erkekler evlenmeden her haltı yiyor. kadınların niye böyle bir hakkı yok ki? belki sevgilisi ile ciddi düşünüyordur. onun bedeni, onun kararı.
tabi bizde kadına, mal olarak bakıldığı için hiç kullanılmamış olmasına dikkat ediyorlar sevmek için. oysa asıl çoğu erkek mal gibi aslında, hemde kullanılmış ikinci el*.
"Sevişti bir bakir ile bakire.
Erkeğe milli dediler, kadına fahişe.."
edebiyat açısından değerli eserleri olan, fakat siyasi çizgisini savunmadığım şair. birileri nazım'ı kötüler, öbürü fazıl'ı kötülerse ortak bir sanat değerimiz kalmaz. edebiyat ayrı, siyaset ayrı olmalıdır.
Hatta sadece bim değil, genel olarak cips, çikolata, kraker, şeker vb hazır Gıdalardan uzak durun.
Şekerli gazoz, kola, meyve suyu bunların hepsi sigara gibi. Sigaranın adı çıkmış sadece. Aslında bu gıdalara da "sağlığınız için tehlikeli" yazısı yazılmalı...
babanız vefat etmiş kadar ağlarsınız. alışılmaz ölümüne, düşündükçe insanın yaşama hevesi kaçar. çünkü koca bir çocukluk dönemi, dedenin yanında geçmiştir. elinizden tutup gezdirmiştir hep.
dedenizi, ninenizi sevin, bir sabah uyandığınızda, onlar dünyadan sıkılıp gitmiş olabilirler...
hepimizin abisi, kardeşi şehit oldu. bir insan nasıl umutla güne başlayabilir?
üzüntümüzü dile getirecek başka bir cümle bulamaz hale geldik. artık gözyaşlarımız tamamlıyor eksik cümlelerimizi... ve işin acı yanı, ülkemizin gençliği, bilimden ve akıldan uzak, hayatı eğlenceden ibaret sanan, cehalet topluluğuna dönüşmeye başladı... ve bu gençlik için doğu'da türk askeri şehit oluyor.
bu tat almama olayı yeni fark edildiyse bir sıkıntı olabilir. çünkü zaten hayatın tadı tuzu evvelden beri yoktu. yaşam yüklü bir paket halinde, belirli bir amaçla gelmez bize.
kendimizi böcek zehirler gibi öldüremiyorsak şayet, yardıma muhtaç olan insanlar için yaşanmalı. böylece amacı olmayan hayatımızda, bir amaç edinmiş oluruz.
kimi zaman tersi de doğrudur. her kazanmak zamanla "büyük çöküş" için zeminde hazırlar. kazandıkların büyür, büyür, kafanı kaldırıp bir bakmışsın ki hepsi pamuk ipliğine bağlı. sonra büyük çöküş...
bu aralar izlediğim en güzel filmlerden birisidir. ölümün bünyede bıraktığı his, iliklerinize kadar işliyor. cinayet işlerken yaptığından tiksinsede, aslında karakter ruhen solmuş bir kişilik. ama ölüm yaklaştığında, aslında hayata olan bağlarını kopartmak istemeyişini çok iyi hissettiriyor film. bir idam mahkumunun son günü'nü akla getiriyor birazda. tabi kitaptaki karakterin neden yargılandığını bilmiyoruz, ikisini suçları farklı ama akıbetleri aynı, bu filmi izleyince o kitabı okumuş gibi oldum biraz.
futbol sektörü. bu paralar, eğitime, sağlığa yatırılmalı. adamlar hem eğleniyor hemde tonla para alıyorlar. yanlış anlamayın, futbol bitsin demiyorum. çok fazla para alıyorlar.
"..Kendimin hudutlarında bir çiçektim, mordum.
Onca tarla doldum.
Bir şafaktım;
Askerin duvarda yırttığı bir takvim yaprağında,
Geri kalan umut rakamlar oldum...
istediğim yerdeyim,
1-2 dakika verin bu adama konuşamaz,
Dilim tutuldu..."
sene 2005.. bir fincan kahvenin hatrının bir yudumluk aşk kadar değerli olduğu, yılların yetki verip, etki-tepki olduğu zamanlardı. ben o zamanlarda ilham perimlerimle ve yorgun ellerimle ömrümü yiyordum.