kişisel fikrimi belirtmek gerekirse atomları farklı şekillerde bir araya getirme işini kökten çözecek birşey isterdim. yani demek istediğim şu
bir telefonun fiyatı 200 dolar
ama telefonda kullanın maddeleri ham bir şekilde masaya koysanız, fiyatı 50 - 60 doları geçmeyecektir.
tüm bu israf derecesindeki fiyat farkı ise bu atomların farklı şekillerde dizilmesi, maddenin şekillendirilmesi ve birleştirilmesi. sanırım bu yolda da 3d yazıcılar bir çözüm olabilecek gibi..
bu sıra çok aklıma takılan bi gerçek. hani önüme kim çıkarsa yerim, anam babam bile umramda değil, bi ben varım, elde etmek için herşeyi yaparım kafası neden daha çok kazandırıyo, veya bu kafanın kazandırdığı şeye kazanç diyoruz.
veya bu şey kötüyse bunun tersi nasıl olur, hadi diyelim bi kendimizi düşünmedik, bi kişiyi daha düşündük. o zaman daha mı az bencil oluyoruz. veya 3 4 kişiyi falan mı düşünmek gerekiyo bencil sıfatından çıkmak için. olm bu sıralar kafam çok karışık.
Evet bugünkü sorumuz bu. insan bilinci bilgisayara aktarılabilir mi? Yapay Zeka alanında son yıllardaki gelişmelere baktığımızda yapay nöral ağların gelişmesi derin öğrenmeye sahip robotların yapılması bize yakın gelecekte insan bilincinin bilgisayarlara da aktarılabileceği ihtimalini düşündürüyor. işin teknik ayrıntılarını geçip teorik olarak böyle bir şeyin gerçekleştiğini düşünürsek ise önümüze daha önce hiç hayal etmediğimiz bir tablo çıkıyor. Bu tabloda insanlar ölümsüz, zaman kavramı tamamen içinde çalıştığımız cihaza kalmış ve alabileceğimiz zevkler, deneyimleyebileceğimiz şeyler tamamen sınırsız. Bu şekilde anlattığım zaman ne kadar her şey olumlu gibi de gözükse Eğer Black Mirror'ın üçüncü sezon birinci bölümünü izlerseniz demek istediğin zaman algısının nasıl felaketlere yol açabileceğini anlarsınız. Aslında baktığımızda zaman kavramı birçok problemi beraberinde getirse de bize sunacağı sınırsız kaynaklar aslında çok olumlu gözüküyor. Sonuçta dünyadaki bütün savaşların, zorlukların nedeni kaynakların kısıtlı olması. eğer siz bu kaynakları sonsuz yaparsanız her şey eşit değerde olacak ve Herkes istediği şeye istediği şekilde erişebilecek. Yani bir nevi ütopyaya erişmiş olacağız. Şimdi tekrardan teoriyi bırakıp işin teknik kısmına gelirsek bu söylediğim şeyler imkansız değil, yeni yapılan süper bilgisayarlar bizim zekamız seviyesinde bir yapay zekaya taklit etmeye gayet yeterli, ve bu alanda ki çalışmaların ilerkeyiş hızını da hesaba katarsak, önümüzdeki 30 yıl içinde bilgisayar içerisinde yaşayan insan bilinçlerine ulaşmamız çok olası.
bir insan evladının içinde bulunabileceği en boktan durum.
karşı tarafta duyguya dair hiçbir şey kalmadığını gözlerinizle görürsünüz ama ne gelir elden.
o eski forumlardaki havayı artık bulamıyorum. msn zamanlarında, daha internetten muhabbet etmek telefonlarda yapılan bi iş değilken daha zevkliydi sanki. tanımadığım insanlarla bi forum üzerinden muhabbeti tutturup tanışabilirdim. bişey sorulduğunda adam gibi cevap verilirdi, herkesin amacı birbirini yerin dibine sokmak değildi intermette.
şimdi o forumlarda reklamdan başka paylaşım yapılmıyor...
hani herşey normal giderken o biriyle tanışır, başta onun içinde çok normaldir, size ondan alelade biriymiş gibi bahseder. ama bir anda artık ilgi odağı olmadığınızı anlarsınız, sizinle konuşurken kafasında başkası vardır.
bunu söyleyemezsiniz, söylerseniz size onu bununla suçladığınız için kızar, ona daha çok yaklaşır, seöylemesenizde yaklaşır. bombok bir durumdur.
kesinlikle bir haksızlık var. kesin ve net.
işbu entryde işin tamamen cinsel etkileme kısmı ele alınacaktır. işin işine kişilik vs katılmayıp tamamen hayvansal yönlere odaklanılacaktır.
evet başlayalım. ilk olarak tamamen normal farklı cinsiyetlerden iki birey alalım.
dişi birey kendini çekici göstermek için fazla büyük olmayan paralar harcayıp bu işi halledebilir. tekstil sektörü tamamen onlar için çalışıyor, haliyle bu ürünlerin satılması için reklam sektörüde onlar için çalışıyor. haliyle o pantolon için yapılmış reklam onu giyen dişi bireyler içinde yapılmış oluyor.
makyaj ve kişisel bakım sektöründe de durum aynı. bir çok hayvanda doğal olarak gelen bu etkileyici renkleri onlar yapay olarak alıyorlar. sonuç yine başarılı.
fazla kilo dertlerininde olduğu söylenemez. biyolojik olarak vücutları kas yapmaya değil yağ tutmaya odaklılar. yani sadece kilo alıp vererek dış görünüşlerini değiştirebilirler.
şimdi işin erkek kısmına gelelim. tekstik sektörü bize çalışmaz, hype olan, bizi direk olarak 0 dan 1 e götürecek ürünlere sahip değiliz. makyaj sektöründe ise yine sıkıntı var, yeterince kaliteli ürünlere rahatça ve ucuz bi şekilde ulaşmamız çok zor. daha çocukluktan itibaren bu konu hakkında ailemizden bir eğitim almıyoruz. bunu kendimiz keşfetmek, ve bjnu yaparken doğru yapmak zorundayız.
en kötü yanı ise vücut kısmı. bir dişi vücudu çekici göstermek için sadece belli bir kilo aralığında durması gerekirken erkeğin bakmazsa kaybedeceği, bakarken de çok biyük zaman para ve emek harcaması gereken bir vücudu var.
kültür ise bambaşka bir mesele zaten.
yani diyeceğim odur ki, bu doğal bir durum mu yoksa sonradan geliştirilmiş bir durum mu bilmiyorum ama, beni oldukça rahatsız ediyor.
içinde bulunduğum durumdur. çevrem nedense tamamen iş için dahil olduğum gruplarla sınırlı, sadece romantik açıdan anlamayın, genel olarak ikili bir insan ilişkim kalmamış. ilginç olansa bu hiç rahatsız etmiyor. bir insana ayrı bir kişilik olarak ilgi gösterim tanımaya çalışmak adına hiçbir istek kalmadı içimde. deliriyomuyum lan acep, çözümü bilenler morartırsa sevinirim. (ekşinin jargonu varsa bizimde olur)
(ipucu : yeşillendirmek)
2 gün önce gece izlediğim, herkesi çok etkileyeceğini düşündüğüm ama bir erkek olarak beni daha da çok etkileyen mükemmel bir tom ford yapımı.
soundtrack'ları ve filmdeki renkler ağızda çok hoş bir tat bırakıyor. yönetmeninin tasarımcı olarak başarılı bir geçmişi olduğunu sadece filmi izkeyerek anlayabilirsiniz.
amy adams 'ın boş bakışları tam oturmuş, hissi tam olarak alabiliyorsunuz,
Jake Gyllenhaal ise zaten Donie Darko'dan beri hep aynı mükemmelliğinde.
Konu ise bir erkeğin zayıf olarak nitelenmesi ve intikam.
zayıf olarak nitelenen bir erkeğin o zayıflığı nasıl iliklerinde hissedebildiğini izliyorsunuz, aynu zayıflığı sizde içinizde hissediyorsunuz.
izleyin ,izlettirin
gerçekten de bakıldığında durum böyledir.
tabikii istisnalar olacktır, lakin genele bakıldığında durum böyledir. yine bunu kötülemek için söylemiyorum, sadece artık gözüme batan bir gerçek.
yani eğer sanatın amacı duygulara hitap etmekse, neden müzikte hep aynı duygulara aynı yoldan hitap edilmeye çalışılıyor. ben ne yazık ki bu durumda biraz kolaya kaçma çabasıda seziyorum.
biraz orjinal olmaktansa, biraz farklı şeyler söylemektense hep aynı bir kız ve erkeğin yaşayabileceği durumların farklı kombinasyonları.
pls somebody explain
buna zıt örnek vermek içinde kesin artık yıllanmış barış manço şarkıları ve underrated kalmış rap parçalar verilecektir.
bir tanesine kardeş olarak sahip olduğum çocuk türü.
birinci dönem kolu kırılmıştı uzun bir müddet gidemedi. ikinci dönem başladı tam olarak, ilk bir ay güzel gitti, sonra bir gün durup dururken sabah karnım ağrıya gitmek istemiyorum dedi.
tam iki haftadır her sabah bu şekilde deliriyor çocuk. her sabah başka şekilde ikna etmeye çalışıyoruz ama iki haftada sadece 3 gün okula gitmeye ikna edebildik.
herhangi bir hastalığı da yok, karnım ağrıyo deyişi falan sadece hafta içi olan bir durum.
sürekli evde durup bizim yanımozda olmak istiyormuş.
evden ayıramıyoruz kızı.
biz bir çözüm bulamadık ne yazık ki, e hepimizinde işi gücü var senelerce her sabah yarım saat bi saati buna ayıramayız. bu konuda bilgisi olan bilgilendirirse çok sevinirim.
beta programında kayıtlı olanlara gelmiş bir özelliktir. şu an gördüğüm kadarıyla bir tek bende var ama müthiş bir özellik.herkese geldiğinde emojilerin çok üzerinde kullanılacak bence.
emoji gibi giphy nin gif kütüphanesinden arama yapıp istediğiniz gifi seçip çok rahat bir şekilde paylaşabiliyorsunuz. ekran fotoğrafları az sonra eklenecektir.
biraz sözlük formatina aykırında olsa cevap aramak için bir başlık açıyorum. büyük ihtimalle gelecek cevaplar doğrultusunda bu entry editlenecektir.
şimdi konumuza gelirsek tekstil ve bakım ürünleri sektörlerinin çok çok büyük ölçüde kadına çalıştığı bir dünyada yaşıyoruz. kötü algılanmasın talep nerdeyse ona çalışacaklar tabii, bu kötü değil.
beni asıl rahatsız eden bizim nasıl olmamız gerektiğini pek bilememiz. bit kadın güzel ve etkileyici gözükmek istiyorsa başvurabileceği yüzlerce direk sonuç veren yol var. çok mainstreem, yapıldığında kesin sonuç veren şeylere sahipler. gerek giyim gerel makyaj konusunda.
erkeklere baktığımda ise ancak dudak pörtletip, ağza sigara alıp saçlarını allaha kaldıran tipler görüyorum. evet bunlarda kendi çaplarında başarı elde etmiş örnekler olabilir ama ben daha yeni, daha orjinal mainstreem giyim ve bakım tavsiyelerinstiyorum erkekler için.
bu konu hakkında kapsamlı bilgisi olan, kaynak gösterebilecek, gerekli keywordleri verebilecek arkadaşları davet ediyorum.
işbu entry cinsiyetten, yaştan, toplumsal dayatmalardan bağımsız olarak sadece bilimsel olarak yazılıp ele alınacaktır. sonra gelip yamuk yapmayın. bunlar benim kesinikle inanıp doğruluğunu savunduğum fikirler değil, sadece ileri sürdüğüm bir teoridir.
hayvanlar ve bitkiler alemine baktığımızda bu canlıları bir otonom olarak tanımlayabiliriz. belli dış etkenlere karşı belli cevaplar veriyorlar. bilinç olarak niteleyip insana özgü olduğunu söylediğimiz şeye sahip olmadıklarını düşünüyoruz.
ifadeleri ve hareketli tamamen doğal nöral ağlar tarafından oluşturulan, evrimsel süreçte yapılanmış taklit hareketler. ölmek, çoğalmak, vb onlar için sadece evrimsel süreçte bir sonraki neslin nasıl şekilleneceğini belirlemek için varolan şeyler.
ama bi insana baktığımız zaman dinsel kaynaklar ışığında bir bilinci olduğuna inanıyoruz. anlayabiliyoruz, hiisedebiliyoruz. ve bunu taklit olarak değil gerçekten yapabiliyoruz.
dini bir kenara bıraktığımız zaman ise karşımızdaki insanın bilinci olup olmadığına karar verebilmekten bile yoksunuz. sonuçta etraftaki bilinci olan tek kişi biz olabiliriz. bunu hiçbir şekilde anlayamayız. veya daha kötüsü bazı insanlar doğuştan bilinçsizdir ama beyin olarak aynı veya benzer olduğumuz için diğer insanlarsan ayırt edemiyoruzdur.
ve bu durumda her insanı hiç düşünmeden değerli kabul ettiğimiz için "değer = bilinç" ilişkisinide kuramıyoruz.
Son zamanlarda içinde bulunduğum durum. etrafımda az sayılamayacak derecede arkadaşım olarak niteleyebileceğim insan var. ben onlara çok değer veririm, sağolsun onlarda bana.
ama son günlerde şunu farkettim etrafımdaki en yeni tanıştığım insan en az bir buçuk, iki senelik. bunu kötü bir şey olarak söylemiyorum tabiki insanın son kullanma tarihi olmaz ömürlüktür ama bende mi bir sıkıntı var diye düşünüyorum arada.
tanışmaktan çekinmek gibi bir durumumda yok ve olmadı, ama tanıştığım kimseyle 2 3 günden fazla konuşamıyorum.
Hayatıma yeni kimse girmiyor
bunla ilgili tespiti, önerisi, tavsiyesi, geçeceği dalgası olan varsa söylesin lütfen. Çok ihtiyacım var.
bir gün hunharca kırtasiyeleri gezip kalem ararken gördüğüm ve vurulduğum, ama hain kırtasiyecinin internette 19 tl olmasına rağmen 34 tl'ye satıyor oluşu yüzünden almadığım kalemdir. neyseki sonrasında başlarının etini çok yediğim için bir arkadaşım bunu hediye olarak almıştı.
görüntü olarak mükemmel bir kalem, tamamen metal gövde ve iç aksamdan oluşuyor. düştüğü yüksekliğin önemi yok, düşürerek kırabilmeniz imkansız. evladiyelik bir kalem.
ha peki sıkıntısı ne, yazmıyor.
tutma yerinin boyası kalkıyor.
yani tam mükemmel bir kalem olacakmış ki olamamış, benim en nefret ettiğim şey, ucun yazı yazarken deliğinde oynamasıdır. böyle tarif edilemez iğrenç bi histir benim için. işte bu kalemde öyle, yazarken uç içinde bulunduğu metal boru içerisinde sağ sol oynuyor, sabit durmuyor.
ve ayrıyetten bu kalem 2 kilo. ilk bir ayınız yazı yazdığınız kolun kaslanmasıyla geçiyor, sonra alışıyorsunuz, kurşun kalem falan tuttuğunuzda hissetmiyorsunuz hatta.
velhasıl güzel kalem, alın aldırın
Asıl adı george olan, Filty Frank kanalının kurucusu, pink guy karakterinin yaratıcısı, müzikle de uğraşan kişinin Lo-Fi tarzında yaptığı müzikleri yayınlarken kullandığı takma ad.
Adamın yaptığı her şeyin hastasıyım, pink guy'ı izleyip çılgınca can i habe some pyuisii diye ortada dolandığım, lo-fi tipinde Thom şarkısını açıp efkarlandıüım da vardır. Kısacası hala daha bilmiyorsanız bu adamı açın öğrenin, işleri çok güzel. Lo-fi tipine de ayrıyetten açıp bakmanızı öneririm.
