Ustam!
Aklım firarda.
Göz bebeklerimde müebbet hüzün,
Dilimde ay kesiği bir yara,
Düşüm kırık dökük,
Umudumun boynu bükük,
Bir öksüzün omuzlarında sükut.
Yüreğim sana emanet sıkı tut.
Tut ki; kancık pusulara düşmesin.
Bir hain kurşunu gelip deşmesin...
(...)
tarım öyle bir haldeyiz ki avrupa ülkeleri bizim topraklarımızda tohumluk domates, biber vs. üretip bu tohumları; genetiğiyle oynayıp, kısırlaştırdıktan sonra bize geri satmaktadır bu tohumları ziraat odalarından temin edebilirsiniz.
kıl almaya karşıdır, doğaldır; ne derseler desinler iticiler böyle durumlarda kılları alınmayan tek bölgenin kollar olduğunu düşünmek tavsiye edilmektedir.
seni hiç bir şekilde anlatamam, sana olan sevgimi, sana verdiğim değeri, özlemimi, hiç aklımdan çıkmadığını, gözlerine ve kokuna olan aşkımı, senin şev katine ne kadar muhtaç olduğumu; bunları sana nasıl yaşadığım gibi anlatabilirim ki duygularımı karşılayan bir kelime yok sen şimdi benden gidiyorsun beni yine yalnızlığa, korkulara, daha çok özleme, acı ve üzüntünün kollarına, yenilmiş hissine, göz yaşlarına, uykusuz gecelere bırakıyorsun oysa ki ben bu sefer bize çok inanmıştım hani terk edip gitmek yoktu, bu ihanet değil midir aslında sana böylesine bağlı olan bir kalbi bırakmak çok değil bir kaç saat tartışmadan sonra "olmuyor işte olmuyor yapamıyorum kendine iyi bak" deyip gideceksin kendime iyi mi bakayım bunu nasıl başara bilirim ki pusuya düşmüş gibi sevdiğinin sözleriyle öldürülen birisi nasıl kendine iyi bakar ki ben senin bana bakmana çok alışmıştım şimdi harabeye dönmüş bir bina gibi annesini kaybetmiş çocuklar kadar çaresizim seni hiç unutamayacağım...