finlandiya harikalarından biri olan the 69 eyes ın çok hoş bir şarkısı. bu zamana kadar nasıl başlığı açılmamış şaşırdım doğrusu.
işte sözleri
So much heartaches and pain
Always on my way
Living on living day by day
I got no fortune i got no past
Just going nowhere nowhere fast
How long does forever last
I'm not living in the past for you
I've gotta find my way thru
Life goes on without any breaks
I got it baby what it takes
Dreaming on and on of better days
So many things to get done
Everyone's here a chosen one
We've got a long long way to come
I'm not living in the past for you
I've gotta learn my way thru
Just
Wrap your troubles in dreams
It ain't that hard it seems
sadece tuvalette konuşursunuz bu kişiyle. okul ve yurttur bu arkadaşlığın yeri. neyse efenim okulda tuvalete girersiniz bu kişide ordadır. selamlaşırsınız. ertesi gün yine aynı sahne. naber nasılsın, nasıl gidiyor gibi sorular sorarsınız birbirinize. cevaplar kısadır genelde. sadece cevap vermek için cevap verilir.
dışarıda görülünce konuşulmaz bile bu kişiyle. sadece tuvalette. çünkü o sizin tuvalet arkadaşınızdır.
gidilmemesi gereken berberdir.
bunu tecrübelerime dayanarak söylüyorum. bir berber böyle söylüyorsa özenli davranmıyor saça, kötü kesiyor. çünkü kökü sende uzayacak o saç. uzayınca unutacaksın o saçı nasılsa. berberin düşüncesi bu.
s.kiyim senin düşünceni. kaç gün at hırsızı gibi geziyorum haberin var mı?
tüm ailenin bir arada olduğu yemek vakti akşam oturmasına gelen cibilliyetsizdir.
bu misafir aile dostu, akraba bile olsa bu saatte gelip ailenin mutlu yemeğine engel olduğu için cibilliyetsizdir. kendileri yemeklerini yemiş tabi, diğerlerinin ne önemi var değil mi, koy götüne. biz zaten üç öğün birlike yemek yeriz. birde ben yılın her günü aile yanındayım. bu yemeklerden birisi olmasa ne olacak.
ev oturmasınında bir ahlakı var ama bunu bilen kalmamış. adab ı muaşeret tekrar ders olsa demiyor değilim.
facebook organizasyonu içinde kurulmuş bir hayran sayfası. amacı katılan insanlara hergün bir bilgi vermek.
bilgi edinmek iyi bir şey ama bunun için bu gruba ihtiyaç var mı. bunu sormak lazım katılan herkese.
jo süper ligdeki ilk golünü denizlispor'a attı, al sana bilgi. gruba katıldım mı hayır, sadece televiyon izledim. televizyonda izleme hadi aptal kutusu o zaten. sorarım sana o zaman "yaşamıyor musun?" diye.
yaşamak başlı başına öğrenmek demek zaten.
abd sinemasının ülke bayrağını her filmde gözümüze sokmasının sonucudur bu. adamlar direkte göstermese donda gösteriyor bayraklarını.
ben abd'yi emperyalist biliyordum. halbuki adamlar bildiğin faşist. ya da bayrak fetişisti.
bir yazı yazsak çok sevgili hollywood yapımcılarına bu konuda ne cevap verirler acaba. hayır biz faşist değiliz vatan sevgimiz fazla diyecekler. vatan mı, sen aslen irlandalı, iskoç, ingiliz vs değil miydin. bak sen yaşadıkları ülkeyi vatan yapmışlar.
bizede bir şeyler öğretsin bu düşünce. bir şeye özeneceksek buna özenelim.
amerikan filmi uzaylı klişesi. dünyaya inerler ve amerikan haklına seslenirler, barış için geldik.
mantıklı bir davranış takdir ediyorum. en savaş sever ülkeye gelip barıştan söz etmelerinide cahilliklerine veriyorum.
sonradan ibneleşip insanları öldürüp dünyayı ele geçirmeye çalışıyorlar ama bu söz bile yeter onları sevmemiz için. gelin olum artık, barıştan bahsetmeyin ama. birde abd'ye inmeyin, gerçi türkiye'ye inse taşlanacak ama olsun.
yayına ödül kazanmak maksatlı bağlanan fakir vatandaşı üzen duygusuz. o yarışmacı mutlu olmak için katıldı oraya, sen onu üz diye değil. arabayı gösteriyor yavşak soruyor yarışmacıya nasıl, beğendin mi, tam aile için değil mi falan. adam kazanamadı arabayı zaten arabasıda yok. senin ne yapmış oldun umut tacirliği. götüne sok o umudu.
hayır bu adam böyle davranıyor ama adı sempatik sunucu. boşa dememişler siken sevilir diye.
gurur ve hazzın birleşip surata yansıması. düşük not alanı buran acımasız ifade.
yüksek notu alan ben olursam bütün gün böyle dolaşırım, acımam düşük not alanlara. bir yerde yardımcı olmuş olurum onlara gelecek için. beni örnek alıp çalışacak ipne.
eğer tersi olursa, güleni rencide etmek asli görevimiz diğer düşüklerle.
sürekli denk geliyorum sevgililerin konuşmalarına erkek plan yapmamış kıza nereye gidelim diyor. plan yapmadın tamam ama neden bunu kıza belli ediyorsun. o kızın içinden bir boka yaramaz herif olduğun geçmeyecek mi ya da ciddiyetsiz olduğun.
sersem bir insan işte, sersem olmasa planı hazırlar öyle çıkartırdı kızı dışarıya.
aklı gitmiş tip. diğer tüm tipler içinde en sinirime dokunan.
her yer nasıl senin oluyor lan, baban dutlukken mi satın aldı buraları. toplamış kendi gibi arkadaşlarını yürüyor, ağzında da sakız, "her yer bizim ya" diyor.
karşıdaki kerhane de senin mi pezevenk.
ülkemizin bir bölgesinde yetişen şifa kaynağı bir bal bu. bal iyide o fiyat ne yahu.
yılda iki kilo yese o baldan bir aile 560 lira. peki birinci öğretim üniversite öğrencisinin harcı ne kadar, yaklaşık 500 lira. o parayı bu öğrenciye versen 60 lira bile artıyor. ne diyorum bende ya, öğrenciye verse falan. verirler mi mına koyim.
rekalmından da bahsedeyim biraz, bal üreticisi çıkıyor bal şöyle bal böyle anlatıyor. sonra bir cümle kuruyor kanım dondu. "biz hastalanınca bu baldan yiyoruz hemen iyileşiyoruz". lan göt sen bedava yiyorsun, parası olmayan nasıl yiyecek.
nietzsche özentisi gencin hazin sonudur bu.
son günlerde nietzsche'nin meşhur sözlerine merak saldım. bulabildiğimi okuduktan sonra kafamda geçmiş canlandı. meğer ne çok özenti varmış. tebrik etmedim onları tabiki,komiksiniz ibneler dedim. yüzlerinede söylemedim bunları hiç söyler miyim.
tavsiyem kendiniz olun özenti olmayın. cidden komik oluyorsunuz.
çinlilerin fikir üretememesidir bu aslında.
adamlar her şeyin çakmasını yapıyor. otomobil, kıyafet tamamda google'ın bile çakmasını yapmışlar. nasıl bir zihniyet bu. millet yapsın biz onlardan çalalım. dünyaya yararlı hiçbir şeyleri yok mına koduklarımın. beyinleri çalışmıyor. nedenini börtü böcek yemelerine bağlıyorum, ne pislik varsa yiyince beyin çalışmıyor tabi.
ilginç bir teklif yöntemidir. sevdiğinin karşısında dili tutulan kişinin kurtarıcı aracıdır aynı zamanda. msn ve ya sms ile çıkma teklif etmek gibi değildir bu çünkü o sayfa herkese açık. belkide yüzlerce kişi görecek o teklifi ve evet cevabını. ayrıca siz reddedmek daha kolay olur.
hadi iyi denemeler.
ikarusun güneşe uçması geldi aklıma, cesur ve büyülenmiş bir şekilde. gururun belkide özgürlüğün büyüsüydü kapıldığı. sonu kötü oldu ikarus için, kanatları eridi ve düştü.
aşkta böyle işte. cesur ve büyülenmiş şekilde uçıyoruz ona. kanadımız kalbimiz, yakacak olan güneş ise "o". kanadımız yanıyor, ölmüyoruz ama. sadece acı sadece keder.
bir fark daha var ikarus ile bizim aramızda. o özgürlüğe ulaşmaya çalışırken kaybediyor kanatlarını, biz özgürlüğümüz giderken kaybediyoruz kanatlarımızı.
havuç alacak para bulamadığı için kardan adam yapamamaktır. birde yedek atkısıda yoktur kardan adama saracak.
kömürü geçiyorum o vardır diye, hükümet vermiştir zaten.
şu karlı günlerde en çok kullanılan espri.
herkesin diline dolanmış. kız, erkek, yaşlı, genç hepsi bu espriyi diline dolamış. karı severim ama donsuz. aslında güzel, içinde iki anlamı birden barındırıyor. gerçekleride tabiki. ama boku çıktı yahu, yeter.
insanı farklı düşünceler içine iten tiptir.
evet akla bir takım düşünceler getirir bu durum. acaba iki dilide tam bilmiyor mu, kürtçe konuşmak için elverişli bir dil değil mi ya da iki dilin de içine etmekten zevk mi alıyor. hangisi acaba, bulamadım bir türlü.
neyse fazla düşünmicem bunun üzerinde, kişiliksiz diyip geçicem.
öğrencinin ağzına sıçmak isteyen hocadır.
dersten bırakmak olsa amacı sınavı zor yapar sadece. işi psikolojik savaşa döküyorsa amacı başkadır.
neyse sözlük bu entry burada biter, daha fazla yazarsam küfür etmeden duramam çünkü.
öğrencileri zor bir sınavın beklediğine işarettir bu olay.
benim başıma geldi bu berbat olay, anlatıyım hemen. kadın bir gözetmen geldi sınava, daha sınav başlamadan bağırmaya başladı. yaşlı ve bağıran birisi olunca hoca sandık haliyle, sesimiz çıkmıyor. adi kadın, sınav boyunca bağırdı, saate bakana laf etti, duvarlardaki yazıları okudu. kimse kopya çekemediği gibi herkes psikolojik olarakta yıprandı. kolay mı sınav boyunca nazi subayı kılıklı bir kadının bağırmasını duymak. neyse efendim zaten zor olan sınav daha da zorlaşıp şemsiye hikayesine döndü. sınavdan çıkınca öğrendim ki kadın fotokopiciymiş, bağırarak egosunu tatmin ediyormuş.
çirkin kadın, başka şekilde tatmin olamamış tabi, öğrenciye çıkardı içindeki azmış duyguların faturasını.
her ne kadar duymayacak olsada buradan kadının kocasına sesleniyorum, tatmin et lan karını. sonra bize patlıyor.
dışarıda tüm kızların kendisini beklediğini sanan insandır.
uzun zamandır yurtta bunu gözlemliyorum. adamlar sadece dışarı çıkacağı zaman dişlerini fırçalıyor. bunu kız tavlama hevesiyle yaptığı çok açık. unuttuğu nokta ise düzenli fırçalanan dişle onun dişleri arasında çok büyük fark olması.
dizide hikayeleri anlatılan karakterlerin dostluklarıdır.
samimidir, gerçektir. aralarında yalan yoktur, hainlik yoktur, maskelerin ardına gizlenmiş suratlar yoktur. herşey açık ve ortadadır.
birbirlerine her durumda yardımcı olurlar. barney kız peşinde koşarken onun yalanlarını desteklerler. ted aşk konusunda ne zaman hata yapsa diğerleri yanındadır. aynı durum robin, lily ve marshall içinde geçerlidir.
birlikte çok güzel vakit geçirirler. maclarens barda ki localarında her zaman mutlu bir hava vardır.
gelelim bunları neden yazdığıma. yazdım çünkü hiçbir zaman böyle bir dostluk görmedim. bu kadar mükemmel bu kadar gerçek, yıkılamayacak kadar sağlam, affedici ve masum.
en ilginç yılbaşı partisi olması muhtemel partidir.
düşünün hem havuç hem ajdar aynı sahnede. komik şarkılar ve saçma danslar eşliğinde yeni yıla giriyorsunuz. dansöz geliyor ajdar sarkıntılık yapıyor dansöze. hele son on saniye en heycanlı dakikalar ama siz mide bulantısı çekiyorsunuz.
düşünmesi bile kötüydü. gerçekleşmemesi dileğiyle.
