bury him and he'll rot, like other kinds of garbage. that was snowden's secret. ripeness was all.
--------------------------------------------
he stared at ruin. ruin stared straight back. he thought they was old friends. he felt on the stair where her papa found them bare they became familiar. when the papers were lost rich with pals' secrets, he thought he had the knack of ruin. their paths crossed and once they crossed in jail; they crossed in bed; and over an unsigned letter their eyes met, and in an asian city directionless & lurchy at two & three, or trembling to a telephone's fresh threat, and when some wired his head to reach a wrong opinion, 'epileptic'. but he noted now that: they were not old friends. he did not know this one. this one was a stranger, come to make amends for all the imposters, and to make it stick. henry nodded, un-.
--------------------------------------------
ben test ettiğimde de 687474703a2f2f6269742e6c792f31494e66336a6a cevabı aldım.
cevap olarak gelen bu hexadecimali texte çevirirseniz de
tanrı düşüncesi ve peşi sıra gelen semavi dinler, bu dinlerin ideolojileri, mesihleri, peygamberleri, papaları, rahipleri her geçen gün ölüyor.
felsefenin açtığı yoldan, bir tırpanla skolastik ve dahi dogmatik düşünceleri yıkan bilim, her seferinde tanrıya bir darbe daha indiriyor.
gezegenler yıldızlar evren, her geçen gün bize biraz daha kendini açıyor.
tüm bu teolojik safsata tarihin karanlık sayfalarına gömülüyor, ve biz
buna canlı şahit oluyoruz.
tyler yanılıyor, biz büyük buhranı ya da savaşı görmedik, ama biz tanrının öldüğünü gören nesil olarak hiç de sıradan değiliz.
edit: adam o kadar düşünmekten aciz ki ''olmayan tanrı nasıl ölüyor'' diyor.
tanrının bir sembol olarak kullanıldığının farkında bile değil bu entryide.
son dönemde sözlükte sıkça gördüğüm çomar sürüsüdür.
batılılaşmak sizin neyinize lan, ortadoğu'da çölde ''allahuekber'' diye insan kesen, 3 tane ninja kılıklı, kadın demeye bin şahit lazım, denilecek cariye alan, hamas'ın ışid'in arasında yaşam mücadelesi verip, taksim kadıköy'ü unutup, afganistan açıklarında yıkık evler arasında dolanan, yanlışlıkla gözü birine kaysa, şeriat adı altında gözü çıkarılan insanlardan olmayı hak ediyorsunuz. cahil, pislik ve bu ülkeye akp belasını saran yozlaşmış insan müsveddeleri olarak siz ortadoğu'ya yol alın.
bu cumhuriyet size fazla geliyorsa, siktirip gidiniz.
okuyacak kapasiteye ve zamana sahip 3-5 kişi için yazdığım yazıdır.
solun düşüşünün en büyük sebebi; entellektüel özelliğini kaybeden, ideolojisini
tam kavrayamayan, apolitiğe yakın bilgi birikimi olan, popülist insanlar tarafından
devam ettiriliyor oluşudur.
sistem, kapital yapı, serbest piyasa ekonomisi, semavi dinler bu kavramların her biri
sağ ideolojinin kollarını kullanarak ayakta kalır.
sistemin, halkın cahil kalmasına ihtiyacı vardır.
her şeyden önce senin, kapı kapı dolaşıp 100 eve dağıttığın gazete içindeki mesajını,
sistem televizyondan milyarlarca insana tek bir film sahnesinde veriyor.
böyle bir güçle popülizm üzerinden aşık atamazsın.
böyle bir güçle ''hüseyin mahir ulaş kurtuluşa kadar savaş'' sloganları üzerinden savaşamazsın..
böyle bir güçle savaşmanın tek yolu, onda olmayan ne varsa sende olmasıdır.
sistemi medya patronları, holding sahipleri değil, onları sırtında taşıyan cahil halk ayakta tutar...
yani senin derdin, gidip job yiyip hükümetin egosunu tatmin etmek değil, halkı bilinçlendirmek olmalı...
romantizmden kurtulup, realizme yelken açmalı sol cenah.
fikrini zikrini kapı kapı dolaşıp gazete dağıtarak, gidip polisten dayak yiyerek ancak küçültürsün...saygı görmen gerek senin...
yeni solcu olmuş ergenden öteye geçmen lazım, o stalin güzellemelerini bırakıp,
che tişörtünü çıkarıp, oturup okuyacaksın önce.
sonra, sanatınla ulaşacaksın insanlara, mesajını direkt değil subliminal verecek
zeka seviyesine çıkacaksın, saygı kazanacaksın, evrensel olacaksın, evrensel bir ideolojin olacak,..
gençler seni merak edecek, gençler solcu dendiğinde job yiyen bir kimse değil de muhabbetine doyum olmayan bir kişi imajı çizecekler gözlerinde.
ancak ve ancak bilim sanat ve edebiyatla mümkündür bu aşamaları aşıp, doğan güneş gibi göz alıcı ve özenilen olmak...
hayal kurmak bile aslında bilgiyle zenginleşen bir şey.
fikir sahibi olmadığımız hiç bir şeyin hayalini kuramayız.
elimizde onu oluşturacak veriler yoktur.
tanrıyı bile hayal edebiliyorsun?
çünkü fikir sahibisin, güçlü ve büyük olduğunu biliyorsun, ya da semavi dinlerde bahsediliği üzere ışıktan bir varlık olduğunu duydun, iyi kötü bir şey oluşuyor kafanda.
tam da bu noktada evreni anlamak, işin doğasını çözmek için zamana ihtiyacımız olduğunu öğreniriz.
zamanla beraber gelecek bilgiyi bekleriz.
bir şeyi anlamak için önce fikir ve bilgi sahibi olmanız gerekir.
bunu günlük hayata da katıp, siyasetten sanata bir öz eleştiri yapabilirsiniz.
doğdun, çocuk oldun, genç oldun, büyüdün, denedin, yendin, yenildin, aşık oldun, aşık oldular, sevdin, sevildin, sevilmedin,
güvendin, güvenmedin, yalnız kaldın, baktın, gördün, anladın, ve sonunda yıprandın.
bir sigara yaktın, johnny cash'den bir parça açtın, sordun kendine?
''devam etmek istiyor muyum hala'' diye!!
sordun, cevapladın, dürüts oldun kendine, olamadın istesen de, ama sonunda şarkı bitti, gün karardı, sıgaranı söndürdün ve anladın,
sen gerçekten yıprandın...
şairin dediği gibi ikinci hayata başlamak için ya sen sırtını döneceksin dostlara, ya dostlar sana...
ikinci hayata başlamak yeni bir şans olduğu kadar, ilk hayatta kaybetmektir aslında.
doğdun, genç oldun, büyüdün, denedin, yendin, yenildin, aşık oldun, aşık oldular, sevdin, sevildin, sevilmedin,
güvendin, güvenmedin, yalnız kaldın, baktın, gördün, anladın, ve sonunda yıprandın.
bir sigara yakmadın çünkü bırakmıştın, artık jonny cash de dinlemiyordun, her şey gibi müzik zevkin de değişmişti.
her şeyini değiştirdin bir şey hariç?
senin hala umudun var.
öldür umudunu, vur dibe, küçült hayallerini, tanrının, hayatın istediği gibi, küçüğü oyna, dikkat çekme,
arın egolarından, arınamıyorsan da sakla onu diplere, geliştir kendini, özel insan olmak için değil ama
doğru insan olmak için geliştir.
vurdun mu dibe?
bıraktın mı fight club'daki gibi direksiyonu, şaranpole yuvarlanma ihtimalin var mı şu an?
varsa anladın, ikinci hayatına gerçekten şimdi başladın.
ilk hayatında sıktın avucunu, kontrol ettin her şeyi, ikinci hayatında ise açacaksın avucunu savuracaksın içindekileri rüzgara.
ikinci hayata gerçekten başlamak için azizim, olduğun ne varsa o olmayacaksın artık, kurduğun ne varsa yıkacaksın kökünden,
aradığın mutluluğu yüksekte değil uzakta bulacaksın, içinde...
fedaklık, güzel bir şiir, ya da onun için ellerinizle yaptığınız bir hediye.
o benden gideli 2 yıl oluyor, takdir edersiniz ki gece 12'den sonra biz hüzün geldi yıldönümünde.
oturup bir beste yaptım o'na, ilham perileri hüzünle çıkarmış ortaya.
malesef halk bizi anlamıyor. gelen tepkiler ''ayak ne lan'' ''ayak güzel olsa nolur çirkin olsa nolur'' vs.
ulan ayak bildiğin yaşam tarzı.
sevdiğim kadınlara şöyle bir baktım, hepsinin ayağı güzel.
net söylüyorum bir ayak fetişini çirkin ayaklı biriyle yatağa sokamazsınız.girmem!!
ayağı çirkinse olmaz. güzel olması anlam içermez.
37.5 numara ince parmaklı, orantılı bir ayak gibi dünyada başka n'olabilir ki? belki rokfor peyniri, ama yok lan ayak daha güzel.
victor hugo'nun ''keder sana yakışmıyor'' şiirinde geçen tek bir cümle...
yıllar sonra görülen, güzelliğini, çocuksuluğunu kaybetmiş eski sevgiliye yazılmış bir şiirdir.
geçen nette dolaşırken aklıma geldi, çok bakmam aslında profiline, hatırlamamak için,
baktığım zamanlar sigara ve alkol kullanımımda büyük artış oluyor.
ama o gece kendime engel olamadım baktım.
çok değiştiğini gördüm, neredeyse 7-8 aydır bakmıyordum.
yüzü, kaşı gözü, gülüşü, bakışı her şeyi değişmiş, güzelliğini kaybetmiş.
attığı fotoğraflar değişmiş, müzik zevki değişmiş, hobileri her şeyi.
benden bir iz kalmamış artık...sevgililer zamanla birbirine benzer birbirinin aynası olur, ama onun aynası her kimse
iyi etkilememiş o'nu.
sonra istemsizce o haline hüzünlendim.yine çıkarıp bir sigara yaktım.
bazen bir şiirin tek cümlesi özetleyiverir içinizi;
--spoiler--
Arzular vardır bilirsin anlatılamaz
Eskisi gibi kalsaydın ne olurdu
Taptaze, ıpılık kar gibi beyaz
Keder sana yakışmıyor gül biraz
Arzular vardır bilirsin anlatılamaz.
Sevdiklerin vefasız mıydı bu kadar
Ağlamaktan mı karadı gözlerin
Bir zamanlar göz yaşını sevmezdin
Şimdi neden yaşardı gözlerin
Hasta mısın, yorgun musun nen var
Sevdiklerin vefasız mıydı bu kadar
--spoiler--
istanbul trafik denetleme şube müdürlüğünün ihbar hattı, bu numaralara whatsapp ve viber üzerinden emniyet şeridi ihlali vs gibi ihlalleri fotoğraflayarak istanbul emniyetine iletebiliyorsunuz,
demin kaydedip baktım, profilinde kan damlayan gül var ayrıca son görülmesini de kapatmış kezban gibi.
siyaset öğlen ve akşam popülerken, hormonların zirve yaptıgı gece saatlerinde totonuzu duvara daha yakın tutmanız elzemdir.
aslında bir diğer bakış açısıyla, aşkı hormon olarak kabul etmek istemeyip, safi duygu olduğunu vurguluyanların yanıldığını görürüz bu saatlerde.
bundan 4 yıl önce ben bir kızı sevdim, ama saçının ucundan tırnağına sevdim.gülüşünü sevdim öpüşünü sevdim, beni sevmesini sevdim, saçmalamasını sevdim, yanımda rahat olmasını sevdim, ağzına yakışmayan o küfürleri derbi maçında onu kızdırırken bana etmesini sevdim, evlilik hayallerimizi sevdim, dalga geçtiğimiz insanlar gibi doğmamış çocuğumuza isim seçmemizi sevdim...
sonra;
sevgisinden artık şüphe ederken sevmeye devam ettim, arkadaşları önceliği olmaya başlayınca, artık'' seni seviyorum''u demek için dediğini fark edince, bana kızıp telefonu yüzüme kapatınca, ayrılık lafını dillendirmeye başlayınca, ayrılık konuşmasını yapınca, ona sadece peki derken, o benden gidince, üzerinden 1 yıl geçince, sevgilisiyle el ele taksim'de görünce, onu sevmeye hep devam ettim...ama bu aralar;
ama bu aralar farklı, bu aralar artık canımı acıtmıyor.
onu unuttum zannediyordum ama hayır ben hissetmeyi unutmuşum...
bu yüzden panikle açıp eski fotoğraflarımıza baktım, tekrar canım yansın istedim ki anlayayım hala hissedebiliyor muyum diye...şarkıda dediği gibi,,,
bunları varya komple bir torbaya koyup, okyanusun en derin yeri olan mariana çukuru'na atacaksın, üstüne de almanya'nın 2.dünya savaşı için yaptığı dev deniz altıları batıracaksın.
hayır dur daha yazıyorum, ne diyeceğimi bile bilmiyorsun,
atıyorum bir şey soruyor;
+ iron maiden sever misin?
-evet...
(yazıyorum; ama metal çok dinlemem daha çok alternatif ro...)
+sen kesin konsere gitmişsindir geldiler istanbul'a.
-ama metal çok dinlemem daha çok alternatif rock dinlerim.
-hmm ee güzelmiş.
gördüğünüz gibi sağlıklı bir diyalog olmuyor.olamıyor.
hayal tüccarlığı yapan şirketin insanları kandırdığı numara.
demin anneme bu numaradan green card'la ilgili bir arama geldi.
direkt aldım telefonu zaten,
+buyrun ben oğluyum
-merhaba, öncelikle çifte vatandaşlık ister misiniz, abd vatandaşı olmak, tüm avrupa ülkelerine pasaportsuz gitmek? (bak sen nasıl da hayal pazarlıyor insanlara)
+siz nasıl yardımcı oluyorsunuz buna?
-biz tam olarak şubat ayında yapılan ön elemelere sizi hazırlıyoruz.bizimle çalışan insanların yüzde sekseni abd'ye kabul edildi...
+onu anlıyorum siz neresinde yardımcı oluyorsunuz?
-''biz tam olarak başvuru aşamasında yardımcı oluyoruz, bilgilerinizi girerken ingilizce imla hatası yapmamanız, resimlerinizi doğru upload etmeniz'' diye devam ediyordu.
+yani sizin bütün işiniz ingilizce imla hatası ve resim upload etmek mi, bakın 1- greencard başvurusu için ingilizce bilmeye bile gerek yok, 2- meslek sahibi olmanız gerekir, 3 sabıkanız temiz olsa yeterlidir.yani greencard başvurusunun hiç bir yerinde sizin süslü cümlelerinize ihtiyacım yok...ayrıca çağrı merkezleri nasıldır biliyorum, önünüzdeki ekrandan okuduğunuz yazıya daha çok bilgi ekleyin.iyi günler...
insanların abd hayali üzerinden para kazanmaya çalışan, özünde hiç bir şey yapmayan insanlar topluluğunun numarası.
niye sinirlendim çünkü bunlar birilerini kandıracaklar elbet.
ee tabi öyle anlatınca sorun olmuyor.
biz açıkca söyleyince ''kalbimi kırıyorsun duygusuz herif'' oluyoruz.
hemen bakalım??
kır evinin verandasında bir rüzgar gülüne rastladım (ba ba ba)
insanmışcasına konuşmaya başladım (muhabeti kurdum diyor)
dedim, benim kadar yalnızsan (vay eşşoleşek seni az değilsin)
tek gecelik bir aşksan (kandırmayalım birbirimizi tek gecelik aşk mı olur şimdi)
omuzlarına abanan (bacak omza subliminal)
bir anıdan kaçıyorsan (kaçamazsın alırım aşağıya)
dibe vurduysan ya da hala düşüyorsan (göklere kadar çıkarır gelişine bir daha koyarım diyor)
geçiniz bu işeri teo bey, bazılarına yediriyor olabilirsiniz ama bildiğiniz fuck buddy'e yazılmıştır.