Just a song we shared, I'll hear
Brings memories back when you were here
Of your smile, your easy laughter
Of your kiss, those moments after
I think of you,
and think of you
and think of you.
Of the dreams we dreamt together
Of the love we vowed would never
Melt like snowflakes in the sun
My days now end as they begun
With thoughts of you,
and I think of you
and think of you.
Down the streets I walked with you
Seeing others doing things we do
Now these thoughts are haunting me
Of how complete I used to be
And in these times that we're apart
I'll hear this song that breaks my heart
And think of you
And I think of you
And think of you
and think of you
And I do...
karşıyaka'nın adana deplasmanından 2-1'lik üstünlükle 3 puanı aldığı karşılaşmadır. karşıyaka bu sonuçla 10.sıraya yükselirken, adana düşme potasındaki yerini korumuştur*.
popülizm'e hayran olan günümüz toplumunun göklere çıkardığı, kitaplarını elinden düşürmediği elif şafak'ın sıradan, hatta klişe bir yazardan farksız olması durumu.
zamanında ipek ongun böyleydi. şimdi de elif şafak yapıyor. lakin 5-10 sene sonra; ''ben ne okuyomuşum lan böyle'' diye yakınacaktır elif şafak hayranları.
sol frame'de görünce dikkat çeken, güldüren, ''hahahasssiktir piç ahahuah'' dedirten başlığın, beklentiyi karşılayamaması durumu.
az önce bir başlık gördüm, adı lazım değil*. sol frame'de görür görmez gülmeye başladım. tıklarken ellerim titredi adeta, sayfanın açılmasını sabırsızlıkla bekledim. derken başlığın ilk entry'sini gördüm;
rezalet. inanılır gibi değil. tüyler ürpertici. ouokl yazsa bile daha iyi bir entry olurdu.
32 diş açtığım ağzım ne yapacağını şaşırdı. mona lisa gibi kaldım öylece.
diyeceğim o ki; aklınıza gelen güzel fikirleri heba etmeyin dostlarım.
başlık ilk okuyuşta; ''bu ne diyo la'' tepkisi yaratabilir. lakin karakter sınırına takıldığı için mecbur kaldım.
hayatını kaybeden kişinin, facebook profilini kuzen kişisinin kontrol etmesi, ismin yanındaki (lakap) kısmına 'mekanın cennet olsun' yazması durumu. asıl can alıcı nokta ise kapak fotoğrafına kişinin mezarının fotoğrafını koyması.
bu nedir arkadaş? nasıl bir canlı olduk lan biz. hala şekilcilik, hala duygu sömürüsü peşindeyiz. ulan öldükten sonra bile huzur yok mu lan! bu nasıl bir manyaklıktır?
evet başlıktan da anlaşılacağı gibi izmirli yazarlarla bayram vakti; bi buluşalım, tanışalım, tanışanlar hasretini gidersin, hem de evde el öpme derdinden, çoluk çocuğa şeker vermekten, tanımadığımız akrabalara gülücük dağıtmaktan kurtulalım dedik.
zirve 9 ağustos cuma günü, bayramın 2.günü yapılacak. yani bayramın ilk günü serbestsiniz, istediğiniz buruşuk eli öpebilirsiniz.
tahmini olarak saat 20.00-21.00 gibi, alsancak'ta olacak.
isteyen yazarlar yanlarında (+)larını getirebilir. ama bokunu çıkartıp tüm mahalleyi toplamayın yamacımıza. tam olarak yerine karar verilmedi, sizden gelen taleplere göre sakin bir barda da olabilir, radio ya da öküzde de olabilir. lakin bu 2 mekanda 'dam' olayı olduğu için, kadın yazarlarımızdan ayrıca bizleri yalnız bırakmamalarını talep ediyoruz.
katılmayı düşünenler başlığa adını yazsın, kesin olarak gelecek olanlar da zirve box'a veyahut özel mesajla bana kaydını yaptırsın.
ateistlere atfedilen; 'ahlaksız', 'serseri', 'yoldan çıkmış' sözlerine bir cevaben.
arkadaşımla aramda geçenlerde şöyle bir diyalog geçti:
- ulan jack sen şimdi allah'a inanmıyorsun ya ve ölümden sonra da cehennem diye bir kavram yok di mi sana göre? yani bu dünyada yaptığımız kötülüklerin cezasını ölünce çekmeyeceğiz?
+ evet, aynen öyle.
- e hacı o halde sen neden iyi yaşamaya çalışıyorsun, ya da iyi davranıyorsun? iyi birisi olmaya gayret ediyorsun?
+ bu nasıl bi soru lan?
- e oğlum madem ceza çekmeyeceksin istediğin gibi davranman gerekmez mi?
+ zaten öyle davranıyorum. sen davranmıyor musun?
- ya şimdi, tabi davranıyorum da, ne bileyim sonuçta bi allah korkusu var. burada ne yaparsam, orada cezamı çekeceğimi biliyorum, bu yüzden de iyi olmak zorundayım.
+ allah olmasaydı nasıl davranırdın?
- ne bileyim daha rahat davranırdım heralde.
+ şimdi şöyle bir durum var erdi; iyilik bir zorunluluk değildir. kişinin zaten yapması gereken, vicdani ve ahlaki davranışlara iyilik demesi bile saçma. yani ben iyilik falan yapmıyorum, yalnızca kendimce doğru ve yanlışları ayırt edebilmek için bir yaratıcı dayatmasına ihtiyaç duymuyorum.
- ama her ateist böyle düşünmüyordur bence.
+ korkma ateistlerin de bi tanrısı var...vicdanları.
edit: anlaşılabileceğimi pek beklemiyordum, şaşırmadığım için mutluyum.
vicdan sahibi olmak için, semavi dinlere inanmamız gerektiğini öğrendim sayenizde(!)
tanrı veyahut allah deyince ateist olunmayacağını öğrendim sayenizde(!)
'ateistlerin tanrısı' denilince tanrı kavramını yine bir yaratıcıya bağlandığını öğrendim sayenizde(!)
uludağ sözlükte ironi, hatta kelime oyunu bile yapılmaması gerektiğini öğrendim sayenizde(!)
sorgulayınca, tabuları üç-beş kelime ile kırmaya kalkınca; 'ego sahibi' olduğumuzu öğrendim sayenizde(!)
her gece konu komşuyu rahatsız eden davulcuya dava açmak.
ne demişti erdoğan?;
--spoiler--
''Komşuyu rahatsız etmek suçtur, ben söylemiyorum yasalar söylüyor. Onun için bu tencere tavacıları da sizler yargıya taşıyacaksınız, çünkü bu milletin huzurunu kimse bozamaz. Her şeyi devletten beklemeyin, müracaatınızı yapıp siz şikayet edeceksiniz. Kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yok''
--spoiler--
ben de başbakanımızı dinledim ve her gece kafa siken, konu komşuyu rahatsız eden davulcuları yargıya taşımaya karar verdim. her şeyi devletten beklememek lazım. kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yok. ben demiyorum başbakan diyor.
Hindistan'da kadınların kendi aralarında kurduğu bir nevi çete. PEMBE ÇETE anlamına geliyor.
erkek egemen sisteme, tecavüzlere ve tacizlere karşı silahlanıp kendilerini koruyorlar ve bazen savunma düzeyinden, saldırı konumuna geçip tecavüzcü erkekleri cezalandırıyorlar.
aynı isimde 2012 yapımı bir de film vardır. yönetmen; Nishtha Jain'dir.