insanın en mahrem duygusu aşkın, p.ç edildiği filmdir.
dayanılacak gibi değildir... içinizde bir yerlerde kadına dair azıcık değer, kıymet, saygı, sevgi varsa bunların adi bir amerikan filmiyle tüketilmemesi gerekir.
bırakın sonunu, yarısı dahi izlemeye tahammül edilememiş filmdir.
dizi daha yeni başlamış; "selçuklu'yu kötülüyor" diye tespitler gelmiş.
"ulan ben başka dizi mi seyrettim acaba" diye gel gitleri oynadım. "selçuklu'nun yoldan çıkmış bir komutanını kötülüyor" deseniz anlarım. bu da çok normal. her zaman ve her mekanda bir topluluğun içinden kötüler de iyiler de çıkabilir. zırvalamaya gerek yok.
diriliş'i izleyip gaza gelmiş bir insancık olarak gece vakti "evde ekmek yok" tespitiyle fırına doğru yollandım. nedense fırıncı abiye dirilişi seyrettin mi diye sorasım geldi. "izleyemedim abi ama internetten takip ettim" dedi.
sıkı durun rövaşata geliyor şimdi: 2.bölümünü 17 aralığa denk getirmişler, dedi.
.
bu nedir abi, nasıl bir komplo teorisyenliğidir!?
ama 1.bölümde süleyman şah'ın, kara toygar'a verdiği ayar yok mu... ahh o "ayar"...
ikinci ama: ertuğrul gazi'nin anasıyla yaptığı dertleşme yok mu işte o dertleşme bitirdi abi beni.nokta.
suriyeli'lerin buraya gelmesiyle, insanı yaşatma bilincini, tecrübesini diriltmiş, komşuya sahip çıkma erkekliğini göstermiş
bir ülke olarak olacak.
çözüm sürecinin başarıya ulaşmasıyla muazzam bir projenin nasıl kurgulanıp uygulandığını bütün namertlere ve insan kılıklı iblislere kanırta kanırta anlatan bir dirayetle olacak.
içimizdeki zübük ergenlerin ve yeni yetme sığ cahillerin dahi çok kısa zamanda anlayacağı şekilde olacaktır.
türkle-kürtle kafasını bozmuş yoz beyinler ve kurumuş gönüller bu yazılanları kıçından anlayacaktır.
ne idüğü belirsiz bir "şike sürecini" hapiste geçirmiş, herkesten daha fazla töhmet altında kalarak (sanki diğerlerinin ne mal olduğunu bilmiyoruz) harala gürele paketlenen adamdır.
ama artık insanın bir s.ktirin gidin diyesi geliyor. neymiş efendim ibrahim tüfekçi "aziz bey, vicdanınız rahat mı şike yapmaya utanmadınız mı?" diye milletin ortasında soruvermiş. bunun adı sormak değil bildiğin "p.çliktir", kelimenin asli manası ile değil mecazi manası ile p.çliktir.
30 ağustos zafer bayramında Cumhurbaşkanının uzatmaya teşebbüs ettiği ele bir acayip hal ve tavır göstererek basit ve terbiyesiz biri olduğunu ne yazık ki bir kez daha gösteren adam.
bir uzak köy tadındadır artık. hani ne deden ne bahçen ne tarlan ne hatıran kalmıştır o köyde artık... bir saygım vardı onu arıyorum kaç gündür... naçar kaldık, onu da yitirdik.
kodumunun iktidar çatışması, malum camiadan beni o kadar soğuttu ki... arkadaşlarıma üzülüyorum ama kırılmasınlar, kalplerine dokunmasın diye bir şey diyemiyorum.
insanın aklına kazanın ifşa edilmesi gerekliliği varmış zannı getiriyor. kaza olabilir ve makul gerekçelerle saklanabilir.bu gerekçelere örnek olarak; chp'li umut oran'nın meclisi manasız meşgul etmesi verilebilir.. marmaray faaliyete geçti diye hasetten çatlamanın farklı bir versiyonudur. ko ver gitsin...
(#18378580) numaralı giride de belirttiğim gibi "müşteriyi ilk fırsatta öpen zihniyete alternatif olurlar mı?" sorusuna takdiri hak eden bir cevap vermişlerdir:
soru: şu an tarifem 8 mbps 6gb kotalı ve 24 ay taahhütlüyüm. ancak daha düşük kotalı dolayısıyla daha ucuz fiyatlı bir tarifeye geçiş yapmak istiyorum. nasıl yardımcı olabilirsiniz?
takdir-e şayan cevap: üst tarifeden alt tarifeye, pahalıdan ucuza hiç bir fark ödemeden geçiş yapabilirsiniz. (bu mevzuda çok düdüklenmiş bir internet kullanıcısı olarak daha bu anlayışı gösteren bir operatöre rastlamadım, sanırım piyasada bu hizmeti sadece bunlar varsa gerek, başka bir sanırım da bu şirketin sahipleri adana-kayseri-ankara hattından uzak bir memleketin suyuyla beslenmiş olsa gerek ki bu sektörde böyle bir "kucaklama" görülmemiştir.
şaka bir yana helal olsundur!
dikkat çekici not: reklam yapmıyoruz, takdir paylaşıyoruz. alıcısına !
Logosu değişmiş sanırım, ha şimdiki logosu ne yalan söyleyeyim hiç fena değil, hatta dikkatli bakınca pek de bi afilli. Dikkat çekilmesi gereken mevzu; müşteriyi ilk fırsatta "öpen" zihniyete alternatif olurlar mı, sorusuna verecekleri cevap.
bugün köşe yazısında ahmet turan alkan "evrimi savunuyorum" mevzusunu, videosunu ne bilim etkinliğini gerektiği gibi özetlemiş, sağolsun. hayır, ben duymamıştım da böyle bir zırvalık olduğunu, hani cumartesi eğlencesi oldu yeminlen *
ilgili bağlantı: http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1253900
ve yorulmayayım azıcık bir şeyler göstersenenize diyen yazar ve okuyucu taifesine bir spoiler:
--spoiler--
Videonun en eğlenceli ve defalarca seyretmekten bıkmadığım bölümünde tiyatrocu eleman, Hamlet'in mezarlık sahnesindeki tiradını andırır bir vecize irâd ediyor: "Arkadaşlar güneşi balçıkla sıvayamazsınız; bilim durmaz, durdurmaya çalışırsın ama başaramazsın; adam küvete girer, su taşar, bilim durmaz; adam ağacın altına oturur kafasına elma düşer, bilimi tutamazsın."
Yıllarca küvete girmiş, fakat hep ayakta veya tabureyle oturarak yıkandığımız için suyu bir türlü taşıramamış olmanın acı sonucunu, derin bir pişmanlık sızısı halinde ruhumun bütün çeperlerinde hissediyor, utançla eziliyorum. Evet, gerçek bu işte: Hamama girersin, terlersin ama bilim alır başını gider... Vay canına!
Ardından sırayla, "Bilim bilim bilim; başka yok ben de ona inanırım işte", "Örgütlenmek de evrimin bir parçasıdır" ve özellikle "Evrimsiz olmaz, e bilimi savunuyoruz, bilimi savunduğumuz için de evrimi savunuyoruz yani" sözleriyle video sona eriyor.
Arkadaş, videoyu seyrettikten sonra bende bir aydınlanma, bir arınma halleri... Ağzımdan ışıklar fışkırıyor âdeta ve birdenbire bütün eşyanın anlamı değişiyor, Prometheus gibi bir şey oluyorum! N'olaydı da şu videoyu, elli sene önce seyretseydim diye başımı duvarlara vuruyorum!
...
Değerli solcu abilerim, ablalarım; kimsede kabahat aramayınız, sizi bu havalar değil, bu kafalar mahvetti işte!
herşeye rağmen bu sezon tutacak dizilerden birisi dedik, elimizde patladı. patlattılar... hala iddia ediyorum, türkiye şartlarında bu sezon için en iyi 5 diziden biriydi. komikti lan bi kere, hemi de romantik. ilk dört beş bölümnde çok zengin durdu dizi, sonra nedense bir yoksullaştı. hani bir kıyafet giyersiniz "zengin" durmuş derler aynen o misal "zengin" bir duruşu varken pırıltısını kaybetti gibi sanki kaldırılacağını öğrenince diziyi çekenlerin güvensizliği ekrana yansımış gibi.
neyse akılda kalan güzel şeyler olmadı değil: yeliz kuvancı sen bu işi iyi yapıyorsun, bir de kusura bakmasınlar, Allah seni güzel yaratmış.
bu dizi insanda psikoloji bırakmıyor. sürekli bir gerginlik, sürekli bir şeylerin ters gitmesi hasılı dokuz doğuruyor insan.
ortasından, sonundan bir kaç bölüm izlemiş birisi olarak artık içimde biriken hışmı kusma vakti geldi. sırasıynan geliyor ama belli bir sıra yok baştan söyleyeyim:
seher: bildiğin yosma. zati mehmet dallamasına da anca bu karı gidermiş sanırım. ya böyle paragöz böyle angut ha bir de tipsiz... yeminlen kelime yok anlatacak. ha bir de 34.bölümde feriha'yla anasına horozlanması yok mu, ekrana dalasım geldi şerefsizim. hayır yaşıyorum ben izlediğimi ,zaten o yüzden ben de böyle mal triplere giriyorum. neyse devam edelim.
mehmet: bildiğin mal. hele bir ağzını böyle inceden hafifte bir erkek ağzıyla "seheerr" (e ler ince çıkacak) diyişi yok mu parmak arası yapıp ekrana uzatıyorum ister istemez. hem mal, hem görgüsüz, hem kaypak ve ne kadar enteresandır ki hemi de bu kadar saf bir karakter bu diziyi bırak hayata biraz fazla kaçıyor senarist. bu karakter tam sopalık.
feriha'nın anası: daha tam çözümleyemedim ama güngörmüş, iyi niyetli, ezik birine benziyor. neyse onla işim yok zaten.
levent seymen: bildiğin o. çocuğu. üstüne laf söylemeye gerek yok. hayır bir de bir sorumluluk belirlemiş kendine feriha'yla emir'in dünyasına sızmalar falan, gereksiz hareketler bunlar izmirli.
sanem hanım: karıya herkes "hanım" diye seslendiği için sanem hanım yazdım. yalnız levent gibi bir o. çocuğunu ancak bu kadar bir k.ltak kaldırabilirdi. sanem gitmiş levent'le birlikte olup kocasını aldatmış, üstüne bir de kocasının ölümüne sebep olmuş... ya kaltak işte.
feriha: kızım sana acıyorum. nerenden tutsak dökülüyorsun. bu hikayede en çok sana içerleniyorum. kusura bakma artık trip atcak durumda değilsin velev ki emir sana "tek gecelik terbiyesiz teklifler" de bulunmuş olsun, ki sen kabul etsen de emir karakteri bunu yapmazdı sanırım. yani demem o ki emir'i seviyorsan kapısında köle olman, samimiyetini ifade edecek ufacık bir fırsatı bile değerlendireceksin. yok öyle afra tafra çocuğun bildiği herşey yalan oldu gitti be kızım ve kusura bakma suçlu sensin. kısacası bok ettiğin ortalığı temizlerken de boka bulanacaksın kaçarı yok. emir bu saatten sonra ne yaparsa yapsın senin yaptığından daha kötüsünü yapamaz emin ol. bir kere yaptığı bütün kötülüklere sebep sensin, kaldı ki "yalan" gibi ağır kazık yoktur.
emir: oğlum sana da acıyorum. azına s.çtılar. halbu ki sevmekten başka ne yapmıştın lan. seni anlıyorum, acını paylaşıyorum * ama terket o apartmanı. hatta feriha'nın da canı cehenneme sana kız mı yok. ama seviyorsun, saygı duyuyorum, o yüzden fazla ileri gitmiyorum. her türlü alacaklısın kardeşim. topunun köküne kibrit suyu. ama azıcık delikanlı ol, ağırlını bozma sen erkeksin olum.
kabak yemeği, tatlısı, dolması cinsinden her türlü teklife açıktır. kabak tatlısını özellikle sever. bu tatlıyı yapma konusunda kendisi de maharetlidir. öyle ki hayatında hiç kabak tatlısı yemeyenlere kabak tatlısı yedirmeyi başarmıştır. nickinde bahsi geçen ahmet de bunlardan biridir. olay budur. söz konusu nickte mecaz, mitolojik işaretler, laf koymalar, laf sokmalar cinsinden bir yaklaşım aranmamalıdır. nitekim gayet reel, saf ve insani değerlerle oluşturulmuş bir nicktir. kamuoyuna duyurulur.
