yaşanmadan nasıl olacağı hakkında fikir bildirilmemesi gereken durumdur. nitekim 20'li yaşlardaki gençlere bunu sorsanız aşk, sevgi, canım, cicim diyebilir. "nolursa olsun onunla evlenirim" diyebilir amma o bunu asla anlayamaz. çünkü 20'li yaşında bir gencin gelişim görevinde üremek yoktur. üremek 20'lerin sonu 30'ların başında ortaya çıkan bir gelişim görevidir. 20'li yaşlar olsa olsa evlenme, ev ve iş kurmanın ön planda olduğu dönemlerdir. bununla birlikte 30 yaşları insan için üretim ve olgunluk çağıdır. bu yaşlarda kişiler ortaya bir şeyler koymak ister. aslında üremek de bunun benzer bir varyantıdır.
20'li yaşlarındaki bir gencin evlilik öncesi böyle bir durumla karşı karşıya kalması durumunda durumu kabullenip "evet bu gerçekten üzücü bir durum. senin gibi ben de korkuyorum. fakat hayatın önümüze neler çıkaracağını nereden bilebiliriz ki" şeklinde düşünmesi bile yaşına göre olgun bir düşünce olacaktır.
bazen hayat böyledir. kötü ihtimalle tıkanır, iyi ihtimalle istediğiniz gibi gider. de gaulle'nin güzel bir sözü vardır: "meseleler halledilmez, onlarla yaşanır"
en iyisi mi bazen meselelerle yaşamak zorunda kalmamızdır.
not: çocuğum yok. yaş 25. 4 ay sonra evleneceğim. benzer bir konu başımdan geçti.
2017 yılında salak bir plaza diliyle konuşan insana göre çok daha makbuldür efendim. Nitekim biri türkçeyi yüzyıllardır korurken diğeri türkçenin ağzına sıçmaktadır.
yıllardır kaynağı belirsiz bir şekilde ortaya çıkan ve bilgi kirliliğinin başını alıp sular seller gibi yayıldığı günümüzde hala itibar edilen abidik gubidik bir meseledir. nitekim bugün bir derste hocaya karşı inatla "yok öyle bişey" diye savunduğum, sonra arkadaşla münazarasına girdiğim, daha sonra "inanmıyosan gel PDR'ci hocaya soralım" deyip de "evet falan filan sayılı MEB kanununda yazılı" şeklinde aldığım cevapla dumur olduğum meseledir. Heyhat! Kendim hariç bahsettiğim üç kişiden biri tarih öğretmeni, diğer arkadaş öğretmen adayı, daha da kötüsü diğer bir öğretmen de PDR öğretmenidir.
Bir an ben yanılıyor olabilir miyim diye düşündüm. Gerçi bunu tartışmanın başında da düşündüm, fakat böyle bir şey gerçek olsa bile hukukun iyice folloş olabileceğine kanaat getirdim. Daha sonra avukat bir arkadaşa sordum. Böyle bir şeyin olmadığını, saçmalık olduğunu belirtti.
Hayır bu yalanlar yüzünden bir kitap yazmayı da düşünmüyor değilim.
Eskiden cehaletle savaş edilirdi, şimdi bilgi kirliliğiyle. işimiz daha da zor!
Ezgisinde komünist bir hava sezilen -ki bu sezgi türk komünist müziğinde daha çok bas gitarların keskinliği, koro veya düet gibi tarif edemediğim ama benim de çok sevdiğim ses olaylarıyla açıklanır herhalde- ve müzikteki berrak, gür sese aşık olup dolaylı olarak insana komünizm sempatisi kazandıran şarkılardır. Bunlardan ilkine her zaman birinci sıraya koyduğum Polyushka Polye'yi örnek vereyim. Çeşitli varyasyonlar vardır ama ben Origa'dan dinlerim genelde: https://www.youtube.com/watch?v=xcHhuFN2CO0
Kimin ne mal olduğunu da gösteren karşılaştırmadır. Ben de kapıştıklarını görmek isterdim ama bu hiçbir zaman olmayacak bir şey. Ilber hoca şahindir, deli gadir ise sinek.
Gerizekalı olmanın aksine olması doğal olandır. Şöyle ki efendim bu tip hareketler şekil tamamlama ve ayırt edebilme yetisi ile küçük motor gelişimlerin tamamlanması sonucu yapılabilir. 3-4 yaşındaki çocuktan bunu beklemek gelişim süreci hakkındaki cahilliği ifade eder.
Bir kimse ya da ailenin ya da topluluğun fakir olduğunu gösteren durum, eşya ve hallerdir. Pek çok fakirlik alameti vardır. ilk örneği ben vereyim dedim: Elektrikli battaniyelerdir. Yıl olmuş 2015, yani ikinci milenyum, yani sanayi devriminden ve doğalgazın yakıt olarak kullanılmaya başlanmasından 300 yıl sonrası... Ama hala daha kullanılır elektrikli battaniye. Nedeni ise bellidir.
Sadri Alışık için yas tutsam mı, Çanakkale Zaferi'ni gururla ansam mı diye kendimi sorgulamama neden olmuş bir mesajı yollamış. Kendisi mesajda bir yandan Sadri Alışık'ı rahmetle anarken diğer yandan Çanakkale şeşitleri, Atatürk ve silah arkadaşlarını anmaktadır.
halüsinasyon kelimesini demeyi bir türlü başaramamış, bu konuda devlet bahçeli'yi geride bırakmış ilk kadın başbakanımızdır. buyrun burdan yakın: https://www.youtube.com/watch?v=fIQbNm1xDU8
osmanlı'da yeniçerilerin cinsel ihtiyaçlarını karşılayan tabura denir. bunlar yeniçerilere askerlik zamanı bildiğiniz verirmiş ve her yeniçerinin bir civeleği olurmuş.
beni çıkmaza götüren insandır. 24 saatin kaçını uyumuş olur bu kişi? bilen varsa söylesin, matematikten hiç anlamıyom laan.
edit: ulaştığım sonuç 16,66666666666667. Bayağı çaba sarf etsem de sonucu bilmenin huzuru içindeyim.
Sözlüğün azımsanmayacak kadar yazarında olan bir takıntıdır. Bakire olmak ya da olmamak... Tüm mesele bu değil. Mesele takıntıdır; şurada bir yıldır yazıyorum, bir gün bile bakire kelimesini içermeyen başlık görmedim.
iddianın kendisinden çok amacını öne çıkaran bir iddiadır. diyelim ki ingiliz vizesiyle gitti. ne olacak? Atatürk ingiliz için çalıştı mı diyeceksiniz? Düşünün ki Bosna'da savaşa katılmak için Bulgaristan'dan geçmelisiniz bunun için de Bulgaristan vizesi almanız şart. Ee n'oldu, Bulgar ajanı mı oldunuz şimdi?
"arada fark kabul edilmiyorsa neden farkı kabul etmiş gibi başlık açılıyor" dedirten fark. Sağ olun demek biraz minnetsizliğe işarettir, bunun yanında içten olmayan bir ifadedir. Tabii genelde; her zaman böyle olduğunu düşünmüyorum. Teşekkür ederim demek ise daha kibar ve nazik olmakla birlikte ifadede kişi kendini ön plana çıkarır: (ben) teşekkür ederim. Bu nedenle daha özgüvenli bir ifadedir. Benzer bir durum için (bkz: teşekkürler ve teşekkür ederim arasındaki fark)
Sevmesem de kendisini, S. Demirtaş'ın güzel bir tespitinin olduğu konudur.
"...Başbakan günlerdir televizyon televizyon dolaşıyor bunu anlatmaya çalışıyor. Ama acemi bu başbakan(A. Davutoğlu'nu kastediyor). Allah var öbürü beceriyordu bu işi. Ama bu yalan söyleyince yüzü kızarıyor, gözlerini kaçırıyor..."
edit: https://www.youtube.com/watch?v=a1p7A8XGnjQ
"Demek ki kıyamet alametleriyle iktidarın arasında ters bir orantı var. iktidar ne kadar artarsa kıyamet alameti o kadar azalacak" anlamı çıkarılacak garabet verilerdir. Kıyamet alametleri tam belli oldu mu bilmem ama milletin kafayı yediğinin alametleri bellidir.