gerçeklik payı çok yüksek olan durumdur. bütün başarılı insanlara bir şekilde ulaşan illuminati örgütünün aydın yılmaz'ı es geçebileceğini hayal dahi edemiyorum.
an itibari ile girdiğim ntvspor.net sitesinde yaşanan durumdur. fransa kupasından voleybola, almanya liginden basketbola kadar bütün haberlerin olduğu anasayfada akhisar beşiktaş maçı ile ilgili bir haber yoktur. garip.
kimin hakikaten imanlı kimin gösteriş için iman sahibi olduğunun belli olduğu yerlerdir.
bence bir numaralı turnusol nurcuların sohbet adı altında toplandıkları toplantılardır. yazdıklarımı ciddiye alıp bir kere gidip bakın. bulunduğunuz kentin bütün esnafları, esnaf dediysem öyle bakkal falan değil, en fakiri audiye binen esnaflar olan esnafları bu sohbetlere en önce giderler. şimdi ben bana öğretilene göre imanla bu kadar pahalı arabaları bu kadar lüks yaşamları maalesef ki bağdaştıramıyorum. o kadar insan bir simit alacak parayı bulamazken bu ileri gelenlerimizin 3000 cc araçları ile sohbete giderken yaktıkları yakıtla bir kentin açları doyurulabilir. işte bu yüzden bu nevi yerler gerçekten imanlı olanlar ile çıkar için imana gelenleri ayırabileceğimiz en nadide mekanlarımızdır.
cep telefonu üreticilerinin bir ayıbı olduğu gibi biz cep telefonu kullanıcılarının da atladığı bir teknolojidir. kendisi dışında gelişen her türlü teknolojiyi içine alan bu cep telefonlarının bir nesili es geçmesidir. bence hala da geç kalınmış değildir. yeterli talebi oluşturursak eminim bunu da yaparlar.
trolller ile troll olmaya çalışanların ayrılması için gerekli bir yöntemdir.
bakarsınız adam bariz bir şekilde kaşınıyor. eksi vermeden önce bir bilgilerine bakarsınız. ondan sonra basarsınız artıyı. böylelikle gerçeği ile sahtesini ayırt edebiliriz.
fenerbahçenin şike yönteminin yıllar geçtikçe daha karlı ve sonuca yönelik oluşudur.
şöyle ki; sayın başkan aziz yıldırım daha toy zamanlarında rakip takımı komple satın almaya çalışmıştır. ancak bu yöntem zaman zaman arada çıkan oyunbozanlar yüzünden hem riskli olmuştur hem de tüm takımı satın almak biraz külfetli gelmiştir. daha sonra zamanla hakemi satın almak gibi bir fikir geliştirmişlerdir ancak bunda da bir türlü sonuca ulaşamamışlardır çünkü hakem ne kadar da yanlarında olursa olsun fenerbahçeden bir türlü cacık olmamaktadır. şimdi gelinen noktada ise sayın aziz yıldırım şike konusunda tezini tamamlamış ve bu konunun uzmanı olmuştur. ustalık eseri olarak ise kaleci satın almayı geliştirerek hizmete sunmuştur. bu sistem hem daha ucuz hem de çok daha sonuca odaklıdır. bakarsanız eğer fenerbahçe neredeyse 3 maçın 2 sinde garip bir şekilde yuvarlayarak gol atmaktadır. yoksa siz bunu şans mı sanmıştınız? hayır bu bir şans değil. bu aziz yıldırım'ın geldiği noktanın ispatıdır. yiğidi öldür hakkını yeme demişler. biz de aziz yıldırım'ın hakkını kendisine teslim ederek saygılarımızı sunuyoruz.
1-şükretmek; örneğin yetenek sizsiniz türkiyeden önce şükretmeyi bilmeyen insanlar bu program ile birlikte yatıp kalkıp şükretmeyi öğrendiler çünkü televizyonda gördükleri kendi çocukları da olabilirdi,
2-jüri olmanın hayal olmadığı gerçeği; son zamanlarda iyice lugatımızda yer edinen o ulaşılmaz gibi gözüken ve bilgi ve birikim gerektirdiği sanılan jürilik makamına oturmanın aslında o kadar da zor olmadığı,
3-yeteneğin alabildiğine göreceli birşey olduğu; bunu kendi açımdan değerlendirdiğim de ben yeteneğin biraz bariz olması gerektiğine inanırdım. ancak şimdi görüyorum ki bazı insanlar kendisinin yetenekli olduğuna baya baya inanarak kendilerini televizyona atıyor.
vs.vs.
yani say say bitmeyecek o kadar çok katkısı olmuştur ki yetenek sizsiniz türkiyenin. o yüzden diyorum ki;
milliyet gazetesinin internet sitesinde bugün itibari ile gördüğüm real taraftarı burakla feci dalga geçti haberinin geldiği noktadır.
haberde bir tweetten bahsedilmekte ve söz konusu tweette yazan "calma calma"'yı türkçeye "çalma çalma" olarak çevirerek üstün bir çeviri başarısı göstermişlerdir. hiç yabancı dil duymamış olma ihtimallerine inanarak calmanın anlamını googlea yazarak da öğrenmemelerinin altında hiçbir art niyet aramadan sadece cahilliklerine veriyorum.
bu da haberin linki. bit.ly/Uuq7yE
edit: haberin linki.
bu arada edit 2: calmanın anlamı ise ispanyolcada sakin demektir. bunu unutmuşum sinirden. *
soyle ki; eğer gitmis olsa idik binlerce türk genci takımımızı desteklemek için gittiği yaban ellerde aydis(aids) denen illeti kapıp getirip yurdumun kutsal topraklarına yayacaklardı. işe bir de bu yönden bakıp her şerde bir hayir olduğunu unutmamak gerektiğini hatırlatırım.
bu entry şimdilik şaka maksatlı yazılmış ise de çok yakında gazetelerde...
başlığın orijinali: ispanya'dan türkiye'ye gelen hangi futbolcu başarılı olmuş diyen liselidir.
yaşı gereği sadece guiza ve nihat'ı hatırlayan liselidir. bunu da kendi aklı ile değil, mehmet demirkol denen adamın tespitleriyle söylemektedirler.
çok eski zamanlardan değil, liselilerin bile hayal meyal hatırlayacağı zamanlardan iki örnek; gheorghe hagi ve gheorghe popescu'dur. hadi onları hatırlamıyorsunuz diyelim, illa olumsuz olmak zorunda değilsiniz, bakın manuel fernandes ve simao var beşiktaş'ta, istemez misiniz kendi takımınızda?
ne kadar çok yazar, o kadar çok tıklanma zihniyetinin sonucu olarak da sözlük tecavüze uğramıştır. bildiğin tıklamışlardır sözlüğü. zall efendi, silkin kendine gel, sözlük gidiyor elden, demedi deme sonra. gerçek yazarlar gittikten sonra (ki birer birer gidiyorlar) kimse gelip de senin trolllerini okumaz burada. o zaman götü avuçlamak başlığının altında takılırsın.
okuyup da eksilemeden siktirip giden insanların var olduğu bir sözlük sisteminin yaptığdır.
buraya yazan her yazarın ortak kaygısı değil mi oylanma, evet. uzun uzun yazıp emek harcadığınız o entrynizin sol framein karanlıklarına doğru yavaş yavaş gittiğini gördüğünüzde içiniz cız eder. bırakın oylanmayı okunmamıştır bile. o zaman bir durup düşünürsünüz neden yazıyorum, neden uğraşıyorum diye. kafanızı kaldırıp şöyle bir etrafı süzersiniz, trollleri görürsünüz, trolller daha okunmadan oylanmaktadırlar, bir troll kadar olamadık diye hayıflanırsınız. ondan sonra da kaçınılmaz son, yavaş yavaş o güne kadar girdiğiniz entrylerinizi siler ve troll olmaya karar verirsiniz.
(bkz: cicibebe) nickli arkadaşımızın yaptığı budur sanırım. takip ettiğim kadarıyla 200küsür karması varken, bütün entrylerini sildi ve şimdi troll olarak karşımızda boy gösteriyor.
2005'den sonra doğmuş gençlere, 2025 yılına gelindiğinde futbola dair bir barcelona vardı diye anlatmaktır.
nasıl bize bir zamanların liverpool'u, bir zamanların ajax'ı anlatıldıysa bizim de anlatabileceğimiz bir barcelona var. ancak unutulmamalı ki, her zaman bir real madrid olacak. real madrid'in başarasını hatırlamayan kimse olmayacak.
tek başına başarılamayan sigara bırakma işini bir gruba yayma çabasıdır.
gece 03:00 da ateşlenen sigara gibi bir sinerji oluşturabilirsek neden olmasın diyorum ben. gece 3'te hepimiz sigara yakıyoruz. hadi şimdi de hepimiz sigarayı bırakalım.
yaz mevsimi gelmişken, sizi dışarı davet eden tek şey güzel hava ise, çıktığınız zaman bir cafeye oturup tek başınıza çay içiyorsanız, facebooktaki arkadaşlarızın adının arkadaş olmadığını anlarsınız.
bunun ülkemizdeki en büyük iki temsilcisi fenerbahçe ve galatasaray'dır.
birisi bir liseye ancak kapısına bayrak asacak kadar yaklaşabilenlerin iken, diğeri o liseyi kuranların takımıdır.
not: pek tabii ki genelleme yapmak yanlıştır. fenerbahçe taraftarı olan çok saygıdeğer insanlar da vardır ancak o insanlar da bu durumun farkındadır ve fenerbahçe'nin iticiliğinin tek sebebi bu cehalettir. bir fenerbahçe'liyle tartışmak bir deveye hendek atlatmaktan daha zordur. herkes bilir ki türkiye'nin en büyük takımı tartışmasız galatasaray'dır.
anlatılan bir hikayenin sonunda, hikayenin sonundan tatmin olmayan kişi tarafından hunharca sorulan sorudur.
oysa gülünmesi gereken kısım o kısımdır ve siz tepki beklersiniz. tepki derken ee, o ne dedi? gibi bir tepki değil.
- geçen gün mustafa'yla konuşuyoruz, bana fenerbahçe'yi anlatıp duruyo falan işte en sonunda da tuttu bana fener siker dedi. tuttum ben de bana niye geldin o zaman? dedim.( büyük espri diye demiyorum ama gülünebilir hani)
+ ee, o ne dedi?
harry kewell'ın gönderilmemesi için internet ortamında başlayacağı umulan kampanyadır.
yoksa sadece benim hayalim mi? ben çok üzülüyorum gidecek olmasına, 6+2+2 gibi bir sistemde ona bir tane yer yok mu ey ünal başkan. yapma, etme gönderme sevdiceğimizi. paran yoksa biz ödeyelim diyeceğim de, 5 milyar dolarına saygısızlık olur.
duy sesimizi ünal başkan.
umarım sesimiz gür çıkar. umarım internetin de birşeylere gücü yeter.
oz büyücümüzün, yakışıklımızın, daddy cool'umuzun takımdan ayrılmasının bir sevgiliden ayrılırcasına can yakmasıdır. adam yokluğunda defansta bile görev yapmış, elinden 19 numaralı forması alındığında içi parçalanmasına rağmen ben gidiyorum dememiş, mustafa sarp'ın bile 1.5 milyon euro aldığı bir takımda 1 milyon euroluk sözleşmeye imza atmış, sevgilimizdir bizim o. seni çok sevdik kewell. asla da unutmayacağız. sen de bizi unutma nolur, kalbimizdeki yerin hiçbir zaman dolmayacak.
