"Bazen vazgeçmezsin.
Vazgeçmek zorunda kalırsın.
Bu da seni birilerinin gözünde kötü yapar.
Ama kimse sebebiyet verdiği bir vazgeçiş hikâyesini dinlemek istemez"
Olur öyle şeyler, gece efkarı sever ve çağırır her zaman.
Şuan çok güzel kar yağıyor, kar yağarken oluşan sessizliği ve kar tanelerinin narin düşüşünü izleyerek dağıtıyorum şuan efkarımı, elimde şarabım ağzımda sigaramla. Efkar dağıtma kombosu *
Yalnız kar yağmaya başladığı günden beri içime bir huzur doldu, çok güzel namussuz.
Evet, dışarıdan bakıldığında keyifli, eğlenceli, özenli, yaşam enerjisi eskiye göre daha yerinde, bir çok şeyi zihninde halletmiş, kalp kırıklıkları iyileşmiş, bir çok şeyi unutmuş gibi görünüyorum, iyileşmiş görünüyorum, farkındayım. Eskisinden daha işkolik oldum evet.
Evet, artık konuşmuyorum kimseyle bu mevzuları, geçip gitmiş gibi davranıyorum. en yakın arkadaşlarımla zaruri bir şey olmadıkça ya da onlardan bir şey gelmedikçe vakit geçirmiyorum. Eskisi kadar zihnimdeki negatif düşünceleri dışarıya yansıtmıyorum diye her şey yolunda zannediyor herkes, iyi olmadığım anlarda kimseden destek istemiyorum artık, suratımı bile düşürmüyorum hatta.
Evet, yalnızlığımdan mutluyum, ki zaten yalnız da değilim, her yerim o'nunla çevrilmiş durumda. hayatıma başka biri girsin istemiyorum, başka biriyle ortak paylaşımlarım olsun, o'ndan başka birini seveyim istemiyorum artık o'ndan sonra ve bunda bir salaklık, enayilik de görmüyorum
Hayır, unutmadım, unutmak da hiç istemiyorum, unutmaya çalışmıyorum, hatta hâlâ birçok şey bana o'nu hatırlatıyor çok uzun zamandır yanımda olmamasına rağmen hala ruhen benimle olduğunu hissediyorum, her şeyi silip atmış olmasına rağmen. böyle olunca daha da yaralanır karşı taraf diye düşünüyor galiba, belki de içten içe bir intikam duygusu.
hiçbir şey geçip gitmedi, hiçbir şey düzelmedi, negatif düşüncelerim eskisinden daha da yoğun hatta. Hayır, iyi değilim. Nasihatlerinizi ve fikirlerinizi de ciddiye almak zorunda değilim ayrıca ve evet dinlemiyorum da.
Sadece hayatta kalmaya çalışıyorum, konu tamamıyla bundan ibaret.
Çok sıkıldım, öyle böyle değil. içim dolup dolup taşıyor bu aralar, sayıp sövüp sktr olup sonsuza kadar gidesim geliyor da cesaret edemiyorum.
Bugün mesai saati bitip bilgisayarımı kapattıktan sonra kardeşimle sokağa çıkıp çocukluğumdaki gibi kar topu oynadık, uzun zamandır hiçbir şeyden almadığım keyfi aldım ama sanki bir şeyler eksikti.
Sonra fark ettim ki, sokaklarda bir tane bile çocuk yok.
Eskiden kar yağdığında çocuklar sokaklara dökülür, cıvıl cıvıl çocuk sesleri gelirdi. Sırılsıklam olana kadar kartopu oynarlardı saatlerce.
Bu bile eskisi gibi değil.
Sanırım komple neşesini kaybetmiş herkes, hiçbir şey eskisi gibi değil dedim içimden, hiçbir şey.
üzücü.
Pek severim, az önce şöyle bir konuşmasına denk geldim ve bir miktar yıkıldım ama neyse ki yıkılmak alışkın olduğum bir konu. *
"Çevrende bir sürü insan vardır ama yine de kendini yalnız hissedersin.
Bazen ne olur biliyor musun?
O kadar seveniniz olur da yine de kendinizi yalnız hissedersiniz. Çünkü birileri yalnız bırakıyordur. Bir sürü vardır ama birini bekliyosunuzdur o gelmiyordur, işte yalnızsındır. Çünkü birini bekliyorsunuz ya. O biri çok önemli oluyo işte. bütün dünya bir yere oluyo o bir yere oluyor ya. O zaman yapayalnız hissediyorsun kendini."
Şu aralar sanırım en büyük ihtiyacım sarılmak. Yastığım ve battaniyeme sarılarak kutlamayı ve ihtiyacımı gidermeyi düşünüyorum. *
Keşke insan kendine de sarılabilse, çok güzel olmaz mıydı?
"Denizle tuz gibi karıştı aklım
Bir sana tutkunum, bir sana düşman.
Kalbim avucunda yok gizli saklım,
Bir sana tutkunum, bir sana düşman.
Dalgalara yenik düştük yüreğim,
Yelkenler perişan yerde direğim
Gel gitlere boyun eğdi yüreğim
Bir sana tutkunum, bir sana düşman.
Bir sevda zedeyim köhne kayıkta
Gönül anaforda can kayalıkta.
Temmuz güneşisin sen aralıkta
Bir sana tutkunum, bir sana düşman."
Bu seneyi ve 2023'ü hiç unutmayacağım. ikisi de benim için çok zordu, ikisi de kendimi ayakta ve hayatta tutmaya çalışmakla geçti, geçmeyen bir yorgunluk ve derin bir boşluk kaldı içimde.
Özellikle 22 Ekim 2023'ü.
Özellikle 8 Şubat 2024'ü.
Bu iki tarihi unutmayacağım, aklımda çakılı kalacak hep. Şuan yazarken bile o iki güne gittim, o derin acıyı hissettim, ölüyorum sanmıştım, yine aynı sıkışmışlık hissi çöktü göğsümün üstüne.
Her hatırladığımda aynı duyguları yaşayacak ve hissedeceğim, tıpkı şuan olduğu gibi.
Bazen sanki 5 dakika geçmiş gibi, bazen sanki asırlar geçmiş gibi, çok zordu, çok zor.
Yeni yıla kaybetmekten korkacağım bir şey olmadan gireceğim, bunu biliyorum.
Zaten 22 Ekim 2023'te kaybettiğim şey fazlasıyla değerliydi.
O yüzden yeni yıldan mutluluk, huzur diye dileklerim yok artık, hayatta kalmaya devam edebilmek bile değil artık beklentim, daha kötüsü olmasın sadece, fazlasını kaldırabileceğimden emin değilim.
Ölüm gibi bir şey, kalbinin paramparça olduğunu, o çat sesini çok net duyarsın.
Elinden gelen tek şey şarkılarla ağlamaktır.
Daha önce de dediğim gibi özlemek sadece geçiştirilebilen bir şey, geçmiyor.
Bundan yaklaşık 10 gün kadar önce sokakta 2-3 aylık bir yavru kedi buldum. Belli ki sokağa atılmış, günlerce dışarıda kalmış, kıyamadım eve götürdüm.
birkaç gün misafir ettik evde kendisini.
O birkaç gün gece yatağıma zıplayıp yanıma geliyordu, canı sıkılınca da gidip ayak ucumda yatıyordu sabaha kadar.
Hayatımın huzurlu nadir gecelerinden birkaçıydı.
Gitmesini pek istemedim ama hiçbir şeyle bağ kurmak istemiyorum açıkçası, o yüzden güzel bir yuva bulduk, şimdi çok mutlu orada da.
Ömrü sağlıklı, güzel olsun.
Birkaç gece önce bir rüya gördüm, gecenin saat 3'ü, bir anda uyandım. Işte o gece, bu şarkı çalmaya başladı kafamın içinde.
O geceye bu şarkıyı bırakıyorum.
huzurmuş, mutlulukmuş bunları geçtim artık, öyle bir şey yok. bir tek sağlık istiyorum.
yine hayatımın bir günü yatak döşek, bilinçsiz geçti, pazartesi günüm hiç yok.
bu yıl kaçıncı defa hasta oldum sayamıyorum aw.
Bugün eski iş yerimden çok uzun zamandır görüşmediğim bir arkadaşımla karşılaştım, o'nu sordu bana.
"Artık hayatımda değil." dedim.
Bu cümleyi kurmak ne kadar zormuş, yaşarken de zor evet, ama kendi sesimden duymak o kadar ağır geldi ki, anlatamam.
"Artık hayatımda değil."
Esasen çok doğru bir cümle de olmadı.
Bir kişinin hayatınızda olmaması için aklınızda, kalbinizde, her anınızda, anılarınızda, her saniyenizde, hemen hemen her gece rüyalarınızda olmaması, bazı geceler bu saatlere kadar o'nu düşünmekten uyuyamama halinin olmaması ya da bazı geceler bilmem kaç defa uyanıp o'nu düşünmemeniz, bazı geceler eski zamanlardaki gibi sadece o'nun bir şeyler anlatmasını ve sadece o'nu dinlemeyi, sesiyle uykuya dalmayı arzulamamanız gerekiyor bence.
Ben hâlâ rüyalarımda gittiğini, o'nu bir anda kaybettiğimi, arayıp arayıp bulamadığımı görüp korkarak ve canım acıyarak uyanıyorum.
Çok saçma.
Gerçekten inanılmaz yoruldum sözlük, çok yoruldum.
Düşünüyorum da, ben sadece hayatta kalıyorum artık, daha fazlası yok.
Sonra işte aklımda birdenbire bu şarkı belirdi. Kaç defa dinledim bugün, bilmiyorum.
Neyse ki çok güzel bir şarkı *
Bugün eski bir yöneticimle görüştüm, yaklaşık 2 ay kadar önce Muğla'ya yerleşmişti.
Kendisi 50 küsür yaşlarında, uzun yıllar önce çok aşık olduğu adamla kötü bir evlilik geçirmiş ve yarası çok zor geçmiş, hep anne olmayı ve güzel bir yuva kurmayı istemiş ama kısmet olmamış, bu konuya inanılmaz üzgün, yalnız bir kadın. Muğla'da da kimsesi yok, ailesi farklı bir ilde, kardeşleriyle arası bozuk, çok sevdiği babasını da yıllar önce kanserden kaybetmiş, hayatı çok büyük duygusal zorluklarla geçmiş, psikolojik olarak çok yıpranmış, ama evlenene kadarki süreçte çok çılgın gençlik anıları olan, hayat enerjisi inanılmaz yüksek, acayip renkli, neşeli bir kişilik.
Hazır buraya kadar gelmişken aradım, görüşmek istediğimi söyledim, o kadar mutlu oldu ki, küçük bir çocuk gibi.
Hemen sabahına arabasına atlayıp beni kaldığım yerden aldı.
"Hadi, biraz gezelim, görmek istediğim yerler var, tek başıma canım gitmek istemiyor, birlikte gezelim."dedi.
Birlikte çok güzel bir gün geçirdik.
Gün sonunda otobüsümü beklerken yemek yedik, sohbet ediyoruz.
Sohbetin tam ortasında bir anda bana "yaşamak, hayat çok güzel bir şey ya."dedi, şaşırdım.
'ben pek sevmiyorum.' diye çıkıverdi ağzımdan, gözleri büyüdü.
"Ama sevmiyor olsaydın bu kadar çok gezmezdin. Baksana tek başına tatile bile çıkmışsın, üstüne çok korktuğun bir şeyi deneyimlemişsin ve keyifle anlatıyorsun, bir sürü de gezmişsin tek başına olmana rağmen. Hayatı sevmeyen biri bunları yapmaz."dedi.
Güldüm.
'Hayata alışmaya, hayatta kalmaya çalışıyorum aslında.' dedim.
Sonra neyse ki uzatmadı konuyu daha fazla.
Aslında bu kadar basit.
Alışmaya çalışıyorum.
31 senedir alışamayıp da hâlâ alışmaya çalışmak da çok enteresan gerçi.
Sonra gözüm koluma, sevgili Sisyphus'a ilişti. Ve aklıma Camus amcamızın söyledikleri geldi.
Özetle;
Hayat ve yaşamaya çalışmak zaten bir saçmalık, e zaten sonunda da ölüp gideceksin. Saçmalığa da saçmalıkla cevap vererek başkaldır ve yaşamaya çalış. Gerçek başkaldırı intihar değil, yaşamaktır.
Şuan zifiri karanlığa karşı sorguluyorum.
Ama, karanlık da bir manzara bence.
Böyle kendi kendine renklendirebildiğin bir manzara.
Hoş, bende pek renk yok son zamanlarda, olsun. Alışkınız aw.
Sorgulara dönecek olursak sonu bir yere varmıyor.
Bazı şeyler ne yaparsan yap olmuyor, olacak olanı istemesen de sonunda o oluyor.
Hayat mı?
Çok gereksiz. Umarım tekrarı yoktur.