"erkan ağabeyciğim tek derdin bu olsun yeeeaaa" dediğinizi duyar gibiyim. o ağzını yamultmayın tiyniyetinizi sikerim!
bu bir algı meselesidir. zihniyet meselesidir. doğa halinden toplum sözlüşmesiyle devletli yaşama geçişe kadar gitmiycem. şu var, devlet, insanlar için icat edilmiştir. bizim için. bizim için icat edilen bir organizasyondan zaten yapması gereken bir şeyi isterken arz etmek nedendir?
bu organizasyonun varlık nedeni sensin, benim. insan arabasına lütfen vites değiştir der mi lan? kontağı çevirirsin gider.
bu zihniyet yüzündendir ki kişisel hak ve özgürlüklerimiz hiçe sayılıyor. yaşam hakkımıza bile saygı duyulmuyor. ufak bir şey ama çarpık düzeni ele veren bir ipucu bana kalırsa.
hiç bana "erkan ağabeyciğim kendi üüücudu kendi kararı" demeyin. dövme yaptıran adamın illa ki beğenilme kaygısı vardır. illa ki ben de sevmediğim dövme klişesini itin götüne sokarım o halde.
bi aralar only god can judge me vardı. her önüne gelen yaptırıyordu. sonra japonca, arapça furyası başladı. son dönemde de dirseğe oturan yıldız dövmesi. sallasan bu modellere denk geliyor.
bak hafız dövme hassas bi şeydir. sana özel olmalı, seni anlatmalı. çünkü giydiğin kıyafetle notlanırken bu toplumda, sen taşıyacağın dövmeyi malca seçemezsin. seçersen ben de siklemem seni.
bitsin abi artık. klişe dövme modelleri bitsin. özgün değilsen de moda dövmeyi kazıttırarak bunu 7 düvele ilan etme. lütfen çocuk!
beyler büyük şehirlerde yaşayanlar şöyle ayrılsın. onlar dnrda buluşma planları yapsın, 3 boyutlu sinemaya gitsin, metrobüsün sıkıntılarından bahsetsin. beni, küçük şehir sakinleri anlar.
korhan abi sence de biraz iddialı olmamış mı bu?
114.41 gibi bir frekansta yayın yapan, küçük şehrin küçük radyosuna "farkımızın farkındayız. yeni modellerimizle sizi korhan giyime bekliyoruz. büyük beden bulunur" gibi bir reklam sence de biraz fazla iddialı olmamış mı?
hepi topu 10 metrekare dükkanda çakma tomi, aberkırombi satıyosun hangi fark usta? yerel radyo çok fena bi şey lan.
ablam burası prag mı? yatağa kahvaltı gelir mi hiç? yatakta yapabileceğimiz yegane şaka "aşkım tut tut tut" deyip sabah osuruğuyla şovumuzu yapmaktır. ne yastık savaşı lan? burası yeketerinburg mu güzel kıss? yanımda bi yarım bi çeyrek kokoreçi gömmeyi biliyosun. diz yapmış pijamayla karşılıyosun lan beni.
sen kendini deli etmişsin olum artık. iyrenç pirenses seni!!!
küçükken eziklenmiş, horlanmış yazarların isimlerinin yer aldığı listedir. hemen tam listeye ulaşmak mümkün değil tabi. yavaş yavaş tamamlanır. siftah benden:
bu yastık izi dediğimiz şey çok garip lan. acayip bi etkisi var. kim görse adama hala uyanamamış ya da son 23 saattir uyumuş muamelesi yapıyor.
misal şöyle sol şakaktan aşağı doğru uzanan derin bir yastık iziyle uyandınız. işe gittiniz, saatinde iş yerinizde olsanız dahi patronun gözünde geç kalmışsınız imajı uyanır. adam ister istemez "oooo begggim iyi uyumuş heee" diye geçirir içinden. ya da hadi olm uyan da işe başla bakışı atar.
bir de benim gibi bahtsızlar var. pazartesi sabahına derin bir yastık iziyle başladım. bakkala kahvaltı için eti negro almaya gittim adam bana şehrin ağasıymışım muamelesi yaptı. "abi bak bozuk yoksa verme. allahın adını veriyorum bak. hayırlı haftalar ağbi" dedi. bildiğin erkan elektar olarak girdiğim bakkaldan sıkarfeys olarak çıktım. havaya girmişken, sağ olsun berberim havamı indirdi. ağbi böyle işe gidilmez deyip sakal tıraşından sonra başladı yüzü yoğurmaya. baktı bi noktadan sonra geçmiyor yoğurma şiddeti yerini okşama yımmşaklığına bıraktı. on dakka daha bekleseydim esnafa muhteşem bir pazartesi şovu izletecektim amnskym.
velhasılı berbat bir şeydir yüzde yastık iziyle uyanmak.
bu yanlış zamanda yanlış kişiye aşık olmak gibi bi şey değil.
doğru kişiye aşık olursunuz ama zamanlama yanlıştır. hatunun/adamın tayini çıkar mesela. atıyorum ailesinden biri hastalığa yakalanır. ne bileyim ev arkadaşı sevgilisi tarafından doğranmıştır falan. olmadı cinsel soğukluğa yakalanmıştır.
bu ortaokuldan liseden kalma bir hastalık sanırım. hani tüm sene aşkından ölünen kıza açılmak için sene sonu mezuniyet balosu falan beklenir ya. sonra öğrenirsiniz ki yeni sezonda başka bir okulun formasını terletecektir. işte bu durum geçmiyor aga. gözleri böyle gülen birine aşık olmanın zamanı mı olur? haksızlık birader.
bildiğin ibneliktir. yok kadınsa, düpedüz şırfıntılıktır.
sanırsınız ki hep böyle çatır çutur mesajlaşılacak. sanırsınız ki o cillop gibi hatun hep böyle dar, özenli, dekolteli kıyafetler giyecek evde yayılırken. sanırsınız ki o adam, asla bir öküze evrilmeyecek.
yanılırsınız. bir noktadan sonra kayış kopar, taraflardan biri yeni tokmaklara koşmak, kalbini yeniden hırpanice attırmak için bavulunu toplayıp gider.
ilk başta siklenmez de aynı şehirde, aynı yalnızlıkla kalınmaya devam ediyorsa bu "giden" figürün şehrin her yerine, itinayla izini bıraktığını anlarsınız. koyar adama.
yazarların "babuş şuraya gidersen, mutlaka orada yemen gerekir. nefisler nefisi bir yer be haceli" dedikleri esnaf lokantalarının paylaşılmasından ibaret önerilerdir.
ben başlıyorum ağbi:
bilecik bozüyükte merkezde ömür restoran var bildin mi? aha sakın oraya girip standart köfte yeme. hemen arkasında ara sokakta küçücük bi lokanta varç yamulmuyorsam dabırgalı mustafa gibi bi şeydi. mutlaka tereyağlı pilavını ye, yanında et soteyi de ihmal etme. dışarıda biraz sıra bekleyeceksin ama vazgeçme. pişman olmayacaksın.
değerli kardeşlerim, efendiler! sizlere balık tutmayı öğretmeyeceğim, kafadan, direktoman balık vereceğim!
bugün şehrinizin sanayiine gidiyorsunuz. kuru fasülyeci buluyorsunuz. her sanayide vardır merak etmeyin, kime sorsanız gösterirler.
hem ucuz, hem bol kepçe hem de lezzetli bir kuru fasulyayla akşam yemeğinizin tadını çıkarıyorsunuz. endişeye mahal yok, yanında kuru soğan ve acı böber müessesenin ikramı.
mekan tariflerim devam edecek değerli kardeşlerim!
spiker kardeşim anlıyoruz topraaaanı koruyorsun ama gerek yok. olm zaten seni izleyen herkes türk, bu nasıl bir anne korumacılığı. "benim oğlum yapmaz öyle şey" refleksinin erkek versiyonunu yansıtıyorsun bize.
anladık, çok yakın. tamam aga sakin ol ve maçını anlatmaya devam et.
kurulunur. uzun süredir beklediğiniz gün gelmiştir. iç sese kulak versene, çogzel:
07:11
amk bu saatte uyanılır mı sikicem artık toynağını bu hayatın!!! neyse lan akşama maç var. kalk, kalk!
11:33
sanki son 40 saattir öğle tatilini bekliyorum. bu yavşak öğle arası gelmeyecek mi lan! iyi tarafından bakalım babuş. maça yedi buçuk saat kaldı.
15:54
ya böyle bi şey yok! bu saate böyle evrak kitlenir mi ağğğbicim ya. diren be anam babam diren be. bitti mesai hadi bakalım.
böyle ızdırap bir güne sırf akşamki maçtan alınan destekle katlanılır. bira alınılır, paraya kıyılıp antep fıstığı tedarik edilir. amına koyim bulaşık göze alınıp iki tane çorba kasesi çıkarılı bu antep fıstığı için.
maç başlar, bira açılır. dakikalar geçer ama soktuğum maçı orta saha mücadelesinden bile ibaret değildir. temposuzlukta tarih yazan bir maçın, yürrreksizlikte çığır açan adamların mizanseni... allahını seven üstüme toprak atsın.
yerel yönetimin hiçbir masariften kaçınmaksızın, "yaz geldi babuş. vatandaşım sivrisinek neyimle uğraşmasın. basalım ilacı, ölsün mikroplar" felsefesiyle hareket etmesi neticesinde evinin bulunduğu sokaktan geçen ilaçlama aracının sesini duyunca
"amaaan oğlum amaaan kapıyı pencereyi kapat. ilaçtan kaçan sinekler evimize doluşmasın" diyen annedir. teknik olarak doğru mudur bilinmez (kamu spotu: arkadaşlar tmciydim) ama kapatılır cam çerçeve.
ilaçlıyorlar yine sokağı. anne sözü dinlemeyecek kadar büyümüş olmak için can atarken içim neden burkuldu şimdi bilinmez.
bu kadar sörvayvırcı olduğunuzu bilmiyordum gençler. madem öyle adanıza sahip çıkın. tivitırda bu heştegi zirveye çıkarın. yahu siz adamsınız, insansınız elinizden bir şey kaçmaz!
30 senedir her başbakan, her kabine üyesi söylüyor bunu. en ufak bi şeyde "kimse türkiyenin gücünü test etmeye kalkmasın" diye uyarıyoruz. ama adamlar bir şekilde yıllardır yapacaklarını yapıyorlar. ayıptır ya. bi şeyi 40 sefer söylersen olur derler bunlarda o da yok. utanmaz dış güçler!
bilmem belki "gerçek" bir kadındır ya da sadece hafıza kadının kötü yanlarını süpürüvermiştir aklınızdan; o yüzden özlüyorsunuzdur.
şarabın yıllanmışı makbul, kaynar çorbanın ihtiyacı var zamana. yaraların kapanması için gerek zaman, sevişmenin uzun olanı iyi. ama giden bir kadınla zaman, aynı cümlede şık durmuyor. canını acıtıyor adamın. adamlar acı çekmeyi de beceremiyor aksi gibi.
sanırım şu an online olan 438 yazardan çoğunun örtüştüğü yazardır.
la olum bi oy verin lan. artı eksi bi basın lan butona. istiyorsunuz ki sadece yazalım hiç okumayalım. ee bi bakıyosun bi noktadan sonra herkes böyle olmuş.
sizden bir istirhamım olacak değerli kardeşlerim. sırf beni göt etmek, bu yazıyı da dayanıksız çıkarmak adına eksileyin bu yazıyı. hunharca, manyakcasına eksileyin. bu başlıktan başlasın oylama alışkanlığı kazanmak! hadi agalar!
kimi kandırıyorsunuz lan kolpalığıdır. pis bir film klişesidir. birbirimizi yemeyelim beyler.
adam geçmiş masanın bi ucuna hooop atı oynatıyor. ordan karşı sandalyeye geçip vezirle atı yiyor. sırf kolpa amına koyim! biz bilmiyoruz sanki kasten o atı ziyan ettiğini. bırakın olm bu işleri, hayatınız yalan.
evet kızlar, "tekel bayisin" dediniz; vermediniz. ifşa zamanı. o ayılıp bayıldığınız beyaz yakaların ayak bileeene baktınız mı hiç? bakmadıysanız bir tanesini çevirip yoklayın ya da spor salonuna gidin. şortu, kısa çorabı giydiklerinde o tırtıklı yapı nası can sıkıyor şahit olun.
keyerim terliğimi, otururum tekel bayinde. ne ayak kokusu var ne de çorap lastiği izi. koyduysa yokluğum asıl şimdi mutluyum kıslar:S
sıradan olmayan şeyler her zaman dikkatini çekmiştir insanoğlunun. herkesten farklı olmak fikri çok caziptir çünkü.
zamanla bu tavır evrildi, türedi. normal olmayana saldırmak, tüketmek son derece yaygın bir davranış haline geldi. yetmedi, onu tüketen zihniyet bu kez de bundan vazgeçip, daha önce kendisinin yaptığını aşağılamaya başladı. karışık oldu, gel bunu örnekle açıklayayım, başlığı da aradan çıkarmış oluruz.
önceleri yeni bir kitap almak önemliydi. tertemiz, sıfır.
sonra insanlara sahaflara dadanmaya başladı. böyle tipler daha entelektüel, daha "kaybolmuş", daha romantik addedildi.
bir noktadan sonra sahaftan kitap almak da tepki çekmeye başladı. "ya bırak çakma entel seni!", "vay amuğa goduğumun romantiğine bak heheee" gibi reaksiyonlar gördük.
modern zamanların en büyük yavşaklığı işte bu: "türeyen, evrilen, tüketen insan modeli".
etrafınıza bakın anılan 3 süreci de yaşamış tipler vardır. acilen kurtulun onlardan. her devrin adamıdır böyle tipler. popüler olmak için, 3 gün sonra sözüm ona bir moda çıkıp "göt siktirmek süper yeeeaa" dese kalabalıklar, eminim önce onlar dövdüreceklerdir dübürlerini.
nihayet başlığa dönüyorum. sabah sabah kimse sallamayacak ama döşenesim var bugün.
eski kitapların ruhu vardır. ev arkadaşın bireyselliğini tamamlamışken henüz, onun tek eksiği ete kemiğe bürünmektir. senden benden daha çok yaşamıştır. eski kitap bir şey anlatır sana. onunla da yetinmez başka bir adamın düşüncelerini de anlatır.
kitapta yazan:
"devletli yaşama geçilmesinin temel nedeni mülktür. insanoğlu, mülkiyet hakkının zaruretini kavradıkça bir organizasyona gerek duymuştur ve devleti icat etmiştir".
senden önce kitaba not düşen adam paragrafa katılmıyor:
"devletli yaşamın nedeni cebir tekelinin devrinin zaruri hale gelmesidir. bunu yarın hocaya sor. belki merve derse gelir".
bak işte, bunu sıfır bir kitap yapamaz sana. o yüzden kıymetlidir eski kitaplar, kıymet verilenlere hediye etmek için de idealdir.
