aishe
523 (sözlük idol)
dördüncü nesil yazar 3 takipçi 29.95 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    onun için ben hep öylesine biriymişim

    1.
  1. artık hiçbir şey iyi gitmiyordu biliyordum, ama her şeye rağmen bitsin istemiyordum. zorluyordum onu. ondan bitirmesini değil beni eskisi gibi sevmesini istiyordum. bir şey yapmıyordu duruyordu. benim gitmemi, vazgecmemi bekliyordu. onun beklediği oldu. gittim. noldu? evet üzüldüm, evet çok ağladım, evet ona harcadığım zamanlar için yandım. onun için ertelediğim her şeye daha bir bağlandım sonrasında. daha bir inandım yaşamımda ondan ayrı olan her şeye. yeniden mutlu oldum, yeniden onsuz ama onun eksikliğini hissetmeyen bir ben oldum.

    ve birgün... o gün, bugün.

    merak ettim onu. evet ben mutluydum ama o nasıldı? onu arayamazdım, ona soramazdım nasıl olduğunu. kötü bir şeylerle karşılaşacağımı hissetmeme rağmen usülsüzce ona ait bir şeylere baktım. anladım; onun için ben hep öylesine biriymişim, ama bir zamanlar o benim hayatımdı ve ben hayatım kelimesini en çok ondan duymayı severdim...
    48 ...
  2. üzülüyordum üzülüyordun

    1.
  3. yine içimde bir şeyler kopuyordu ve herkesten çok sen farkındaydın.

    dilim konuşmadıkça gözlerim, omuzlarım anlatıyordu halimi. oturuşumdan rahatsızdın, susuşlarım tedirgin ediyordu, gözlerimin gözlerinde kalabilmesini istiyordun. biliyordun seni ne çok sevdiğimi ve de istiyordun seni hiç sevmemiş olmamı. ben de biliyordum senin, oturuşumdan güvenimi farkedebilmeyi, konuşmalarımdan enerjimi hissedebilmeyi, gözlerimden mutluluğumu görebilmeyi, bendeki güvensizliğin, içine kapanıklığın sebebinin sen olmayışını anlamayı ne çok istediğini.

    farkındaydın buna sebep sendin.

    beni yalnız bırakıp kuruntularımla çıldırmama gönlün elvermiyordu. hep yanımdaydın. herkesten çok derdimi soran sendin. hayat nasıl diye sorulduğunda 'kötü olanları saymazsak gayet iyi' cevabıma tatmin olmayan kötüler ne diye soran sadece sendin. bazı şeyleri sadece sen yapıyordun. bunlara karşı bende kendimi özel hissediyor, aslında sadece bunları geçrek bi dost olduğun için yaptığını bildiğim halde daha bir hayran oluyordum sana.

    dur diyemiyordum kendime. tavırların beni dibe çekiyordu. mahvoluyordum, farkındaydın, üzülüyordum, üzülüyordun...

    üzmek istemiyordum, üzülmekten de alıkoyamıyordum kendimi. seni seviyordum karşılığının da sende olmadığını biliyordum. her şeyin ben de farkındaydım. ama keşke sen biraz olsun duygularıma müdahele etmeyip seni sevmeme izin verseydin, beni olduğum gibi bırakabilseydin. insanım sonuçta... ve insan emek verip de sonuç alamadığı bir şeyden çabuk bıkar.

    üzülüyordum, üzülüyordun...

    ama üzülmek taklit sayılmaz ki.
    13 ...
  4. ona hayran olunur da aşık olunmaz

    ?.
  5. saftır, saklamaz içindekileri hep konuşur, içinize alasınız gelir.
    yürekli ama korkaktır, korkularını anlatır kıyamazsınız.
    komiktir, yanınızdan ayırmak istemezsiniz, hep güldürmesini beklersiniz.
    zekidir, çoğu zaman şaşırtır.
    iyi niyetlidir, şaşarsınız nasıl bu kadar herkes için iyi düşünebildiğine.

    ama biraz sadedir; her zamankinden farklı bir saç bir makyaj yapıp da dikkat çekmek, başkaları güzel bulsun diye onu rahatsız edecek bi çekicilik içinde olmak hiç ona göre değildir. bir yanı biraz herkes gibidir, olması gerektiği gibi değil de olduğu gibidir.

    sözün özü; iyidir işte, üstelik güzeldir de...

    tanırsan böyle birini hayran olursun. hatta yeni tanışmışsan aşık bile olursun. saf, yürekli korkak, komik, zeki, iyi niyetli... yok yok.

    sevgilindir. elini tutarsın hissedersin heyecanını, öpücük istersin farkedersin utangaçlığını. görürsün yüzüne yansımış masumiyeti. hoşuna gider tavırları. her şeye rağmen çekicidir ilk zamanları.

    ama hani aşk, dokunmak, göze hitap falan ister ya, bir zaman sonra canını sıkar utangaçlıkları, sığ düşünceleri, kendine koyduğu engelleri, sadeliği... vazgeçersin aşkından. vazgeçersin de engel midir aşkından vazgeçmene sebep olan tüm şeyler ona hayran olmana?

    ne mümkün... sen değil miydin hep kardeşinin onun gibi olmasını isteyen ve buna rağmen aşkından vazgeçen?
    5 ...
  6. kuaför müşteri ilişkisi

    1.
  7. her müşteri özel hisseder kendini, hoş kuaför de hissettirir.

    müşteri bir tek onun tüylerinin ince olduğunu, bir tek onun tırnaklarının sağlıklı olduğunu, bir tek onun saçının çok çabuk uzadığını, bir tek ona bu rengin, bu modelin yakıştığını vs. zanneder. kuaför ise bunları herkese söyler.

    müşterinin kimisi çok uğrar, kimisi yılda 2 kez. çok uğrayan tanınır az uğrayansa tanındığını zanneder. kuaför sadece çok uğrayanları tanısa da herkesi tanımış gibi yapar.
    2 ...
  8. bu akşam bursa nın tüm semtlerini dolaştım

    ?.
  9. bursada yaşayan bir şahsın evine giderken yanlış minibüse binmiş olmasının ardından söyleyebileceği abartılı cümlelerden sadece biridir. daha doğrusu bu, benim dediğimdir.
    *
    normal biri, bineceği minibüsün tabelasına bakar, göremiyorsa durdurduğunda nereye gidiyor diye sorar, ee o da olmadı kısa bir süre sonra yanlış minibüste olduğunu farkeder telafisi varsa hemencecik halleder.

    ben, tabelasını görmediğim herhangi bir minibüsü durdurdum, kulağımda kulaklık olduğundan ve onu çıkartmaya nedense üşendiğimden ve kulağımda kulaklık varken sesimi kontrol edemediğimi bildiğimden gideceğim yeri söylemeden sadece parayı uzatıp oturdum ve etrafıma sanıyorum ki bir süre hiç bakmadım, baktımsa da görmedim. hani sürekli gittiğiniz bi yere giderken ineceğinizi hissedersiniz ya öyle bir his gelmişken içime, baktım çevreye hiç tanıdık değil. *

    yanlış minibüse binmiş normal biri, şoföre söyler, şoför de ne yapması gerektiğini söyler.

    ben, minibüsteki hiç kimseye çaktırmamak adına yüzü temiz bir teyzenin indiğini farkedince bir daha böyle bir teyze bulamam diye hemen indim ve iner inmez teyzeye durumu anlattım. neyse ki düzgün bir yerde inmişim farketmeden, durak hemen aşağıdaymış gösterdi, beyaz tabelalar bilmem nereye, sarı tabelalılar bilmem nereye gidiyor, sen sarılı olanlara bin diye de tembihledi.

    normal biri, tembihi dikkate alır ve uygular.

    ben, tembih aklımdayken bir anda aklımdan çıkmış olacak ki önümden geçen iki beyaz tabelalıdan sonra üçüncüsüne bindim aynı şekilde kulaklık münasebetiyle konuşmadan parayı uzattım ve tahmin edebileceğiniz gibi bindiğim de bir beyaz tabelalıymış, gideceğim yere dönmediğinde farkettim, gittiği yer de tanıdık olduğundan paniklemeyip küçük sanayi' ye kadar gittim.

    neyse ki, ordan doğru minibüse binmeyi başardım.
    (bkz: hadi durma kutla bu zafer benim)

    sonuç mu? 15 dakikalık yolu 90 km/h hızla 1 saatte aldım. *
    7 ...
  10. sizinle aynı ad soyadı taşıyan birilerinin varlığı

    1.
  11. çok garip bir olay bana kalırsa. insanın ismi kendine özgüdür denir, isminin anlamının insanın yapısına kattığı şeyler olduğu söylenir. soyada gelince, geldiğin soyu belli eder, kanbağı vs. düşününce senle aynı hem ad hem soyada sahip birinden sana pek zarar gelmez, hemen hemen sen gibi biridir. e yok artık. elbette ki yanlış bir varsayım ama ben öyle olmasını çok isterdim.

    belki benle aynı ad soyadı taşıyanlar normal insanlar olsaydı, onların varlığı yokluğu pek beni ilgilendirmezdi. ama bahsettiğim insanlar, normal insanlar olmayıp ve aynı zamanda bulunamayan ama sürekli aranan insanlar olup onlar arandığında bulunan kişinin ben olması beni bunla ilgilenmeye itti.

    aranmak diyorum, ama telefonla aranmaktan bahsetmiyorum. bildiğin polis arıyor. yok adam yaralamışım yok bilmem ne yapmışım. ne pis ayşe' ymiş yıldırdı bizi. her biri aynı kişi mi bilmiyorum ama o kadar çok psikopat ayşe' nin varlığı gerçekten korkunç.
    (bkz: ooo benden çok var)

    üstelik aynı dertten babam da müzdarip. ismi benim kadar yaygın olmasa soyadı yaygın, ismi de bi yerden tutmuş işte.

    bilir misiniz siz bir çocuğun babasının işten dönüşteki yolunda her zamanki saatte onu bulamamasının ne demek olduğunu ve de üstüne 1 saat sonrasında hala o baba yoksa çocuğun ne durumda olduğunu? * açıkçası zihnim daha o zaman bulanmamıştı, aklıma kötü şeyler gelmiyordu. benim hala umudum vardı ama eve gittim, babam evde de yoktu. bekle gelmez, bekle gelmez. haber de yok üstelik, iş yerini ara çoktan çıktı diye cevap al. eneee umutlar iyice tükenmekte ve ne olduğuna anlam verilememekte. yavaştan kötü düşünceler zihnime doluşmakta. gidebileceği yerler aranır ama orlarda da yok. yok allah yok... artık çok zaman sonra telefon gelir; babam döviz kaçakçılığı yüzünden suçlanmakta. bu da ad ve soyad aynılığından kaynaklanmakta...
    (bkz: ooo çok sıkıldım)

    amma... bu işte biraz da benim tuzum var. nasıl mı?

    bir kaç gün öncesinde zile basan birileri soru sormuştu evin küçük kızına:

    -yurtdışında bi yakınınız var mı?
    +evet, dayım almanya' da.

    ee bu da bana bir ders oldu. artık yabancı insanlarla büyüklerimden habersiz konuşmuyorum, evet hala... *
    (bkz: ooo yerim çok dar)
    0 ...
  12. sevgilisine pes e gidiyorum deyip pes e giden adam

    1.
  13. yiğit adam, mert adamdır. *
    muhtemelen daha önce sevgilisine pes' te rahatsız edilmek istemediğini söylemiş ve bunun sonucunda da rahatsız edilmeyecek olan adamdır.
    6 ...
  14. kuafor musteri iliskisi

    1.
  15. andre weil kurali

    1.
  16. Birinci sınıf insanlar birinci sınıf insanları yanlarına alırlar, ikinci sınıf insanlar üçüncü sınıf insanları yanlarına alırlar.

    ******

    Yüzyıllar nadiren dahi yetiştirir, şu şansızlığımıza bakın ki, bu yüzyılda o büyük dahiyi çağımızda Türkler yetiştirdi.
    Lloyd George

    Akli değil nakli bilgiye itibar eden, eleştirel akıldan nasibini almamış, özgür olmanın anlamını ve değerini bilmeyen sömürge insanları değerini bilmese de Atatürk ün büyüklüğü rakiplerince de dile getirilmiştir.

    Seversiniz ya da sevmezsiniz. Komplekssiz, akıl sahibi ve özgür bir insansanız Atatürk sizin için büyük bir insandır.

    O birinci sınıftır !

    ******

    Atatürk ve Tıbbiyeliler
    Prof. Dr. Metin Özata

    Okuyunca anlıyor insan.

    Osmanlının küllerinden, Batılı emperyalistlere rağmen kurulan modern Türkiye Cumhuriyeti nin kurtuluş ve kuruluş süreçlerinde Atatürk ün en yakınındaki insanlar hep Tıbbiyeliler (yani Doktorlar).

    Osmanlı nın son dönemlerinden itibaren doktorlar modern batılı değerlere en yakın, en üst düzeyde eğitim görmüş, en deneyimli vatan evlatları olarak hep ön planda yer almışlar ve gerektiğinde vatanları için tereddüt etmeden canlarını vermişlerdir.

    ******

    bu asla tesadüf değildir.

    Bu gün büyük metropollerde kayıtsızca ve duyarsızca yürüdüğünüz caddelerin, sokakların, önlerinden geçtiğiniz parkların, bahçelerin, konser ve spor salonlarının isimlerinin pek çoğu bu birinci sınıf insanlara aittir.

    Andre Weil kuralı hiç değişmez!
    (1906-1998 yıllarında yaşamış ünlü matematikçi)

    *******

    Bakmayın siz eleştirel akıldan nasibini almamış, okumaya ve eğitime önem vermeyen, aşağılık kompleksli insanların çoğunluğu oluşturduğu toplumlarında doktorlara reva görülen muamelelere. Her dönemde ve her toplumda doktorlar toplumun en iyi yetişmiş, birinci sınıf insanlarıdır. Pirincin taşı pirincin değerini azaltmaz. Skolastik dönemin karanlık Avrupa sında bile fikir hayatına yön veren insanlar doktor sıfatını taşırdı. Aquinolu Thomas-Meleksi Doktor, Duns Scottus-ince Doktor!

    ********

    birnci sınıf insanlar...

    Dr. Cemil Topuzlu Paşa (Abdülhamid in doktoru. ilk kez bir resmi binada kaloriferi devreye sokan kişi)
    Dr.Besim Ömer Paşa (Jinekolog. Darülfünun un ilk Emin i rektör)
    Dr.Refik Saydam (Cumhuriyet döneminin ilk Sağlık Bakanı. 1919 Bandırma Vapuru yolcusu)
    Dr.Hulusi Behçet (Bakteriolog. I.Umumi Harp te kolera aşısı geliştirdi)
    Dr.Tevfik Sağlam (Dahiliyeci. istanbul Üniversitesi Rektörü. Kızılay Genel Başkanı. Verem Savaş Derneği kurucusu)
    Dr.Abdülkadir Noyan (Kolera ve Tifüs aşıları geliştirdi. Ankara Ün. Tıp Fakültesi kurucusu ve ilk Dekanı)
    Dr. ibrahim Tali Öngören (1919 Bandırma Vapuru yolcusu. 1920 Moskova Heyeti üyesi. T.C. Batum Konsolosu)
    Dr.Reşit Galip (Milli Eğitim Bakanı. Modern Üniversitelerin kurucusu. Halkevleri, Türk Dil ve Tarih Kurumlarının kurucusu)
    Dr. Lütfü Kırdar (Göz doktoru. Manisa Valisi. izmir Sağlık Müdürü. istanbul Belediye Başkanı)
    Dr. Tevfik Rüştü Aras ( Jinekolog. işgal istanbul undaki Bekir Ağa Bölüğü mahpuslarından. ittihat Terakki kurucularından Dr. Nazım ın bacanağı, Latife Hanım ın uzaktan akrabası, Gazeteci Altemur Kılıç ın ebesi)
    Dr.Akil Muhtar Özden (Farmakolog. işgal istanbul unun Tıp Fakültesi Dekanı)
    Dr. Esat Işık (Göz doktoru. Malta sürgünü. Dışişleri Bakanlarından Hasan E.Işık ın babası)
    Dr. Rasim Ferit Talay (işgal istanbul unda Minber gazetesi nin imtiyaz sahibi. Dr. Fikret ile beraber Atatürk ün candostu)
    Dr.Adnan Advar (ilk kabinenin Sağlık Bakanı. Sakarya Savaşı ve Büyük Taarruzda TBMM 2. Başkanı. Einstein ile görüşen iki Türk ten biri)

    *******

    Tüm bu birinci sınıf insanlar arasında ben size sadece iki tanesini özellikle anlatacağım ki, bu ikisinin yaptığını yapabilmek sadece Neyzen Tevfik e nasip olmuştur.

    Malum, Gazi memleket meselelerini akşamları uzun oturulan meşhur sofralarda konuşurmuş. Konu ile ilgili uzman kişiler çağrılır, fikirleri, görüşleri uzun uzadıya dinlenirmiş. Ertesi gün Gazi en üst düzeyde bilgi sahibi olarak, o engin dehası ve kültürü ile bir görüş oluştururmuş.

    işte bu sofralarda benim bildiğim sadece üç adam, üç cesur yürek o büyük karizmaya rağmen bir şeyler söylemişler ancak gene de Gazi nin sevgisinden mahrum kalmamışlar, tersine onurlu ve dik duruşları takdir edilmiştir.

    *******

    Dr. Hikmet Boran

    Atatürk ün Sivas Kongresi ni toplayacağını öğrenen askeri Tıbbiyeliler biz de temsilci yollamalıyız diyerek o zaman 3. sınıf talebesi olan Dr.Hikmet i Sivas a yollarlar.
    9.9.1919 gecesi çoğunluğun çözüm için manda önerisinde bulunduğu bir ortamda Dr Hikmet Paşam üyesi bulunduğum Tıbbiyeliler adına konuşuyorum. Mandayı kabul edemeyiz. Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunlar kim olursa olsun şiddetle ret ve tenzih ederiz. Farz-ı muhal, manda fikrini siz kabul ederseniz sizi de reddeder M.Kemal vatan kurtarıcısı değil vatan batırıcısıdır der ve tel in ederiz, der.
    Herkesin şaşkın bakışları arasında Gazi, işte benim güvendiğim gençlik budur. Müsterih ol evlat, parolamız tektir: Ya istiklal ya ölüm, der.
    Atatürk sonradan Dr.Hikmet i vekil yapmak ister ancak bu tevazu sahibi gence bir türlü ulaşamaz. Bu cesur insan büyük sanatçı Orhan Boran beyefendi nin babasıdır.

    ******

    Dr. Reşit Galip

    Atatürk ün evladı gibi sevdiği biridir. ilkokulda her sabah söylediğimiz And ı da, yüksek öğrenim yaptığımız modern üniversitelerimizi de O na borçluyuz.
    1931 Sonbaharında Dolmabahçe de bir akşam sofrasında kadın hakları konusunda zamanın maarif vekili ile tartışırlar. Bu sert konuşmadan dolayı Gazi, Reşit Galip e, Yorgun görünüyorsunuz, madem konuşmalar da hoşunuza gitmiyor, gidip istirahat edebilirsiniz, der. Buz kesen ortamda Reşit Galip cevap verir: Burası sizin değil milletin sofrasıdır, kalkmam. işi uzatmak istemeyen Gazi, O halde biz kalkalım, masayı beyefendiye bırakalım, der ve gece son bulur.
    Reşit Galip ömrü boyunca hiç evlenmemişti.
    Kendini tüm varlığı ile Türk Devrimine adamıştı.
    42 yaşında beş parasız , veremden öldü

    *******

    Neyzen Tevfik

    Rivayet olunur ki;
    Atatürk ün sofrasına çağrılan Neyzen e ney üflemesi söylenmiş. Neyzen de başlamış üflemeye. Bir müddet sonra bakmış ki, herkes hararetli bir tartışma içinde, kendini dinleyen yok. Birden üflemeyi kesmiş. Müziğin aniden kesilmesini fark eden, şaşırmış devlet ricaline şu dörtlüğü söylemiş:
    Sanma ciddiyetle sarf ederim san atımı
    Ney elimde suyu durmuş kuru musluk gibidir
    Bezm-i meyde süfeha nın saza meftun oluşu
    Nazarımda su içen eşeğe ıslık gibidir

    *
    2 ...
  17. ona hayran olunur da asik olunmaz

    1.
  18. uzuluyordum uzuluyordun

    1.
  19. onun icin ben hep oylesine biriymisim

    1.
  20. © 2025 uludağ sözlük