2007 yılında * en iyi romantik komedi ödülü almış anime.
garip sebeplerle bir araya gelmiş bir ikilinin lise hayatları, aşkları ve ailelerine dair, bildiğiniz gençlik komedisi tadındadır. ancak öyle sahneleri vardır ki, "ya ben yaşlandım, sulugöz oldum, ya da bu cidden duygusal bir sahneydi" tadında boğazınız sıkışıp ağrımaya başlar, gözler dolacakken alışkanlıklar durur, izin vermez.
bu tip animelerin meraklılılarına önerilir.
(bkz: şefin tavsiyesi)
(bkz: afiyet olsun)
dip not: http://www.anime.gen.tr/animetanitim.php?id=1636
the lettres to the immortal beloved
july 6
in the morning-
my angel, my all my self
only a few words today, and indeed with pencil (with yours)
only tomorrow is my lodging positively fixed
what a worthless waste
of time on such - why
this deep grief, where
necessity speaks -
can our love exist but
by sacrifices
by not demanding everything
can you change it, that you
not completely mine. i am not
completely yours - oh god
2
look upon beautiful nature
and calm your soul
over what must be - love
demands everything and completely with good reason.
so it is for me with you, for you
with me - only you forget
so easily, that i must live for myself and
for you, were
we wholly united, you would
feel this painfulness
just as little as i -
my trip was frightful.
i arrived here only at 4
o'clock yesterday morning.
because they lacked horses,
the postal service chose another
route but what a
3
horrible way, at the next to the
last station they warned
me about traveling at night,
made me afraid of a forest,
but this only
provoked me - and i was
mistaken, the coach had
to break down
on the terrible route,
a mere bottomless
country road [crossed out: and the] without 2 such postil-
lions as i had, i would have
been stranded on the way
esterhazy on the
other customary route
here had the same fate
with 8 horses, as i with
four - still i had
some pleasure again.
4
as always, whenever i fortunately
survive something - now quickly
to interior from exterior.
we will probably see each other soon.
even today i cannot
convey to you observances,
which i made during these
few days about my
life - were
our hearts always close
together, i would of course make none of the sort
my heart is full of much
to tell you - oh - there
are still moments when i find
that speech is nothing
at all - cheer up -
remain my faithful only
treasure, my all, as i for you
the rest the gods must
send what must
and should be for us -- your faithful
ludwig -
5
monday evening on july 6 -
you are suffering you my dearest
creature - just now i notice
that letters must be posted
very early in the morning.
mondays - thursdays -
the only days on which
the mail goes from here
to k - you are suffering -oh, wherever
i am, you are with me.
i say to myself and to you, arrange
that i can live with you.
what a life!!!! as it is!!!!
without you - persecuted by
the kindness of people here
and there, which i think - i want
to deserve just as little
as i deserve it - humility
of man to
man - it pains
me - and when i regard myself
6
in the framewoek
of the universe
what am i and what is
he - whom one
calls the greatest -
and yet - herein is
again the divine spark
of man - i
weep when i think
that you will probably
not receive the first
news of me until
saturday - as much as you
love me - i love you
even more deeply but - but
never hide yourself from
7
me - good night - as
one bathing i must go to
sleep [struck out: o go with]
[struck out: go with --]
so near! so far! is
not our love a true
heavenly edifice -
but also firm, like
the firmament -
good morning on july 7 -
while still in bed thoughts
thrust themselves toward you my
eternally beloved
now and then happy
then again sad.
awaiting fate.
if it will grant us a favorable hearing -
i can only live either
wholly with you or not at all.
8
yes i have resolved
to stray about
in the distance, until i
can fly into your arms
and call myself
entirely at home with you.
can send my soul
embraced by you
into the realm of spirits -
yes unfortunately it must be - you
will compose yourself all the more
since you know my faithfulness
to you, never can another
own my heart,
never - never - o god why
have to separate oneself,
what one loves so, and yet my
life in v [ienna] as it is now is a
miserable life - your
love makes me the most happy
and the most unhappy
at once - at my age i would
need some conformity
regularity of life - can
9
this exist in our
relationship? -- angel, right now
i hear that the mail
goes every day -
and i must therefore
close, so that you
will receive the l [etter] immediately -
be calm, only through
quiet contemplation of our
existence can we
reach our goal
to live together -
be patient -love me -
today - yesterday -
what longing with
tears for you -
you - you my
10
love - my
all - fare-
well - o continue
to love me - never
misjudge the most faithful
heart of your
beloved
l
forever yours
forever mine
forever us
2004-2005 yılları arasında yayınlanmış anime.
aslında kuru kuruya bir tanımlama oldu. müzik ve konusu ile, yer ve zerzevat tasarımları ile oldukça başarılı ancak karakter çizimleri zayıf kalmış bir animedir kendileri. duygusaldır, eğlencelidir, hassastır, çetrefillidir, zevklidir. giriş müziği oldukça da hoştur.
aslında en iyi nasıl tanımlanabileceği tam bulunamamış animedir. en iyisi, kişilerin seyredip kendi tanımlamalarını yapmaları en uygun olacak animedir, kesinlikle meraklısına önerilir...
(bkz: şefin önerisi)
(bkz: afiyet olsun)
(bkz: http://en.wikipedia.org/wiki/Fantastic_Children)
(bkz: http://www.anime.gen.tr/animetanitim.php?id=1092)
(bkz: http://www.animenewsnetwo...lopedia/anime.php?id=4241)
iş bankasının operasyon elemanı alımı amacı, shl firması aracılığı ile gerçekleştirdiği sınav. sınav kitapçığının hiçbir yerinde iş bankasının adı geçememektedir. oturup öyle haldır huldur çalışılacak bir sınav değildir. lakin sınav bittiğinde "nerdeyim, ne yapıyorum, noluyo yauu" gibi sorularla başbaşa kalma ihtimali yüksektir.
ilk test sayısal yeteneğinizi ölçme amaçlı olduğu iddia edilmektedir. yalandır, fitnedir, fesattır. efen'im, gözünüzün önünde ortalama olarak a4 boyutlarında bir kitapçık canlandırınız. arka kapak içeriden dışarıya açılmaktadır ve bu açılan kapakta 8-10 tane, çeşitli tablo ve grafikler mevcuttur. kitapçık içinde 40 soru vardır ve 30 dakikanız vardır. e, un var, yağ var, şeker var, şimdi ne yapacağız... soruların hiçbirinin üzerinde "tablo bilmem kaça göre" diye birşey yoktur. soruyu okuyup, hangi grafiğe ait olduğunu bulup sonra soruları çözmeye başlıyorsunuz. ordan bakınca kolay görünüyor değil mi? değil. konuşulmuş kişiler arasında testi bitiren kimse duyulmamıştır *. ****. saatinizi sevin, koruyun, gözünüzü ondan ayırmayın. kitapçığa erişim hakkı elde edince önce arka sayfadaki grafiklere hızlıca bir bakıp neyin nerde olduğunu tespit etmeniz önerilir. böylece soruları okudukça ne aramanız gerektiğini de bilirsiniz. sorular atla deve değildir. farzı misal "99 ila 2003 yılları arasındaki satış değerleri" ya da "müşteri memnuniyeti anketine göre şu ve bu değerler dışında % kaçtır" gibi sorularla muhattap olacaksınız. ciddi ciddi sadece 4 işlem ama zaten ölçülen de sizin toplama çıkartma yeteneğiniz değildir.
yetiştiremediniz testi, ilk defa giriyorsunuz sınava, canınız sağolsun. kitapçıkların toplanması esnasında sağa sola hızlıca göz atarsanız tek olmadığınızı anlar, ferahlarsınız.
ikinci test sözel yeteneğinizi ölçmeye yöneliktir. size paragraflar ve her paragrafın altında 3-5 tane cümle verilir. her bir cümle bir sorudur. paragrafı okuyup, altındaki cümleleri değerlendirmeniz istenir. 60 soru - 30 dakika. korkmayın, yetişiyor. bir önceki testten fena halde canınız yanmış olacağı için panik halinde okuyup cevaplamaya çalışıyorsunuz. zaten zor da değildir. lakin cevaplama sistemi ilginçti. altta verilen cümlelerin, üstte verilen paragrafa göre doğru, yanlış ya da yetersiz veriden cevaplanamaz olduğunu işaretliyorsunuz. ama sonuncu "yetersiz veriden cevaplanamama" durumu ilginçtir. cevap şıkkı "bilemem"dir. yani sadece 3 şıkkınız var "doğru", "yanlış", "bilemem"! tam olarak sizden istenen * paragrafı okuyup, altta verilen cümle doğru ise doğruyu, yanlış ise yanlışı işaretlemeniz. eğer ilgili veriler eksikse mantık yürütmeyin ya da çıkarım yapmayın. "bilemem" cevabı burada devreye giriyor zaten.
bu test de bittikten sonra 5 dakika molanız var. gidin gezin, hava alın, kafanızı toplayın. ikinci raund başlıyor...
"iş motivasyon testi" ya da adı böyle bir test işte. sizi işte motive eden şeyleri ve tabii ki bazı ipuçlarını elde etmeye çalışıyorlar. (keza işbankasının ilanında ve ellerinden geldiğince heryerde bastıra bastıra söyledikleri gibi, "kariyer yolu kapalı operasyon elemanı" alıyorlar.) eğer kendinize güveniyorsanız, talebedildiği üzere "ben elimdekiyle yetinirim, öyle kariyerde falan gözüm yok, siz beni eğitip, adam edip, kalifiye hale getirdikten sonra istifa edip başka bir yere zıplamayacam" cevapları verin. tabii ki birşeyi unutmadan: cevaplarınızı değerlendiren adamlar bu işin en iyilerinden kabul edilen bir yerde çalışıyor ve sizin gibi binlercesini değerlendiriyorlar. hoş değil mi?
erken bitirirseniz gidip biraz ortalıkta dolanmanıza izin veriliyor, tabii ki başınızdaki gözetmenin insiyatifinde. ve bu test de erken biter cinsten.
en son sırada "kişilik envanteri" testi var. siz nasıl birisiniz, öncelik ve önemsedikleriniz vs... 100 küsür soru mevcut. 45 dakika. her bir soru 4 şıkdan oluşuyor. şıklar içinden size en fazla uygun olan ile en az uygun olanı işaretliyorsunuz. arada iki şık boş tabii. aynı cümlelerle farklı gruplar içinde tekrar tekrar karşılaşıyorsunuz. gene en az ve en fazla uygun olanını seçiyorsunuz. böyle sürüp gidiyor. sizden özellikle ilk aklınıza gelen ya da ilk anda en doğru gelen şıkkı işaretlemeniz bekleniyor. bilindiği üzere, genel kanıya göre ilk akla gelen cevap en uygun ve dürüst olanıdır. burada manipülasyonun daha kolay olduğu rivayet edilmekte. sıkıntılı bir testtir ve en büyük motivatörünüz, testi bitirince eve gidebilecek olmaktır. bazı şeyler karşısında emin olamayabilirsinzi. bazı şıklar (kişiye göre değişkenlik göstermekle birlikte) önemsenme düzeyleri yakın olabiecek şeylerdir.
toplamı yaklaşık 3.5 saat kadar öngörülmektedir. sayısal ve sözel bölümlerde, bilmem kaç yanlış, şu ya da bu kadar doğruyu götürmemekle birlikte doğru ve yanlışlarınız ayrı ayrı hesaplanmaktaymış. son ikisi zaten doğru ya da yanlışları olmayan subjektif testler. ama tabii ki "bay ve bayan doğru çalışan"ları belirlemeye yönelik olduğunu da gözardı etmemek gerekiyor. kitapçıkların açıklamalar bölümlerinde bir bölüm oldukça eğlenceli: yanlışın doğruyu götürmeyeceği beyan ediliyor ama gene de "size doğru gelmeyen, çılgınca cevaplamalar" yapmamanız konusunda da uyarılıyorsunuz. aynen kelime bu "çılgınca"!
bu sınava girmiş ve girecek olanlara geçmiş olsun.
peşin peşin edit: iş bu entry ile, sınavla ilgili nette fazla bilgi bulunmaması ve sınava ilk defa gireceklerin konu hakkında yeterli bilgi toparlayamaması yüzünden sıkıntı yaşamamaları için birinci elden bilgi verme amacı güdülmüştür.
vista-bs pro işbirliği ile icad olunduğu tahmin edilen şey. siz akıllı akıllı yeni, uçaktan bozma laptopunuzu denemek için onu bunu yükleyip, 10 tane program açıp * "bişey olmaz lan buna, nerdeyse uçacak" diyip sonra da film seyretmeye niyetlendiğinizde karşınıza çıkan ekran rengidir. bir süre pembe ekranda kilitli kaldıktan sonra, makina kendini kapatır, sonra gene bildik mavi ekran açılır, "aha halt ettin bak!" tadında yazılar belirir. okuyamazsınız bile ne yazdığını, siz de hata mesajı verip mavi ekrana geçersiniz...
(bkz: ben bunu gördüm)
aslı tam olarak "ilk defa uyunan bir evde, evin anahtarını yastığın altına koymak" olması gereken lakin, karakter sınırlamasına takılmış başlıktır.
efendim, rivayet edilir ki, ilk defa uyuyacağınız bir evde, evin anahtarını alıp, yastığınızın altına koyup, duası falan var, onları okur yatarsanız, evleneceğiniz insanı görür(müş)sünüz rüyanızda. işe yaradığını iddia eden epey bir insan vardır.
bir de, bunu hemen hemen her gittiği evde deneyen tipler vardır. artık 25-30. denemeden sonra, yeni evlenen arkadaşın evine yatılı misafir gidip, "hadi bismillah, allahım, umarım bu kez olur" duaları ile yatılır. bu kadar denemenin üstüne sonunda rüyada biri şekillenmeye başlamıştır. sevinilir, suratı iyice görülmeye çalışılarak, rüyaya pürdikkat kesilinir. yaşlı başlı, aksakallı bir dededir karşıdaki. "bu yaşlı amca mı benim kısmetim?" diye düşünürken, dede konuşmaya başlar:
" kızım, bak, kaçıncı kezdir deniyorsun, kimseyi gördüğün yok. anla, kabullen artık, evde kaldın. meşgul etme artık bu hattı, zaten meşgulüz, bir de senin gibi, durumunu kabullenemeyenlerle uğraşıyoruz. git kendini kariyere falan ver, faydalı şeylerle uğraş. bırak bu evlenme işlerini de artık. hadi sana iyi geceler...."
!!!
garip ama gerçeklerden biridir. üstelik oldukça lezzetli bir gerçektir. dışında kıtır bir kabuğu vardır ve yerken insanda bit tatlıdan ziyade şekerleme yiyormuş hissi yaratır. iyi yapılanı şeffaf göründüğü için, estetik zevkini de okşar.
3 çorba kaşığı sönmemiş kireç, 2-3 su yıkandıktan sonra bir süre suda bekletilir ve beyazımsı bir su elde edilir. ama öyle çok sulu boya tadında birşey beklemeyin. soyulup doğranmış kabak, ne kadar kıtır sevdiğinize göre 3-5 saat bu suda yatırılır. iyice yıkandıktan sonra, kabağınızın yarı ağırlığında şeker, bir miktar su ve birkaç karanfil ile kaynatılır. pişmesine yakın (tariflerde limon tuzu eklemeniz önerilir, ancak daha hoş bir lezzet kattığı için limon daha makbuldür)(hatta, değişik lezzetlerden hoşlanıyorsanız biraz limon kabuğu da rendeleyin)bir miktar limon suyu da eklenip, bir taşım daha kaynatılıp ocaktan alınır. üstüne, kendi suyundan biraz döküp; kaymak, krema, ceviz, badem, tahin... gönlünüz ne çekerse onunla süslenip afiyetle kıtır kıtır yenilir.
(bkz: şefin tavsiyesi)
(bkz: afiyet olsun)*
peşin peşin hem edit, hemi de büdüt: iş bu uyarı ile, kirecin ayarını kaçırmanız durumunda -ki daha önce böyle bir olay ne duyulmuş, ne de görülmüştür- sorumluluk kabul edilmemektedir. elinizin ayarını doğru tutun arkadaşım. yıllardır yenmektedir, bir nane olmamıştır, sonra "vay efendim, ben senin tarifini yaptım da böyle oldu" falan kabul edilmemektedir. alerji ve şeker testlerinizi yaptırınız, düzenli olarak dişçiye gidiniz, karşıdan karşıya geçerken... neyse, konuya dönersek, afiyet olsun...*
insanı sancılar içinde bırakan, kıvrım kıvrım kıvrandıran durum. süre sınırlıdır *, konu sınırsızdır *, kullanılabilir bir tek akşamınız ve yapmanız gereken sürüyle işiniz vardır. yetişmez, bitmez, artmaz, yetmez, öldürür de öldürür...
bir de tam bitti diyip, rahatlayıp yatma hazırlıklarındayken, son kontrol için açtığınızda aslında şaka yaptığını, bitmediğini keşfedince....
(bkz: bu akşam ölürüm beni kimse tutamaz)
ingilizcesi "vanpire knight" olan, gayet sezon dizisi bir animedir. şu ana kadar mevcut 13 bölümü vardır. sonu yarım yamalakdır, adamı hasta eder. bu nedenle de henüz yayınlanmamış olan diğer sezonun beklentisi içine sokar adamı. burdan sonrası fena halde spoilerdır
orta malı küçük bir kızın herşeyden habersiz ve bütün masumiyetiyle(!), asilzade vampir "ilgilisi" ve "alt sınıf" potansiyel vampir ilgilisi çevresinde dönen hikayeyi anlatmaktadır. alt sınıf olan, boynundan "küçük" bir ısırık alır ve üst sınıf asilzade tarafından, bütün asaletiyle olay kan davasına döner ki bu hikayenin bir vampir hikayesi olduğunu göz önüne alısanız, kan davasının boyutunu siz hesaplayın. lakin, asilzade olayı sakin sakin halletme taraftarıdır. diziyi seyrederken, kendinizi, bir türk dizisinde, sevdiği kızın bekareti çalınmış bir adamı seyreder gibi hissederken bulabilirsiniz. eğlenceli ve ilginçtir. keyif ve merakla ikinci sezon beklenmektedir.
(bkz: şefin tavsiyesi)
(bkz: afiyet olsun)
* ölümden sonra yazılan/iletilen mektup anlamına gelir. adını taşıyan gayet ilginç bir de animesi nevcuttur. burdan sonrası fena halde spoilerdır
içinde ensest, şizofreni, bildiğiniz "bu japonlar sapk yau" dedirten bir çok unsur bulunan bir animedir. lakin konu ve işlenişi itibariyle hayli ilginç ve izlenesidir.
(bkz: http://www.anime.gen.tr/animetanitim.php?id=1676)
"öbür tafar"tan mektuplar taşıyan "postacı" kızın, en az taşıdığı mektuplar kadar ilginç bir hikayesi ve geçmişi vardır. "amanin, sonunda ne olacak" derken bitiverir bölümler, adamın asabını bozar. her ne kadar türk sitelerinde 12 bölüm gözükse de 13 bölümdür ve bu da beklenen bir oav'dır.
(bkz: şef,n tavsiyesi)
(bkz: afiyet olsun)
hala düşünmeden edemiyorum, "evlenmese olurmuydu" diye.
hadi diyelim, bu travmatik süreci bir şekilde atlattı (sonuçta, hata kaza, kendi rızanızla bile 12 yaşındayken biriyle beraber olsanız, eninde sonunda bu sizi psikolojik olarak bir yerden yakalar sanırım). çocuk, köylü çocuğu (imiş). okuduğu okuyacağı, o da ailesi izin verirse, ilköğretim sonuna, benim bildiğim dilde, orta okul sonuna, yani olduğu olacağı 14 yaşına kadar. böyle birşey yaşamış bir kız çocuğunu da küçük bir yerde zor okutursunuz. aile izin verse, okul yönetimi sorun çıkartır. onlardan da geçtiniz, o okuldaki çocuklar, hele ne yeni yetme oğlanlar, ne de yeni yetme kızlar rahat verir.
bir şekilde bitirdi diyelim bu çocuk. daha da serpilmiş olur, zaten adı çıkmış (boyle durumlarda, toplum genelde "dişi köpek kuyruğunu sallamadan.. politikası güttüğü için hırsızın çaldığı yanına kar kalır, adı bile anılmaz, kız ise adının başında "or**spu" sıfatıyla anılır) bulunduğu yerdeki liseye gidemez. gitse de, ortaokulda azcık rahat yüzü gördüyse bile, lisede hayatta bırakmazlar, kendi taktıkları sıfat gibi davranmaya başlarlar. sonunu siz takdir edin...
misal, çok çalıştı, kaçmak için bulunduğu bölgeden, geçmişinden, burslu bir öğretmen lisesini* kazandı. ailesi izin verdi, bir şekilde bitirdi okulu. bu işte kurtulduğu nokta olabilir. ama insanlar unutmaz, rahat vermez. 10, 15, 20 yıl sonra bile hatırlayacakalar, "daha 12 yaşındayken yaptığı or**spulukları"!!!
işin en kötüsü de, bunlar iyimser ihtimaller. babalar razı gelmiyor kızlarının evlenmemesine, kötüye çıkan adlarının temizlenmesi lazım. çevre izin vermiyor, unutmuyor olanları. okullar kabul etmiyor, paralar başka yerde okumaya yetmiyor...
bu çocuk ilk değil, son değil... insanlar ders almıyor. daha nicesi olacak, biz bu filmi daha önce de görmüştük...
"Fullmetal Alchemist" ("Hagane no renkinjutsushi") kadar olmasa da, oldukça eğlenceli anime. gene simya, gene değişim/dönüşüm, gene komik tiplerin ortalıkta salak saçma zıplaya hoplaya gezmesi var. hele bir karakter var ki, "geyzen teyfiyk" tadında, sormayın. "önünde" kelebek olan tangası, ya da gene "önünde" kelebek olan, kurdelalı ve karpuz kollu kıyafetimsi ya da hiç olmadı, gene gene "önünde" kelebek olan mayo-tangası ile dehşetten zıp zıp zıplasanız da, düşmanına duyduğu saygı ve onu korumak için yaptıklarıyla ne düşüneceğinizi şaşırabilirsiniz. ayrıca bir çok animede karşılaşılabileceği üzere, tam "aha, bu sefer babayı yediler, öldüler, bittiler" derken abuk bir hareket ya da japon amca/ablaların mimik niyetine kullandıkları "şey"lerle gülemkte tıkanmak arasında kalabiliyorsunuz. kısa (yaklaşık 20'şer dakikalık) bölümleri de ara öğünlerde çerez niyetine rahat rahat yenmesini sağlıyor. meraklısına önerilir.
daha detaylı bilgi için:
(bkz: http://www.imdb.com/title/tt0877507/)
(bkz: http://www.anime.gen.tr/animetanitim.php?id=1085)
sim pastanesinin yeni icadı dondurma türü. değişik bir lezzeti var. muhakkak ki ,uygun damak tatlarına gayet güzel geliyordur lakin tarafımdan önerilmemektedir. rengi de pek nar çiçeğini anımsatmamaktadır. ilk fırsatta bulunan bir nar çiçeği yaprak yaprak kemirilmek sureti ile testedilecektir.
2003 yapımı başarılı bir anime. farklı bir gelecekte, kurtlardan üremiş olan insanlar, geçmişlerini unutarak dünyanın sonuna doğru yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadırlar. efsaneye göre "ay çiçeği" olan bir kız*, cennetin yolunu kurtlara gösterecektir ve en son kurt, söz konusu zamandan 200 yıl önce görülmüştür. tabii ki bu yol güllük gülistanlık değildir. ed2k linklerinden indirmesi sounlu, kaynak da azdır. ama, gene de ele geçtiği anda seyredilmesi şiddetle tavsiye olunur. farklı bir kültürü işlemeye çalışsalar da ciddi bir biçimde japon kültürünün esintileri hissedilmektedir.
(bkz: şefin tavsiyesi)
(bkz: afiyet olsun) http://www.imdb.com/title/tt0367439/
It's a long life
a long life you have to live
for only short time
exit will let you leave
Are you dancing
dancing all alone
with assassins
who stab you down
I know how to defend
when you're in my head
I know that storm is growing
I know how to hate everything
but soon or later I will win
Won't you take off
take off that plastic mouth
you scare us to death
and more than that
Are you sharing
sharing the blood of your veins
to marry the world and its pain
I know how to defend
when you're in my head
I know that storm is growing
I know how to hate everything
but soon or later I will win
We're climbing
on our faith
we are crying
with pink sour plastic mouth
Climbing
on our faith
we are crying
with pink sour plastic mouth
It's a long long life
a long life you have to live
one more time
exit will let you leave
Are you sharing all
share all the blood of your veins
to carry the world and its pain
I know how to defend
when you're in my head
I know that storm is growing
I know how to hate everything
but soon or later I will win
We're climbing
on our faith
we are crying
with pink sour plastic mouth
Climbing (we have to beat them)
on our faith (we have to beat them)
we are crying
with pink sour plastic mouth
we have to beat them (x2)
with pink sour plastic mouth
bazen sadece varlıkları yeten insanlardır.
genelde özlenen insanlardır.
belki çok arayıp sormayan ama tam ihtiyaç anında orda olabilen insanlardır.
bilmezler muhtemelen sizin için anlamlarını,
ama tesadüfen , yanlışlıkla , sadece o an orda olabilen insanlardır.
belki annedir, kardeştir, arkadaştır, rasgele, yoldan yürüyen biridir.
iyi ki varlardır...
son kararınız mı? illa alacak mısınız? peki bunları biliyor musunuz?
- genelde ayakta durması gereken herhangi bir şeyin (vazo, biblo, su şişesi, yere dik duran her şey) yere nasıl çarpacağını merak eden ufaklığınız, tabii ki merakını giderecektir.
- ayrıca ortalıkta durmakta olan bütün kabloların (televizyon, bilgisayar, modem, şarj aletleri, telefon, aklınıza gelen tüm kablolar) girdiği ve çıktığı yeri bilmek ister. eh, tabii, oradan çıkıp çıkmayacağını ve kemirilebilme potansiyelini de. **
- aynı zamanda tadım ustalarıdır. yediğiniz içtiğiniz, ulaşabileceği yerlerdeki herşeyin sizin için uygunluğunu, zehirli olup olmadığını ve kendi için uygunluğunu da kontrol eder.
- çöp kovası? unutun. orası tam bir cennettir onun için. içine düşüp debelenebileceği, yiyebileceği veya çıkarıp salonun ortasında oynayabileceği neler var orda biliyormusunuz?
- yemi, suyu, oyuncağı, kumu olan ve sevilen bir kedi, yeterince keyfi yerinde bir kedi olmayabilir. kediler vizyon sahibi hayvanlardır. bir gün gitme ihtimaline karşılık, salona ya da banyonun ortasına sizin için bağırsak emeği, g.t nuru bir hatıra bırakabilir!
- tuvalet konusundan bahsetmişken, sudan hoşlanmamaları, suya meraklı olmadıkları anlamına gelmez. açık kalan klozet kapağından büyük bir merakla içeri sarkan kedinizin dengesini kaybetme ihtimali vardır. sonra, salonun ortasında ıslak bir biçimde mavlarken yaklaşıp, kokuyu alana kadar , nereye yüzmeye gittiğini çok düşünmeyin.
- koltuğunuzu sadece oturmak için mi kullanıyorsunuz? yanlış, o koltuğun törpü ve tırmanılma fonksiyonlarından kediniz sonuna kadar yararlanacak ve size de bunu ispatlayacaktır. en geç 2-3 gün içerisinzde kenarları liğme liğme bir koltukla karşılaşabilirsiniz.
- ortalıkta unuttuğunuz kazağınız, kutusundan sarkmış olan kolyeniz, saatiniz, kitaplarınız, hatta cep telefonunuz kediciğinizin kaşınan dişleri ve sıkılmış canı için birebir oyuncaktır. zaten kısa süre içinde farkedersiniz.
- elinizin sığmadığı dolapla duvar arasıdaki o boşluk ya da tırmanmak için sandalyeye ihtiyaç duyduğunuz yerler, kedinizin oyun alanı haline gelecektir. tabii oraya düşen/duran birşeyler varsa da... kediniz kaybolduğunda, tüm mahalleyi aramaya başlamadan önce evdeki tüm yüksek yerlere ve deliklere bakmayı unutmayın!
- bu arada kediniz tam bir bumbee jumping ustasıdır ve sizin balkon kapısı, yok pencere gibi açık unuttuğunuz her durumda bunu hevesli bir sporcu kişilikle değerlendirecektir. e, ödülleri toplamak da size kalıcaktır tabii ki. * kediler her seferinde dört ayağı üstüne düşmezler ve bunu ortalama * 250 ytl lik bir veterine faturası ve kedinizle geçireceğiniz yaklaşık 1 aylık özel bakımla kendiniz de öğrenebilirisiniz.
- biraz kıskançtırlar. eve gelen giden arkadaşlarınızla pek iyi geçinemeyebilirler. ilginin ondan başka birşeye kaymasından hoşlanmazlar.
- kediniz aynı zamanda bir hava atma aracı olarak da kullanılabilir, muhtelif dernek ve kluplere * imtiyazlı giriş biletidir. görünür yerlerdeki tüm çiziklerinizi gururla taşıyın, kedisi olan ya da beslemiş olan herkes direkt "kedin mi var" diye atlayacaktır.
ha, ama kabul etmek gerekir ki, oturur vaziyette olduğunuz herhangi bir an kucağınıza tırmanıp uyuyan ya da kendini sevdirmeye çalışan, eve döndüğünüzde sizi kapıda mır mır mır diye karşılayan, yürümeye çalıştığınızda, kendi zıplama kapasitesini keşfetmek amaçlı bacaklarınıza zıplayan, ortalıkta unuttuğunuz herhangi bir şeyi bir eğlence aracı haline getirebilen bu tüy yumağı, sıcak, yumuşak hayvan dünyanın en tatlı yaratıklarından biridir.
...ama gene de bir kez daha durup düşünmek gerekir.
--spoiler--
yollarını yürümekten, yıllarını yaşamaktan eskitemediğimiz bu şehirde iflah olmaz hayatımın en güzel renklerinden birisin sen. yeni günlerin şafağında, eskilerin anısıyla, dağ gibi, turuncu bir kilometre taşı! bunları yazarken gözümün önünden geçiyor yıllar: simit-çay sabah kahvaltıları, bolca zeytinyağlı fasulye, filmler, gülmeler, gidenler, kalanlar ve biz. vazgeçme, başaracaksın ve o gün geldiğinde, bu sefer ben sana söyleyeceğim, "ben sana söylemiştim" diye.
--spoiler--
moderasyon motivasyonuyla tanım: 5. nesil, yazarlığı onaylanana kadar çaylak *. ******
hoşgelecek yazar kişisi.
20 yıllık dost, kız arkadas, abla, hoca ve eklemeyi unuttuğum birçok harika sıfata sahip insan.
artık sözlük yazarı...
ilk entrysini giymekten onur duyduğum çok hoş gelmiş sevgili kişi...
mimar sinan üniversitesinin bazı bölümleri için uyguladığı yetenek sınavlarından birinin bir sorusudur.
doğuştan kör birine kırmızı rengi nasıl anlatırsınız
muhtemelen anlatım gücünü ölçmeye çalışmaktadır. lakin tam olarak verilebilecek cevap bulunamamıştır. rengin beyinde algılattığı şeyler vardır. ancak o rengi hiç görmemiş birine nasıl algılatır, nasıl anlatırsınız, zor iştir. **
seçme hakkını ona bırakın. ilkinde farklı karar verebilir. ikincisinde sizin sınırlarınızı deneyebilir ama dediğiniz yol sanki kendi seçimi gibi istediğiniz yere geliverir. bir de bu durum kendi seçimi olduğu için sahiplenir, efelenir, siz de herhangi bir dayatma yapmadan, temiz temiz bu işten sıyrılmış olursunuz.
sol frame in 3-4 başlığından birinin kanaması sonucu gerçekleşen durum. özel yapım aile boy ped gerektirmektedir. bişey değil, bu hızla devam ederse hastaneye kaldırılması gerekecektir.