bahçelievler-yayla'daki (istanbul) mcdonald's'ın yan tarafında bulunan, ne idüğü ve hangi kafayla işletildiği belirsiz bir mekân.
cadde üzerinde, arabamızı park edecek yer ararken, ne dükkan ne de garaj önü olan bir yer bulduk. tam yanaşırken, ilerimizdeki cafe'den genç bir çalışan gelip "nereye geldiniz?" diye sordu. "mcdonald's'a" şeklinde cevap verince; "abi buraya park ederseniz polis ceza yazar" dedi. biz de "fazla kalmayız. hem polis ceza yazsa öndeki, arkadaki ve kaldırımdaki 20 arabaya yazardı" tarzında bir şeyler söyledik. neyse sonra çocuk gitti, 2 arkadaş arabadan çıktık, arabayı kullanan diğer arkadaş biraz geç inip arkamızda kaldı. o sırada, cafe'nin işletmesiyle alakası olduğunu düşündüğüm bir tipin o arkadaşa "ceza yazarlar, çek arabayı buradan" şeklinde ters ve emrivaki konuştuğunu duyduk. geri dönüp ortaya "ne oluyor?" dediğimizde, "çekeceksiniz arabayı lan" şeklinde, sanki gözlerinin önünde ailesini katledenleri yıllar sonra bulmuş moduna giren bu tip ile kısa süreli bir münakaşa yaşadık. "niye çekmemiz gerekiyor?" diye sorduk, eleman kendi çöplüğünde öten horoz misali takılmaya devam etti. sonra araya birileri girdi, biz de "lanet gelsin" diyip gittik.
velhasıl, hani olur da yolunuz düşerse... düşmesin.
akon'un 2010 güney afrika dünya kupası için yaptığı şarkıdır.
Oh Africa...
I know that we have to take it to the goal 'cause everyone's depending on we
See we ain't got nowhere to go but up, it's our destiny
We're choosing the way, we'll do what it takes to get to the top of the highest mountain
We'll do anything, we got to prove ourselves 'cause we know
Oh Africa...
See we'll never be able to forget this day 'cause it's the greatest day of our life
See no matter what happens at least we can say "we came, we saw, we tried"
We're choosing nowhere, we'll do what it takes to get to the top of the highest mountain
We'll do anything, we got to prove ourselves 'cause we know
Oh Africa...
This is our time to shine, our time to fly, our time to be inside the sky
Our time to soar, our time to saw, the last one in football
youtube'u başka dilde kullanıp, türkçe bir video aradığınızda ortaya çıkan komik durumdur. zira, youtube bazı kelimeleri çevirebilirken bazılarını çevirememektedir. son olarak da; eş anlamlı kelimeler ortaya çok komik durumlar çıkarabilir. örnek vermek gerekirse:
coupling dizisinde geçen steve'in videoda unuttuğu; susan'a yakalandığı ve açıklamaya çalışırken bayağı terlemesine neden olan filmdir. 1. sezon 4. bölümde geçmektedir.
eğer gerçekleşirse kesinlikle turkcell'den daha iyi bir sponsor olacaklardır. yanlış anlaşılmasın! en azından daha yaratıcı bir cingıl kullanırlardı. türkcell süper lig hiiiç bitmesin gibi bir cingıldan daha yaratıcı bir cingıl olacağı kesin. örnek vermek gerekirse: arçelik'in robotu gelir ve der ki; arçelig demek yeni lig demek, yeni lig demek arçelig demek. buradan sesleniyorum! alın şu süper lig'in sponsorluğunu ve bizi turkcell'in cingıllarından kurtarın! *
başlık sıçan birine verilen ayardan sonra, o kişinin yazdığınız entry'yi eksilemesi sonucu söylenen sözdür. hem ağlarım hem giderim sözünün coverlanmış halidir.
türkiye cumhuriyet'inin yerleşim yerlerinin adını değiştirmeye kimsenin gücü yetmez. zaten bunu yapabileceklerini düşünenler şimdi dağlardalar. bunca yıldır dağdalar. afedersiniz ama yarak değiştirirler!
diyalog şöyledir;
ş.a: ism-i ali'niz efendim?
p.k: niye sordunuz ismimi?
ş.a: tanışmak...tanışmak için
p.k: tanışmak demek! iyi ama niçin? yoksa bir randevu talebi mi bu? böyle bir şey istemeyin avcunuzu yalarsınız!
ş.a: aman efendim! estafirullah.
s.h*: ne diyor? ne diyor?
ş.a: yalarsınız diyor!
s.h: haa; iyi iyii.
tipik bir öğrenci evinde yaşanan durumdur. zira, kalorifer yakmaya daha vardır. fakat hava da iyice soğumuştur. elektriklikli ısıtıcıyı fazla yaktığının farkına varan öğrenci birey, çift kat pijama üzerine kazak ve mont giymek zorunda kalır. hatta bu birey banyo çok soğuk olduğu için montla sıçmak zorunda bile kalabilir.
hamiş: "banyoya sıçılır mı?" dediğinizi duyar gibiyim. ev, öğrenci evi olduğu için banyoyla tuvalet birliktedir.
"dokunma, dokunma; şimdi dokunabilirsin." temalı ne kadar yaratıcı bir beyinden çıktığını gösteren reklamdır. çok merak etmekteyim; acaba 5 yaşındaki bir çocuk mu buldu bu reklam fikrini?
tam olarak bunu söylemese de; hıncal uluç federer'in çok düz bir tenisçi olduğunu, topu sadece karşıya atıp karşının hatasını beklediğini söylemiştir. ya tenisten anlamıyor, ya da ben anlamıyorum. yıllardır tenis izlerim. kendi çapımda da oynamaya çalışıyorum; ama böyle mantık olabilir mi? o zaman direk ortaya atsınlar topu, kenara atmasınlar karşı taraf hata yapar diye. tenisin açı sporu olduğunu bilmiyor galiba sayın hıncal uluç.
22 ocak 1990 doğumlu fransız tenisçidir. şimdilik en büyük başarısı 2008 rome masters'da final oynamaktır. * en büyük grand slam başarısı ise: 2009 avustralya açık'ta 4. tur oynamaktır.