vietnam'ın işgaline karşı eylemler yaptı. afro-amerikanlıların özgürlük mücadelesine destek verdi. kızılderililerin haklarının savundu. filistinlilerle beraber israil'e karşı yürüdü. iran halkıyla beraber şah rıza'yı taşladı. pentagaon'u havaya uçurmaya kalkıştığı iddia ediliyor; doğrusunu allah bilir. tam 80 yıl hapse mahkum ettiler onu. çektiği çilenin önemli bir kısmı doğrudan bizim için.
tunus halk hareketinin bir benzerinin mısır'da tezahür etme durumu.
müslüman kardeşler ve islamcı cenah da sokaklara indikten sonra hüsnü kaçacak delik arayacaktır.
kolombiya kıravatı nedir ne değildir yakından bir göreyim düşüncesiyle gerçekleştirebilecek eylem. sonuç olarak elinize bir buket cezayir menekşesi ve bilumum başka şeyler verebilirler.
şüphesiz ki önümüzdeki yıllarda da bu katliamlar devam edecektir. bu katliamlara maruz kalmanın sebebi ise basit; müslümanların sömürücü devletlere karşı sağlam bir birliktelik içerisinde olmaması ve vahiy edilen ilk ayeti pek ciddiye almamalarıdır.
hülasa, islam mazlumun dini olmuştur günümüzde. insanlık ise deve kuşu.
dip not gibi bir halt: ben bu katliamlara sadece müslümanların cephesinden bakılmasına razı değilim. dini, ırkı gibi vesaire birçok nedenden katliama uğrayan topluluklar da mevcut dünyada. sadece kendimize insan olmayalım. bir de kuzeykoredünyayakafatutuyormüslümandevletlerneyapabiliyorülenvari nidalar yükseliyor. gülüyoruz. sorun islam ise ya da ne bileyim teokrasi ise iran var israil var. var oğlu var.
muhtemelen üzerinde white power yazılı tişört bulunan bir kişiliğin gerçekleştireceği eylemdir. olası bir gangbange maruz kalmaması için depar atması şarttır.
eksik yapılmış bir tespittir. kalantor puştlar tarafından kandırılan fakir insanlar olduğu atlanmamalıdır. akp hükümeti diğer hükümetler gibi çoktan kendi zengin zümresini oluşturmuştur. fakiri de makarna ve kömür ile kolayca kandırabilmiştir. milletin sıkı bir öpücüğe ihtiyacı var. pamuk prenses bile uyandı lan biz ne halt yiyoruz.
(bkz: ulu sözlük ulemasından seçmeler)
dinin farzını inkar eden değil yerine getirmeyen alevidir. bu da bizi pek iplemez.
yalnız şunu anlamıyorum biri aydınlatırsa süper olur; hem hz. ali gibi çocuk yaşta islam'a gönül vermiş, 5 vakit başı secdede olan bir muhtereme bağlılık ve epeyce bir saygınlığım* var diyeceksin hem de onun günde 5 vakit gerçekleştirdiği bu güzel alışkanlığının yerine bir bahane ile başka şeyler yapılabileceğini düşüneceksin. garip geliyor gerçekten bana. hani 'kardeşim kılmıyorum namaz canım istemiyor' desen daha akla yatkın.
bir de kur'an'da salat geçiyor diyorlar. güzel, doğru diyorlar evet. peki bu salat'ın ne tür şekillerde yapılabileceğine biz mi karar veriyoruz? yoksa vakti zamanında allah'ın elçisi bize nasıl yapıldığına dair bir şeyler göstermiş midir?
gerçek bir solcunun kolay kolay içerisine düşmeyeceği tutarsızlık. ki zaten hakan albayrak bir sonraki yazısında onlardan özür dileyip ulusalcı-kemalist 'sol'u kastettiğini belirtmiştir.
eşine ender rastlanır dahiyane savaş stratejisidir. bazı akıllıların bu olayın gerçek olmasına ihtimal vermemesini normal karşılamak gerekir. zira içten pazarlıklı bizanslılar da haliç'te beliren osmanlı donanmasının bir halüsinasyon olduğunu düşünmüştü.
hatırlat da haziran'ın sonlarında çocukluğumu yakalım
sen beni öpersen belki de ben fransız olurum
şehre inerim bir sinema yağmura çalar
otomobil icad olunur, zarifoğlu ölür
dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.
-senegalliler dahil değil
sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
o vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin
-yoksa seni rahatsız mı ettim?
sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
elbette gayet rasyoneldir attan atlamak
-freud diye bir şey yoktur.
sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.
