elveda dostlar ben bugün gidiyorum çünkü ben burada o kadar çok ihanet gördüm ki sadakatına yenik düşüp sevdiğini öldürmekten beter eden gördüm ki anlatamam.artık burada yeni hayaller kurmak,birşeyler için ümit etmek için gücüm kalmadı.kendimi dinlemek için yeni umutlar için yelkeni açıyorum nereye giderim bilmiyorum ama aranızda mektup yazacağım 1-2 kişi var güvercinlerle yollarım mektupları..inanın yorulmuşum artık hem tatil gibi olur hemde keşif.keşif derken temiz saf gönüller büyük şehirler yaşamak insanı kirletebiliyo dostlar uzaklara gidip dinlemek huzuru bulabilmek huzuru yaşabilmek.ben artık gidiyorum size Charles Bukowski bir sevdiğim bir şiiriyle veda ediyorum
Kimseyi değiştiremezsin hayatta..!
Ve kimse için de değişmemelisin..!
Kimliğini kaybettiğin an, yaşamını çöpe attın demektir.
istemediğin sürece, hiçbir şey için ödün vermeyeceksin.
Çünkü gün gelir, verecek hiçbir şeyin kalmaz.
Her şeyi sen istediğin için yapacaksın, başkası senden istediği için değil.
Ve sen, sen olarak kaldığın sürece senin yanında olanlar da mutlu olacaktır.
Bırak hayatına eşlik etmek isteyenler gelsin seninle.
Yolun bitimine kadar gelmeleri şart değil.
Herkesin gidebileceği bir yol vardır.
Sen yeter ki, yanında yer almayı bil.
Ne sen kimse için mecburi istikametsin, ne de bir başkası senin için...
Seninle gelmek isteyenleri yanına al.
Belki beraber daha çok şey katabilirsiniz bu hayata.
Yanındaki seni mutlu ettiği sürece kalsın hayatında, zorlama kendini.
Hayat rahat ve anlayışlı insanlarla
Ve hayat hak ettiği gibi yaşandığında güzel...
Ve unutma ; Aynı dili konuşanlar değil aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilir...
vay vay vay ne yaptın sen yaaaa ama böyle olmuyo biliyosun dimi
ölüm aslında geçip gitmez aslında hep yanımızdadır aldığımız nefes kadar yakındır gözümüzün siyahıyla beyazı kadar yakındır ölüm...herkesin ölümle bir hatırası vardır kimisinin ailesi kimisinin arkadaşı tanıdığı...hele hele etrafındakiler teker teker gidip sen yalnız kaldıysan eğer onun dygusu bir başkadır aslında karamsar olursun belki de artık umut etmek istemezsin umut edecek neyim kaldı ki dersin...vaktimiz gelene kadar ölüm bizim peşimizdedir sabırlı bir şekilde takip eder ve mutlaka o kazanır...sen ne yaparsan yap geçmişi değiştirmek mümkün olmaz...
Elime son kez aldım kağıt kalemi, Bu sana son mektubum...
evet bu sana yazdığım son mektuptur.çünkü artık ben yokum çok uzaklara gidiyorum kimsenin beni bulamayacağı yere.bu bir veda mektubudur.şimdi diyeceksin ''nereye gidiyosun sevdiğim'' diye ben sana cevap vermicem daha doğrusu veremicem.çünkü kelimeler boğazımda düğümleniyo.ama şunu bil ki seni hiç ama hiç unutmicam seni hatıralarımda anılarımda yaşatacamı bil yeter...hatırlarmısın seninle üsküdar sahilde dolaşırdık uzun uzun kız kulesini seyrederdik düşler kurardık sonra sağanak yağmura yakalanıp kaçıyoduk yağmurdan sonrasında sen hasta olmuştun tam 2 hafta yatağından kalkamamıştın bir sürü ilaç kullanmıştım ama dirençliydin.bir keresinde ada'ya geziye gitmiştik faytona binmiştik sen başını omzuma koyup beni hiç yalnız bırakma dedin ama ben şimdi sözümü tutamadım özür dilerim sevdiğim.sen benim mabedim özelim zaafımdın...ben şimdi kendi mabedimi yıkan birisiyim şuan ki durumumu anlatacak kelime bulamıyorum ama canım çok ama çok yanıyor...nedenler,sebepler,ihanetler...gitmeye mecburum ben sevdiğime sevgime ihanet eden birisiyim.bu mektubun yanında gözyaşlarımı ve sana olan sevgimi koyuyorum sevdiğim onlara iyi bak elveda...
Ben sana aşık oldum
Ama neyine aşık oldum
Bilmiyorum
Çünkü açıklayacak bir cevabım yok
Belki bakışına belki gülüşüne
Belki biraz şımarıklığına
Ama sana olan ilgimi görmezden geldin
Sen hep bir başkasını sevdin bee gülüm
Hep hayal ettim biliyomusun
Boynuna böyle en içten iki aşık sarılması gibi
Pardon sevdiğim
Sen başkasını seviyordun
Ama olsun dedim
Çünkü sen mutluydun yaa
O bana yeterdi
Bende mutlu oluyordum
Senin gülmen
Arkadaşlarına yada bana
Heyeceanlı heyecanlı bişeyleri anlatman
Hoşuma gidiyordu...işte
Sonra
Bir rüzgar esti
Kulağıma birşeyler fısıldadı sanki
Her aşkın bir sonu vardır
Her mutluluğun bir acısı vardır
Sadakatın ise ihaneti vardır...
Aşk nedir ? Aşk kör olmak mıdır yoksa sadakat mıdır ? Aşk nedir arkadaş ?
Ama aşk güzel o duyguyu yaşamak başka birşeydir.Kimi insan küçücük şeylere aşık olur sıcak bir tebesüme,bir bakışa yada bir tarifi olmaz.Sorarlar ''Neyine aşık oldun ?'' genelde bu soruya bir cevap bulunamaz.Genelde insanlar zor olana hayal ettiklerine yada buna benzer şeylere aşık olur.Koşmak kavuşmak söylemek istersin duygularını gidersin yanına tam söylemek üzeresin ama söyleyemezsin kelimeler boğazında takılır düğümlenir kalbin küt küt atar heyecanlanırsın ama olmaz işte bazen de kaybetmekten korkarsın şimdi diyeceksin ki zaten benim değil ki sadece duygularımı söylicem.Aslında bir kumardır bu karşında iki yol vardır kabul edilmek yada rededilmek yani yenilmektir aşkına sevgine.aşık olmak kör olmaktır aslında sevdiğinden başka hiçbirşey görmez gözün...tutulmaktır.Aşkın ispatı olmaz inanç gibidir aşk mantığın bittiği yerdir aşk.Kısaca aşk onu düşünmektir,rüyalarda görmek,bir sonraki buluşma için günler öncesinden özenle planlar yapmaktır aşk.Bir yaz sabahında ufuktan yükselendir aşk...
vefat eden diğer ünlüleri bilmem ama 10 Kasımda saat 09.05 öyle bir isim aramızda ayrıldıki bir daha onun gibisi asla gelmeyecek. Atam sen rahat uyu...
Sizce apaçi nedir? Hangi kesim insanları kaplar, yaşam tarzları, takıldıkları mekanları, giyindikleri kıyafetler...Eskiden apaçiler kabile diye biliyorum ama günümüzle çok farklı
Apaçiler Kimlerdir.
Apaçiler varoş diye tabir ettiğimiz bölgelerde doğan fakat medeniyetin en yüksek seviyede olduğu yerlerde gezen canlılardır. Bu canlılar sıradan insanlar gibi yemek yer, su içer, tuvalet ihtiyacını giderir hatta aşık bile olabilirler. Fakat Apaçiler için aşk kavramı Göt, Göbek, Göğüs üçlüsünden oluşan dişi kişiliklere duyulan becerme istediğidir. Apaçilerimiz genelde yolda yürüyen genç kızlarımızın veya babannelerimizin götlerine bakarak tatmin olurlar. Ayrıca kendilerine yaptıkları saç modeli ve giyim moda(tarz)larıyla avlanma çevresi içindeki bütün kızların onlardan hoşlandıklarını var sayarlar.
Nasıl Giyinirler
Apaçilerimizin sponsor markası olan harrison yazılı cırtlak renkte hırka görünümlü hoodieler giyerler. içlerine atlet giymezler. Üzerinde Parlak yazılar bulunan beyaz t-shirtler veya mor turuncu pembe gibi cırtlak diye tabir ettiğimiz renkte gömlekler giyerler. Pantolon seçimleri ise tek tipdir. Bütün apaçilerimiz dar kot pantolon giyerler ve bu dar kot pantolonlarını kumaş pantolon kemeriyle göbek hizasına çekerler. Apaçilere göre malafat ne kadar belli olursa kızları o kadar çok çekerler. Ayakkabı olarak Çakma beyaz spor ayakkabılar veya sahte beyaz konvers giyerler. extreme olarak kundura giydikleride gözlemlenmiştir. Ayrıca giydikleri kıyafetlerin markası kesinlikle dolce & gabanna'dır. Altın veya altın renginde kalın kolyeler takarlar. Fırsat buldukça çakma ray-ban gözlük takarlar. Saçları her zaman 2.35 ton jöleyle jölelenmiştir.(cümleye bak)Saçlarını genelde içerden dışarı yivlenen üçgen yaparlar ve saçlarının arkalarını kaldırırlar. Bazıları ise saçın tamamını kestirir ve kenardan 3 çizik attırır. Rivayetlere göre kafasına gül cizdiren bile olmuştur. Ayrıca Apaçiler kollarına anlamını bilmedikleri çin alfabesine mensup harflerde yazdırabilirler.
Mekatronik, teknolojik ürün ve tasarımda makine, elektrik-elektronik ve bilgisayar mühendisliklerinin kaynaşmasını ifade eden disiplinlerarası bir mühendislik felsefesidir. 1969 yılında Japonya?dan yola çıkmış, kısa zamanda bütün dünyada çok önemli bir yer edinmiş olan mekatronik, mühendislik tasarımı ve eğitimini derinden etkilemiştir. Üretimde mekatronik tasarım ilkelerine yer veren ülkeler, teknolojide son otuz yılda önemli yenilik ve başarılara imza atmışlardır. Mekatroniğin tasarım ve üretimdeki bu kritik rolünün görülmesi üzerine, bugün gelişmiş ülkelerde mekatronik eğitimine devlet-üniversite-endüstri işbirliği içerisinde, giderek daha fazla ağırlık verilmektedir. Türkiye'de, gecikmeli de olsa giderek yaygınlık kazanan mekatroniğin, Türk meslekî ve teknik eğitim sistemine yeni bir anlayış getirmesi beklenmektedir. Mekatronik ürün yelpazesinin giderek genişlemesi, mekatroniğin gelecekte de öncelikli bir mühendislik alanı olacağını göstermektedir.
Mekatroniğe Neden ihtiyaç Vardır?
Dünyada özellikle 1980'li yıllardan sonra, endüstriyel ürünlerin tasarım ve üretiminde köklü değişiklikler meydana gelmiştir. Gelişen ve değişen dünya pazarları ve teknoloji düzeyi sonucu, endüstriyel ürünlerin nitelik ve işlevlerinde de önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Hızla gelişen teknoloji ve sürekli değişen pazar koşulları, daha ekonomik ve kaliteli ürünler isterken, müşteri beklentileri ise daha esnek ve çok işlevli ürünler yönünde gelişmiştir. Müşterilerin hızla değişen istekleri ve yoğun rekabet sonucu, ürün ömürleri çok kısalmıştır. Böylesine çetin koşullar karşısında alışılmış tasarım ve imalat teknolojileri yetersiz kalmış, bu ihtiyacı gidermek üzere yeni kavram ve yöntemler doğmuştur. Bunlardan birisi de mekatronik kavramıdır. Mekatronik kavramlar, özellikle tasarım felsefesini ve mühendislik eğitimini etkilemiş, endüstriyel teknoloji üretimi ve mühendislik eğitiminde temel değişikliklere neden olmuştur. Robotik teknolojilerin her alanda yaygın şekilde kullanıldığı günümüzde mekatronik, teknolojinin bir gereği ve hatta zorunluluğudur.
Nitekim, mekatroniği tasarım ve üretimde etkili kullanan ülkeler, endüstriyel ve sosyal yaşamda önemli değişim ve ilerlemeler sağlamışlardır. Bunun en çarpıcı örneği, Japonya?dır. Başarılı mekatronik uygulamalarının ürün/süreç gelişiminde kullanıldığı Japon ürünleri, son otuz yılda bütün dünyada önemli bir yer kazanmıştır. Bu bağlamda Çin de, mekatroniğin ekonomik gelişmedeki rolünü görmüş ve 1987?den beri bu konuya giderek artan oranda ağırlık vermeye başlamıştır. Bu iki devin yanında, diğer bölge ülkeleri de, ekonomilerini gelecek yüzyılda belirli bir trende oturtmak için mekatroniğe giderek daha fazla ağırlık vermektedirler.
Mekatronik ile ilgili gelişmeler Asya ülkeleri ile sınırlı olmayıp, bunun yanında, ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinin de, devlet-üniversite-endüstri iş birliği şeklinde nitelendirilebilecek Japonya örneğinden hareketle, son yıllarda mekatroniğe giderek daha fazla ağırlık verdikleri bilinmektedir.
Türkiye?nin, uluslararası rekabette ayakta kalabilmesi ve 21. yüzyılda hak ettiği yeri alabilmesi, bir bakıma, dünya ölçeğinde endüstriyel tasarım ve üretim yapmasına bağlıdır. Bunun sağlanabilmesi için ise Türkiye'nin, devlet-üniversite-endüstri iş birliği çerçevesinde mekatroniğe gereken önemi vermesi kaçınılmazdır. Hatta mekatroniğin; Türkiye'de akademik ve endüstriyel çevrelerde yayılıp gelişmesi için konu ulusal bir bilim politikası çerçevesinde ele alınmalı; gerekirse bu alan öncelikli ve ayrıcalıklı ilan edilerek her kesim tarafından desteklenmelidir.