alaskadan gelen adam
145 (şirin baba)
yedinci nesil yazar 3 takipçi 24.18 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    eyyam

    26.
  1. Yahya Efendi, Kanunî dönemi ilim ve fen adamlarındandır. Allah dostu olarak bilinir. Beşiktaş Çırağan’ın hemen yukarısındaki dergahında ülkesi için “adam” yetiştirir.
    Duası makbul bir zat olduğunu bilen civardaki balıkçılar, her sabah namazdan sonra dergahın önüne teknelerle yanaşırlar ve dua isterler.
    O tarihte kıyılar henüz doldurulmadığından dergahın bahçesiyle deniz bitişiktir.
    Yahya Efendi setin kenarına kadar gelir ve denize açılacak olanlara dua eder. Balıkçıların yürekten haykırdıkları amin sözlerine kıyıya vuran dalgalar eşlik eder. Yahya Efendi duasını bitirdikten sonra eliyle denizi işaret ederek “Eyyam ola” diye uğurlar balıkçıları.
    Bu uygulama Yahya Efendi vefat edene kadar sürer. O günden sonra balıkçılar birbirlerine hayır dua maksadıyla “Eyyam ola” diye hitap ederler. Bu deyim zamanla “Heyamola” olup çıkar
    Ahmet Sarbay / Geçmişe Mazi Derler
    Eyyam ola: (Denizcilik tabiri) Havanın iyi olması dileğini belirten bir söz
    0 ...
  2. yazarların gitmek istediği 3 ülke

    47.
  3. tarkan denince akla gelenler

    112.
  4. Şu reklamı görmeyeydim iyiydi ya, artık son kare bu oldu hafızamda * https://www.youtube.com/watch?v=KxYjAyeu3fk
    1 ...
  5. uludağ sözlük ün en ünlü yazarları

    11.
  6. başlığın altındaki ilk entry ile kendisini bir kez daha hatırlamamızı sağlamıştır, allah rahmet eylesin... (bkz: damdaki deli)
    2 ...
  7. sigaradan zevk almak

    9.
  8. Ramazan'da iftardan sonra yakılan ilk sigara ile oluşan durumdur. Bu işin hakkı, hergün bir tane, akşam yemekten sonra dedirtir insana ama uygulamak zordur...
    2 ...
  9. tıraş olmak

    27.
  10. Klasik yöntemlerle daha keyifli hale getirilebilecek eylemdir. Sıcak su şarttır, öyle buz gibi traş köpüğü falan olmaz. Berberlerin kullandığı silindir şeklindeki sabun, fırçayla köpürtülmelidir. Ustura 1-2 denemeyle öğrenilebilecek bir olaydır, ayrıca sakal ne kadar uzun olursa olsun tıkanmadan tek harekette kestiğiniz alanı temizler. Bu detaylar rutin işlemi en fazla 2 dakika daha uzatır, ancak bir mecburiyeti keyif haline getirir.
    1 ...
  11. sevişmek için yapılan anlamsız hareketler

    6.
  12. bir süre sonra rutine bağlar. bazen de şifreli kelimelerle ifade edilir hale gelir * (bkz: mısır patlatalım mı?) hayır nereden kalmış hatırlamıyorum bile. mısır eşliğinde seyredilen romantik filmin sonunu bir yerlere bağlamıştık herhalde *
    2 ...
  13. uyumaya çalışırken düşünülen şeyler

    16.
  14. Issız ada... hayır, yalnız tam uçaktan kurtulduk, hayatta kalma mücadelesinin başı... uyukuya dalmışız gerisi yok. lost'un ikinci bölümünü çekemedik daha. *
    1 ...
  15. madamebovary

    8.
  16. Bu akşam 11. nesillerin geldiğini yeniden hatırlamama sebep olan ikinci hadisenin başrolündedir kendisi. hoşgelmiştir...
    1 ...
  17. on birinci nesil başlık açamasın

    3.
  18. "ulan onbirinci nesil mi gelmiş?" diyerek sözlüğe ne kadar ilgisiz kaldığımı anlamamı sağlayan kampanyadır *
    4 ...
  19. en güzel oje rengi

    10.
  20. yazarların şu an dinlediği şarkılar

    7934.
  21. Janet & Jak Esim - Durme Durme Kerido ijiko. uyku öncesi tavsiyemdir.

    3 ...
  22. karşı gazete

    59.
  23. Ali Ağaoğlu'nun tam sayfa reklamının yayınlanmasıyla hem kadrosunda hem de okur kitlesinde sarsıntı oluşturan gazete, ertesi gün yazarlarından Şebnem Sönmez, Ece Zereycan, ihsan Eliaçık ve Deniz Evin sosyal'ı kaybetmiş, akabinde devam eden sarsıntı ile 15 çalışanın işine son verilmiş, bugün itibarıyla da gazetenin imtiyaz sahibi, iş adamı Turhan Ababey internet sitesinde yaptığı bir duyuru ile, yayın hayatlarına sadece web üzerinden devam edeceklerini duyurmuştur. http://www.karsigazete.co...i-okurlarimiza-h3706.html
    2 ...
  24. 20 mart 2014 twitter e girişin engellenmesi

    179.
  25. bu memleket atatürk'e hakaret ediliyor diye youtube kapatmaları da görmüş olduğundan şaşırtıcı değildir. şaşırtıcı olan o gün atatürk'e hakaret ediliyor diye gerekirse bütün internete sansür getirilmesine razı olacak olanların, şimdi ülkesinin başbakanına iftira atıldığında benzer uygulamaya feveran etmesidir. ha yanlışmıdır? o zaman da taraftar değildim, şimdi de değilim. alem bir yolunu bulup her daim giriyor zaten. ama artık kabul edelim, internet böyle özgür bir ortam. adam atatürk'e de sövüyor, başbakana da, sana da, bana da...
    2 ...
  26. gece yataga girince gelen sorunlar

    19.
  27. sağa sola doğru yapılan manevralar neticesi kocaman yatağa sığamamak, sol aşağı eğilip laptopu yakalamak, açıp internete girmek, "bu gece de sözlüğe takılayıp" deyip sözlüğe yazmaya başlamak ve yine sabaha kadar uyuyamamak.
    1 ...
  28. üsküdar belediyesinin çeşmeleri yıkması

    1.
  29. Daha önceleri de cami sattıkları şeklinde haberlere konu olan AKP'li Üsküdar Belediyesi'nin, ilçe sınırları dahilinde hayrat olarak yaptırılmış ve yıllardır insanlara hizmet eden, her türlü bakımı da vakıf tarafından karşılanan çeşmeleri teker teker ve hiç bir sebep göstermeden yıktırmış olmasıdır. Bu anlamsız davranış, #ÇeşmemeDokunma şeklinde tekpi almıştır.
    1 ...
  30. lustral

    150.
  31. tanım: şu yaşıma kadar bütün türevlerinden uzak durduğum, tesirini diş ağrısı için apranax aldığım zamanki kadar hızlı ve hissedilir şekilde gördüğüm, 5. günümde halen alışma aşamasında olduğuma inandığım antidepresan ilaçtır.

    aşırı derecede sinirimi bozacak, iş yapmamı engelleyecek derecede kafama takılan ve psikolojik etkilerinin yanısıra, fiziksel olarak da gerilmeme sebep olan bir olay sonrası, kendimi işe veremediğim için kardeşimin tavsiyesi ile 50mg tabletlerden bir tane alarak kullanmaya başladım.

    ilacı aldıktan yarım saat kadar sonra, hafif bir mide bulantısıyla karışık vücutta bir rahatlama hissi oluştu. 1 saat sonra, zaten yoğunlaşmam gereken işe kendimi daha çok vermiş, eğer istemli olarak hatırlamazsam, canımı sıkan hadiseyi unutmuş, aklıma gelince de o kadar kafaya takmaz bir halde buldum kendimi. 3 saat kadar sonra, bir başka noktaya arabayla hareket halindeyken, sıkışan trafik, arkaya hafifçe eğilmiş ön koltuğun inanılmaz rahatlığı ve camdan giren güzel bir esinti eşliğinde yaklaşık 1.5 saatlik bir uykunun kucağındayım. Akşama doğru hafif bir üşüme etkisi yaptı. Sanki içim üşüyormuş da titreme gelecek gibi oldu. Akşam evde arkadaşlarla kahkahalar atarak muhabbet halindeyiz. ilk günden bu kadar tesirli oluşu beni şaşırttı.

    5. gündeyim, hafif mide bulantısı ve zaman zaman üşüyormuşum gibi hafif bir his oluyor. ama bunun dışında kafama takacak birşey yokmuş, hatırlasam bile o şiddette canımı yakmıyor.
    4 ...
  32. semtlerin ingilizce karşılıkları

    54.
  33. downforeveryoneorjustme com

    1.
  34. faydalı linkler kategorisinde yer alması gereken, hatta almış sitedir.
    1 ...
  35. genel sağlık sigortası

    45.
  36. --spoiler--
    https://sgk.ziraatbank.com.tr/ linkinden (gss prim-13)'ü seçerseniz çıkıyor borç.
    --spoiler--

    sözkonusu siteden sorgulama yaptıktan sonra ödeme yapmak istediğinizde, kredi kartı için değiştirilemeyen bir visa seçeneği çıkıyor. benim gibi benim gibi "sadece visa mı kabul ediyorlarmış?" diyerek sisteme küsmemelidir. kredi kartı numarasını girince, otomatik olarak algılayarak, yukarıdaki değiştiremediğiniz seçenek kendisi değişiyor. yani master card da kabul ediyorlarmış *
    1 ...
  37. çift kişilik yatakta yalnız uyumak

    62.
  38. yakın bir zamana kadar, iki kişinin, mutlu bir çiftin, ortak rüyalarına ev sahipliği yapıyorsa o yatak;
    gece yarısı içeri süzülüveren, sımsıcak bir cana daha kucak açmışsa, bir zamanlar;
    bir zamanlar, sessiz gülüşmelere, tatlı kaprislere, birlikte kurulan hayallere sahne olmuşsa;
    ve birgün, bir yanınız, bir yarınız, her tarafınız boş kalıvermişse öylece...
    o buz gibi çarşaf, sahipsiz yastık ve üzerinizden hiç kaymayan pike acıtır canınızı;
    iki kişilik yatak, tek kişilik mezarınız olur her gece...
    1 ...
  39. zippo kültürü

    13.
  40. açıp kapama ve yakmayla ilgili hareketler değil de, zippo ile yakılan sigaradan alınan ilk nefes tat verir adama. * *
    1 ...
  41. mustafa kemal atatürk e şirk koşulmaz

    5.
  42. --spoiler--
    yoksa ilahi bir benzetme değildir.
    --spoiler--

    'şirk koşmak' deyiminin anlamı açıktır.

    --spoiler--
    http://www.tdk.gov.tr , şirk koşmak: Tanrı'nın birden çok olduğunu söylemek, Tanrı'ya ortak tanımak, eş koşmak
    --spoiler--
    2 ...
  43. tarihi film sorunsalı

    4.
  44. konunun adı zaten üzerindedir. eğer 'tarihi' bir film çekecekseniz ve senaryoda gerçek yer isimleri gerçek kişi mekan vs. isimleri kullanacak, "şu tarihte, şu yerde yaşayan şunun dönemini, şu olayları, bu olayları anlatıcam" diyorsanız, olaya hangi 'etik' ile yaklaşırsanız yaklaşın, gerçeklerden uzak kalmamak durumundasınız. çekeceğiniz filmin illa ki belgesel olması şart değildir. önemli olan gerçek isimlerle çektiğiniz zaman gerçeğe duymanız gereken saygıdır.

    misal; orta çağ avrupası'nda geçen bir film çevireceksiniz. insanları budist, doğal olarak da çevredeki yapılardan tutun da insanların kılık kıyafetlerine kadar bu dine uygun olarak tasarlayabilir misiniz? evet, mümkündür. ama bunun adı tarih filmi olmaz. olsa olsa fantastik film olur. şunu da söyleyebilirsiniz, "ben, falanca memleketi filan dönemde anlatıcam. ancak, konuyu şu olaylar yaşanmasaydı, bu vuku bulmasa, olaylar şöyle gelişmeseydi, ya da böyle olsaydı üzerine kurucam, seyirciye de bunu açıkça söyliycem." evet, bu da yapılabilir, hatta yapıldı. (bkz: osmanlı cumhuriyeti) şimdi bu filmi bir dönem filmi olarak değerlendirip eleştirmeye kalkan varsa, zaten hiçbir şey anlamamış demektir. bu bir fantastik filmdir, senaristlerin hayal gücü, yönetmenin bakışı açısı vs. ile olmayan birşey hayal edilerek canlandırılmıştır.

    bir yaşanmışı filme almaya kalkıyorsanız, en önce yaşayıp gitmişlere saygı gereği olanı biteni, tarihin seyrini yanlış aksettiremezsiniz, tarihe saygı en önemli maddedir. tarihçiler, tarih danışmanları, arşivler vs. var. açar, okur, sorar, danışırsınız.

    sanata saygı için, eğer gerçek bir dönemi filme çekecekseniz, kılık kıyafet ve mimari gibi en temel öğelerden başlayarak, o dönemin en ince ayrıntılarını incelemek durumundasınız. sanat yönetmeni, sanat danışmanı vs. diye ciddi meslekler var. olmasın bu adamlar/kadınlar o zaman. hayal edin ve kafanıza göre film çekmeye kalkın. sanat yönetmeni, eğer orada olup da kendi sanatına saygı duymayacaksa, o hiç olmasın zaten. gerçek bir dönemi anlatıyorum diye yola çıkıp, bölümler arası 100 küsür yıllık git geller yapamazsınız. şimdi 1950'leri anlatan bir film yapacaksınız, ama yakıştıramadığınız bazı öğeleri, 100 bile değil, 30 sene sonrasından 1980'lerden alacaksınız. o dönemin abiyelerini değilde de, 80'lerin kıyafetlerini kullanacaksınız. ya da arabaları 50 model değil de 60,70,80 model tasarlayacaksınız. ama olayların seyri hep 1950'de geçecek, hatta o yıllarda yaşanmış gerçek bir hikayeyi konu alacak. hangimiz çıkıp da buna tarih filmi derdik? titanik filmiyle ilgili eleştirileri hatırlayanlar bilir. adamın elindeki tabancanın modeline varana kadar ciddi eleştiriler geldi. üstelik film, yaşanmış bir olayı, belli bir tarihi konu almasına rağmen, romantik bir kurguyla anlatılmış, dönem filmi iddiasıyla ortaya çıkmamıştı.

    başlığa konu olan muhteşem yüzyıl dizisi, belli bir tarih aralığında geçmektedir. osmanlı deyince,* genel olarak, padişahta sarık, sadrazamda kavuk, ahalide fes, pencerelerde kafes türünden bir genelleme anlaşılmaktadır malesef. hal böyle olunca, siz topu topu 46 sene hüküm süren bir padişahın dönemini anlatırken, neredeyse 300 senelik ileri geri oynamalarla, kılık kıyafet, kural, kanun, adet, töre, mimari ve aklınıza gelebilecek herşeyi değiştirirsiniz. memlekette, "ben aydınım" diyen ve en başta bu durumu, eleştirmesi gerekenler de alkış tutunca, konu eleştirilemez bir hal alır. *

    tarifi film çekecekseniz, tarihlere ve bilinen yaşanmış olaylara sadık kalmak zorundasınız. dönem ismi veriyorsanız, o döneme, yaşamış insanların ismini veriyorsanız, o insanların yaşadıklarına, devlet ismi veriyorsanız, o devletin yaşadıklarına sadık kalmak durumundasınız. yoksa yaptığınız en basitinden 'komik' olmaktan öte gidemez.
    2 ...
  45. uçaktayken aniden düşüyoruz diye anons yapılması

    20.
  46. 'aniden düşüyoruz' diye anons yapıldıysa problem yoktur. hızlı ve acısız olacaktır. bir de bunun 'yavaş yavaş düşüyoruz' versiyonu vardır ki, insanı düşmeye kalmadan kalpten götürür. (bkz: noktalama işaretlerinin önemi ve başlıkta noktalama olamaması) *
    3 ...
  47. klavyeye bakmadan b mönchengladbach yazabilen kız

    13.
  48. 10 parmak biliyordur, abartılacak birşey yoktur. 10 parmak yazabilen insanın dil bilmesine de gerek yoktur, latin alfabesiyle yazılmış her şeyi, okuduğunu anlamadan ve klavyeye bakmadan seri bir şekilde yazabilir.
    2 ...
  49. iyi çay demlemenin püf noktaları

    6.
  50. türkiye de mini etek giymenin zorluğu

    8.
  51. saçını 3 numara kestiren bayan

    7.
  52. bir zamanlar demi moore'un da içinde olduğu bayanlardır. yakışmıştır kendisine. hatırlamayan nesil için (bkz: gi jane)

    ayrıca bkz: http://galeri.uludagsozlu...ra-kestiren-bayan-313132/

    edit: imla
    0 ...
  53. 17 ağustos 1999 marmara depremi

    257.
  54. --spoiler--
    Saniyeler yıl oldu ...

    Sıcaktı ... Taş fırınlarda ekmek yapanların, tanıdık olduğu bir rüzgar, ağır ağır yalıyordu sahilde oturanları. Kimi banklarda muhabbet ediyor, kimileri de balkonlarında çaylarını yudumluyordu. Hani tatildi ya, çocukların oturmasına da göz yumulmuştu. Hatta bazıları denize girdiler arkadaşlarına nispet. Bazıları köşelerine çekildi sessiz. Kimbilir hangi derin düşüncelerle.
    Vakit ilerledikçe ışıklar teker teker sönmeye, kentin üzerine sessiz bir karanlık çökmeye başladı. Evlerden gelen son mırıltılar yansıyordu sokaklara. ihtiyar bir adam, elindeki tesbihi başucuna koyup usulca girdi pkenin altına. Yan daireden hala çocuk sesleri yükseliyordu. Eğlenceli bir banyonun ardından, pijamalarını giydi minik kardeşler.
    Bir başka evde bir anne, kucağına oturan küçük kızının saçlarını tarıyordu. Sokakta parmaklarının ucuna basarak yürüyordu birileri. Genç çift, bebeklerini, sessiz gülüşmelerle yatıyordu beşiğine. Derken sadece sokak lambalarının aydınlığı ve uzaktan gelen bekçinin düdüğü kaldı. Bir de gittikçe artan, dayanılmaz bir sıcak. Yapraklar kıpırdamıyor, gölgeler bile oynamıyordu.

    Sıcaktı ... Dayanılmaz bir hararet, evlerin içine, ta odalara kadar girip herkesi dolaştı. Önce derin bir uğultu duyuldu. Ardından dalgalar yükseldi. Biblolarda küçük titremeler ... Kristal avize, sephadaki vazo, ve büfedeki ince belli bardaklar birşeyleri haber vermeye çalıştı. Baş uçlarındaki saaler, aynanın önündeki makyaj malzemeleri, kosoldaki hatıra eşyacıklar ve raflardaki baharatlıklar döküldü önce.
    Yükselen uğultu, yerini korkunç bir homurtuya terketti. Kavurucu gecenin, orta yerinde sırılsıklam bir kabusa uyandı insanlar. Artık, sokakları aydınlatan lambalar da yoktu. Çocuklar kendilerini dipsiz bir karanlığın kucağında buldular. Patlayan camlar, birbirine kavuşan balkonlarla birlikte döküldü. Topyekün bir yıkımın, iş makinaları olmayan bir hafriyatın sesi ve umutsuz çığlıklar... Gözden geçen koca bir ömür. Artık yıkılan sadece hatıra biblolar değil, hatıraların ta kendisiydi. Bu yıkım, o ana kadar yaşananların bir hatıra olacağının işaretiydi. Kimileri tam ortasında kaldı odalarının, kimileri de merdiven boşluklarında. Sokağa çıkabilenleri kaldırımlar yuttu, camdan atlayanları kara toprak.
    Yer yarıldı, deniz taştı, gökyüzünde unutulmaz ışıklar dalgalandı. Saatlere sığmayacak kadar uzun hissedilen o 45 saniye sona erdiğinde, bir şehrin değil, geniş bir coğrafyanın üzerinden toz bulutu yükseliyordu. Anneler, ciğerparelerini, babalar belki bir daha göremeyecekleri ailelerini aradı. Kurtulmayı başaranlar, hangi enkazın sesine kulak vereceğini bilemedi. Çığlıklar, çığlıklara, siren sesleri yardım feryatlarına karıştı. Tatlı uykularındaki minikler, yürüyüp çıkamayan yaşlılar ve daha nicelerine mezar oldu sıcak yuvaları.
    Sonra, yardım ekipleri, askeri birlikler ve gönüllüler akın etti bölgeye. türk insanı bir kez daha yaşadı kurtuluş savaşını. Bir kez daha kadın çocuk demeden, seferber oldu Anadolu. Yaralar sarılmaya çalışıldı. Aretık herşeye sıfırdan başlamalıydılar.
    Ateş düştüğü yeri yaktı, hayat bildiği gibi aktı ...

    --spoiler--

    17.08.2000. depremin 1. yıldönümünde, depremde hayatını kaybeden bütün herkesin hatırasına saygıyla, kaleme aldığım yazıdan alıntıdır.

    edit: açıklama düzeltildi.
    1 ...
  55. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük