"..Kendimin hudutlarında bir çiçektim, mordum.
Onca tarla doldum.
Bir şafaktım;
Askerin duvarda yırttığı bir takvim yaprağında,
Geri kalan umut rakamlar oldum...
istediğim yerdeyim,
1-2 dakika verin bu adama konuşamaz,
Dilim tutuldu..."
sene 2005.. bir fincan kahvenin hatrının bir yudumluk aşk kadar değerli olduğu, yılların yetki verip, etki-tepki olduğu zamanlardı. ben o zamanlarda ilham perimlerimle ve yorgun ellerimle ömrümü yiyordum.
modern hayatın tüm gerginliği bedeninizi terk ederken, çevrenizin samimiyetsizliği tümden yok olurken, yalnızlığı da bünyenizden atıyorsunuz. bir sabah gözlerinizi açtığınızda duvarda kocaman bir 1940 yazıyor. havanın o mavi soğuğunu hissediyorsunuz ve bunu bastıran, yanınızda maria puder'in sıcak nefesini solumaya başlıyorsunuz. radyoda hitler hararetle konuşurken, siz zifaf gecesi için ısıtılmış ve sabaha geri soğumuş suyu, antik mobilyaların arasından geçerek, saksıdaki çiçeklere dökmeye başlıyorsunuz. sevdiceğinizin yanağından öpüp işe gidiyorsunuz, sağda solda fabrikalar, 1940'lı yılların makinelerinin ezgisel tıkırtıları arasında.
garip bir durum, hayat sizden aldığı aşkı mutlaka yine size bir sabah geri verebilir.. ( hemen sevinmeyin, düş aleminizde tabi)
sana olan aşkım diyorum remedios, sensiz geçen her gün için melquiades ile rakılar deviriyor hayalini tasvir edemediğim zamanlarda catarino'nun dükkanında zamanlar öldürüyorum... ve yaşamım, sanki her gün idam mangasının karşısında gibi, korku ve tereddütlerle geçiyor.
oysa ben günahkar bir katilim, sevdiğini bile öldürebilecek kadar!