Türkler için Hızlandırılmış Kürt Kültürü Dersleri ile ilgili basın toplatısı, organizasyon.
Genç Siviller- Siyasal Ufuk Hareketi
Biz Türkler Kürtlerle ilgili ne biliyoruz?
Tanıdığımız bütün Kürtler Türkçe konuşuyor. Biz Kürtçe merhaba; demeyi becerebilir miyiz?
Kürtler; Saadettin Kaynak şarkılarını okuyabilir, Neşat Ertaş türkülerine eşlik edebilir. Ya biz! Bir tane bile olsa Kürtçe şarkı biliyor muyuz?
Bütün Kürtler, Türklerin Orta Asya dan gelip Malazgirt Ovasından Anadolu’ya girdiğini bilir. Peki, Kürtler nereden geldi, dağda Kart-kurt sesi çıkaran dağ Türkler olduğunu biliyorduk, 20 yıl önce öyle olmadıkları ilan edildi.Yoksa hep burada mıydılar?
iştahla yediğimiz yemeklerin kaçı Kürt yemeği dersiniz?
Biz; yanı başımızda yaşayan, komşumuz, arkadaşımız, hani o kız alıp kız verdiğimiz; Kürtlerle ilgili ne kadar da az şey biliyoruz. Almanlarla, Japonlarla, Fransızlarla ilgili bildiğimizden bile daha az, farkında mısınız?
Hasıl-ı kelam, Kürtler bugüne kadar epey Türkleşti. Sıra bizde.
Biraz da biz Kürtleşelim. Hem de cebren ve hileyle değil, gönüllü olarak, isteyerek.
Türkler için Hızlandırılmış Kürt Kültürü Dersleri 2 aylık periyodik eğitimlerle biraz da olsa Türkleri Kürtleştirmeyi amaçlıyor. Ne asimile etmek için, ne farklılıkları yok etmek için. Tamamen iyi niyetlerle. Hemen yanı başımızda yaşayan yıllarca yok sayılmış büyük bir kültürel birikim ile zenginleşmek, yılların eksiğini tamamlamak için. Bundan sonra ağız tadıyla hep birlikte yaşamak istiyorsak birbirimizi daha yakından tanımaya ihtiyacımız var. Zaten; Türkler ve Kürtler de bir arada yaşayamayacaksa batsın bu dünya!
Kayıt ve iletişim için: bilgi@gencsiviller.net
Kahvaltılı Basın Toplantısı:
Tarih: 12 Ocak Cumartesi Saat: 11.30
Yer: Van Ahtamar Kahvaltı Salonu
Ders Programı Siyasal Ufuk Hareketi Ofisi Beyoğlu
13 Ocak Pazar / 14.00: Hayat Bilgisi/ Türkiye de Kürt Olmak
17-24-26 Ocak (Prş. ve Cts) / 19.00-22.00: Kürtçe 101 / Ez bi Kurdi? / Mevlüt Aykoç
1 Şubat Cuma / 19.00- 22.00: Müzik Kürtçe Terennüm Etmek/ Rojin
2-8 Şubat (Cts. ve Cuma) / 19.00: Tarih / Çılgın Kürtler Nereden Geldi?- Cafer Solgun
9 Şubat Cumartesi: Kürt Halk Müziği Tarihi / Yurttan Kürt Sesleri
15 Şubat Cuma: Yemek Dersi- Karnımız Acıktı Hadi Bir Kürt Yemeği Yapalım
16 Şubat Cumartesi / 19.00: Halk Oyunları Dersi/ Kürt usulü nasıl dağıtılır? / Nalin Teymur
22 Şubat Cuma / 19.00: / Edebiyat a Giriş; Kürtçe ;Okuduğumuzu Anladık mı; / Kawa Demir
23 Şubat Cumartesi / 19.00: Din Kültürü ; Ahmedihani Okumaları / Sadık Yalsız uçanlar
29 Şubat Cuma / 19.00: Hayat Bilgisi iç Anadolu'da Kürt Olmak (Dia Gösterimi) / Emine Uçak
1 Mart Cumartesi / 19.00-22.00: Kürtçe Film Gösterimi/ Bahman Ghobadi den Gomgashtei dar Aragh (Annemin Ülkesinin Şarkıları) Konuşmacı: Onur Günay
9 Mart Cuma 19.00- 22.00: Müzik II Kürtçe Terennüm Etmek/ Rojin (Kontenjan doldu)
Yıl Sonu Müsameresi (Tarihi daha sonra duyurulacak)
sorumsuz davranışları, bekletmeleri, verdiği karanlıklar sebebiyle sonucunun büyük olasılıkla üzüntü olacak yapılan eylem. severken bırakmak sevgiliyi üzüntü verebilir ama sonrası mutluluktur, olmayadabilir. *
yetememe halidir. yeter deriz yeter çok yoruldum. yetmez acılar gelir, yoruldum deriz. ama bitmez.
aynı zamanda ilkay akkaya şarkısıdır.
dağlar dolandı yollarım
bir kez düze varamadım
kuş olup da uçamadım eyvah.
denizim hep fırtınalı
rüzgarlar almış başımı
bir limana sığamadım, eyvah!
sesim ağrır, şarkım ağlar
akıp giden günler ağlar
saklısında yüreğimin
koruduğum umut ağlar
kabuk bağladı derken tam
en güçlü yerinden kanar
yaralarım göz göz oldu, eyvah!
her gün yeniden sarsam da
iyi olur umuduyla
araftayım, çok dardayım, eyvah!
kim bilir daha neler bekler
nelerin neresindeyim
bu son olsun çok yoruldum
paramparça oldu kalbim
'yeter' diye bağırabilirim ancak
Kadınlar da ister elbet vatanın sağ olmasını. Ama yetmez. Çocuklarının da sağ olmasını isterler. Çocukları kaçırıp evde saklamak istiyorum, gerçek duygum bu!
Herhalde gerekliydi bu harekat...
Onlardan iyi bilecek değilim.
Bugüne kadar kimsenin aklına gelmeyen alternatif çözümler üretecek halim de yok.
Hem konu hassas... Kimler kızar, kimler incinir, bilemem.
Üstelik çoğunluğun ölme ve öldürme histerisine kapıldığını görüyorken...
Çıkıp "Ben harekat sevmem" demek olmaz.
Ama sevmem.
Ölüm vardır orada çünkü.
"Ölüm bazen gereklidir."
"Vatan uğruna ölmek şereftir."
Tamam, bunları duya duya büyüdük, tamam da...
Ben kadınım.
Bütün kadınlar, çocuk sahibi olmasalar da, bir yanlarıyla "ana"dırlar.
Analar, kimsenin, hele çocukların ölmesini istemezler.
Zaten onun için daima analara değil babalara haber veriyorlar ya acı haberi... Son şehitlerimizden birinin annesi anlatıyordu, kapıya gelenler ısrarla babayı görmek istemişler. Onlar da biliyorlar yani.
"Vatan sağolsun" diyenler de babalardır daha çok.
Kadınlar da ister elbet vatanın sağ olmasını...
Ama yetmez.
Çocuklarının da sağ olmasını isterler. Dillendiremediklerine bakmayın siz.
Erkekler için ölme, öldürme erkekliğin bir parçasıdır biraz da... Ama kadınlar yabancıdır bu duyguya.
Televizyonlar programlarını ağırlaştırdılar şehitlerin ardından... Harekat kararı alındığında yapmalıydılar bunu belki de.
Belliydi çünkü.
Ölecekti çocukların bazıları.
Hani ne derler... "iki kere iki dört."
Ama böyle konuşmam doğru değil!
Madem iş bu noktaya geldi... Şimdi destek gerekli oradakilere... Moral...
Bağırmalıyım.
"Haydi aslanlar!"
"Vurun, yıkın, geçin!"
Fakat yapamam, kimse kusura bakmasın.
Yalan söylemiş olurum. Çocukları kaçırıp evde saklamak istiyorum çünkü, gerçek duygum bu!
Hayır, bunun son olduğunu bilsem...
Bir daha oralardan baskın, mayın, ölüm haberlerinin gelmeyeceğini...
Son noktayı koyacak olduğunu bu harekatın...
Bir gayret bağıracağım.
Ama bağıramıyorum.
Mavi, yeşil badanalı odaların duvarlarında asılı fotoğraflarına bakıyorum çocukların...
Gözlerine...
85 yıldır "vatanın bölünmez bütünlüğü"nü bir türlü garantiye alamamış, bu çocukları 30 yıldır savaşmak durumunda bırakmış herkese lanet okuyorum.
Bağıramıyorum.
Bağırırsam, çocukların ölümüne sebep olmuş gibi hissederim kendimi...
Bağırsam bağırsam "Yeter!" diye bağırabilirim ancak.
Komiserin odası... Bekçi telaşla içeri girer!
BEKÇi - Yakaladık amirim! Yakaladık! Başardık amirim! Bulduk amirimi Tuttuk amirim! Ve getirdik amirim!
KOMiSER - Ne oluyor be? Kimi yakaladınız? Kimi başardınız? Kimi bulup tutup, getirdiniz? Ayrıca bu ne tuhaf cümle?
BEKÇi - Sevim Taşan'ı amirim! Binbir Surat Sevim'i yakaladık, içeride amirim!
KOMiSER - Biz Onu yakalamıştık ya?
BEKÇi - Bir tane daha yakaladık amirim!
KOMiSER - Ne oluyor be? Boğazda Sevim Taşan akını mı var?
BEKÇi - Bu, sahicisi amirim! Fakat enteresan bir durum var ki, o kadar şeetmemize rağmen, kendisi Sevim Taşan olduğunu kabul etmiyor. Üstünde kimlik de
yok! Yanı vaziyet bu şekilde amirim: bizim, temizlikçi Hatice Bacı, Sevim Taşan olduğunu kabul etti. Fakat essah Sevim Taşan, Sevim Taşan olduğunu red ve inkar ederek, Sevim Taşan mevzuunu kanşık bir ha le soktu amirim!
KOMiSER ; Sus be Rıza sus!... Temizlikçi kadını bıraksak mı?
BEKÇi ; ifade imzaladı amirim! KOMiSER — Ne yapacağız peki?
BEKÇi ; Biz de amirim, bunu amirim, size amirim, soracaktık amirim! Fakat bu kadın, fena halde dişli çıktı! Aşağıda kendisine epey muamele yaptık, sana mı sın.. veyahut bana mısın, demedi amirim!.. Fakat, bence ikisini aynı hücreye koyarsak, neticeye varabiliriz amirim!
KOMiSER ; Hayır!.. Bence, ikisini aynı hücreye koyar sak, neticeye varabiliriz?
BEKÇi ; Hiç aklıma gelmemişti! Hay aklınla bin yaşa amirim!
-VI-
Karakol kararırken, hücre aydınlanır... Hatice uzanmış tır... Bekçi girer, Hatice;yi dürterek uyandırır...
BEKÇi ; Hatice bacı! Şşşt.. Hatice bacı...
HATiCE Ne var ula ne var!.. Senin yüzünden düştüm buralara!.. Git buradan!.. Gözüm görmesin seni!.. Git buradan, git hadi...
BEKÇi ; Senin için getirdiğim döner ekmekleri unutu yorsun ama!..
HATiCE ; istemiyorum artık.. Aylar geçiyor.. Hani kurtaracaktın? Yahu sen benim şahidim değil misin? Sen getirmedin mi beni temizliğe?
BEKÇi ; Uğraşıyorum bacım.. Bak, sırf seni kurtarmak için essah Sevim Taşanı yakaladım. Fakat inkar ediyor namıssız!.. Yani, senin kurtuluşun, O’nun iki dudağının arasında.. Eğer derse ki ‘Sevim Taşan benim!”, yırttın! Yoksa durum kötü amirim... yani bacım..
Bekçi çıkar... Sevim Taşan’ı içeri iter...
BEKÇi Gir hadi!
Bekçi iki kadını başbaşa bırakır.. Sevim, hücrenin bir köşe sine çöker.. Yorgundur her yanı yara bere içindedir.
HATiCE; ....Sen Sen Sen O musun?O kahpe sen misin he!
Hatice Sevim;in boğazına sarılır.
HATiCE ; O devlet düşman sen misin he? 0, beni malı feden karı sen misin? Niye kaçıyorsun? Devletten kaçılır mı?
Sevim yaka sana kurtarır..
SEViM ; Bırak yakamı be!
HATiCE ; Bunlar benim yakamı bırakıyorlar mı?.. Senin yüzünden çekmediğim eziyet kalmadı... Tamam... Madem geldin, bu işi halledelim.. Hadi, onlara benim sen olmadığımı, senin ben olmadığım, senli benli olmadığımızı, senin benim birşeyim olmadığını söyle! Hadi!
SEViM ;.
HATiCE ; Bak çıkınca seni ziyarete gelirim. Sana yemek getiririm. Gelir, tünel kazmana yardım ederim.
SEViM - Ben hiçbir şey bilmiyorum !
HATiCE - O nasıl laf öyle! insan kim olduğunu bilmez mi hiç? Hadi güzel bacım, söyle beni bıraksınlar...
Sevim alaylı alaylı bakar...
SEViM - Yok ya?
HATiCE - Vallahi... Senin haberin yok, beni mahfettiler. Ben burada çocuklarla babaları evde., ne yiyorlar, ne içiyorlar?
Sevim Hatice 'yi iter, bağırmaya başlar:
SEViM - Kes sesini be aşağılık kadın! Boşuna uğraşma, sökmez bu numaralar!,, iğrençsiniz Her yolu deneyeceksiniz değil mi?.. Uydurmadan bir canavar yarattınız, şimdi de bana kabul ettirmeye uğraşıyorsunuz!. Siz benim, cani, katil, gözü dönmüş bir canavar olduğum hükmüne vardınız zaten. Gazeteler de yazdı.. Artık kabul etsem ne olur, etmesem ne olur? Mahkemeye ne hacet? Hüküm peşinen verilip infaz yapılıyor zaten!.. Ama her yolu deneyeceksiniz değil mi? Üstü çizilmiş bir hayatın ne önemi var sizin için! Bir insan daha harcamış olacaksınız o kadar!.. Sizin için önemli olan, televizyona çıkarıp "işte teröristleri yakaladık!" demek Niye anlatıyorum ki bunları?
HATiCE - Ne Yahu sen ne anlatıyorsun?
SEViM - Boşuna uğraşma, diyorum!.. Senin polis olduğunu biliyorum!
HATiCE - Ne?!
SEViM - Bana bak, bu iğrenç oyuna bir son ver artık! Bana, hiçbir şey, hiçbir şey söyletemeyeceksiniz! Hatırlamıyorum! Bilmiyorum! Duymadım!
HATiCE - Ben mi polisim? Ben mi? Ben mi? Hatice ağlamaya başlar....
HATiCE - Ben mi? Ne polisi yahu? Allah'ına kurban olduğum, ne polisi? Ben polis değilim! Ben Sevim Taşan'ım!.. Yok.. O da değilim.. Ben Hatice Durdu.. Onun bunun pisliğini temizlerim. Şimdi kimin pisliğini temizletiyorlar bana? Kimim ben? Demek ki var bende birşey! Devlet bu, boşu boşuna yapmaz ki! Herhal, ben bir şey yaptım.. Ama tam ne yaptığımdan benim de haberim yok!.. Allah kahretsin! Devlete karşı geldim ben! Allah beni kahretsin! Allah beni kahretsin!..
Hatice hücrenin bir köşesine yığılır, sessizce ağlamayı sürdürür. Sevim, bir süre Hatice'yi izler.. Sonra yanına sokulur.
SEViM - Peki Sen Kimsin sen.
işte Hatice'yi çıldırtan soru!
HATiCE - Herkes bana bunu soruyor! Ben de bilmiyorum artık! Sevim Taşan 'sın dediler, kabul ettim! Evet! Ben Sevim Taşanım!
SEViM - Seni buldular demek' Niye kabul
ettin peki? Nasıl kabul edersin böyle bir şeyi?
HATiCE - Bana sorgu yaptıkları zaman, dört kere sigorta attı bili misin sen?.. Zaten yalan değil ki! Suçluyum ben! Koskoca devlet bu, yalan söyler mi hiç? Bana, "Sen Sevim Taşan'sın! dediklerine göre, bir bildikleri vardır! Koskoca devlet bu, yalan söyler mi hiç?
SEViM - Saçmalama! Sen hiçbir şey yapmadın!
Sabah uyanırsın içinden geçen bir şarkı vardır,diline doladığın kimin söylediğini hatırlamaya çalışırsın.işe gidersin yine aynı şarkı melodi seninle.mırıldanırsın.belli belirsiz aklından geçirdiğin şarkıyı duyarsın birdenbire radyoda,değişik bir mutluluktur,farklıdır.
evde sürekli bir şeylere kızan bağıran sorun çıkaran bir insanla aynı evi paylaşmak demektir.Hatta aynı dolabı,aynı odayı,aynı diş macununu.Çorabımın pembesi nerde neden bulamıyorum diye sabahın 7'sinde tüm ses ve kendi çirkinliğini gösteren kişiyle yaşamaktır.
Ve ömrünün sonuna kadar bağlarını koparmamaktır.