Ucakta tuvalete gıtmekten pek de farkı olmayan sey. Ama alısık olunmayan bır ozellık, en azından bırkac sene oncesıyle kıyaslandıgında. Tv,ınternet,yemek,tuvalet,eve servıs derken fırmalar bıze daha neler yasatacak.
Denemek ısterdım ama once sızlerden de tecrubelerınızı almak daha dogru olur.bok yoluna gıtmeyelım aksam vaktı,
Tuvalete gıden sarı saclı yaslı teyzeye not:umarım koku senden gelmıyordur,
tıraşa başlamadan evvel kendince tarif etmeye çalıştığı şaç şekli berber denen kıllık tarafından dalga konusu yapılarak geçiştirilir. kaderine boyun eğmesi beklenir daha bu yaşta. tıraş denen ömür törpüsü başladıktan sonra özellikle de kafanın arka kısımlarına gelindiğinde yapılır o ilk müdahale berber abi tarafından:
-kafanı eğ bakıyım öne biraz. heh böyle.
kafa eğmek değil o iki büklüm olmaktır. altına konan tahtanın popoya verdiği batma hissiyle beraber, bu aşağı doğru yön değiştirmiş kafa sayesinde artık gözler o zamanki ismiyle çük organını görür hale gelmiştir. eziyettir o. dakikalar geçerken kafa yavaşça hareket etmeye, bu ufak çocuk kıpırdanmaya başlar ki berber abi uyarır:
-az kaldı.eğ kafanı.heh böyle.
bu iğrenç durumda bir de berberin ve yanında çalışan küfürbaz isyankar gençlerin iğrenç muhabbetlerini , yoldan geçen bayanlar hakkındaki garip yorumlarına şahit olunur:
+hakan abi , verse bokunu yemez misin?
-yemez olur muyum lan, cilt bakımı bile yaparım kendime.
çocuk düşünmeye başlar işte bu dakikadan sonra.
-bok dedi, yemez misin dedi? bok yenmez ki ama. allahım beni büyütme lütfen.
tüm bu gelgitler, anlamsızlıklar arasında kendi içinde mukayeseler yapmaya başlayan çocuğun kafası da hareketlenir geriye doğru. artık berberin işaret ve orta parmakları da kafaya temas etmiş ve bastırır hale gelmiştir.
saçlar kesilir ancak yıkanmaz.birkaç fırça darbesi sonrası enseye ve sırta o kıllar bir güzel batar.
aynaya baktığında gördüğün şey hiç hayalini kurduğun saç değildir artık. her tarafı üç numaraya vurulmuş, önden de kahküller bırakılmış saç.
mahalleye döndüğünde arkadaşlardan yiyeceğin şaplakların hesabı tutulur daha o vakit.
onu beyaz mor bulutlara teslim ettin
gidişini tebessümle üzülerek izledn değil mi?
ama iyiydiniz değil mi?
alıştırdınız, yatıştırdınız birbirinizi.
sevdiniz, üzdünüz kalplerinizi değil mi?
hayatın akışını varmış ve değişirmiş
siz de öğrendiniz değil mi?
ak pak, pamuklar gibi, her bir zerresi için ölünesi ekmeğin yumuşak tarafını sonuna kadar kemirip sıra sert kısma gelince elini uzatmayan kişi.
lan bu nimetse her tarafını ye. ne o öyle anasınıfı çocuğu gibi iş yapmak. mutfağa git, ekmek çekmecesini bir aç boydan boya sağ tarafı yenmiş de kabuğu sert kısmı bırakılmış. ayıp.
nur yüzleriyle çekici , olgun tavırlarıyla önder , kırışmış öpülesi elleriyle becerikli , trip atamamaları ve sakinlikleri ile ninelerimizin genç bayanlardan daha yaşanılır olduğu gerçeğidir.
mağaza önlerinden geçerken kıyafet bakar gibi yapıp kendini kesen insanın alt basamağıdır. sanki hiç görmediği bir meta çıkacakmış gibi karşısına ya da aradan geçen dakikalar içinde biret pit kıvamına gelebileceğini ummuştur ki yazıktır. sonumuz yine hüsran değerli yazar kardeşim.