bazı kişiler velayetin babaya'da verildiğini düşünüyor fakat bu oran çok ama çok düşük. tuik %25 dese bile gerçekte böyle değildir. oradaki %25 boşanma sonrasında babaların haricen açtığı velayet davalarında velayeti kazanmaları falan olabilir.
Kürt hakları savunucusu var. Hayvan hakları savunucusu var, LGBT hakları savunucusu var, Kadın hakları savunucusu var. peki neden kimse çocuklarda bahsetmiyor. Aile ve sosyal politikalar bakanlığı sadece kadınlar için mi var ?
kadınları korumak için her şeyi yapıp çocuklar için neden hiçbir şey yapılmıyor. neden çocuklar, akıl sağlığı yerinde olmayan, uyuşturucu kullanan, sürekli suç işleyen anne babalarının yanında kalıyorlar. devlet bu çocukları alıp neden korumuyor.
Sıla bebeğin annesi uyuşturucu bağımlısı ve polislere saldırmaktan içeri girip çıkmış.
bu kadının 2 yaşındaki bebeği tecavüz edilip öldürülene kadar devlet neden müdahale etmiyor ? devlet anneye uyuşturucu alması için mi para veriyor.
izmir'de hem ana hem baba normal değil. sabıkalı suç makinelerine dönüşken bu insanların 5 yaş altında 5 çocuk doğururken devlet nerede ? neden almadı o çocukları. o barakaya 18 defa giden sosyal hizmetler görevlisi neden müdahale etmedi.
çocuk haklarını kim koruyacak ? neden çocuklar korunmuyor. Tamam devlet korumuyor da STK'lar neden bu konuda çalışmıyor.
muhtemelen bundan 10-20 sene sonra mahalleler kendi aralarında para toplayıp koruma şirketlerine para verecekler ve bir şekilde yaşadıkları semtlerin ya da sitelerin güvenliklerini kendileri sağlamak zorunda kalacaklar. sitelerdeki özel güvenliklerden bahsetmiyorum. Brezilya ve güney afrikada olan güvenlikli sitelerden ve mahallelerden bahsediyorum. bu ülkelerdeki bazı sitelerde uzun namlulu ilahlarla nöbet tutan paralı askerler var. türkiye'de sokaklarda bu kadar çete, mafya, psikopat varken yakın zamanda insanların ihtiyaçları doğrultusunda türkiye'de başlayacaktır.
2012 yılında maliyetli olduğu gerekçesiyle akli dengesi yerinde olmayan insanların bir yerde tutulmasındansa sokaklara salındı.
az önce başıma benzeri olay geldi. hanımla yürürken zibidinin birisi eşime laf attı. tuttum attım kenara. hemen o dükkanlardan birine girip eline aldığı bir tornavidayla bana saldırdı. neyse ki insanlar araya girdi bir şekilde ayrıldık vs.
sonra esnaf söyledi akli dengesi yerinde değilmiş. o bölgede daha önce de birkaç kişiyi bıçaklamış. yahu ben 3 çocuk sahibi işinde gücünde adamım. ya benim de başıma benzeri bir olay gelse ne olacak. öldürse bile içeriye girmeyecek bir tipten bahsediyoruz.
işinde gücünde aile babasını kim koruyacak kardeşim ? yıllardır dillere pelesenk olmuş bu soruyu yeniden sordurmaya başladılar.
hemen eksilemeyin biliyorum para biriktirmek çok zor fakat gerçekten de yapılması gerekiyor. Maalesef ki ülkemiz vatandaşlarının yüzleşmesi gereken gerçektir. emekli olamayacaksınız. bundan 30 sene sonra kimse size bakmayacak. emekli maaşınız olmayacak ya da çok çok düşük olacak. bugün alınan 10.000 lira maaşı bile arayacaksınız. ülkemizde yaşlı nüfusu artıyor. şuan 40 yaşında emekli olan insanlar ortalama 85 yaşına kadar yaşayacaklar. bunların da emekli maaşlarını siz ödemek zorunda kalacaksınız fakat siz emekli olduğunuzda emekli maaşınız bir boka yaramayacak. amerikadaki gibi insanların emeklilik fonu, üniversite fonu gibi fonlar oluşturması para biriktirmesi gerekiyor.
bundan 20-30 sene sonra çok büyük sorunlar çıkacak yaşlılar insanların üzerine bir yük olacaklar. ayrıca doğum oranları çok düşmeye başladı. türkiye nüfusu yaşlanıyor. nüfus aynı kalsa bile genç nüfus yok oluyor. insanların acilen bu gerçeği göz önüne alıp her gün gerekirse kahve parasını biriktirmesi gerekiyor inanın bu bile gelecekte büyük bir fark yaratacaktır.
açıkça tehdittir allah korusun öyle bir olay olduğu gün işinde gücünde. faturalarını ödeyen insanlar sokakta insan avına çıkacaklardır bu böyle biline. ten rengi biraz koyu diye adam öldürülecek bu ülkede.
maalesef ki ülke siyasal dincilerin elinde. bunun çözümü çok sert kararlar alabilecek ve sadece 5 sene iktidarda kalabilecek bir diktatördür. ülkedeki tüm cemaatlerin içinden geçilmesi gerekiyor. yok menzil yok bilmem ne yok adalet bakanlığı şu tarikatta, sağlık bakanlığı öbür tarikatta. bu tarz geçişler öyle yumuşak olmak çok sert ve acımasız olur bırakalım da öyle olsun.
çeşitli söylentiler olmakla beraber bu saldırının destekçileri içerisinde abd'den çok avrupa olması çok doğaldır, zira avrupa özellikle rusya savaşından sonra silahlanmaya başladı fakat avrupa'da bir çok ülke savunma sanayi yatırımlarında geri kalmıştı. savunma sanayinde gelişmiş ve tecrübeli eleman gerek. 15.000 kişinin çalıştığı bu kurumdan yetişmiş eleman çalmak ve türkiye'yi karıştırmak için yapıyor olabilirler.
Tusaş'ta olan olaylar işverenin güvenlik zafiyetinden dolayı gerçekleşmiştir. burası askeriyeye teknoloji ve silah geliştiren bir tesis. bu tesisin terör saldırılarının hedefinde olması muhtemeldir fakat buradaki önemli olan kısım bu tesisin korunamamasıdır.
bugün Tusaş'ta olan saldırı sonrasında jandarma özel harekat birlikleri oraya helikopterlerle gönderildi. merak ettiğim şey şudur ki bu nasıl olabilir. maden ki devletin o kadar önemli bir kurumu var göbekli güvenlikler mi koruyor ? hali hazırda orda elinde silahları olan özel harekat kuvvetleri olması gerekiyor. nasıl olabilir böyle bir saldırı nasıl olabilir. ana nizamiyeye kadar elinde silahlarla nasıl gidebilirsin.
türkiye'de toplum mühendisliği denen şey uzun yıllardır uygulanıyor. daha önceden bunları gördük şuan ise bir cezasızlık furyası aldı gidiyor kuvvetle muhtemel ak parti yine şapkadan tavşan çıkartıp suçluları ve toplum güvenliğini kullanarak anayasa referandumundan istediği sonucu almak istiyor olabilir.
ve sırf bunu yapmak için yıllardır suçluları serbest bırakıp binlerce insanın ölümüne sebep olmuş olabilir.
malesef ki türkiye'de gerçekleşen durumdur. kadın kocasını aldattığı halde kocasından nafaka alıyor. normalde yasal olarak bu mümkün değil ama oluyor. peki nasıl.
mesela kadının aldattığını öngörelim. çünkü esas zor olan kısım kadının aldattığının ispatıdır. çünkü kadın beyanı esastır ama erkeklerin beyanı ipe serpilen un olduğu için erkek bu durumu ispatlamak. video ve mesajları kısacası delilleri ortaya koymak zorundadır. kadının söyledikleri mahkeme için yeterli iken erkek zaten 10-0 geriden başlamaktadır.
ayrıca mesajlar hafif kusur sayılır. yani illa yatakta basmak ya da videoları falan bulmak gerekir.
gelelim örneğimize.
adam karısının aldattığını yakaladı ispatladı mahkemeye verdi diyelim.
normalde kadın ağır kusurlu. ama kadın bu süreçte erkeğin, ilgisiz olduğunu, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet uyguladığını söyler hop doğrudan erkek daha ağır kusurlu tarafa geçer ve kadına süresiz nafaka ödemeye mahkum edilir. üstüne ayrıca çocuklar için de nafaka almaya başlar.
yani kısacası erkek karısını yatakta başkasıyla bassa ve videoya alsa bile nafaka ödemeye mahkum edilebiliyor.
ne yazık ki türkiye'de aileleri perişan eden durumdur. Bir erkek karısını yatakta başka bir adamla bassa bile mevcut yasalardan dolayı velayet anneye gidiyor.
bununla birlikte Aldatma boşanmada sadece kusur olarak sayılıyor ve sadece mahkeme tutanağında kadın kusurlu yazıyor ama çatır çatır malın mülkün yarısını almaya ve üstüne bir de çatır çatır nafaka almaya devam ediyor. bu da kadına karşı şiddeti körüklüyor. yasalar toplum baskısından dolayı sadece kadın odaklı. çocuklar ve erkekler perişan ediliyor ama mahkemelerin umurunda değil.
kadına karşı şiddetin azaltılması için erkeklere uzaklaştırma kararı değil kadınların korunması için kadın konuk evi sağlanması gerekiyor. zira erkekleri ansızın evlerinden ve çocuklarından uzaklaştırmak kadını korumaktan ziyade kadına karşı şiddeti körüklüyor.
devlet 2023 yılında yaklaşık 200 binden erkeğe uzaklaştırma kararı veriyor ama kadın konukevi kapasitesi 3.624 hadi çocukları falan da ekleyelim de ki 1.000 kadın konuk evine alındı hadi diyelim ki en fazla 30 gün kaldılar diyelim o da eder yılda 12.000 kadın.
peki 190 binden fazla kişiye ne oldu. onlar evlerinde kalmaya devam ettiler. buraya kadar her şey tamam ama o kadınların kocalarına ya da beraber yaşadığı adamlara ne oldu ?
nerde barındı bu adamlar. ne yediler ne içtiler. nasıl yaşadılar. hiç kimse bunu sormuyor.
bir insan hayatının %80 ini bir günde kaybederse hırçınlaşır. kadınları korumak için kadın konuk evi sayısı arttırılmalıdır.
yeni bir çeteymiş. Polisi öldüren 26 suçtan sabıkalı Yunus Emre Geçit'in de hem dava hemde cezaevi masraflarını karşılayacaklarmış. Ortadoğu ülkesiyiz derken Güney Amerika'ya döndük. allah sonumuzu hayır etsin.
ne yazık ki adalete güvenmemenin temelinde yatan sorundur. zira Türkiye'de cezalar az değildir. infaz kanunundaki problemlerden dolayı insanlar yatmadıkları için ya da içeriye girdiklerinde networklerini geliştirdikleri için suç ve suçlular çığ gibi büyüyorlar. çok saçma bir olaydan ötürü Gaziosmanpaşa'da 1 gece nezarette kaldım. inanın içerisi iğrenç bir yer. ne kadar torbacı varsa birbirlerini tanıyorlar. yahu yanımda üstü başı kan içinde olan 18-19 yaşlarında bir çocuğu görünce seni neden buraya aldılar. hastanede değilsin dediğimde bu benim kanım değil dedi. bıçakla yaralamaymış suçu. ama her tarafı kan içinde. uyuşturucu satarken parasını eksik alınca bıçaklamış.
ve maalesef ki o piç benden saatler önce tekrardan suç işlemek için dışarı çıktı. ben derdimi anlatana kadar göbeğim çatladı üstüne birde kendisinin hanımefendi olmadığını iddia eden bir savcı ablamızla tartışınca işimiz iyice uzadı. ben o piçten daha uzun süre tutuldum içeride. bu nasıl mümkün olabilir. maalesef ki türkiye'de mümkün.
ne yazık ki türkiye'de hukuk bilmeyen türk polisi ülkemizi sıkıntıya sokacak olaylara imza atmıştır.
23.09.2024 günü polis memuru Şeyda Yılmazı Şehit eden ve kendi fikrimce hayvandan bile daha aşağılık olan Yunus Emre Geçit'in çöp poşetiyle hayvan taşıma aracında taşınması kişinin onurunu zedeleyen işkencedir. zira insan haklarına göre bu durum böyledir.
işte bizim polislerimiz adam gibi onu araca koyup neden göndermiyorlar anlamıyorum. davadan sonra sik anasını kır ağzını burnunu ama gazeteciler önünde bu yapılan yanlıştır.
izmir de yaşanmış ülkenin manyaklaşma seviyesini gösteren olaydır. kardeşim ceza verilmezse sonu bu olur işte. anneliğin kutsallığını bile umursamayan o.ç doldu ortalık.
arkadaşlar. 6 yıldır kendi şirketim son 5 yıldır da kendi ofisim var. ofisi açtıktan yaklaşık 1 yıl sonra oyun oynamaya başladım. ama öyle böyle değil. hele bir dönem her gün oyun oynamak için işe geliyordum. gece yarılarına kadar oyun oynuyordum. işler de iyi giderken çokta umurumda da değildi hani ama işler boka sarınca insan sorgulamaya başlıyor. steam'dan bi hesaplıyım dedim.
son 4 yılda toplam olarak 2421,9 saat oyun oynamışım. telefon oyunları hariç orda da en az bi o kadar vardır.
24 saate böldüğünüzde 100 günden fazla yapar. bakın 24 saat esasına göre 100 gün oyun oynamışım. oyuna harcadığım enerjiyle bir çok şeyi yapabilirmişim. yarından itibaren oyunların tamamını siliyorum. bundan sonra oyun yok. canım sıkılırsa porno izlerim. müzik dinlerim. en azından onların sınırı olacaktır. insan kesintisiz 3 saat müzik dinleyemez. arada sakinlik ister.
dostlar yardım edin. ben kumar gibi bir illete düşmüşüm.
haydi herkes oyun sürelerini hesaplasın ve zaman öldüren bu şeytana karşı el ele ayaklanalım.
şuan yaşadığım pişmanlığın tarifi yok. ne bu dünya da ne öbür dünyada izahı yok.
90 lı yılları öve öve bitiremeyenler için kendi hayatımdan kesitlerle elimden geldiğince objektif olmaya çalışarak anlatmaya çalışacağım.
Eğitim
1990'lı yıllarda ilkokulda olan biri olarak sınıflarımız 60-80 kişi arasındaydı. 2024 yılında bu sınıflar artık 20-30 kişi arasında.
gelir durumu ve lüks yaşam
90 larda Türkiye Düşük gelirli fakir bir ülke olduğu için zengin fakir arasındaki ayrım yok denecek kadar azdı.
1990-1997 arasında kişi başına düşen milli gelir 2150 usd ile 2478 usd arasındadır.
yani iş bu ki kimse Türkiye'ye lüks tüketim için yatırım yapmazdı. ultra zenginler de zaten Paris'ten Milano'dan alıp gelirdi. dolayısıyla istanbul Gaziosmanpaşa'da yaşayan 5 apartman, 2 market sahibi adamın çocuğu ile bir öğretmenin 3 çocuklu ailesinin çocuğu aynı sokakta oynar. pazardan aynı ayakkabıyı alırdı. Okullarda aynıydı. bir tek zengin olanın arabası ya vardı ya yoktu. ama öyle uçurum bir fark yoktu.
Sağlık
Kim ne derse desin sağlık şuan ki durumdan çok çok rezildi. bir kere emekli sandığı ve SSK olarak 2 kurum vardı. emekli sandığı hastaneleri sadece devlet memurlarına hizmet veren SSK hastanelerine göre çok lüks ve iyi hizmetin verildiği kurumlardı. ayrıca Sağlıkta bugün de olduğu gibi korkunç vurgunlar olurdu. o değişmedi. teçhizat ve diğer yeterlilikler konusunda rezalet bir durumdaydık. hastaneye yatan kişi yoğun bakıma alındığında serumunu, serum hortumunu ve (*1) kanülü siz alırdınız. Yatakhaneler koğuş sisteminde ve 8-10 hatta bazen 15 kişilik olurdu. doktor bulmak imkansız kan alma ve dikiş işlemleri hemşireler ve bazen hasta bakıcılara kadar devredilmişti. herhangi bir ameliyat için bıçak parası vermek zorundaydınız. ilaçlarınızı almak ölüm gibi bir şeydi. hele hele kanser ilaçlarını eczanelerden alamayacağınız için hastane eczanesinde saatlerce beklemek zorunda kalırdınız.
Kara Para ve Mafya
Bu günlerde olduğu gibi mafya zibidilerden oluşmazdı. belirli iş kolları vardı. Kendi aralarında ne hesaplar dönerse dönsün garibana eziyet edilmezdi. mahalle mafyaları ya da semt mafyaları yoktu. daha organize ve farklı işler peşinde koşarlardı. öyle şimdiki gibi bakkala bile çökmeye çalışan tipler yoktu. tabi bu kadar mafya da yoktu, ve bu kadar devlet destekleri de yoktu. şuan uyduruk esenlerde 20-30 kişilik bir çetenin bile elinin altında savcılar, polis müdürleri olabiliyor.
Toplu Taşıma
Şimdiki ulaşımın çeyreğinin çeyreği bile yoktu. şimdi kimse teknolojiden bahsetmesin. 1900 lerde ingiltere'de Amerika'da metro sistemi bitmişken bizde hala uyduruk ikarus ve MAN marka otobüslerde insanlık dışı taşımalar olurdu. Yeşil Mercedes'ler ilk geldiğinde aklımız çıkmıştı.
siyaset ve özgürlük ve faili meçhuller
şimdi kimse çıkıp siyaset eskiden şöyle iyiydi böyle iyiydi demesin. değildi kardeşim. eskiden de siyasiler birbirlerine türlü iftiralar atarlardı şimdi de. özgürlük zaten bilinen bir kavram değildi. militarist bir bakiye olan Türk toplumu özgürlüğün ne demek olduğunu bile bilmezdi. her şeye hemen yasak gelirdi. faili meçhuller içinde beyaz toros başlığına bakmak yeterlidir. faili meçhuller ve adaletsizlik konusunda 1 arpa boyu yol gidilmiş midir ? belki ama ülke olarak hala çok rezi durumdayız.
Geçim
Kim ne derse desin şu ana göre daha kolaydı, kolaydı çünkü ihtiyaçlar neredeyse yok denecek kadar azdı. aslında ilk maddede olan gelir durumu ve lüks yaşam ile doğrudan bağlantılı olarak söyleyebilirim ki temel ihtiyaçlar sadece barınma ve yemekti. Son yıllarda türkiye lüks tüketimin bir pazarı olduğu için ihtiyaç dışı bir çok ürünü bize zorla aldırıp insanları sürekli olarak alışveriş manyağına çevirmezlerdi. moda yoktu mesela. moda derken sadece kıyafet modasından bahsetmiyorum. Airfryer modası yoktu. günümüzde 3 tane airfryer alan insan var. neden ? yenisi çıkmış diye. aynı kişi 4 tane de robot süpürge almıştı. bunların tek sebebi Türkiye'de artık kişi başı gelir 12.800 usd olduğu için sürekli olarak ihtiyacımız olmayan şeyleri ihtiyacımız varmış gibi bize pompalayıp sömürüyorlar.
90 larda olmayan ama şimdi olan bir kaç şey sayalım.
internet faturası
Cep telefonu faturası
= Premium Youtube üyeliği
= Film izleme platformu
= çektiğimiz binlerce fotoğrafın saklanması için drive kullanmak zorunda olmak
= hafta en az 2-3 kere dışardan yemek söylemek.
= sürekli kıyafet değiştirmek ve o kıyafete uygun ayakkabıya sahip olmak.
= saçma fiyatlara her gün kahve içmek.
= sevdiğin biriyle evinde bahçesinde görüşmek yerine ille de bir cafe de oturup kahve içmek ve tatlı yemek.
= airfryer, smoothie makinası ve robot süpürge gibi saçmalıklar.
= her sene telefon yenilemek.
= hane geliri asgari ücretin 4 katı ve üzerine tekabül ediyorsa statü olarak yurtdışına tatile gidip ay şekerim yurtdışı harika yav diye ağzı belertip konuşmak.
= Market fiyatlarını kontrol etmeyip internetten her boku sipariş etmek.
diye uzar gider.
aslında bunların bir çoğunu hayatımızdan çıkarabilir ya da azaltabiliriz. (=) ile yazdığım şeyler elzem ihtiyaçlar değiller. sırf bunlara ne kadar para harcıyoruz bir düşünsenize. Aslında Türkiye'de hayatın 90 lı yıllara göre daha da zor hale gelmediğini sadece bizim daha aptal hale gelerek tüketim çılgınlığı içerisinde sürekli olarak bir çaresizliğe doğru koştuğumuzu görebiliriz.
kısaca toparlamak gerekirse 90 lar öyle çokta güzel değildi. sadece bizim çocukluğumuz ve gençliğimiz olduğu için ve bizim için o günler güzel olduğu için romantizm olarak 90 lar övgüsü yapıyoruz.
ulan koskoca istanbul'da su yoktu. çöpler 15 günde bir alınıyordu. her taraf pislik içindeydi. ne 90 lar güzellemesi yahu.
bir erkek için çok zorlu bir durumdur. eğer bir kız çocuğunun babasıyla sağlıklı ve güçlü bir iletişimi olmamışsa o kişinin hayatında kuvvetli bağlanma travmaları olur. her defasında sevginizi test etmek isterler. sizi sevgiden içine sığdıramayan kadın bir süre sonra ya terk edip giderse korkusuyla sizin onu terk etmeniz için her şeyi yapmaya başlar. bunları aşsanız bir süre daha o seviyede devam edip bir üst seviyeye çıkartmaya çalışırlar. sürekli sevginizi ispatlamak zorunda olduğunuz ve herkül gibi sürekli görevden göreve koşturulan bir adam olursunuz. o kadın için de çok zordur. her gün her an terkedilme korkusuyla sevgisini bastırmak ve duygularını mantık beyniyle sürekli alaşağı etmek bir süreden sonra kişilik bölünmelerine yol açabilir. halbuki bazen uzak kalıp kalpten bağlı olduğunu bilmekte yetmelidir. insanların bazen çok basit gerçekleri görebilmeleri gözlerinin önündeki şeyleri görebilmeleri zorlaşır. Fakat korkmayın arkadaşlar. iyi bir psikolog ile bu sorunları çözebilirsiniz.
sözlerimi bilerek seçtim arkadaşım bitiremiyor değil bitirmiyor. ayrıca artık eskisi gibi hiç öyle istihbarata falan da gerek yok. gir TikTok'a sırasıyla şunları yaz.
Anucurlar
RedKit Official
Daltonlar
yaz bunları beğenenleri ve paylaşanları sırasıyla başla göz altına almaya. ama göt lazım göt. kimse kusura bakmasın ama türkiye'de kimse iş yapmanın peşinde değil. devlet artık çetelerle el ele vermiş ufaktan büyükten çep doldurmanın derdinde. her çetenin ya da mafyanın bünyesinde polisler, emniyet müdürleri var. ülke bu hale gelmişken kimse adalet beklemesin.